“suphi” isimli arkadaşımızın “Bir ülke nasıl güçlü olur?” başlıklı yazısına yorum olarak başladım bu satırlara. Baktım ki sonu gelmiyo bi türlü, ben de başlık açayım dedim. Arkadaş orda ülkemizin güçlenmesi için uyması gereken formülü vermiş kendi tespitlerine göre. Formül aşağıda gördüğünüz gibi altına da teker teker bu etkenlerin naçizane eleştirisini yaptım.Güç=(Tarih+Coğrafya+Nüfus+Kültür)+(Ekonomi+Teknik Kapasite+Ordu)x(Siyasi zihniyet+Siyasi İrade+Siyasi Güç)Tarih: T.C. Devlet olarak ve yetiştirmeye çalıştığı zihniyet olarak tarihimizin büyük bir bölümünü reddeder. Geçmişimizle bağlarımız büyük ölçüde koparılmıştır. Halkımız şahsi girişimleri olmasa pek de bir şey öğrenebilecek imkana da sahip değildir ki okulda ne öğretilirse onu bilmektedir.Coğrafya: Bu ülkenin bilmem kaç küsur milyon vatandaşı (kendini vatandaş görmeyenleri çıkarıyorum) dünyanın bilmem hangi koordinatlarında bilmem kaç kilometrekare toprak işgal ettiğiyle de pek ilgili değildir. Kaldı ki bu onun karnını da doyurmayacaktır.Nüfus: Nüfusumuzun azınlık durumunda olan etkin kısmı ülkenin gündemini, modasını asgari ücretini, siyasetini kısaca menüsünü kafasına göre tabana hiç sormadan belirler gider. Kimsede buna bir şey demez dese de zaten ipleyen olmaz.Kültür: Valla bu konuya girmenin pek de bir anlamı yok çünkü yukarıdakilerde sağlam basamadık ki yere bunu toparlayalım.Ekonomi: İMKB’ de işlem gören varlıkların %66’ ya yakını yabancı sermayeye aittir. Ülkemizin küreselleşme adına yıllardır piyasasını uluslararası piyasalarla entegrasyon çabalarını ve sermayenin giriş-çıkış serbestisini ve dahası yabancı sermayenin artırılma isteği. Başka bir şey istiyor musunuz.Ordu ve teknik kapasite: Ordumuz son birkaç yılda iyi hamleler yapmaya başladı ama yeterli değil tabi ki. Hala modernizasyonumuzu uyanık müttefik ABD ve sevgili dostu, canımız isteyince kınama gönderdiğimiz İsrail yapmakta. Son birkaç yıldır ASELSAN’ ın ordu içi haberleşme ile alakalı olarak güzel projeler takip ettiği ve büyük ölçüde tamamladığını biliyoruz. Bunlar iyi gelişmeler. İnşallah daha iyileri olacakVE SON PARANTEZ SİYASİ(irade+zihniyet+güç)BUGÜN TÜRKİYE’ DE İÇİNDE SİYASET GEÇEN HER TERİMİN, HER TANIMIN, HER ADIMIN, HERŞEYİN ARKASINDA GERÇEKTEN BU ÜLKENİN İYİLİĞİNİ DÜŞÜNEN, ÜLKESİ ADINA BİRŞEYLER YAPMAK İSTEYEN KİŞİLERİN VEYA KURUMLARIN OLDUĞUNA BEN İNANMIYORUM.ŞİMDİBütün bunlara rağmen bu ülke, bu kurban olduğum 779.658 metrekare toprağı, bu kurban olduğum ay-yıldızı, onlarca çeşit milletten oluşan vatandaşı, kurban olduğum İstiklal Marşı ve belki boyutu tartışılsa da istiklaliyle yine en güzel, yine on numara 🙂 ve yine baş tacıdır.Buraya kadar belki de içinizi kararttım. Evet, tablo iyi değil ve belki de kötüye gitmede. Peki, buna rağmen neden bu ülke hala kurban olunacak ülkedir. Neden her şey kötüye gidiyor olmasına rağmen, öyle çok da iç açıcı şeylere şahit olmamamıza ve özellikle de bugün, Lübnan tezkeresinin oylamaya sunulduğu ve büyük ihtimalle de evet çıkacağı lanet bir gün de umutlanmamın bir tek sebebi var. İnançlarım.Buradan sonra yazmaya devam edersem eğer konu iyice dallanacak. Toparlasam biraz, iyi olacak herhalde.Dediğim gibi bu kadar yıkıntının, karamsar etkenin, bu kadar adiliğin, kirliliğin cirit attığı şu ortamda yani bazı arkadaşların da belirttiği bu dip noktasında aslında hepimizin umudunun hat safhada olması lazım. Değilse eğer demek ki daha en dibe varmamışız. Çünkü en büyük kalkınmalar, en büyük atılım hamleleri, en büyük devrimler “bitti” denilen noktada başlar. Ve bu yüzden en büyük umutlar en büyük planlar bu noktada “en büyük”tür. Onun için millet; bence sinir yapacak, kendini yerden yere vuracak, kapıyı pencereyi kilitleyip kendini hapsedecek zaman değil zaman. Çünkü hala “en büyük” kozumuzu oynamadık millet olarak.