kalbimizin hızlı çarpması ve içimizi ürperten bir heyecan dalgası yabancı olduğumuz durumlar değil. bunların baş sorumlularından biri adrenalin/epinephrine hormonu. bu hormon ilk kez 1800’lerin sonu, 1900’lerin başında william bates, napoleon cybulski ve jokichi takamine‘nin çalışmalarıyla tanımlanmış ve anlaşılmış.adrenalin tehlike anında kanımıza karışıyor ve bedenimizi ani tepki için hazırlıyor. oksijen ve enerji hızla artıyor, zihni berraklaştırıyor, durultuyor; kendimizi fiziksel olarak daha güçlü hissediyoruz ve yalnızca yaşamsal olan beden işlemleri sürdürülüyor.adrenalin, tehdit, heyecan, yüksek ses, parlak ışık gibi çevresel stres faktörlerine bedenin verdiği cevap. bunlar genelde saldır ya da kaç tepkileri. kana karıştığı anda kalp daha hızlı ve daha güçlü çarpıyor, yağlardaki lipidler çözülüyor, kan şekeri yükseliyor. bu arada bağışıklık sistemi de uyuyor. adrenalinin enerjimizi nasıl arttırdığı buradan izlenebilir.adrenalinle günlük yaşamlarımızda sıkça karşılaşırız. örneğin karşıdan karşıya geçerken bir arabanın üzerimize geldiğini fark ettiğimizde salgıladığımız şey adrenalindir, hemen oradan kaçmamıza neden olur. şehrin ortasında bu kadar hız yapılmasına neden olan şey de aderenalindir. sürekli adrenalin salgılamak isteyen kişiler adrenalin salgılatacak işler yaparlar. mesela hız yapıp bir insanı öldürmeden durma denemesi yaparlar. bazıları bungee jumping, rafting gibi adrenalini doğada arar. medeniyet bu noktada da boş durmamış bizler için adrenalini yüksek işler üretmiş: itfaiyecilik, hastane acil servisi, polislik, borsacılık vb.adrenalinin etkilerinden hoşlanıp sürekli adrenalin salgılamak isteyenlere adrenalin junky/bağımlısı deniyor. bu kişiler adrenalin salgılamadan rahat duramadıkları için kendilerini sürekli adrenalin salgılatacak durumlara maruz bırakırlar. tabii durup dururken salgılanmadığı için doğa sporları yaparak ya da arıza çıkararak bu eksikliği gidermeye çalışırlar. bunun için anonim adrenalin bağımlıları şeklinde örgütlenmişler bile. adrenalin bağımlısı olup olmadığımızı basit bir testle anlayabiliriz bu testi uyarlayarak çevirdim, blogun sonunda bulabilirsiniz.adrenalinle çıkarılan en yaygın arıza ise hepimizin çok yakından bildiği procrastinationdır. türkçe’de yumurtanın kapıya gelmesi ile anlatırız biz bunu en güzel. sınavlara son anda çalışırız, yumurta kapıya gelene kadar kımıldamayız. yumurta kapıya geldiğinde adrenalini salgılarız ve telaş içinde çalışmaya başlarız, sınavdan önceki son gece çalışmasının tadını hiçbir çalışmada bulamayız. projeyi, sunumu son yarım saatte tamamlarız, o anlarda çalışmak hep çok verimlidir.bağımlılığın olumsuz sonuçları da var şüphesiz. kronik yorgunluk sendromu, çeşitli kalp rahatsızlıkları, konsantrasyon bozukluklarına yol açabiliyor.procastination bir kaç çeşit, işleri organize etmekte ve takip etmekte zorlanmak, sürekli çok aşırı işi olduğunu hissetmek, rutin işlere isyan etme duygusu ve onaylanmama korkusu. türü ne olursa olsun kendini iyi organize etmek procastinationdan kurtulmanın ilk aşaması, liste yapmak iyi bir başlangıç olabilir. sonra bu listedeki işleri önceliklerine göre sıralayın. sonra bu işlerin her birinin ne kadar zaman alacağını düşünüp iş sırası ve zamana göre yapmaya başlayın. burda da bazı öneriler var erteleme tuzağından kurtulmak için: yapmanız gereken işlere hemen başlayın, daha az kahve için, heyecan arayışınızı iş dışı alanlarda gerçekleştirin temel önerileri.bütün bunları gördükten sonra adrenalin salgılamak için ideal zamanın tatil olduğunu düşündüm.* kriz durumlarında ağzımın suyu akıyor. ne kadar stresliysem o kadar iyiyim. 1-2-3-4-5* baskı artınca, insanlar önceliğini kaybeder –proje her şeyden önce gelir o zaman. 1-2-3-4-5* bir gün bu delilik bitecek ve ben de hayatımı kendi kurallarımla yaşayacağım. 1-2-3-4-5* yapılacak işler listemden işleri eksiltmekten hoşlanıyorum. çok tatmin oluyorum 1-2-3-4-5* mesainin ortasında, kendime zaman ayırdığımda kendimi suçlu hissediyorum 1-2-3-4-5* markette sıra beklerken birinin 2 liralık alışveriş için kredi kartı kullandığını görmek beni deli ediyor 1-2-3-4-5* öğle yemeği benim için masa başında yenen bir sandviç ya da ayaküstü ağza atılan birkaç lokmadır. 1-2-3-4-5* ofisi cep telefonumu yanıma almadan terk edemem, sürekli bağlantı haline olmalıyım. 1-2-3-4-5* deadlinelar motivasyonumu artırıyor. 1-2-3-4-5* insanlar projelerimin onlardan daha değerli olduğunu anlamalılar. 1-2-3-4-5* eğer bu kadar çok işim olmasaydı derin düşüncelerle ve kendimi gerçekleştirmekle de ilgilenebilirdim. 1-2-3-4-5* haftada 3 kez spor yapmak ya da spor salonuna gitmek şimdiki hareketli gündemimde mümkün değil. 1-2-3-4-5* iş yoğunluğu nedeniyle arkadaşlarımdan koptum. 1-2-3-4-5* işten eve döndüğümde çok yorgun oluyorum. 1-2-3-4-5* dürüst olmak gerekirse, iş koşturmacasının telaşını seviyorum, beni heyecanlandırıyor. 1-2-3-4-5* işimin gerekleri nedeniyle kişisel ilişkilerime yeteri kadar zaman ayıramıyorum. 1-2-3-4-5* akşamları eve iş götürmediğim çok seyrektir. 1-2-3-4-5* iş toplantılarına ailemden daha çok öncelik veriyorum. 1-2-3-4-5* kazanmak her şeydir. kariyerim her şeyden önce gelir. 1-2-3-4-5* bir gün maneviyatla da ilgileneceğim ama şimdi çok meşgulüm. 1-2-3-4-5———sonuçlar:20-40 arası kutlarız, maşallahınız var41-54 yavaşlayın, sarı ışıklara dikkat edin55-70 kopmak üzeresiniz, acil önlem gerekiyor71-100 kırmızı alarm, adrenalin junki’siniz.