İki yıl önce bi kitap okumuştum adı bende kalsın. Bi cümle vardı aklıma takılan: aşkı dönüştürebilmenin yolu diye….AŞKI DÖNÜŞTÜREBİLMENİN YOLU….

Acaba dörtle çarpıp, üçe bölsek…..ımmmm….ya da direk karekökünü mü alsak? Ben niye kafayı yoruyorum ki hem? Dönüştürebilmenin ya da dönüşebilmenin bir yolu olsaydı eğer, şimdiye kadar bi bulan çıkardı elbet! Öyle ya; dünyadaki kimyacılar, fizikçiler ne işe yarar? Hazır dönüştürmekten açılmışken konu, geçenlerde okuldaydım. Koridorda yürürken şu geri dönüşüm kutuları çekti dikkatimi. Hani üzerinde koca koca harflerle “GERİ DÖNÜŞÜM KUMBARASI” yazan ama içleri hep boş olan, insanların bi türlü ne atacağına akıl sır erdiremediği, ve çöp bidonunu andıran kutular…Acaba tüm istemediklerimizi toplayıp bi çuvala tıksak ve içine bıraksak. Ertesi gün kalktığımızda şöyle bi hamlede alsak çuvalı ve içini açsak. Büyük bi tatmin edilmişlik ve haz duygusuyla tekrar tekrar baksak çuvalın içindekilere, üzerimize giyip çıkarsak, ve yoldan geçenlere; heeeyyyy gördünüz mü “bu gıcık olduğum, hani şu vücudu süper olan (ateş toplarını andıran göğüsler, yuvarlak ve diri bir kıç), ve son sınavda kağıdını bana açmayan kız. İddea ederim sütyen ölçüsü üç beden küçülmüştür garibimin kıh kıhkıh”, ya da “bakın bakın! bugün derse zamanında yetiştim, dün akşam eve dönerken geri dönüşüm kumbarasına atmıştım geç kalma huyumu”, ya da “ahenkle daldırsak kafamızı çuvaldan içeri, o yapışık ince telli saçlarımızın ahnekle dans ettiğini görmek için”.

Laf lafı açıyor diye boşuna dememiş bilenler. Nerdeeeeen nereyeee…romantik modda girdik, hafif kıskançlık ve kompleks kırıntılarıyla çıktık bugünde…

Şaka bi yana, yarın yolum düşerse okula o kumbaraların önünden boş geçmeyeceğim. Bu kadar yazdık sayesinde, gecenin bilinmez bi saatinde bilinmez ilhamlara kapıyı araladı ne de olsa! Eeeee vefa borcu bu! Kolay ödenmiyor. Hem bi iki de vatandaşlık görevi yapmış oluruz, fena mı? Belli de olmaz, bakarsınız bizim makale aşığı hocalardan bi kaçını atıveririm sepete.