dün akşam pc basında calışırken kocaman eski masamın çekmecelerinde bir şey ararken onun bir gazete küpüründeki resmini gördüm.

Soğuk ellerimi gazete küpürünün kalbine dayadim ve gözlerine baktım. Şimdi Toprak altinda çürümüş olasılığı yuksek gözlerine… Bir ay once eski bir tanıdıkla yıllar sonra karşılaştığımda bana onu sormuştu. O öldü derken gri asfalt tonlarına takılmıştı gözlerim… peki ya gunlukleri? Muhtemelen ailesi yakmıştı gunluklerini.

Adli tıp raporunda da temiz çıkmıştı. Ölüme karar vermeden öncede gayet neşeliymiş. Akşam yenen bir yemek sonrası odasına kapanıp, günlüğüne son kez birşeyler yazıp, kendini (…) (off dilim varmıyor parmaklarım kitleniyor klavyede)

Ocak 15te tam 4 yıl olacak.

Ölüm haberini aldığım pazar sabahın da evimde onu bekliyordum. saat 10:00 da bana kahvaltıya gelecekti. Ona bir kaç hafta once verdiğim JERZY KOSINSKI‘nin BOYALI KUŞ adlı kitabını getirecekti. Onun yerine gelen acılı bir kadının telefonu ile camdan bakıp yağan kara bakıp kendimi odama kapattım. bunu yapacak cesareti nerden aldıgını sordum elimdeki porselen bebeğe. Öyle ki bunu daha once cok kez sadece dikkat cekmek için yapmıştı. Bu seferde mi oyundu? Bu seferde gidip birinin gidip onu kurtarmasını mı beklemişti?Olayların çözümü O kitaptı ve ben bunu ölümünden bir yıl sonra anladim. Ona verdigim kitabı ve onda ki çeşitli eşyaları annesi bana yolladiginda bir coğunu görmemecesine dolaba yığmıştım. Bir yıl gibi bir zaman sonra o eşyaları onunla hep oturmayı hayal ettiğimiz Cihangire taşınırken buldum. Kitabın sayfalarını öylesine karıştırırken altı çizgili olan yerler dikkatimi çekti. Sectiği ölüm şekliyle aynı hikayeler… Kitabı okumuş bitirmişti ve sonra… Onu hayatımdan silmek için gittiğim başka şehirlerde ölümünden duyduğum korkak acıyı birgun onun hikayesini yazarak azalttim. Hayat işte.