Dikkat: Bu Yazı herhangi bir blogsal, keşifsel, edebi anlam taşımamaktadır
Bazı anlar vardır. Anlamı, yaşandığı andadır. Tekrar anlatıldığında istenilen duygu bir türlü ifade edilemez, karşıya aktarılamaz. Komik bir şeye hoş bir duygu ile gülmek vardır. Bir de sinirden gülmek vardır. Burasına kadar gelen insanın boşalma tepkisidir.Askeri Elektronik Sanayi Anonim Şirketi’nde stajyerim. Stajyerleri dörtlü beşli gruplar halinde departmanlara gönderiyorlar. Benim grubumu kısaca tanıtayım. Bizden iki hafta önce stajına başlamış güler yüzlü ağzı laf yapan Gazili, Temiz kalpli ve saf Ankaralı, Ciddi bakışlı bir o kadar da espiri anlayışına sahip ODTÜlü ben deniz İTÜlü. Stajda rutin yaptığımız işler olmadı. Bir birbuçuk haftamızı alan iki iş dışında yapacak bir iş kalmamıştı. Bölme duvarlar arasında büyük bir masanın başında oturma görevini yerine getiriyorduk. Etrafta dolaşmamıza izin verilmiyordu. Kitap okumamıza da izin verilmiyordu. Ankaralının bir kaç teşebbüsü uyarı ile sonuçlamıştı.

Aramızda konuşacak bir konu da kalmamıştı. Sıkıntıdan dördümüzün de suratları asık. Oturduğum yerden etrafı incelemekten gözlem manyağı olmuştum. Bir tarafımızda 10 dakikada bir sallana sallana fokurdayan sıcak su kazanı, bir tarafta Windows’u ağlayarak çalıştıran bir bilgisayar, bir tarafta bir daha hiç görmeyeceğim alet edevat kitap konektör kablo, bir köşede vay anasını DVD yazıcı, öyle demeyin 2002 yılında DVD yazıcıları 2000 Dolar cıvarındaydı, bölmelerin dışında biraz ötede telsiz test robotu. Robot kolun o seri ve peryodik hareketlerini izlemekten hipnotize olmuştum bir ara. Sıkıntı, üstüme birbiri ardına binen kum torbaları gibi giderek daha boğucu bir hale geliyor. Tırnaklar masayı “tık tık”lıyor. Biri akreple yelkovanı japonlamış sanki. Derken masada bir cetvel gözüme ilişti. O anda aklıma orta birde coğrafyacının bütün sınıfa attığı sıra dayağı gelmişti. Bunun konuyla ilgisi yoktu ama elimin cetvele uzanmasından kendimi alamıyordum. Masanın üzerinden sürüyerek kendime doğru çektim ama neden çektiğimi ben de bilmiyordum. Cetvel elimdeydi artık. Japonlanmış akreple yelkovana saniye ibresi de katıldı. Cetvel elimde, Su kazanı yine sallanıyor, cetvel elimde, ihtiyar bilgisayar feryat ediyor, cetvel elimde, alet edevat DVD yazıcı, cetvel elimde, test robotu sıradaki telsize geçti, cetvel gerçekten elimde ve saniye ibresi japondan kurtuldu. Sol avucuma cetvelle vurmuştum. Karşımdaki Gazilinin katıla katıla gülmesiyle irkildim. “Abi o niyeydi?” diye sordu katıla katıla. Verecek bir cevabım yoktu. “Bilmiyorum” dedim ve ben de gülmeye başladım. Derken herkes gülmeye başladı, sinirden.