digg sitesinde apple’ın “itunes u” yazılımında yaptığı geliştirmelerle, üniversitelerin ders notları ile eğitim içeriklerinin daha fazla online ortama taşınmasını hedeflediğine dair bir haber var.“itunes u” yazılımı, eğitimcilerin herhangi bir bt uzmanının yardımı olmaksızın, istediği içerikleri kolayca postlayabilmelerini sağlıyor.daha önce georgia collage, stanford, duke ve university of michigan tarafından test edilen “itunes u” yazılımının şimdi başka üniversiteler tarafından da denenmesi bekleniyormuş.umarız başka üniversiteler arasında türkiye’deki üniversiteler de vardır.
yorumlar
Türkiye’deki üniversitelerin çoğu hala ilkel yöntemlerle işlerini idare ediyor. Not teslim dönemlerinde kendimi matematik profesörü gibi hissediyorum! “Biz edebiyat okuduk, bize bırakmayın not hesaplamalarını!” diye yaygarayı bassak da bu dertten kurtuluş yakın vadede olacakmış gibi görünmüyor. Bizim üniversitede çarşaf gibi not dökümleri hala duvarlara asılıyor ve zavallı öğrenciler birbirlerini ezme pahasına da olsa, izdihamın içine dalıp, parmakla tarama yöntemiyle (süp-per tek-no-lo-ci!) notlarını öğreniyorlar. Koca üniversitenin web sayfasında not sorgulama özelliği yok. Öğrenci işlerindeki zavallı memureye, bize ve öğrencilere yazık.sms ile not sorgulama programı almış nihayet üniversitemiz, öğrencilerin gözü aydın. Ayrıca meraklısı için: E.Ü. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı .
sayın plumprune, birileri “herşeyi devletten beklemeyin” demeden, iğneyi kendimize batırmakta yarar var.eğitimcilerin de eğitim kurumlarından bir şey beklemeksizin yapabilecekleri blog ya da podcast gibi şeyler var. bloglar alemi‘nin oluşturduğu indexe bakalım, 337 blog ve 20 kategori var, eğitim kategorisi yok. eğitim blogu yapmak parayla mı? değil. öyleyse neden yok?-türkiyedeki eğitimci sayısı mı az?-internet erişimleri mi yok?-yoksa eğitimcilerin yeniliklere diğer internet kullanıcılarından daha temkinli mi yaklaşmaları gerekir.neden türkiye’de eğitim blogları olmadığının cevabını merak ediyorum doğrusu.
gümbür gümbür gelen yeni eğitimcilerimiz var demeyi çok isterdim ama maalesef öyle değil. Bu arada meslektaşlarım arasında kendi çapında bu işe el atanlar da var. Bir iki link vermeyi isterdim ama ne yalan söyleyeyim adreslerini unuttum; ancak öğrenir öğrenmez buraya linkleyeceğim.Eğitimcilerin zamanının çoğunun okulda geçtiğini düşünürsek, internet erişimlerinin değil belki ama bilgisayarlarının olmadığını söyleyebiliriz; ancak elbette genelleme yapamam, örneklerimi kendi çevremden verebilirim. yüz kusur okutmanın çalıştığı bölümümüzde -sözleşmeli çalışanların sıkıntılarına değinmek isterdim ama onun için yeni bir blog girmek gerekir, sosyal güvencelerinin dahi olmadığını, resmi kayıtlarda boş gezenin boş kalfası olarak göründüklerini ve kadroya girmek için emekli maaşı kuyruklarını andıran bir kuyruğa girip yıllarca beklediklerini söylemem yeterli olur sanırım-, bilgisayar odamızın kapasitesi 10 kişi. %10’luk bir oran söz konusu olunca bilgisayar kullanımı, e-posta kontrolünden öteye gidemiyor. Interneti aktif kullanan eğitmenlerin çoğu ise genç, ki sayılarının da pek çok olduğu söylenemez. Pişip adam olabilmemiz için önümüzde yıllar var. Henüz kendi eğitimini tamamlamamış olan bu güruh da haliyle biraz çekimser kalıyor. Zaten öğrencilerimizin büyük bir bölümü, internetten bihaber yaşıyor. Suç onların değil tabii, bizim için %10 olan internet erişim şansının, onlar için yüzde kaç olduğunu tasavvur etmek zor olmasa gerek. Bırakın bilgisayar odalarını, çocukların adam akıllı yatakları, tuvaletleri, banyoları yok. Ekonomimizin hali aşikar, arife tarif gerekmez, kitaplarını zar zor satın alan öğrencilerim var benim. “Evde bilgisayarınız var mı?” diye sormaya utanıyorum. Notlarını internetten açıklayacağımı söylemiştim bir ara öğrencilerime, utana sıkıla bizim bakma şansımız yok dediler. Internet cafeye gidin demek de ayıp oluyor.Blog kültürünün son bir kaç yıl içinde yaygınlaştığını göz önüne alırsak -hafif.org Türkiye’nin ilk blog sitesi bildiğim kadarıyla, güzide sitemizi bu genellemeden muaf tutuyorum-, henüz emeklemekte olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Pek çoğumuz interneti chatle tanıyıp, daha sonra sınırsız bir bilgi erişim ve paylaşım alanı olduğunu farkettik. Blogların gelişimi de zamanla farklılaşacaktır.Ama yine de ben iğneyi batırdım şimdi kendime, bu konuda kendi çapımda neler yapabileceğimi araştıracağım.Herşeyi devletten beklemiyoruz, hatta biz onlardan bi’ bok beklemiyoruz, çünkü Godot’yu beklemek gibi birşey bu.