Gece Karaköy iskelesine öylesine girmişim. Bir de baktım vapurun kalkmasına 15 dakika var. Yanımda ne bir kitap ne de zamanı geçirmeme yardım edecek bir şey. İskelenin bekleme salonunda ileri geri dolanmaya başladım. birkaç dakika sonra saate bakmaya yeltendim. Sonra düşündüm, “niye ki?”. Meraktan… 5 dakika ya da 15, nasıl olsa yapacak başka birşeyim yok. Saate bakmadım, hiçbir şeyi etkilemeyecek şeyleri merak etmemeye alıştırdım kendimi.

Bizi ilgilendirmeyen şeyler bizi ne kadar ilgilendirmezse, bizi ilgilendirmeyen şeylerin bizi ilgilendirmemesi de o kadar ilgilendirir. (psikocan)

“Neden sosyal psikoloji çalışıyorsunuz?” diye soruyorum psikoloji bölüm başkanına. Nasıl ve neyi araştırdığını biliyor ama NEDEN yaptığını hiç düşünmemiş. Sonunda “merak olabilir” diyor. Nasıl yani oyun mu bu? Laf olsun diye mi? Koca bir kürsünün başına geçmişsin, Avrupa üniversiteleriyle karşılaştırılmaz tabii ama yine de ortalamaya göre güzel bir maaşın var. Oyun oynaman için mi bunlar? Sana verilen bu değer.

‘Merak insanın doğasında vardır!’ Yanlış, insanın doğasında hayatta kalmaya, acıyı azaltmaya(keyfi arttırmaya) yönelik olmayan hiçbirşey yoktur. Bu aynı profesörün kitaptan okuduğudur. Bu psikolojinin kendi buluşudur. Merak etmeyi öğreniyoruz, benliğimize dahil ediyoruz. Merakla doğmuyoruz. Sonra vapurun kalkmasına 3 dakka mı 6 dakka mı kaldı diye düşünüyoruz. ÖSS sınavından çıkınca koşup cevaplara bakıp, kaç net yaptığımızı anlamaya çalışıyoruz. Sınav sonucu aynı kalacak, bir sonraki seneye kadar da başka bir şansın olmayacak, ama sen hemen ertesi gün sabahın köründe koşarak gidip hürriyet gastesi alıp kaç ‘net’in olduğunu bulmaya çalışıyorsun. Net sayısı birşeyi etkiliyormuş gibi. Bir de kedileri kuşları merak edip zamanımızı Discovery channel karşısında nasıl koklaştıkları konusunda merakımızı gidererek harcamamız. Meraklı olmalı mıyız gerçekten?

Neyi merak ediyorum biliyor musunuz; insanların bunları neden merak ettiklerini. İki mahalle aşağıda hatta yan evde neler olduğundan habersiz adam, Ay’da ne olduğunu merak ediyor. Sonra adamlar gidip bakıyorlar; toz ve taş. Sonra Mars’a geliyor sıra; işte şok gelişme; “Mars’ta su varmış!” Heyt be! İçerim ben bu gece.

En güzel ben merak ediyorum, siz de benim ettiklerimi ediniz lütfen. Birileri zamanında yıldızları merak etmeseydi şu anki astronomi bilgisine ulaşamayacaktık. Birileri atomun ayrıntılarını merak etmeseydi şu anda (du bakiim sayamıyorum) kaç milyon kişi yatağında ölecekti?

Toparlamak gerekirse; yaşadığı çevrenin işleyişini kavrayamamış insanın abuk sabuk şeyleri merak etmesini anlayamıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Bence bu ‘merak’ adı altında, kurcalamanın bedeli olan şeylerden kaçınmış oluyor insanlar. Messela, babasının neden onu kendi mesleğinin eğitimini almaya zorladığını merak edeceğine, Kimya bölümünde, önüne sürülen şeyleri merak ediyor arkadaş.

Biz de National Geographic’te bilmemne kabilesi ve orta afrika hayvanları hakkında detaylı bilgi ediniyoruz ama Dolapdere’de neler olduğunu ve Irakta nasıl savaş çıktığını anlayamıyoruz… Ne sakıncası mı var? Greenpeace’in klasik sloganı: “doğa olmazsa insan da olmaz.” Sonra, greenpeace eylemine gittiğinde evde beslediği tavşanı unutkanlığından ölüme terkeden birisini hatırlıyorum. Yani neyin bizi ne kadar ilgilendirdiğini biraz daha düşünmemiz gerekli bence.