Kısa bir özet geçiyorum, her zamanki gibi uyku tutmadı, “acaba televizyon dünyası ne halde” diye bir düşünce takip edilip t.v açıldı. Sinema Türk isimli kanalda Altar başlıklı 85 yapımı, baş rollerinde Çeçilya Daymaz diye bi kadının ve Sait Seyit diye bir erkeğin oynadığı film izlendi. Daha doğrusu filme saplanıldı hatta film yakamı bırakmayı reddetti diyebilirim. Bilinen şeyleri, yani oyuncuların amatörlüğü, yönetmenin sette yokmuş gibi davranmasını ve komik dekorları falan hemen geçip, deha eseri olduğuna inandığım senaryoyu özetliyorum:

Film Altar’ın babası Oltar’ın (ya da Olta, ya da Atar, bunların hepsi olası dublaj kötüydü) nedensiz yere kötü ateş kralının sarayını basmasıyla başlar. Abartmıyorum Oltar’ın elinde en az 1.80 uzunluğunda bir de kılıç vardır. Oltar ateş kralına “Ateş, Su, Toprak hepsi Oltar’ın” der (isim başka bir şey de olabilir dublaj kötüydü), ateş kralı kale almaz, askerlerine bakıp “zippo, keranyuk, da” diye bağırır (zippo’yu duydum, eminim, kesinlikle sallamıyorum), askerler Oltar’a doğru giderken, kendisi “Seni, askerleri ve kuzenlerini biçerim” şeklinde bir tehtit savurur. Askerler tınmaz ve Oltar’ın çevresinde halka yaparlar. Oltar Excalibur’un modifiye versiyonu diyebileceğimiz kılıcıyla ekseni etrafında dönüp saniyede 3 asker hızıyla katliam yapar. Katliamın sonlarına doğru kılıçla beraber yuvarlanır, kılıç ağır gelmiştir. (kesinlikle sallamıyorum, ilk kahkahamı orda attım).

O sırada ortaya Oltar’ın oğlu Altar çıkar, henüz velettir, ve fakat oraya nasıl geldiği belli değildir. Altar babasına “Kılıcın zulmünü izlemeye, onları biçmeni görmeye geldim” der. Evet Altar doğuştan militaristtir. Oltar oğluna “sana gelme demedim mi? kan bahçesinde çiçek yetişmez demedim mi?” diye feveran eder. (çok uzun oluyo böyle hızlanıyorum) Altar’ı rehin alırlar, Oltar klasik hareketi yapıp kılıcını sarayın sutünuna saplar. Hapsedildikleri yerde Oltar’ın isteği üzerine Altar onun şah damarını ısırır ve kanını içer. Olayın açıklaması basittir: Kandaki güç Altar’a geçer.

Neyse Altar bi şekilde kaçar ordan ve 35 senelik bir zaman atlaması yaşarız. Haa bu arada Oltar’ı kimse öldürememiştir ve fakat kendisi irade gücüyle vucudunu tutuşturmayı basarmıstır, yani Altar yasal olarak öksüzdür.

Zaman atlaması sonucu Altar’ı bir köle tüccarının esiri olarak buluruz, köle tüccarı onu dövüştürmektedir. Bu dövüşlerden birinde ALtar’ın vücuduna hayran kalan bir kralice onu satın alır. 2 dakika kadar sonra aynı kraliçe bir başka amazon kabilesi tarafından öldürülür (aralarında çek senet sorunu vardı bence). Akabinde bu yeni amazon kabilesinin kralicesi Altar’a el koyar, 2 dakika sonra bu kralice de kendi amazonları arasında yayılan ve lezbiyen vampirlik diyebileceğim bir hastalık sonucu acı bir biçimde parçalanır. (kalbini söküyolardı)

Altar köle tüccarını öldürür, başı boş dolaşmaya başlar. O sırada bir kervan izlenimi veren bir topluluktan birinin ayağı kayar, bu bi hatundur ve şans bu ki uçurumdan yuvarlanıp Altar’ın kucağına düşer. Altar bu bayanı oğlan sanıp elbiselerini parçalar (o zamanlar adet öyleymiş heralde), haliye göğüsleri vardır kızın. Kız Altar’a “ben eceyim” der, bunun üzerine Altar “Ece güzel ve zalim olmalı, ece yumuşak ve bişi olmalı” gibi bir tirad yapıp kıza tecavüz eder (o da adettenmiş heralde). Kız Altar’ı kalbinden bıcaklar sonra kızın prenses olduğu anlaşılır (Urartu prensesiymiş), garip bir sekansın sonunda kızla Altar bir mağarada buluşur, bu sefer de ALtar kızı öldürür ve fakat ikiside yaşar. Hemen akabinde ALtar 20 günlük bir komaya girer, bir çinli ve çinli olmayan kızı Altar’ın tedavisine yardım ederler. (Çinli olmayan kız ters vudu yaptı gözlerimle gördüm. Daha doğrusu üstüne çubuklar saplı bi kartal pençesi vardı, kız cubukları cektikce iyileşti Altar).

Neyse yoruldum yazmaktan, yarın devamını getiririm. Bide digiturk’ü olanlar bu filmi kaçırırsa gerçekten kınarım.

Bide her türlü harf ve kelime hatası bulunabilir metinde, e saat 4 olur o kadar. 3. bidemi de koyarak şöyle diyorum: Bide parantezlerin hepsi benim diğer absürdlükler kesinlikle filmindir.