Zaman ilerliyor, bilim ve ondan dogan teknolojiler hizmetinizde. Kolunuzda bir elektronik saat, cebinizde hucresel telefonunuz hayatinizdan memnunsunuz. Evinize gidip 5.000 YTL’lik LCD televizyonunuzda yeni aldiginiz DVD’yi izleyeceksiniz bu aksam. Airbagli, ABS’li, hatta ASR ve EBD’li arabaniz kapida sizi bekliyor.Ultra hizli AMD-64 bit bilgisayariniz emrinize AMaDe. Butun bunlari size sunan bilim ve teknolojideki hizli gelismeler ve bundan dogan pazar. Hayatimizin belirgin olcude kolaylastigi acik ve net, yasam standardimizin da yukseldigi bir gercek. Peki gercekten bilimsel gelismeler olmasi gerektigi olcude hayatimiza yansiyor mu? Bilim sadece teknoloji uretmek icin mi var? Yoksa bize sundugu bilgilerin bir kismi bosuna mi gidiyor,ozetle bilimden yeterince faydalanabiliyor muyuz?Bilimsel gelismelerin ortaya cikardigi hizli ilerleme ozellikle transistorun kesfinden sonra gerceklesti ki bu da bu da gecen yuzyilin ortalarina denk geliyor. Transistor bulunduktan sonra elektronik devreler hizla kuculmeye basladi ve insanlarin evlerine, arabalarina ve hatta ceplerine girebilecek kadar kucuk hesaplama uniteleri, degisik gadgetlar, yani teknolojik oyuncaklar ortaya cikti. Hayatin her yerinde kucuk elektronik devrelere yani ciplere rastlamaya basladik. Bilimin diger alanlarinda, ornegin kimya alaninda da bir cok gelismeye tanik olduk, malzeme biliminde inanilmaz buluslar oldu, teflon her eve girdi ornegin. Biyoloji, farmakoloji alaninda bir cok yeni ilac ortaya cikti, ornegin antidepresanlar kesfedildi, kalp hastaliklarini duzeltebiliyoruz, kanseri tedavi etmeye cok yakiniz. Arabalarimiz, evlerimiz daha guvenli, cocuklarimiz daha az hasta oluyorlar.Matematik,fizik ve astronomide de oldukca mesafe katetmis gorunuyoruz. Tehlikeli olabilse de nukleer enerji hizmetimizde, simdilik sonsuz bir enerji kaynagiymis gibi duruyor. Yorungemize yerlestirilmis olan, tarihin en pahali teknolojik aygiti Hubble teleskobu sayesinde milyarlarca isik yili otesinden goruntuler elde ediyoruz, varligimizin temellerini arastiriyoruz, gecmise yolculuk ediyoruz.Ne var ki bazi bilimsel buluslari ve bulgulari kendi lehimize teknoloji uretmek icin kullanirken, bazi onemli bulgulari gozardi ediyoruz, ya da bunlarin uzerine yeterince gitmiyoruz. Toplumsal yapimiza bilimsel metodlarla yaklasmiyoruz.Yuzyil oncesindeki yonetim bicimiyle gunumuz arasinda bir fark yok ornegin. Hala insanlara demokrasinin guzel birsey oldugu ogretiliyor. Yani bir grup insani herkese oy hakki vererek sececeksiniz, onlar da sizin yerinize karar alarak, icinde bulundugunuz toplulugu yani toplumu etkileyen kararlar alacaklar, sizden topladiklari parayla ne yapilacagina sizin adiniza karar verecekler. Yani sizin hayatiniza direkt veya dolayli olarak yansiyacak soylemler, politikalar olusturacaklar. Bana bu bakis acisi hic bilimsel gelmiyor. Bir kere insanlar arasinda cok net bireysel farkliliklar oldugu bilimsel olarak kabul gormus bir gercek. Insanlarin yaslandikca karar verme guclerinin azaldigi (bunama), bazi insanlarin psikolojik sorunlari oldugu, her insanin farkli IQ ve yeteneklere sahip oldugu, bazilarinin suca yatkin oldugu, bazilarinin yuksek motivasyona sahip oldugu vs. vs. bilimsel metodlarla incelenerek kabul gormus seyler. Dolayisiyla bana hic homojen olmayan bir grup insanin, ben sizi yonetmeye adayim diyen bir insanin sozlerine, tipine bakarak kendileri adina karar vermeleri hic mantikli gelmiyor. Bir kere bu insanlardan cogu aday olan insanla ilgili karar verme gucune haiz degil. Karar verme gucune sahip olanlarin da ellerinde karar vermelerine yardimci olacak net veriler yok. Zaten net veriler olsa dahi buyuk ihtimalle karsilarina cikacak profiller, toplumsal profil havuzu icinde daha iyileriyle degistirilebilir olcutte olacaktir. Dolayisiyla oncelikle bir insanin topluma faydali bir lider olabilmesi icin bazi testlerden gecmesi gerek, gecmiste yaptigi seylerin net olarak sorgulanmasi gerek, analiz edilmesi gerek. Yani bir insanin liderlik icin aday olabilmesinin bile bazi bilimsel kriterleri olmali. Secimi gerceklestirecek insanlar da belli bir ortalamanin uzerinde vasiflara sahip olmalilar. Ornegin cok yasli bir insanin karar verme gucu oldukca azalmistir, secme hakki olmamasi gerekir. Daha ekstrem bir soylemde belli bir zeka duzeyinin altindaki insanlara secim hakki verilmemesi gerekir. Demokrasi her insanin kendi adina karar verme gucune sahip oldugu gibi cok yalin ve temelsiz bir sloganin urunudur. Buradan bir hak soylemi dogar, yani karar verme gucune sahipseniz, vermelisinizdir de.Her insan kendi adina dogru kararlar verebilseydi dunya bugunku gibi sefalet icinde olmazdi.Sonuc itibari ile dunya nufusunun buyuk bir bolumu demokrasiyle yonetilmesine ragmen, cok kucuk bir bolumu ortalama bir refah duzeyinin uzerinde yasamaktadir. Demokrasi bilinc duzeyi yuksek, iyi egitimli, insan potansiyelinin homojen oldugu toplumlarda mantiksizligini, toplumun genelinin cabalariyla bir nebze kapatabilmektedir. Ancak bu profile sahip olmayan toplumlarda, belli bir zumrenin kendi uyelerine toplumsal kaynaklari bolca kullandirmasindan ve ilerlemeye, kalkinmaya ket vurmasindan baska birseye yaramamaktadir. Nerede ornegin diyorsaniz ve bu yaziyi anliyorsaniz, etrafiniza bir bakin, ne demek istedigimi anlayacaksiniz.
yorumlar
dediğin gibi ortada bir eşitsizlik var arod eşitliği sağlayan bir sistemde mevcutdeğil en azında uygulamada.sistemlerde insanlara eşit haklar verilmesi gibi safsatalar sadece burjuva için geçerli olmakla beraber proleter toplum coğunluk olmasına rağmen karar merci olamamıştır(iddia ediyorum hiçbir zaman)şu an abd ninde surekli tekrar edip durduğu ve uğruna ülkeleri istila ettiği demokrasi ve özgürlük idealarının altındaki gerçekte ancak ve ancak global anlamda burjuvazi diktatörlüğüdür.
Adaletli bir hükümdar olsa, hangi sistemle olursa olsuno ülkede huzur ve refah olur.Hükümdar adaletten hoşlanmıyorsa,istediğimiz kadar demokrasi getirelim,rönesans reform getirelim,yapalım edelim,yine de o ülkede adalet olmaz.——————————Ama kimi sistemler de zorbalık, ayrımcılık temeline dayandığı içindir ki, ne kadar çok savunucusu olursa olsun sıkıntıdan başka birşey vermez.——————————Demokrasi dilimizde tüy, ağzımızda sakız olsa dasisteme uyum sağlamadığınız sürece bir yararını göremeyiz.——————————-Birileri demokrasinin kaymağını yediği için dilinden düşürmez.Ezilen ezildiğiyle kalır,demokrasi bir çiklet markası artık,çakkıdı çakkıdı çak çakkıdıçiğneyin efendiler.
Yazının ne kadar önemli tespitlerde bulunduğunusöylemeyi unutmuşuz.Hangi birini ele alırsın.Atatürk öldüğünden beri memlekete bir çivi bile çakıl…Çakılan her bir çivi için elimize ne kadar vurulduğu.Yolsuzluklar, hayali ihracatlar için hazırlanan zeminler.Dini inancı nedeniyle kendi vatanında sürgün hayatı yaşayanlar.İlkokuldan itibaren Cumhuriyet, demokrasi, laiklik öyle sevdirildi ki…Lat ve Uzza’ya secde eder gibi tapındık bu kavramlara.İyi de bu kavramlar ne yarar ne de zarar verebilir bizlere.Lat ve Uzza gibi…Ne yaparsak, kendi kendimize ederiz.Esas olan toplum, millet, bu insanların huzuru değil mi?Eğer insanların çoğu memnun değilse hayatından…Çoğunluğun oylarıyla iktidar belirlenmesine rağmen.Artık bazı soruların sorulma zamanı gelmiştir.Ama dikkat,”Sen, bizim babalarımızı tapar bulduğumuz şeylere küfür mü ediyorsun!”diyecekler.Sapıklıkla, meczuplukla, yobazlıkla suçlayacaklar.Ama sen yine de sor!Lat ve Uzza…Çağdaş Lat ve Uzza’lar ne verebilir ki!Onları tutan, onları seven, onlara tapanlar…Sana birşey vermek istemedikten sonra!
Evet demokrasiyi, bilimsel gözle incelersek, ince ayrıntıları göze çarpıyor. Arod un tespitleri çok güzel. Demokrasi ve laiklik, gücü elinde bulunduran kesim için Ortadoğu ya veya diğer çıkar bölgelerine müdahelede kullanılan sanatsal iki maşa görüntüsünde. Müdahele yerlerine bakalım bir de oranın rejimlerine de bilimsel gözle incelenirse uygulamadaki gafletler ve çelişkiler – diğer hatalar yüzünden Lat ve Uzza diyebiliriz. Eee, geriye rejim de kalmadı. Sorun baştakiler lafı da ayrı bir çiklet markası.