2. Dünya Savaşı birçok yönden dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kutuplaşmaların, çıkar savaşlarının ayyuka çıktığı bir dönemde gerçekleşen bu savaş doğal olarak birçok vahşeti, birçok ölümü beraberinde getirmiştir. Askeri, politik, diplomatik yönden birçok olaya şahit olan bu savaşta casusluk faaliyetleri de önemli bir yere sahiptir.Casusluk faaliyetlerinde özellikle Türkiye çok önemli bir konumdaydı. Her iki taraf da Türkiye’yi yanlarında savaşa sokmak istiyordu. Çünkü Türkiye Almanlar için Mısır’a, Hindistan’a giden yol ve Ruslara karşı yeni bir cepheydi. Diğer taraftan müttefikler için önemli bir askeri üs, Balkanlar’dan Almanlara darbe vurmak için tek yoldu. Bu sebeple her iki taraf da Türkiye’yi yanlarına çekmek için her türlü yolu deniyordu. Bunların içine casusluk faaliyetleri de dâhildi.

Bu casuslardan en önemlisi, savaşın kaderine etki ettiği bile söylenen Çiçero’dur. Asıl adı Elyesa BAZNA olan Çiçero Belgrad‘ın 225 mil güneyindeki Priştine’de doğdu. Buradan Selanik’e taşınmalarının ardından Osmanlı’nın sürekli gerilemesi sebebiyle İstanbul’a yerleştiler. Ailesi tarafından Fatih Askeri Okulu’na giden Çiçero bir süre sonra bu okulu bıraktı. Araba kullanmayı öğrenince bu onda bir tutkuya dönüştü. Bir süre Fransız ve İngiliz nakliye şirketleri için çalıştı. Bir gün bir Fransızın motosikletini çaldı. Çılgınlar gibi gezdikten sonra motor hurdaya dönmüştü. Yakalanıp Fransız polisine teslim edilince kaçtı, yine yakalandı. Birkaç kez kaçıp yakalandıktan sonra sicili iyice kabarmış bir halde mahkum edildi ve Marsilya’ya gönderildi.Hapiste Fransızca konuşmayı öğrenen Çiçero 3 yıl sonra hapisten çıktı ve ülkesine dönmek yerine Fransa’da kalıp burada bir iş buldu. Daha sonra Türkiye’ye döndü ve Yugoslavya Büyükelçisi’nin kendisini işe almasıyla kavas (özel şoforlüğün yanında ev işlerine de yardım eden görevli -uşak-) olarak macerası başladı. Evlendi, 4 çocuğu oldu ancak işe girmesinden yaklaşık 6-7 yıl sonra Yugoslavya büyükelçisinin onu işten çıkarmasıyla ailesini İstanbul’da bırakıp Ankara’ya gitti.Nisan 1943, Ankara Palas Oteli. Bu tarih Çiçero’nun bir nevi doğum günüdür. Çoğumuzun bazen yaptığı gibi hayatını sorgulayan Bazna gidişatın hiç de iyi olmadığını farketti. Orta derece bir kavastı ve önünde herhangi bir gelecek göremiyordu. Hayatı pek hoş bir portre çizmiyordu, geriye dönüp baktığında bir şey yapabilmişim demesine imkân yoktu. Bu çaresizlik içinde aklına bir fikir geldi ve aradığı da tam olarak elinde tuttuğu gazetedeydi. “İngiltere başkâtibi kavas arıyor” ilanı direkt dikkatini çekmişti. Başvurdu ve işi aldı, daha sonra büyükelçinin kavası olmayı başardı. Casusluk oyunu onun için başlamıştı.O dönemde casusluk faaliyetleri ekip olarak yürütülen bir işti (ki halen böyle yapılmaktadır). Ancak Çiçero tek başına bu işin altından kalkacağını düşünmüştü. Bunu düşünmesinin sebebi belki de daha önce Yugoslavya büyükelçisinin dosyalarını karıştırmış olmasıdır (ayrıca bu dosyaları karıştırması kovulma sebebi de olabilir). Bu iş onda bir alışkanlığa dönüşmüştü.Anlatılan bir hikâye vardır: Çocuk küçükken yumurta çalarak hırsızlığa başlamış, büyüyünce çaldıklarının değeri artmıştır. Çiçero da bu durumdadır benim açımdan. Bir hizmetli merakıyla başladığı araştırma işini ilerletmiş, bunu profesyonel (bildiğiniz üzere profesyonel, bir işten para kazanan demektir) olarak yapmaya başlamıştır. Aynı zamanda Çiçero’nun tek başına iş yapması onu iyice huzursuz etmiş ve yaptıklarını kız arkadaşı Marya ile paylaşmıştır, hatta kuzeni Esra Ankara’ya yanına geldiği zaman onu asistan olarak kullanmıştır.“Her iş acemi şansıyla başlar, Fatih’in sınavıyla biter.” sözünü muhakkak duymuşsunuzdur. Çiçero’nun casusluk döneminde acemi şansını fazlasıyla kullandığını söylemek mümkün. Bir örnek verecek olursak; kasanın alarmına bağlı olan sigortayı kapatarak işini yapan Çiçero asistanı olarak kullandığı Esra’ya 5 dakika içinde sigortayı takmasını söyleyerek dosyaları yerine koymaya gitmiştir. Ancak evin hanımının onu oyalaması sonucu kasaya 5 dakikadan geç ulaşmıştır ama alarm yine de çalmamıştır. Geriye Esra’nın yanına döndüğünde Esra’nın sigortayı takmaya çalışırken kırdığını öğrenmiştir.
Bu örnekte ne kadar şanslı olduğu yanı sıra Çiçero’nun başka bir özelliğini daha görüyoruz. Aslında sigortayı takmasının herhangi bir aciliyeti yoktu. Sigorta daha sonra da takılabilirdi. Kendisi de kitabında ifade ettiği gibi sırf Esra’ya hava atmak, ona ne kadar soğukkanlı olduğunu göstermek için böyle bir riske girmişti. Bu da onun ne kadar acemi olduğunu ispat eder. Ancak yine de Çiçero 2. Dünya Savaşı’nda önemli bir yere sahiptir ve önemli bir rol oynamıştır.Peki, Çiçero ismini nasıl aldı? Bu isim ona Almanlar tarafından takılmıştır. Ünlü düşünür Çiçero’dan esinlenilerek takıldığı söylenir, en basit anlamıyla bir koddur ve Elyesa Bazna’nın kimliğini iyi bir şekilde gizlemiştir. Alman tarafında bile birçok kişi onun ismini bilmiyordu ki bu da işine yaramıştır. Nitekim savaş sonrasında yapılan sorgulamalarda kimse gerçek ismini verememiştir. Ancak işin garip tarafı Almanlar için kavas olarak çalışmıştır ve ismini bilen birkaç kişi mevcuttur.Konuyu toparlarsak; Çiçero bu işleri bir bakıma kendini avutmak için yapmıştır, tabii para bu işi devam ettirmesinde en önemli etkenlerden biridir. Ama hayattan bir beklentisi olmaması ve bunu tersine çevirmek istemesi en önemli etkenlerdir. Bazen yaptığımız küçük bir hareketin “Kelebek Etkisi” misali hayatımızı ne kadar değiştirdiğini Çiçero’nun hayat hikâyesinden anlamak mümkün.

Eğer Çiçero’nun yaşadıklarını merak ediyorsanız Ankara Casusu isimli kitabı okuyun (daha sonra bir yazı daha yazmayı düşünüyorum ama haliyle kitabının yerini tutamaz). İnternette arama yaparak da bulabilirsiniz tabii ki, ancak çok detaylı bir bilgiye ulaşabileceğinizi zannetmem. Hatta bazı yerlerdeki bilgiler oldukça yanlış. Mesela bir sitede Çiçero’yu tespit eden sekreterin adı yanlış veriliyor ve olay sanki onun başından geçen bir maceraymış gibi merkeze o konularak anlatılıyor. Ama beni en çok şaşırtan şey şu: Wikipedia’nın İngilizce sayfasındaki bilgi doğru olmasına rağmen Türkçesindeki bilgilerde bazı hatalar vardı.Kendisinin de dediği gibi: “Sonuçta Çiçero olayına karışan neredeyse herkes zararlı çıktı. (Aktif olarak rol alan)…”