Midem bulanıyor.

Geçen gece kurtu fazla mı kaçırdım acaba ? Kurtcuğu sona saklamalısınız derler, sarhoş kafa yani. Yanlıştır, tekiladan bir yudum bile almadan, parmağınızı içine daldırıp ağzınıza atmalı, en fazla 2 saniye tereddüt edip, derhal yutmalısınız, çiğnememeniz tavsiye olunur.

Neyse, neyse… Bir yandan da sigaramı içiyordum, üflediğim dumanın ruhum filan olduğunu düşledim, bakalım var mıydı. Tavanda asılı kaldım bir müddet, aşağıdaki kendimi izledim, düzenli olarak eli içkisine ve sigarasına yöneliyordu, konuşuyordu birileri, o da birşeyler söylüyor, gülümsüyordu. Daha dikkatle baktım, dişlerini sıkmış, ağzından kanlar akıyordu, ama o hala gülümsüyordu.

Sigarayı söndürdüm, konuşmaya devam. “Sözlerim dudaklarımdan damlayan kanlar gibi, siz vampirleri besledi” dedim içimden.

Sabah uyandım, birkaç kişi yerde, biri pembe, biri de turuncu koltukta. Önce pembeyi seviyordum, ama tanıdıkça turuncuyu daha çok sevdim. Kıskandım mı ne, koltuğun arkasına oturdum, ayaklarımla üstündekini yere yuvarladım. Yerde söndürülmüş izmaritler gibi kıvrılıp yatan diğerlerinin üzerinden atlayıp odama çıktım, ama onları öldürmüş olabileceğim ihtimali geldi aklıma, sinirlendim, baktım ölmemişler, niye sinirliydim hala, derhal dışarı buyur ettim kendilerini.

Doğru insanlar değil demişti biri. Yoksa, insanlar doğru değil miydi o laf…

prithee my dear,

why are we here ?

nobody knows

we go to sleep,

as breathing flows

my mind secedes, I bleed, I bleed…