Evde oturmuş trajedik filmler izleyip elime asılıyordum. Başarılı olduğum söylenemezdi çok erken sonuçlanıyordu. Doktorumun söylediğine göre fazla heyecanlanıyormuşum. Korkuyordum elimde değildi. Tam başladığımda benimkiyle tanışan herkes gibi sağ eliminde bir gün beni terkedeceğini düşünüyordum. Ve bu acele etmeme neden oluyordu. Hatta bu psikoloji beni bazen o kadar etkiliyordu ki rüyalarımda elimle gerçekleşen o müthiş buluşmanın en heyecanlı yerinde elim bana sırtını dönüp sessizce uzaklaşıyordu. Dünyanın sonunun geldiğini düşünerek uyanıyordum ve sonra dünyanın gerçekten sonunun geldiğini farkederek tekrar uykuya dalıyordum. Neyse.. yine elimle yapılan bir buluşma sonrasında telefon çaldı. Salak bi arkadaşımdı arayan…- Dayanamıyorum Seko..!- Kimse bizden bunu yapmamızı beklemiyor ki.. Sorun ne?- Sınav iyice yaklaştı hayatımın elimden alındığını sanıyorum- Sanıyormusun ?- Yani öyle- İyi girme sınava o zaman hayatından değerli mi?- Ama yapmak zorundayım- Neden?- İnsanların bana saygı duyabileceği bir mertebe kazanmak ve para kazanabilmek için gerekli olan bu.. İyi bir yaşam bunu istiyor.-Yapamayacaksın- Hayır ben güçlüyüm , inatçıyım. İstediğimi yaparım!- Tamam sen busun hadi git yap onu..- Hiç yardımcı olmuyorsun..- Saygı duymak , mertebe , para iyi bir yaşam… yanlış numara dostum…Kapattım. Benimki inmişti. Victor Hugo nun Sefiller’ini okumaya koyuldum çok acıklıydı. İnanamıyordum. Vayy be.. Ne sefilmiş. Benimki tekrar kalkmıştı. Elime tükürüp tekrar işe koyuldum. Neredeyse ağlayacaktım. Ne dram! Telefon yeniden çaldı. Daha salak bir arkadaşımdı arayan.- Bana yardım et..- Hastayım kıpırdayamam- İki kızla buluşma aldım hazırlanıp çıkalım hemen…-Gelemem- Neden?- Hazırlanıyorum çünkü ve bu çok uzun sürer.. Yas tutuyorum.- İyi sen tut yasını.. Bakalım geriye dönüp bakan kim olucak?- Sefillerden bahsetmişmiydim sana..?- Ne ?- Sefiller diyorum moruk.. İçim acıyor.Kapattı.Benimki tekrar inmişti ve daha da kalkmazdı… Saate karşı ilkeli tutumları vardı. İki den sonra çalışmazdı. Oturdum kuşların düzüşmesini seyrettim. Erkek olanından bir kaç numara bile kaptım hatta… Tanrım ne şanslılardı. Memleketi ve dünyayı kesinlikle kuş beyinliler kurtaracaktı. Ve yine telefon.. Artık alışmıştım. Ve bu kez en salak arkadaşımdı arayan…- Çıldırcak gibiyim- Ve ?- Ne?- Noldu demiştim…- Karşımda duruyor bacak bacak üstüne atmış saçları ıslak ama vermiyor lanet olası…- Hiç kusura bakma dostum durumuna üzüldüm ama ben karşı cinsle ilgileniyorum.- Dalga geçme- Sende çocuk gibi şikayetlenme- Ne yapayım?- Bacaklarına bak ve eline tükür ve şikayetlenmeyi kes ! En azından bana…Kapattım.Tanrım deli olan ben miyim? Yoksa bugün dünya delilerinden haberdar olma günü mü? Dışarı çıktım. Nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.. Bir kaç gündür memnundum.. Hiç bir şey olmaması ve hiç bir şey olmayacak olması huzur veriyordu. (İşte bunları düşünmek yanlış. Ne zaman memnun olduğumu düşünsem bu çok sürmez.Memnun olduğunuzu farketmeden memnun olun ) İşte bela ! Uzun süredir görmediğim bir kızla karşılaştım. Duygusal olmasada bir şeyler paylaşmıştık hatta biraz kasarsam vücüt hatlarını bile hatırlayabilirdim. Belirsiz bir geçmişimiz vardı.- Konuşmamız gerek Serkan- Aslı bak bunu biraz ertelesek olmaz mı? Kedim açlıktan ölmek üzere ona süt götürmeliyim de?Mümkün değildi kurtulmak. Eski kaltaklar yakanıza nerde yapışacağını çok iyi biliyordu. Yok olmuşlar gibi davranıp en aciz anınızda saldırırlardı. Sivrisinek Harekatı ! Anlayamadığım yada hatırlamadığım bir sürü laf doldurduktan sonra benimle artık göürşmek istemediğini söyledi… Ne yani! Üzgünmüydüm şimdi..? İfadesizliğime o da şaşırmıştı. Bir şeyler yanlış gidiyor olmalıydı. Kırgınmışım gibi gözükmeyi başardım sonunda. Ve istediğini almış , bir öpücük kondurdu. Vedalaştık.Neyin bedeliydi bu ?Asla anlayamayacaktım. Aslında bana ait olmayan insanlar ben terkediyordu. Bu hakkı onlara kim vermişti ki? Böyle şeylere izin veremezdim ben.- Heyy kaltak gel buraya.. Asıl ben seni terk ediyorum…!İşte insanlar benden uzaklaşıyordu. Bunu isteyen bendim zaten şimdi neden huzursuzdum sanki? Tek istediğim Açık olmalarıydı bana karşı. Bunu yapmayanlardan nefret ediyordum. Hiç adilce davranmıyorlardı. Bu yüzden bende içimdekini saklamak zorunda kalıyordum. Yalnızlığın ruh hallerine uygun şarkılar söyleyip yola devam ettim. Tek başına olmayı dayanılmaz bulanlar kafayı yemişlerdi. Her zaman takıldığım dükkana girerken bir kalabalık gördum. Ve bir itfaiye aracı geçiyordu. Bir deli yüksek sesle bağırdı ” Bir deli elektrik direğine çıkmış atıcak kendini” Ve diğer deliler geniş çaplı bir kalabalık oluşturarak kendini atıcak deliyi görmeye gittiler. Ve tanıdık bir deli beni de çağırdı. Deli görmek için bir yere yönelmeye gerek olmadığınıdüsündüm yirmibirinci yüzyılda… Çıplak kadın görmeyi tercih ederdim. Tımarhaneden çıkma gibi bir lüksü yoktu kimsenin. Dükkana girdim. Sevdiğim bir deli nerden geldiğimi sordu. Ona bu yazdıklarımı anlattım. Delirmişsin sen! dedi.. işte aklı başında bir deli..!Bütün delileri terkedip gitmem gereken bir iş için hazırlanmaya koyuldum. Siyah kısa kolsuz bir gömlek , siyah kot bir pantolon , siyah converse giydim ve bir de yeşil siyah kareli kravat taktım. Sonra siyah küpe, siyah don. öce donmuydu yoksa…? Herneyse baştan aşşağıya siyahtım. Hoşuma gittim. Tanrı kara giyinir.Bir figüranlık işiydi. Yönetmen bize uyuşturucunun ve alkolün çok kullanıldığı bir yeraltı partisinde eğlenen sarhoş gençlik rolü yapmamız gerektiğini söyledi. Kolaydı benim için rol yapmama gerek yoktu. Televizyon sahiplerini kandırmak ne kadar da kolaydı. Bir kanalım olsa izleyiicleri aslında beyinlerinde bir sümüklü böcek yaşadığına inandırabilirdim. İnsanların beyinlerini işgal ediyorlardı. Bir kısmını karısı, bir kısmını işi , bir kısmını tanrı , bir kısmını televizyon programları zaten çok fazla kısımları yoktu. Sonuç mu? Al işte elektirik direğindeki..Çekimler yapılırken dizinin sözleşmeli oyuncularının hangi bakımdan bizden üstün olduklarını düşündüm. Anlayamıyordum. Etrafımdaki bütün kızlara başrol oyuncusundan daha yakışıklı olduğumu idda ettim. Yararı yoktu. Kamer ve flaşlar (tanrının ışığı ve kutup yıldızı ) sarışın piçe dönüktü. Kızların bir çoğu onunla yatma hayelleri kurmaya başlamıştı bile… Vazgeçtim ve içmeye koyuldum. En azından alkol benim o sarışın piçten daha iyi olduğumu biliyordu.Gece boyunca bir kaç kızın götünü ve bacaklarını seyrettim. Bir tanesini elleme fırsatı bile buldum hatta… Sorun çı kmı yordu. Herkesin aklı doluydu. Herkes birileriyle yatma hayelleri kuruyoordu. Figuran kızlar oyuncu erkeklerle , oyuncu kızlar yönetmenlerle.. Erkekler özne ye önem vermiyorlardı. Onların tek beklentisi dolgun göğüs yerinde g.tlerdi. Benim böyle de bir beklentim yoktu. Ne güzel içiyorum dedim kendi kendime s….şim anasını.. Büyümüştüm ben göt ve göğüs için şekilden şekile giremezdim! Bazı götler için değerdi ama…Sabaha karşı çekimler bitti. Ve anasının gözünden evimde dönebilecektim nihayet. Tek istediğim yatağıma uzanıp hafif rock dinlemek. Bırak onlar savaşsın savaşlarda, onlar girsin yarışmalara onlar kazansın ödülleri… Bir göt için değer miydi? En sonunda bizi taşıyan minubus bir kamyonun götüne GİRDİ. Minübüsten çıkıp ambulansa binmeyen üç kişiden biriydim. Bütün göt düşkünleri girdimi götünüze şimdi? Sarışın p.ç çocuk gibi ağlıyordu. Diğerleri ağlıyordu. Kızlar ağlıyordu. Ortalık kan , kamera , polis , trafik , ambulans dolmuştu. Bayan bir sağlık görevlisi yaklaştı.- Bilincin yerinde mi?-Sanırım-Bilincin yerinde değil mi?-Sanırım-“Arkadaşlar şok geçiriyor alın bunu” diye seslendi- İyiyim ben-Titriyorsun?-Üşüyorum- Şoktan o- Siktir git başımdan!- Delirmişsin sen!- Yok ya! Neden gidip şurda kopan kolu bir yerine sokmuyorsun…-AaaaaGaripti insanlar. Herkes kendi deliliğini ört bas etmek için birbirlerini delirmekle suçluyordu. Mecliste , sokakta , iş yerinde , okulda her yerde bu böyleydi. Ama böyle bir yere varılamazdı ki? Kim haklıydı? Herkes. Kim yanılıyordu? Herkes…. Hepimizin konforlu bir tımarhane ye ihtiyacı vardı. Belki de bu yüzden kaçıyordum herkesten. Yapabilecekleri çok şey yoktu benim için. Eve girdim. Saat sabah 9 du.. Bu aklıma gelenleri anlatabileceğim güvenilir bir dostu aramalıydım. O kim? Öyle biri yoktu belkide.. Rehberde kayıtlı ilk numarayı çevirdim. Uyandırma pişmanlığı hissetmiyordum. Bir çoğunun boktan terkedilme problemlerini dinlemiştim. Ve hala rehberimde olduklarına göre bir süre daha dinlemek zorunda hissediyordum. Bir çok kez çaldı telefon. Tam vazgeçicekken açıldı…- Naber dostum?- Bu saatte- Burda elektirikler kesikte saatin farkında değilim- Saat sabahın 9’u- Rahatsızmı ettim?- Evet- İyi o zaman dinle beni.. Deliriyorum ne yapmam gerekli?- Nerden bu kanıya vardın?- Dünden beri konuştuğum on kişiden beşi delirmiş olduğumu söyledi.- Garip tren taklitlerin ve kahkahaların var mı?- Hayır- Peki onların delirmiş olabileceği aklına gelmedi mi?- Evet- Bence tanıdığım en akıllı adamsın. Sadece yatıklarını mantıkla bağdaştırmak olanaksız.- Boşluktayım. Yapacak bir şeyim yok.- Kızlarla uğraşmıyormusun?- Çoğul ekleri defterini kapadım- Delirmişsin sen..!- Bana bunu söyleme göt oğlanı.!!!- Tamam sadece şakaydı. Kendine oyalanıcak bir şeyler bul.. bir şekilde nefes almanı sürdür yeter.. Bir ay sonrasına bir şeyin kalmaz.- Deniyorum.. Koluma hayatta kal yazan bir dövme yaptım. Bildiğim yerlerden uzaklaşmıyorum.- En iyisi bu- Bak beni uzun zamandır tanıyorsun.. Normalde böyle bir durumda ne yapardım ben?- Bu saatte uyanıksan ya bira içerdin yada otuzbir çekerdin..- Yada ikisin aynı anda.. Sağol moruk istediğin zaman gelip aile sorunlarını anlatabilirsin.. Kapattım.Her an delirebilirdi insan.. Ama mutlak zafer buna alışmaktı. Bundan kaçmak yada uzaklaşmak ve buna karşı kendini savunmak imkansızdı. Ne yaptığını bilebilirmiydi insan delirirken? İşte buydu bütün neden.. Bir kuşa ağlamanın, tereyağ ile bal yemenin, bir çiçeğe aşık olmanın , gece yarısı savunmasız yürümenin , kendi kendinle konuşmanın , faşist dükkanları bombalamanın , hiç tanımadığın insanlara ağlamanın , durup dururken ağlamanın, vapurda kuşları seyretmenin , olanları anlamaya çalışmanın nedeni buydu. İnsanı hayatının anlamını unutmaya iten neden buydu. Ve delirmek yalnızlıkla aşılamayan bir olguydu. Hayatımın anlamını düşünerek girdim yatağa… O kadar güzeldi ki… Taşıdığım sevgi yi en ince ayrıntısına kadar tamamiyle hakediyordu. Delicesine seviyordum. Bütün mistik tanrılar biliyordu. ve tapınaklar…. İşte bu katlanılmaz türden bir deliliğin sonuydu…” Tüm bu karmaşaya deliren insan iyi geceler.. Benim ait olduğum bir başka deliliğim var”