Luis Bunuel bir gece rüyasında usturayla bir kadın gözünün yarıldığını görür. Bunu Dali‘ye anlattığında, o da kendi rüyasından bahseder. Avuçiçinden karıncalar çıkan bir el görmüştür. Daha sonra bu iki rüyadan yola çıkarak bir film çekmeyi düşünürler. Böylece ilk gerçeküstücü kısa film ortaya çıkar: Un Chien Andalou (Endülüs Köpeği).
1928 yılında çekilen bu film, saldırgan sahneler içermesi ve konu devamlılığı olmaması nedeniyle şiddetli eleştiriler almıştır. Filmin en can alıcı yeri ise insanın tüylerini diken diken eden, usturayla göz yarma sahnesi.
Dali hakkında herkesin az çok bilgisi vardır. Bunuel tanımak için ise ufak bir bilgi: babası öldükten sonra onun yatağında yatıp, çizmelerini giymiş, annesi öldükten sonra ise cesetinin başında masturbasyon yapmıştır. Bunlarda diğer filmleri.
yorumlar
“Son Nefesim” adlı bir özyaşam öyküsü var, Sürrealist hareketin etkileyici bir bilançosu niteliğinde.. Garip insanlarmış gerçekten, acaip bir dönemmiş öyle o, süper fikirleri olan insanlar birbirini bulmuşlar da, acaip şeyler denemişler gibi..
Bir de şöyle bir şey vardır: Denilir ki, Türkiye’de sürrealist bir hareketin hiç olmamış olması, bir tarafımızı acaip eksik bırakmıştır.. Böyle bir şey okumuştum bir yerde.. Mantıklı gerçekten..
abi kabusumdur bu görüntü benim ilk gördüğümden beri. ay ay ay. ulan yine içim kalktı.ama yine bakmadan edemedim. bu sahnenin böyle manyak tarafı var.
endülüs köpeği dışında görebildiğim tek filmi de budur. tam tabiriyle apışıp kalmıştım filmi seyrederken.
bunuel’in yetiştiği dönem, belki de ispanya’nın sanat açısından tepe noktası gibi birşey.(politik ve siyasi anlamda ise dibe yaklaştığı dönem). adamın beraber takıldığı insanlar, dali, vasquez, lorca, ortega (fb’li olan değil:), salazar…vs. biraz dönemin de etkisi var gibi bilmiyorum siz ne dersiniz…
Birinci yeni Sürrealist akımdan etkilendi denirdi ama ne derece doğru tartışılır. Sürrealist Akımın Türkiye’ye yansımamış olmasının söylendiği yazıda Gergedan dergisinin Sürrealizm Dosyasında yazılmıştı Enis Batur tarafından diye hatırlıyorum. Gerçi daha sonraları bireysel olarak gerçeküstü eserler verenler oldu ama asla bir akım olarak gerçekleşmedi.
Tabii bunu söylerken Sürrealizm’e etkide bulunan Dada Akımı ya da daha eskilerden Fransız Romantiklerini de unutmamak lazım ve hatta onlarla eşzamanlı olarak büyük insan Poe’yu. Bu topraklarda o akımların etkisi olmadığından (yine sadece bireysel etkileri söyleyebiliriz) Sürrealizm de pek uğramadı Türkiye’ye.
Bu filmi çok duydum, ama izleyemedim bi türlü. Şeyi merak ederim hep; bissürü iğrenç şeyin yapılıp bunun ilk defa filme çekilmesi mi bu filmi önemli yapan(heralde değil), yoksa filme değerini veren başka şeyler mi var? Diğer bir deyişle, bu filmi izleyen ve ne anlattığını bilen biri var mı??
birkaç yanlış düşünce var, film kesinlikle iğrenç değil, bunuel’de dali’de estetik duyuları ile kendilerine yön çizen adamlar. Hem güneşe bulut/göze ustura sahnesi hemde insan elinden olma solucan yuvası sahneleri resmen “güzel”. Film zaten 17 dak. sürüyor, yani 17 dak boyunca mantıktan yoksun olmasına özen gösterilmiş imgelere üzerinize fırlatılıyor. Bu şunun gibi: çok gerçekçi ve etkileyici bir rüya görmek ancak sabah kalktığınızda rüyanın tamamını hatırlayamamak gibi. Rüyanın tamamını hatırlayamasanız da sabahı onun etkisi altında geçirirsiniz. Bu film de böyledir. Tabi ki siyah-beyaz ve sessizdir.
Tabi şu da var, Bunuel’in sineması anarşisttir, Endülüs köpeği onun ilk filmi olmasının yanında hakkaten rahatsız edicidir de. O kadar ki Bunuel filmin ilk gösteriminde seyircilerin kendisine saldıracağından endişelenip ceplerini çakıl taşları ile doldurmuş, seyirciler filme bayılınca çaktırmadan taşları yere bırakmış.
Bir sürrealist (ama necidir bilmiyorum) Türkiye’ye gelmiş (niçin onu da bilmiyorum, yukarıdaki ahkamlarda anlatılan sürrealizmin Türkiye’ye uğramaması -ve 20. yüzyılı da ıskalamamız- hususlarında araştırma yapıyor olsa gerek), bir semt pazarında dolaşırken pazar tezgahının üzerine çıkmış, kafasına sütyen geçirmiş, “ikizlere takke” diye bağıran satıcıyı gördüğünde baygınlık geçirmiş, kendinden geçmiş, mest olmuş. Kendisini bir bardak su vermek suretiyle ayılttıklarında söylediği ilk şey ise şu olmuş: “İşte sürrealizm budur”.