Ankara’dayım… Kepitıl Siti’deyim… Yaşım tam 29… Dile kolay tam 29 senedir ilk defa Atatürkçü diye bazı insanların tehlikeli olabileceği kaygısıyla polisler tarafından yan yan kesildiğini (dik dik bakıldığını – İngilizce -stareing-) ilk defa görüyorum… Tamam, yalan olmasın, ilk defa görmüyorum, ama ilk defa bu kadar çok farkına varıyorum… Senelerdir kendime yakıştıramamıştım sosyalist denmeyi, çünkü sosyalist olmak için daha uzun bir yol vardı. 3 (Üç) kitap okuyup sosyalistim ben diyenler kadar rahat olamadım hiç… 300 (Üç Yüz) tane bile okusam, ya da neyi okuyabildiğimi bilsem, ya da 300’e (Üç Yüz) kadar sayabilsem bile kendime bu olgunluğu yakıştıramadım, çünkü sosyalist olmak insan olabilmenin en üst noktası olmalıydı, olabildiğimi zannetmedim hiç… Ya da bazen hayal ettim, olabilirmiyim diye. Üniversitedeyken benim de arkadaşım türbanlıydı. Böyle, böyle türbanla girebiliyordu derslere, sınavlarda türban üstü peruk takıyordu. İyiydi, ismini hatırlayamıyorum, çok zorlasam da hatırlayamıyorum, isimleri hatırlamıyorum, bu benim alkolikliğimden kaynaklanıyor, üzgünüm. Ama ona destek verdiğimi çook, çok iyi hatırlıyorum. Bazı Gomünist tanıdıklarımın bana bu yüzden karşı olduklarını da hatırlıyorum, hep karşılardı, çünkü bazı şeylere karşı olmak emirdi bizim gibiler için… Daha doğrusu bizim için demeyeyim, ben hep ayrıydım onlardan, o yüzden sevilmezdim belkide. Ama samimi olarak söylüyorum ilk defa olarak, ve ilk defa, bütün bize öğretilenlerin ilk defa sakıncalı olduğunun farkına vardım, sosyalist düşünür ve okurken bile bu kadar tehlikede hissetmemiştim kendimi. Atatürk gibi düşünebilmenin bu kadar tehlikeli olabileceğini hiç kimse tahmin edememişti, ister Sosyalist, ister Komunist, isterse dinci… Atatürk gibi düşünmek ve kısacası Atatürk’çü olabilmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı yaşadığım bunca zamanda.Tamam, kabul edelim artık Atatürk’çü bir ülkede değiliz, tamam, yeni bir rejim gönüllüsü olalım, ama bu, benim bu akşam Kızılay’da gördüğüm bu büyük sistem yanlılığını açıklayamıyor.Bizim devrimimizin bir büyük farklılığı var diğer geliştiğini sanmış ülkelere göre. Aslında bir değil birçok farklılığı var. Ama en önemlisi bu devrim askeri kökenlidir, ne lider, ne de halk kökenlidir. Bu Cumhuriyet’i asker kurmuş, ve yaşatmıştır. O yüzden askeri mantığın ülke üzerinde bu kadar büyük bir söz hakkı vardır, haklı olarak. Hadi askeri bakışı es geçelim, bu ülke insanının en çok güvendiği yapı ve sistemin askeriye olduğu da bu temele dayanmaktadır. Türkiye tam anlamıyla TSK’nındır. Bu bu kadar basittir. Burada tarihten, ırktan, ve ya politik görüşten ayrı bir gerçekten bahsedebiliriz. Bu güzel ve bırakmayı, terketmeyi hiç düşünmediğim, düşünemeyeceğim topraklar için . Hadi düzgün düşünelim ve bilelim, belki de en kansız devrim bizim, yani Atatürk’çü devrimdir diyebilirmiyiz. Buna şimdiki düşünce katılmıyor olabilir ama bakalım, okuyalım, araştıralım, bu kadar keskin, Osmanlı şeriatinden çağdaş (aslında çağdaş demek inanılmaz eksik morfolojik bir tabir olacak ama), yaşama bu kadar net ve kesin geçebilmiş herhangi bir ulus, ırk, devlet, vs. varmıdır…Ben Atatürk ve devrimlerine inaıyor ve destekliyorum, ama bilinçli çağdaşlarım gibi onu ilerletmeye ve yüceltmeye de çalışyorum. Belki de söylediğim gibi sosyalist mantığı, onun bir üst mantığı olabileceğini düşünmeyi varsayıyorum. Bilmiyorum. Biliyorum… Bu da bölüm 1 olsun gerçek olabilmek adına…