Aşkın, bedenimi aşıp ruhuma yönelmiş çoktan. Sessizlik çıldırtıcı boyutlarda ömrümün varı! Sensizliğin anlamsızlığı gün geçtikçe şiddetli bir deprem edası yaşatıyor kalbime. Kaç bina yıkıldı içimde, kaç çocuk anasız-babasız kaldı bilinmez. Tabir-i caizse bu afet bölgesine bir yardım eli atanda mı olmaz? Günü birlik yaşadığım artçı şokların etkisiyle kaç gece yatağımdan fırlayarak kalktım bilinmez. Bu korkuyla yaşamak zor geliyor ömrümün varı. Sensiz yaşamak güç geliyor. Ben, senin gölgeni görmeye bile razıyken nasıl bir trajedidir bu? Hak etmediğim bu yalnızlığı yaşamak zorunda bırakılırken; kime ne söylerimde tesellim olur bilinmez. Hani yaşamak, hani mutluluk, hani gözlerimdeki kısık gülümsemeler; nerdeler? Söylesene! Kendi kendime, bırak artık düşünmeyi dedikçe amansız duygularımın esiri olmaktan bıktım artık. Yaşamak ağır geliyor. Bu trajedi denkleminden kurtulmam çok zaman alır anladım. Kim bilir ne kadar daha sıcaklığını arayacak buz tutmuş kalbim? Kim bana derman olacak? Her şeyim alındı elimden! Televizyonlarım kapatıldı, gazetelerim yakıldı. Şarkılarım ve şiirlerim bir duygudan çok, sürekli yinelenen dertli bir kişilikle üretilmiş sözlerden ibaret artık. Daha ne kadar mutluluğun kıyısından bile geçmeye utanan cümle birikintileri kurabilirim ki? Bunları sadece kendi adıma konuşmam mantıklı değil tabi ki. Nice sevenler varken benim gibi! Dünya genelinde var olan bir yıkım bu. Gün geçtikçe azalan bir değer olarak nitelendirilen sevgi. Ah sevgi, ah sevmek… Sevgisi benim için en önemli mutluluk kaynağıydı. Şimdi umutlarım, görüş mesafesinin sıfıra indiği bir sis bulutunun içinde sıkışıp kaldı. Önümde tuzaklarla dolu sarp bir geçit; bedenim yetse kalbim nasıl yürür bu yolda? Kalbim yetse bedenim aciz kalır sevgisiz yaşamaya. Seninde tabir ettiği gibi; “sahi nereden çıktı bu rüya”? “Sen” bana gözlerimi kapatıp aşık olmayı öğrettin ve hayatımın en mutlu anlarını bir rüya tadında geçirdim. Uyandığımda gördüm ki, bir umutsuzluk girdabında başım dönüyor. Gün boyu yaşadığım sıkıntılarım, defalarca çarpılıp astronomik rakamlara vuruyor geceleri… Duvarları delip geçecek kadar doluyor gözlerim… Ne zemheri ayazlarına aldırış etmeden her daim sıcaklığını koruyan ellerim üşür olmuş da ovalarken gözlerimi; yaşların donma noktasına geldiği anlarım oluyor… Senli düşler kurup, beni temsil eden en küçük parçalara ayrılmalarım da gecenin karanlığında yitip gidiyorum… Sonra bir mum yakıyor ve titrek ışığında seni arıyorum… Derken uyuyup karışıyorum rüyalar alemine; belki oraya gelirsin diye. Sonra sabah oluyor ve kuruyan dudaklarımın birbirine yapışmalarında canımın yandığını yok sayarak ismini fısıldamaya devam ediyorum…