Pembe bulutların üstüne doğmuşum. Yıllarca ağızda olmamış meyve tadı bırakmış olacağım ki beni soğuk hava depolarında tutmuşlar. Kaç mevsimi üşüyerek geçirdiğimi ben bile bilmiyorum. Derken yürüdüğüm yollarda ayaklarım bağlanmış bir süre. Her bağlanışta kendimle konuşmayı oyun bellemişim. Bu oyunu sık sık oynamaktan olacak herhalde şimdiki hallerim. Gözlerimi zeytin çekirdeği hediye etmiş, saçlarımı buğday başakları. Hamlığımı borçlu olduğum yegâne lezzetlerin şemalini değiştirip uzun süre beslendim. Ve serpildim insanların üstüne…Hamamdaki eşsiz buhar sıcaklığını hep yüreğimde hissederek büyüdüm. Bağcıklarımı çözerken sürekli düşündüm hangi mevsimin bana daha az acı vereceğini. İnsan yığınlarının uğultusunu çok dinledim. Şundan eminim hiçbir enstürman eşlik edemez…Birçok insanın mevsimine bizzat eşlik ettim. Çoğu ağzımda kekremsi bir tat bıraktı. Belki aynı tadı bıraktığım insanlar da oldu. Ama yolculuğumun büyük bir kısmı uzun sigara molalarıyla geçti desem kaç sigara içtiğimi bilemem.Bir tesadüfü bu yolculukların birinde içime çekseydim şimdi adı konmamış bir mevsimde bir bütün olarak yaşayabilecektim. Kim bilir gözlerimi sokaklardan toplamama yardım edecek biri beklide parçalanmış bedenime hala sürebilir ellerini. Öyle tesadüfi anları sevgiyle ve tebessüm ederek hayal etmiyor olabilirdim.Şimdi zaman, ilerleyişini yüzüme bir tokat gibi çarpıyor. İşin astarına baktığımda bana sahip olan tek kavramın zaman olduğunu itiraf edebilirdim. Ta ki toplumun eritemediği bir buz kütlesine bütün görüntümle çarpıncaya kadar. İşte düşlemekten korkar olduğum bu anlarımda en güzelin aslında güzel olmadığının farkına vardım. O kadar çok sustum ki korktuğum bile düşünülmüş olabilir. Oysa an’ın saflığını bu kadar yakın hissetmemiştim. İçime her çektiğimde dönen görüntüm bunu kabullenmekte zorlandı. Karar vererek yapmadığı aşikar, bu aciz görüntünün bu umulmadık zamana yayılışını…İnanılmaz yağmurlarda yıkanan öğrendiklerim, akıp gitti.Gözlerime yol verdi pembe bulutlar, ölerek gittim…