Kucukken kapiciya ait veletlerle en buyuk ugraslarimizdan birisi uflemeli borulardan atilan kulahlarla gecenleri sislemekti. Hatta biz bu ugrasi gelistirdik, cifte boru, buyuk kalibre kulah, ham uzum cephane cart curt derken, bir gun kenara koyuverdik bu fani isleri.
Az once ofiste oturup ceviri yaparken aklima geldi. Google’dan tabii ki hemencecik arattim ve bizim cocuk aklimizla gelebildigimiz noktayi bir hayli asan modellere rastladim. Elim kredi kartina gitti gidecek ama zaten hepsi iptal. Boru ama boru degil.
yorumlar
bunların bizim yaptıklarımızla pek bi alakası yok.
en fazla borunun ucuna kısa bi boru yapıştırıp dürbünlü tüfek misali yapardık, en fazla kasanlarımız o kısa boruya büyüteç koyup zoom’lu yapardı.
bi de külahların ucuna topluiğne takma olayı vardı. biraz sadistçe tabi.
abi 62 kalibre falan diyor ya burda. ya bunu kullanmak için ruhsat lazım herhalde:)))
ya da 07 de olabilir, muhtemelen sarı, bunlar lisede rotringe dönüşüyordu(genelde kahverengi,göbekten kırmızı çizgili, metalik gri vardı ben de süperdi)eh işte onların içini boşaltıp koyuyolardı erkekler, kızların(genelde folluk tarzındaki) saçlarına üflüyolardı. üff.
ilk ciktiginda gozume kacmisti retinasi yirtilmisti gozumun, doktor biraz daha saga gelseymis kor oluyormussun demisti. cikmasiyla nefret etmem bir oldu anlayacaginiz.
ben de karşıda sandalyede oturan dedenin tam alnına nişan alıp ateş etmiştim de herifcağızın nevri dönmüş idi neden yapmıştım bilmiyorum ama o boruyu (!) elime alınca kuduruyordum. kibrit kutularını da bantlıyoduk, o siyah elektrik bantlarıyla. genelde mavi mi yeşil mi diye ayırt edemediğimiz bir renk türündendi. külah olarak da kağıtları kıvıramazdım, beceremezdim, beceremeye çabalamaya üşenirdim. öyle işte.
aklıma neler geldi,,,ortaokul yıllarımda moda lisesinin ve kadıköy anadolunun fırlamaları bizim okulun (K.K.L) önüne gelir siper alır bu borularla kızların özellikle popolarına yuvarlanmış kağıt (hemde ucuna toplu iğne takıp),07/05 uçlar atarlardı,,,biz ne yapardık ? moda liselilerin okul çıkışında (dar bir sokak arasıdır o yol anadolu lisesinin önüne çıkar) intikam çığlıklarıyla kaynamış ağdayı saçlarına atardık (çatı katında arkadaşın evi vardı tamda o yola bakan peh) ,,,ahaha
giden arabaların camlarına kağıt ok fırlatmak en büyük zevklerimden biriydi. Tâki arabalardan tekinin camının açık olduğunu görmeden fırlattığım okun adamın kulağına gelmesine kadar. O an nasıl kaçtığımı hiç hatırlamıyorum.
Charlton Heston’ın, karısını öldürüyorlardı, bu da çivili oklarla adamları haklıyordu…
Çook eski ama, sadece bu kadarını hatırlıyorum..
hazırlıktayım (Nişantaşı An. Lis.) Servisle okula gidiyoruz. Fulya’da pazar kurulan arka sokaktan Valikonağı’nın sonuna doğru çıkıyoruz. Dobi diye bi çocuk vardı. hakkaten dobiydi. camdan külah atmıştı. kahvaltı eden baba ile çocuğun kafasına, ayrı ayrı. ilerde trafik sıkıştı. herif geldi. kapıyı açtı. dobiye koydu tokadı gitti. servis abimizde bıyık altından güldü. sonra bütün servis yıkılmıştı dobinin suratındaki 5 parmak izini görünce.
Bizim dönemde bu kadar teknoloji falan yoktu. Babadan görme yapardın külahı atardın. Bunlar bayağı şekil yapmışlar. Aletler motive edici 🙂 Doğal olarak böle bir alet alan çoçuğun ruh halini değişiyor. Zaten bi sonraki adım MK3’ler okul basıp, öğretmenleri kurşuna dizmek falan olaylarına gidiyo…
o zamanlar biz dandik boruları adam etmeye çalışırken abi dediğimiz terbiyesiz herifler şeffaf plastikten borular bulmuşlar, milletin kafasına gözüne nohut atıyorlardı. Nohut da serttir soğuk kış gününde kulağına falan geldiğinde….!!
Bi de bilyeli arabalar vardı, aklıma geldi. İkisini ayrı düşünemiyorum.