Hadi en eksiğiyle Atatürk gibi düşünmeye çalışalım… Lisede o muhteşem tarih öğretmenime dediğim cümleyi çok iyi hatırlıyorum. “Hodjam, ben olsaydım Atatürkün yaptığını yapmayabilirdim” demiştim. Evet, yapmayabilirdim, bu sanırım cesaretle ilgili birşey de olabilir, ama aranızdan hangi babayiğit bin senelik bir kültürü yıkma pahasına, kendinden onlarca kat büyük ordulara karşı koyabilmeyi düşünebilirdi ki… Bu demek istediğimin Türkçesi şunun gibi bir şey olabilir: “Ben Atatürk gibi çılgın bir adam olmazdım…” Hodjama dediğim ikinci cümle şuna benziyordu: ” Hodjam, ya yenilmiş olsaydı o ulu önder…?!!”, “Ya yenilmiş olsaydık?” Bize öğrettiğiniz hangi ‘mantık’ ve ‘bilim’le örtüşebilecekti bu yenilgi. Bize kim nasıl anlatabilecekti bu büyük kumarın mantığını…Sefil, kaybetmiş ve kazanacak ya da kaybedecek hiç bir şeyi yokmuş gibi görünen bu ayağında çarık, sırtıda silahı olmayan halkın ne gibi bir isteği ya da mantığı olabilirdi ki. Avrupa tarihini biraz da olsun bilenler bunun gibi halkların nelere boyun eğmiş olduklarını çok iyi bildiklerine inanıyorum. Ne gibi küçük kralcıkların giyotinlerine boyunlarını histerikçe uzattıklarını biliyorum bu ‘batıl’ toplulukların. Hangi Kristiyaniti şeriatleri altında inanılmaz zulümlerin ve saçmalıkların altında olduklarını da. Jesus tanrılarına inandıkları azametli devirlerinin de ne hale geldiğini biliyorum- ki Ortaçağ şeriatinden daha ileridedirler.. Size inanılmaz nasyonalist gibi gelecek ama cevap onda gizliydi: “Muhtaç olduğunuz güç damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.” Peki ben ve benim gibi düşünenlerin bu damarla, asillikle ve kanla ilgili “çağdışı” (!) düşüncelerin yanında olabileceğime inanılırmıydı? Hayır!Sorun, etkilendiğim kafayı yemiş Türk (ya da Türkçü) filozoflarında olabilirmiydi? Hayır! Onların birçoğunu okumaya bile katlanamadım… Kafatasçılık Türkiye’de Nazizm kadar büyüktür, bunu gördüm, iyi ki bir kaç kuzey Afrika kökenli köyümüzden başka siyah ırk yaşamıyor bu topraklarda. Yaşamaya çalışanlar da İstiklalde uyuşturucu satıcısı diye dövülerek öldürülebiliyor. Sanki Türkiye’ye uyuşturucuyu onlar sokmuş, yaymış ve batıya satmışlar gibi… Uyuşturucunun nereden gelip nereden gittiğini bilen biliyor, ortaokullu kafa bile farkında olabiliyor. Konu dağılmasın!!!O yalan söyleyerek etkilenmediğimi söylediğim sosyalist büyüklerimizden biri, Enternasyonalisizm’in olamamamasından ve olamayacağından bahsediyor. Proleter dediğimiz sınıfın ırk, din ve sosyo-kültüründen dolayı birbiriyle örtüşmediğinden ve örtüşemeyeceğinden bahsediyor örneğin. Amerika’daki sömürücü petrol şirketinde kas çürüten ve kanser olan işçinin haklarıyla sömürülen ülkedeki o petrolü işleyip kasları çürüyen ve kanser olan işçinin haklarının bir olamayacağı gibi. Dolayısıyla sosyalizm, nasyonelist ya da daha açıkça nasyonel üstü bölgeci bir kimliğe bürünebilir, bürünmelidir de. La. California’ da Kendine ait ‘Tribbblexx’ mülkü ve arabası olan sömürücü işçiyle her gün sincandan İKİBUÇUK saatlik otobüs yolculuğuyla fabrikasına ulaşan işçinin çıkarları bir potada birleşemez, birleşmemeli. Avrupa, Asya ya da Uzak Doğu sosyalizmiyle bu yaklaşımı bir tutamayabiliriz.Bildiğim tek bir gerçek var ki o da bu dünyanın bütün nimetlerinin bu dünyadaki bütün insan ve yaşayan canlı topluluğuna yetebilecek büyüklükte olduğudur. “Hiç bir şey yoktan varolmaz vardan yok olmaz” 😐 derken kastedilen de bu… Ya da bu olmalı… diyalektik materyalizmden haberdar olmadığımı düşünenler ya da düşünmeyenler olabilir, kastettiğim şey bununla paraleldir. Ya da üçüncü bölümüm bununla paraleldir…