tefrik dediğin ayırma! din ile bilimi ayırmak amaçsa gerçekten ilginç bir yol seçmiş. beşinci boyut dizisinin bannnerını koymakta buna büyük katkıda bulunmuştur eminim ki.
bence ayırmakta gerekli. hani laiklik(laik düzen) diyoruz ya. o dini sosyal bir olgudan kişilerin kendi içlerinde yaşadıkları(böylece bir baskı aracı yapamadığı) ve kendi özürgür inançları haline getiriyor. yani inanan ve inanmayan için o konuda ne düşündükleri sadece kendilerini ilgilendirir. ne isterse ona inanır şeklinde.matematik’de ise en basitinden almak gerekirse 2+2 nin 4 ettiğini tartışamazsın. bu sana göre, bana göre diye değişmez. en fazla problemleri çözme yöntemi üzerinden tartışabilirsin.matematiğin, evrenin herşeyin tek bir yaratıcısı olduğu düşünceside bu yoldan gidersek bir inanç meselesi. insanların kendilerini bağlar.adam bunu düşünerek senin dediğin gibi bir yöntem izlemişse halt etmiş bence!
birde, bak sen ki şu işe böyle birşeyler de var. şuarada ayrıntılarıyla okunabilir…Einstein’ın Tanrı konusunda görüşü yeterince açıktır: “Bireysel bir Tanrı anlayışı bana oldukça yabancı ve hatta safça geliyor.” (1950). 1954 tarihini taşıyan bazı mektuplarında bu görüşünü yineliyor: “Bireysel bir Tanrı’ya inanmıyorum, bunu hiç inkâr etmedim ve açıkça ifade ettim… Bir Tanrı hayal etmeye çalışmıyorum…” Fakat aynı cümlelerin devamında bir çeşit “din” duygusuna sahip olduğunu belirtiyor: “Eğer içimde dinî denebilecek bir şey varsa bu, bilimin ortaya çıkarabileceği ölçüde, dünyanın yapısına karşı sınırsız hayranlığımdır…” Ya da, o (Tanrı), “…bizim yetersiz duyularımızın kavrayabildiği ölçüde dünya yapısının görkeminde durmakla yetinmektedir…” Kendini “koyu bir dindar inançsız” olarak niteleyen ve bunu “bir bakıma yeni bir tür din” (1954) olarak adlandıran Einstein’a göre doğa, ancak eksik olarak kavrayabildiğimiz ve buna karşın, düşünen bir insanı alçakgönüllülük duygusuyla dolduran yetkin bir yapıya sahiptir ve bu, gizemle (mistisizm) ilgisi olmayan “içten bir dinî duygu”dur… (1954).”Başkaları için yaşamak” kavramı gibi “alçakgönüllülük” kavramı da, fizikteki buluşlarıyla insanlığın dünya görüşünü denebilir ki kökünden değiştiren bu büyük “bilgin” ve “bilge”nin yaşam anlayışında temel bir yere sahip… 1930’daki sözleriyle, bedensel ve zihinsel mutluluğa ancak “yalın ve alçakgönüllü bir yaşam”la ulaşılabilir… Herkes “yaşayan her şeyin bir parçası”dır (1929). Einstein’ın dindarlığı, “kendisini küçücüklerde açığa vuran sonsuz büyüklükteki bir ruha duyulan mütevazı hayranlığa dayanır” (1927). O, “insanın eylemine ve kaderine müdahale eden bir tanrıya değil, kendini tüm varolanların uyumunda açığa vuran Spinoza’nın tanrısına” inanmaktadır (1929). Einstein’a göre, insanlığın “manevî evrimi”nin kaynağı yaşam korkusu, ölüm korkusu, ya da kör inançlarda değil “akılcı bilgi”dedir… (1940). Etik, yalnızca bir insansal sorundur, arkasında insanüstü bir yetke bulunmamaktadır ve buna gerek de yoktur (1950-1953). Buna karşılık, yine Einstein şöyle demektedir: “Ben gerçekliğin akılcı doğasına ve onun insan aklına uygunluğuna ‘dinsel’ den daha uygun bir ifade biçimi bulamadım. Ne zaman ki bu duygu olmaz, bilim yavan bir deneycilik haline gelerek yozlaşır” (1951).Özetlenecek olursa, “yarattıklarını ödüllendiren ya da cezalandıran bir tanrı”ya, ya da “bedensel ölümünden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne” inanmayı, “biçare ruhlar”a özgü “korku ya da anlamsız egoizm”in ürünü olarak gören Einstein, bilimsel akla verdiği birincil önemin yanına yaşamsal uyum-varoluşsal yetkinlik için duyduğu hayranlığı, “yaşayan her şeyin bir parçası olmak”, “başkaları için yaşamak” kavramlarını koymakta ve sanıyorum ki böylece, “anlamsız bir bencilliğin” ürünü ölüm korkusunu aşabilmektedir… “Zamanım dolduğunda ölümü, en az tıbbi yardım görerek metanetle karşılamakta kararlıyım” (1913). “Eğer yaşamımızı çocuklarımızda ve genç kuşaklarda sürdürebilirsek ölüm bizim için bir son değildir. Onlar bizdir artık; bedenlerimizse yaşam ağacındaki solgun yapraklardır sadece…” (1926).
bence takdir etmek lazım ekol hoca’yı. üşenmeden bu kadar bilgiyi hazırlamış ve ücretsiz olarak öğrencilere sunmuş. kimbilir belki de dersaneye gidemeyen bir çok öğrenci de bu imkandan faydalanmış olur. iyi niyet göstermiş kendisi.. iyi niyetle yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. ellerine sağlık ekol hoca..
BEDİÜZZAMAN DİYOR KİMariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur’ân’dır. Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.
Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.
Herbir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz.Evâmir-i şer’iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücâzâtın ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir. Müsavatsız adalet, adalet değildir.Şu zamanda ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharrî-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı olur.Allah’ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşküldür. Öyle dinsizler idare-i hükûmete muzır oldukları gibi, terakkiye dahi mânidirler; terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve âsâyişi kırıyorlar. Doğrusu, onlar meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin.Hakkın şe’ni, ittifaktır. Faziletin şe’ni, tesanüddür. Düstur-u teavünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemalâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, saadet-i dareyndir.
şimdi bunun yanında bir fethullah gülen ağlama efekti olacaktı ki tadından yenmezdi o zaman!yani diyorsunki söylediklerim ne kadar anlaşılmazsa o kadar haklı çıkarım!
anlaşılan sözkonusu adam sadece tüm geometriyi değil “belgeseller” başlığı altında alemin sırrını da çözmüş.hey yavrum hey.tabi bu mimin altına einstein’dan tırmandırıp bediüzzaman gazlamak şaşırtıcı bir hareket olmayacaktır.kusura bakma tr13d,hiç takdir edesim yok ekol hoca’yı.geometri öğreteceğim diye a.b.d. de mukim hocasına mürid topluyor.yani true ağlama efekti paketin içinden çıkıyor,ayrıca altına eklemeye gerek yok.
söylenenleri anlamamak söyleyenin mi, dinleyenin mi kabahati bunu senin zekana bırakıyorum @true.fethullah gülen dedin de aklıma GORA‘daki replik geldi(tabi @ada68 in yazdıklarını da okuyunca da geldi.)
seni gora filmindeki cem’in “TAHTA” derken ki durumunda görüyorum ne kadar saçma bir şeyi ne kadar saçma yollarla ispatlamaya çalışıyorsun :-)evet, sen burada durup TAHTA TAHTA diye iddia edersen bu tabiki zoruma gider 🙂
anlamadığımız galiba şu; bazıları için çok önemli olan birşey bir başkası için saçma olabiliyor, işte bu noktada insanlar üçe ayrılıyor.
1. olabilir diyerek hak verenler…2. hayretler içerisinde kalarak olayın saçmalığı üzerinden dem vuranlar…3. kin, nefret ve hased içerisinde kalarak çirkefçe düşüncelerini binler hatta milyonlara aşılamaya çalışanlar…
bu olay her kesimden her insana hitap etmekte bence…
benim anlamadığım ise; şaklabanın en alası olan adnan hocaların, fetullah gülen yavşaklarının, said nursilerin ve bunlar gibilerinin laf ebeliğini yapan aptalların nasıl bu kadar pişkin oldukları…içine arapça, farsça sokulmuş aptal cümlerle ne anlatabilirsiniz ki nereye ulaşabilirsiniz…einstein din hakkında şunu söylemiş deyip saçma sapan yalan yazılar yazarak neyi kanıtlayabilirsiniz. sonra sizin gibilerinin neil armstrong aya giderken ezan sesi duymuşmuş, jaques cousteau müslüman olmuşmuş gibi söylemleriyle neyi göstermeye çalışırlar.kinse bu sizin kininiz. nefretse oda sizin halt yemeniz. dinin içine edip aptal inancı haline getiren sizlersiniz.alın şimdi kendinize benzettiğiniz bu inançları müsait bir yerlerinize sokun…şu dinlede uğraşmayın kardeşim artık. bırakın bu kör cahilliği…
doğru haklı olduğun çok nokta var…ayda ezan, arı peteğinde ki ALLAH yazıları falan ve daha bir sürü safsata aslında dine zarardan başka birşey vermiyor.işte benim en son yazdığım yazı bu mihvalde bir yazıydı.şöyle ki; dindar bazı insanlarda bazı din önderlerini adeta putlaştırarak onların kulu kölesi haline geliyorlar. bence adnan hocalar, ali kalkancılar, aczimendiler bu yönde giden insanlarla doludur. fakat bediüzzaman ve fethullah gülen biraz farklı insanlardır; onlar çevresindeki insanlara hep ALLAH’a ve resulune ittiba tahşidatı yapmıştır. şimdi yok şöyle yok böyle, yok amerikaya kaçtı yok arapça kelimeler kullandı falan bunlar acziyet mırıltılarıdır. internettten okuduğun aşırma yazılarla amel etme, git bir dindar kitapçıya al bir tane fethullah gülen in vaaz cd sini izle olmasa bir tane daha izle(belki müridi olursun…he he he). atatürk le aynı zamanda yaşamış birisindende günümüz türkçesiyle bir eser bulamazsın, atatürkün gençliğe hitabesini incelersen aynı sorunla karşılaşırsın.
işiniz vaazlar, mürid olmalar zaten. atatürk’ün gençliğe hitabesi o zamanın dili o zamanın kelimeleri ve en önemlisi TÜRKÇE. ve biz şu anı yaşıyoruz…kimseye inanmıyorsan Nurettin Veren anlatıyor fetullah gülenin ne mal olduğunu. fetullah gülenin zaten amacı bir islam devletini kurmaya çalışmakta değil. o vatikanın emrinde olan böyle garip, herşeyiyle bütün referenaslarını sözde hristiyanlıktan ve vatikandan alan saçma bir islamik ülkenin kurulmasın önemli bir piyon. tabi parçalara ayrılmış bir ülke…o ağlamaları, kitapları ve söyledikleriyle tamamiyle palavracının teki. şaklaban.
recil beynin cok güzel yıkanmıs geriye hiçi bişi kalmamış belli bu yazdıklarından ve kimi savunduğunda sorarsan bunu nasıl karar verdiğime ben senini şu savunduğun insanın uyguladığı pis oyunda gerçekleri görerek zar zor kendimi kurtarmış bir insan olarak yazıyorum Allah senide kurtarsın şimdi yine bir ağlama efeti olsa güzel olurdu 🙂
niye yapmıyorsun o zaman…kim kurtaracak bu sokakta gezen yığınları…sen tutmazsan ellerinden, mutlaka bulunacak bir tutan.eğer doğru olmazsa tutanlar, nasıl doğrulacak bu tutulanlar…
dostlar…ortadaki bir işe 99 kişi iyi dese 1 kişinin karalamaları beyhudedir.rahmetli ecevit dahil birçok önemli şahsiyet fethullah hocanın tavsiyesiyle yapılan eğitim faliyetlerine destek verdi. nurettin veren denen kişi fethullah hocanın cemaatinin paralarını dahi dolandırarak kaçmıştır bunun davası sürmektedir…ah dostlarbeynimde o kadar aşamadığım duygu ve düşünceler yığını dolu ki. keşke elinde bir maşrabayla birisi gelse de beni bütün kötü düşüncelerimden arındırsa belki o zaman sizinle tartışmama bile gerek kalmazdı…
sana masrafa yetmez bence daha büyük bir su kaynağı gerekirböylece sahip olduğun fikirlerden daha iyilerine yer açabilirsin belki böylece her zaman şehlerin babalarınızın yaptıkları pislikleri gerçekleri görebilirsin anlamadığım nedir bu koyun sürüsü gibi yaşamayı size güzel gösteren nedir yani her zaman üstunde biri yaptıklarını kontrol eden sen okuyup algılayamıyorsun ayetleri bunu için şehlere gerek yok kendi beynin var idrak etmen gerekir
okuyarak öğrenilseydş sayın @efe_kor okula gerek kalmazdı.beni kendi fikirlerimden arındıracak su kaynağı seni arındırmaya yetecek mi acaba? öyle sabit ve at gözlüğüyle olaylara bakışın var ki sen adeta KİRDEN ADAM haline gelmiş olabilirsin…
nasıl ve hangi açılarla baktığım bilmiyosun ben bunların içerlerine girdim bazı noktalara geldim diyorum sen bana nedıyosun oyle hersey tozpembe değil arkadsım ve ben cok daha once temizledim Allah razı olsun sen kendini yorma bunun için
anlıyorum…dediklerin doğru olabilir…o zaman şöyle yapalım. birbirimize dürüst bir şekilde yaşadıklarımızı ve cemaatten izlenimlerimizi paylaşalım. madem içlerine kadar girdin, önemli noktalara ulaştın o zaman diğer biçarelere de yardım ol herkesi kurtaralım bende sana yardımcı olayım…
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
matematik, geometri ve din el ele ne güzel. tabi öğrencilerin maneviyatlarını da tatmin etmek gerek.
acaba herkes senin gibi mi? düşünüyor. yoksa din ile bilimi tefrik etmenin düşüncesini mi taşıyor?
tefrik dediğin ayırma! din ile bilimi ayırmak amaçsa gerçekten ilginç bir yol seçmiş. beşinci boyut dizisinin bannnerını koymakta buna büyük katkıda bulunmuştur eminim ki.
yahu adam gerçekten de kendi ekolünü yaratmış:))
ben ekol’den bahsetmedim @TRUE. bazı insanlar din ile bilimi ayırma gibi tuhaf bir söylem içerisinde, onlara ithafen söyledim…
bence ayırmakta gerekli. hani laiklik(laik düzen) diyoruz ya. o dini sosyal bir olgudan kişilerin kendi içlerinde yaşadıkları(böylece bir baskı aracı yapamadığı) ve kendi özürgür inançları haline getiriyor. yani inanan ve inanmayan için o konuda ne düşündükleri sadece kendilerini ilgilendirir. ne isterse ona inanır şeklinde.matematik’de ise en basitinden almak gerekirse 2+2 nin 4 ettiğini tartışamazsın. bu sana göre, bana göre diye değişmez. en fazla problemleri çözme yöntemi üzerinden tartışabilirsin.matematiğin, evrenin herşeyin tek bir yaratıcısı olduğu düşünceside bu yoldan gidersek bir inanç meselesi. insanların kendilerini bağlar.adam bunu düşünerek senin dediğin gibi bir yöntem izlemişse halt etmiş bence!
Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır.”(Albert Einstein)
birde, bak sen ki şu işe böyle birşeyler de var. şuarada ayrıntılarıyla okunabilir…Einstein’ın Tanrı konusunda görüşü yeterince açıktır: “Bireysel bir Tanrı anlayışı bana oldukça yabancı ve hatta safça geliyor.” (1950). 1954 tarihini taşıyan bazı mektuplarında bu görüşünü yineliyor: “Bireysel bir Tanrı’ya inanmıyorum, bunu hiç inkâr etmedim ve açıkça ifade ettim… Bir Tanrı hayal etmeye çalışmıyorum…” Fakat aynı cümlelerin devamında bir çeşit “din” duygusuna sahip olduğunu belirtiyor: “Eğer içimde dinî denebilecek bir şey varsa bu, bilimin ortaya çıkarabileceği ölçüde, dünyanın yapısına karşı sınırsız hayranlığımdır…” Ya da, o (Tanrı), “…bizim yetersiz duyularımızın kavrayabildiği ölçüde dünya yapısının görkeminde durmakla yetinmektedir…” Kendini “koyu bir dindar inançsız” olarak niteleyen ve bunu “bir bakıma yeni bir tür din” (1954) olarak adlandıran Einstein’a göre doğa, ancak eksik olarak kavrayabildiğimiz ve buna karşın, düşünen bir insanı alçakgönüllülük duygusuyla dolduran yetkin bir yapıya sahiptir ve bu, gizemle (mistisizm) ilgisi olmayan “içten bir dinî duygu”dur… (1954).”Başkaları için yaşamak” kavramı gibi “alçakgönüllülük” kavramı da, fizikteki buluşlarıyla insanlığın dünya görüşünü denebilir ki kökünden değiştiren bu büyük “bilgin” ve “bilge”nin yaşam anlayışında temel bir yere sahip… 1930’daki sözleriyle, bedensel ve zihinsel mutluluğa ancak “yalın ve alçakgönüllü bir yaşam”la ulaşılabilir… Herkes “yaşayan her şeyin bir parçası”dır (1929). Einstein’ın dindarlığı, “kendisini küçücüklerde açığa vuran sonsuz büyüklükteki bir ruha duyulan mütevazı hayranlığa dayanır” (1927). O, “insanın eylemine ve kaderine müdahale eden bir tanrıya değil, kendini tüm varolanların uyumunda açığa vuran Spinoza’nın tanrısına” inanmaktadır (1929). Einstein’a göre, insanlığın “manevî evrimi”nin kaynağı yaşam korkusu, ölüm korkusu, ya da kör inançlarda değil “akılcı bilgi”dedir… (1940). Etik, yalnızca bir insansal sorundur, arkasında insanüstü bir yetke bulunmamaktadır ve buna gerek de yoktur (1950-1953). Buna karşılık, yine Einstein şöyle demektedir: “Ben gerçekliğin akılcı doğasına ve onun insan aklına uygunluğuna ‘dinsel’ den daha uygun bir ifade biçimi bulamadım. Ne zaman ki bu duygu olmaz, bilim yavan bir deneycilik haline gelerek yozlaşır” (1951).Özetlenecek olursa, “yarattıklarını ödüllendiren ya da cezalandıran bir tanrı”ya, ya da “bedensel ölümünden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne” inanmayı, “biçare ruhlar”a özgü “korku ya da anlamsız egoizm”in ürünü olarak gören Einstein, bilimsel akla verdiği birincil önemin yanına yaşamsal uyum-varoluşsal yetkinlik için duyduğu hayranlığı, “yaşayan her şeyin bir parçası olmak”, “başkaları için yaşamak” kavramlarını koymakta ve sanıyorum ki böylece, “anlamsız bir bencilliğin” ürünü ölüm korkusunu aşabilmektedir… “Zamanım dolduğunda ölümü, en az tıbbi yardım görerek metanetle karşılamakta kararlıyım” (1913). “Eğer yaşamımızı çocuklarımızda ve genç kuşaklarda sürdürebilirsek ölüm bizim için bir son değildir. Onlar bizdir artık; bedenlerimizse yaşam ağacındaki solgun yapraklardır sadece…” (1926).
bence takdir etmek lazım ekol hoca’yı. üşenmeden bu kadar bilgiyi hazırlamış ve ücretsiz olarak öğrencilere sunmuş. kimbilir belki de dersaneye gidemeyen bir çok öğrenci de bu imkandan faydalanmış olur. iyi niyet göstermiş kendisi.. iyi niyetle yaklaşmak gerekir diye düşünüyorum. ellerine sağlık ekol hoca..
BEDİÜZZAMAN DİYOR KİMariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi, ittibâ-ı Kur’ân’dır. Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır.
Herbir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz.Evâmir-i şer’iyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Birincisinde mükâfat ve mücâzâtın ekseri âhirette, ikincisinde ağlebi dünyada olur. Meselâ, sabrın mükâfâtı zaferdir; atâletin mücâzâtı sefalettir; sa’yin sevabı servettir; sebatın mükâfâtı galebedir. Müsavatsız adalet, adalet değildir.Şu zamanda ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharrî-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı olur.Allah’ı bilmeyen dinsiz on serserinin idaresi ve şerlerini def etmesi, bin ehl-i diyanetin idaresinden daha müşküldür. Öyle dinsizler idare-i hükûmete muzır oldukları gibi, terakkiye dahi mânidirler; terakki ve ticaretin esası olan emniyet ve âsâyişi kırıyorlar. Doğrusu, onlar meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin.Hakkın şe’ni, ittifaktır. Faziletin şe’ni, tesanüddür. Düstur-u teavünün şe’ni, birbirinin imdadına yetişmektir. Dinin şe’ni, uhuvvettir, incizabdır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemalâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni, saadet-i dareyndir.
şimdi bunun yanında bir fethullah gülen ağlama efekti olacaktı ki tadından yenmezdi o zaman!yani diyorsunki söylediklerim ne kadar anlaşılmazsa o kadar haklı çıkarım!
anlaşılan sözkonusu adam sadece tüm geometriyi değil “belgeseller” başlığı altında alemin sırrını da çözmüş.hey yavrum hey.tabi bu mimin altına einstein’dan tırmandırıp bediüzzaman gazlamak şaşırtıcı bir hareket olmayacaktır.kusura bakma tr13d,hiç takdir edesim yok ekol hoca’yı.geometri öğreteceğim diye a.b.d. de mukim hocasına mürid topluyor.yani true ağlama efekti paketin içinden çıkıyor,ayrıca altına eklemeye gerek yok.
söylenenleri anlamamak söyleyenin mi, dinleyenin mi kabahati bunu senin zekana bırakıyorum @true.fethullah gülen dedin de aklıma GORA‘daki replik geldi(tabi @ada68 in yazdıklarını da okuyunca da geldi.)
seni gora filmindeki cem’in “TAHTA” derken ki durumunda görüyorum ne kadar saçma bir şeyi ne kadar saçma yollarla ispatlamaya çalışıyorsun :-)evet, sen burada durup TAHTA TAHTA diye iddia edersen bu tabiki zoruma gider 🙂
cem’ e hak verdim harbiden zora gidiyor muş…bu arada senden rica etsem benim tahta derken ki durumumu tasvir eder misin? lütfen çok samimiyim…
anlamadığımız galiba şu; bazıları için çok önemli olan birşey bir başkası için saçma olabiliyor, işte bu noktada insanlar üçe ayrılıyor.
bu olay her kesimden her insana hitap etmekte bence…
benim anlamadığım ise; şaklabanın en alası olan adnan hocaların, fetullah gülen yavşaklarının, said nursilerin ve bunlar gibilerinin laf ebeliğini yapan aptalların nasıl bu kadar pişkin oldukları…içine arapça, farsça sokulmuş aptal cümlerle ne anlatabilirsiniz ki nereye ulaşabilirsiniz…einstein din hakkında şunu söylemiş deyip saçma sapan yalan yazılar yazarak neyi kanıtlayabilirsiniz. sonra sizin gibilerinin neil armstrong aya giderken ezan sesi duymuşmuş, jaques cousteau müslüman olmuşmuş gibi söylemleriyle neyi göstermeye çalışırlar.kinse bu sizin kininiz. nefretse oda sizin halt yemeniz. dinin içine edip aptal inancı haline getiren sizlersiniz.alın şimdi kendinize benzettiğiniz bu inançları müsait bir yerlerinize sokun…şu dinlede uğraşmayın kardeşim artık. bırakın bu kör cahilliği…
doğru haklı olduğun çok nokta var…ayda ezan, arı peteğinde ki ALLAH yazıları falan ve daha bir sürü safsata aslında dine zarardan başka birşey vermiyor.işte benim en son yazdığım yazı bu mihvalde bir yazıydı.şöyle ki; dindar bazı insanlarda bazı din önderlerini adeta putlaştırarak onların kulu kölesi haline geliyorlar. bence adnan hocalar, ali kalkancılar, aczimendiler bu yönde giden insanlarla doludur. fakat bediüzzaman ve fethullah gülen biraz farklı insanlardır; onlar çevresindeki insanlara hep ALLAH’a ve resulune ittiba tahşidatı yapmıştır. şimdi yok şöyle yok böyle, yok amerikaya kaçtı yok arapça kelimeler kullandı falan bunlar acziyet mırıltılarıdır. internettten okuduğun aşırma yazılarla amel etme, git bir dindar kitapçıya al bir tane fethullah gülen in vaaz cd sini izle olmasa bir tane daha izle(belki müridi olursun…he he he). atatürk le aynı zamanda yaşamış birisindende günümüz türkçesiyle bir eser bulamazsın, atatürkün gençliğe hitabesini incelersen aynı sorunla karşılaşırsın.
işiniz vaazlar, mürid olmalar zaten. atatürk’ün gençliğe hitabesi o zamanın dili o zamanın kelimeleri ve en önemlisi TÜRKÇE. ve biz şu anı yaşıyoruz…kimseye inanmıyorsan Nurettin Veren anlatıyor fetullah gülenin ne mal olduğunu. fetullah gülenin zaten amacı bir islam devletini kurmaya çalışmakta değil. o vatikanın emrinde olan böyle garip, herşeyiyle bütün referenaslarını sözde hristiyanlıktan ve vatikandan alan saçma bir islamik ülkenin kurulmasın önemli bir piyon. tabi parçalara ayrılmış bir ülke…o ağlamaları, kitapları ve söyledikleriyle tamamiyle palavracının teki. şaklaban.
recil beynin cok güzel yıkanmıs geriye hiçi bişi kalmamış belli bu yazdıklarından ve kimi savunduğunda sorarsan bunu nasıl karar verdiğime ben senini şu savunduğun insanın uyguladığı pis oyunda gerçekleri görerek zar zor kendimi kurtarmış bir insan olarak yazıyorum Allah senide kurtarsın şimdi yine bir ağlama efeti olsa güzel olurdu 🙂
dostlar…ortadaki bir işe 99 kişi iyi dese 1 kişinin karalamaları beyhudedir.rahmetli ecevit dahil birçok önemli şahsiyet fethullah hocanın tavsiyesiyle yapılan eğitim faliyetlerine destek verdi. nurettin veren denen kişi fethullah hocanın cemaatinin paralarını dahi dolandırarak kaçmıştır bunun davası sürmektedir…ah dostlarbeynimde o kadar aşamadığım duygu ve düşünceler yığını dolu ki. keşke elinde bir maşrabayla birisi gelse de beni bütün kötü düşüncelerimden arındırsa belki o zaman sizinle tartışmama bile gerek kalmazdı…
sana masrafa yetmez bence daha büyük bir su kaynağı gerekirböylece sahip olduğun fikirlerden daha iyilerine yer açabilirsin belki böylece her zaman şehlerin babalarınızın yaptıkları pislikleri gerçekleri görebilirsin anlamadığım nedir bu koyun sürüsü gibi yaşamayı size güzel gösteren nedir yani her zaman üstunde biri yaptıklarını kontrol eden sen okuyup algılayamıyorsun ayetleri bunu için şehlere gerek yok kendi beynin var idrak etmen gerekir
okuyarak öğrenilseydş sayın @efe_kor okula gerek kalmazdı.beni kendi fikirlerimden arındıracak su kaynağı seni arındırmaya yetecek mi acaba? öyle sabit ve at gözlüğüyle olaylara bakışın var ki sen adeta KİRDEN ADAM haline gelmiş olabilirsin…
nasıl ve hangi açılarla baktığım bilmiyosun ben bunların içerlerine girdim bazı noktalara geldim diyorum sen bana nedıyosun oyle hersey tozpembe değil arkadsım ve ben cok daha once temizledim Allah razı olsun sen kendini yorma bunun için
anlıyorum…dediklerin doğru olabilir…o zaman şöyle yapalım. birbirimize dürüst bir şekilde yaşadıklarımızı ve cemaatten izlenimlerimizi paylaşalım. madem içlerine kadar girdin, önemli noktalara ulaştın o zaman diğer biçarelere de yardım ol herkesi kurtaralım bende sana yardımcı olayım…
Bilgi için teşekkürlerazdırıcıo3 ozon kremifx15elektrik tasarruf cihazıgöbek eritme bandı