konusunda sürekli bahsedilen ve dünkü açıklamalarda da sınırlama yapılabilir ibaresini metne koyduran avrupa ülkeleri sürekli aynı bahaneyi uyduruyor “türk işçilerin ülkelerimizi işgal etmesinden korkuyoruz” halbuki topluluğa tam üye olmanın koşulu ekonomik olarak onların seviyesine gelebilmek, ekonomiyi sağlam bir temele oturtmak ve dolayısıyla toplumsal refahı sağlamak. bunun içerisinde işsizlik oranının düşürülmesi de bulunuyor. dolayısıyla serbest dolaşım hakkı söz konusu olduğunda türkiye bütün bu koşulları yerine getirmiş olacak. eğer insanlar burada ekmeğini kazanabileceklerse neden bir avrupa ülkesinde iş aramak istesinler ki? ayrıca topluluk üyelerinin demografilerine bakıldığında genç nüfusun çok az olduğunu ben değil kendileri de bas bas bağırıyor. aileler çocuk doğursun diye birsürü hediyelerden bahsediliyor. yani gelecek on yılda avrupa bir türk istilasına ihtiyaç duyabilir ve o zaman (ve dilerim ki) ikinci dünya savaşından sonra almanya’nın kullandığı alamancılar kadar ucuza çalıştıracak adam bulamayabilir.sartre yıllar önce “insan özgür doğdu ve sonra kendini zincirlere vurdu” demişti. gelecekten beklediğim bundan yıllar önce sartre’ın savunduğu şeyden başka bişey değil. AB ya da başka bişey; bi şekilde insan bu zincirlerinden kurtulmalı. çok mu ütopik? evet. ama hiç mi hayal kurmayalım anasını satayım.
Evet gelecek, gidisat, Avrupa’nin buyuyen dogu sanayisi karsisinda elinde bulundurdugu tek kozun Turkiye oldugunu gosteriyor. Dogrusu ben ilerleme raporundan beri cikacak kararin bugun aciklanan olacagindan emindim ve bir cok yerde dile getirdim. Tahminlerim harfiyen tuttu (ki bu rapor AB’nin sunacagi en taban oneri idi, bunu degistirememis daha iyi hale getirememis hukumeti ve turk burokrasisini basarili goremiyorum malesef). Ancak medyum oldugumdan degil. Dunya’yi taniyabilmek ve sag duyulu dusunmek, AB’nin Turkiye ya da Turkiye potansiyelinde insan kaynaklarina sahip olan bir ulkeye ihtiyaci oldugunu gorebilir. AB’nin 2002’de genisleme karari almasinin ardinda yatan sey budur. Aklinda neden durduk yere buyumek zorunda ki bu insanlar, tum sorunlarini cozduler de diger ulkelere mi refah getirmek istiyorlar sorusu olanlara cevap basit: AB ucuz is gucune ihtiyac duyuyor. Bu ihtiyacin sebebi iste global pazarda rekabet gucu. Cunku AB mevcut fiyatlarla, mevcut is maliyeti ile Cin ve Hindistan gibi buyuk nufuslu ulkelerle gelecek 20-30 yil icinde basedemeyecegini biliyor. Gucu elinde tutmak icin gecmisteki bir kac yuzyili somurgeler ile kotarmis olan Avrupa artik tek artisi olan teknoloji avantajini Asya’ya (ki bunda Japonya’nin ve Avrupa’da ABD’de egitim gormus buyuk bir asyali kesimin payi buyuktur) yavas yavas kaptirdigini goruyor.Bu durumda Turkiye’nin AB’ye girmesi olayina baktigimizda, AB uyesi olup olmamaktan daha cok ortak bir tarihimizin olmadigi bariz olan bu topluluga hangi amac icin cagirildigimizi gozden gecirmemiz gerekiyor. Amac belirgin bir sekilde is gcu saglamak olduguna gore, AB’nin onumuzdeki donemlerde Turkiye’den beklentisi ucuz is gucu olacaktir. Aslinda AB’nin serbest dolasim hakkini kalici olarak kisitlamak istemesindeki amac budur. Aksi halde kim Turkiye’de ayni isi cok daha az maas alarak yapmak ister ki?Turkiye gercekten yapisini degistiriyor ve ilk defa sanayi devleti olma yolunda buyuk bir hizla ilerliyor. Bizi gelecekte bekleyen gunler, ekonomik olarak, daha dogrusu rakamsal olarak cok aydinliktir. Fakat Turk toplum yapisinin ne denli hirpalanacagini, bu yeni doneme, yani isci olmaya, bireysel yasamaya uyum saglamaya calisirken gecirecegi zorlanmayi, kestirmek guc degil. Istanbul, izmit, bursa gibi sanayinin gelismis oldugu kentlerde giderek artan sosyolojik sorunlarin adim adim tum ulkeyi saracagindan suphe yok. Dolayisiyle Turkiye aslinda AB’ye degil Sanayi Devrimine daha yeni giriyor.Bu yolda umit ettigim tek sey, sanayilesme evrimini tamamlamis ulkelerin, sanayilesmenin toplum uzerinde verdigi tahribati azaltabilmek icin uyguladigi yontemleri analiz edip bunlardan ders cikarabilmemiz. Dogrusu bu konuda sanssiz sayilmayiz ve her ne kadar basarili olup olmadiklari tartisilsa da cok fazla ornegimiz var. Ancak olmasindan korktuklarim yenilir yutulur cinsten degil. Malesef Turkiye Devlet’i, cumhuriyet tarihinde bu ve benzeri konularda onceden tedbir alabilmis, engelleyici olabilmis degildir. Acikcasi toplum olarak cok aci gunler yasayacagimizi dusunerek uzuluyorum. Belki de artik cok daha fazla miktarlarda insanimiz paranin saadet getirmedigini aci bir sekilde tecrube edebilecek. Umarim yoneticilerimiz AB’nin Turkiye konusunda bu derece istekli olmasinin nedenini, Macaristan, Polonya gibi en azindan ayni tarihi paylastigi milletlerle birlesmekten cok daha farkli oldugunu anlayabilir ve bu konuda alinmasi gereken tedbirleri de alir.Oh lord! would buy me a mercedes benz.
AB nin genişleme kararının en önemli nedeninin tek kutuplu dünyanın süper gücü ABD karşısında varolma çabası olduğu kanaatindeyim.Zaten AB ye girebilme ön koşulu olarak iş kanunu,vergi kanunu v.b. yaptırdığı düzenlemelerle Türkiye’deki imalat maliyetlerini de kendi seviyesine çekmeye başladı.Türkiye artık sigortasız işçi vergisiz kazanç cenneti olduğu günleri geride bıraktı.Öyle ki en el değmez dediğimiz kuyumculuk, enerji v.b. sektörlerde bile sert önlemler içeren düzenleme ve denetlemeler gırla gidiyor.AB nin Türkiye’yi üye almak gibi bir niyeti ve kaygısı yok.Yüzyıllardır sömürgeleştirmeye çalıştığı toprakları ( ki belli alanlarda ciddi mesafeler katettiği gözardı edilemez.) yani bir anlamda sadık kölesini kendi sofrasına oturtamayacak kadar kibirlidir Avrupa.Türkiye üzerinden tek beklentisi en önemli gider kaleminine yani enerjiye kısaca petrole komşu olabilmektir ki ABD nin Dünya nın enerji kaynakları üzerindeki acımasız tahakkümü buna izin vermiyor.Şimdi aslında çok da karmaşık olmayan bir staretijiyle Türkiye’yi kendine yakın tutmaya çalışıyor.Türkiye’de her zaman düştüğü yanılgıyla kendini çok vazgeçilmez bulunmaz bursa kumaşı sayıp arada kafa tutup kıçın kıçın gidiyor kendine çizilen yoldan.Herkes bu yolun sonunun Sevr olduğunu gördü bile.Kıbrıs başlangıç arkası hızla gelecek.Vatanımıza sahip çıkmazsak,çıkacak bulunacak şüphe yok.Sanayi alanında yatırımın olmadığı ticaretin hızla durma noktasına geldiği uluslararası piyasadaki tüm rekabet enstrümanlarının elinden alındığı yeraltı kaynaklarının satıldığı bir ülkede sanayi devriminden bahsetmek ancak aymazlık olabilir.Sanayi Devrimleri de tüm devrimler gibi bilgiyi destekler gücünü de bilgiden alır.Öğrenemediğin geliştiremediğin en önemlisi gelişemediğin bir ülkede neyin devrimini yapacaksın.Yöneticilerimiz yönetme güçlerini dışardan aldıkları için ne yazık ki önlem alabilme yetenekleri yok.Bana kalırsa bu noktadan sonra çekeceğimiz acı Şemsiyenin açılması ile doğru orantılı.Görüceğiz bakalım g. te girince açılıyor mu açılmıyor mu?
Yaf Hiç Sormayın O Konuyu..Hojanın Biri War Boyuna Ab’yle ilgili ödef Verio Beynimi Sitti 3 haftadır..Ab ye girince türklerin sex hayatı nası olucak, bizim kangal köpekler kendini cins sanıp terliklerimizi gazetemizi falan getirçekmi..En Önemlisi Türk Gençliğindeki ABAZAlizm Hareketi Sona Ericekmi..işte bunlar deişik şeyler..falla Tayyip Abi Reloaded Şeklinde İşin siyasi kısmından bilem Bahsettim..düşünce suçlusu olup okuldan atılıyoduk nerdeyse 🙂
ya bırakın bu “kötü niyetliler” ayaklarını artık. tamam biraz saf bir milletiz ama salak değiliz.bugün herhangi bir insan avrupanın türkiyeyi kendi çıkarları için kullanmayı hedeflediğini rahatlıkla görebilir. bunu sanki bilinmeyen birşeymiş gibi ortaya atıpta at bokunda boncuk bulmuş gibi davranmak ne büyük ahmaklıktır. bu sadece türkiye için değil avrupanın üyeliğine kattığı her ülke için geçerli. tabiki kendilerini sağlama almak için bu birliği kuruyorlar. tabiki kendi ülke çıkarları için bu birliği genişletiyorlar. bu zamanda dostluk kardeşlikmi var; bütün ilişkiler temelde çıkar ilişkisi.zaten bu hep böyleydi. harikalar diyarındamı yaşıyoruzki birileri bize karşılıksız yere yardım etsin, desteklesin.burda önemli olan yetenekli, iyi niyetli politikacılarla, devlet adamlarıyla bu karşılıklı çıkar ilişkilerinden maksimum faydayı sağlamaktır. ancak bizde bu güne kadar politikacılar milleti değilde kendi ceplerini düşündükleri için bu ilişkilerde millet adına hiç bir fayda elde edememişlerdir. yani bizim temeldeki korkumuz kendimizden, kendi kötü niyetli insanlarımızdan, onların bu milletin yemeğini, hakkını, kanını satmasından. yıllardır bu gerçeği şaşıp kötü niyetli politikacılara güvenerek kendimizi dışarıya kapattık.avrupa birliğinde de durum böyle. bu uzun bir süreç ve bu süreçte geleceğiniz nokta bu ülkenin politikacılarının iyi niyetlerine, yeteneklerine bağlı. gayet normal olarak avrupa veya herhangi bir yabancı bizden maksimum faydayı sağlamaya çalışacak, bizimde bunun karşılığında maksimum faydayı sağlamak için mücadele etmemiz gerek. eh avrupanın bize ihtiyacı olduğu gün gibi açıkiken bu konuda en büyük faydayı sağlama potansiyeli olan tarafta biziz. ama ilişkilerde karşı tarafı ürkütmemekte önemli. ayrıca herşeyi bir kerede elde etmekte imkansız, bu zamanla olacaktır.bu gün avrupa önümüze gelecekte çözülebilecek bir çok şart koydu ama biz akıllı stratejilerle bunların hepsini bertaraf ederek istediğimiz noktaya ulaşabiliriz. ayrıca herkes avrupayı bizim üyesi olup tembellik yapacağımız bir klüp gibi görüyor. biz bir kere çalışmayı, üretmeyi, hakkımızı aramayı öğrenir, insanımızı vizyon sahibi yapıp, iyi yetiştirebilirsek gelecekte avrupanında ötesine geçebiliriz. imkanlarımızın buna elverişli olduğunu herkes az çok biliyor. yani bu sadece bir basamak, trene tutunarak biraz hızlanacağız sonra daha süratli bir şekilde yolumuzu alacağız (tabiki bu akıllı stratejilerle mümkün olabilir). avrupada bunu görüyor, kendi eliyle bir canavar yaratmakta istemiyor. yani bir sürü hassas denge, zor bir strateji oyunu.tabi önümüzde bir seçenek daha var; oda dışarıdaki dünyaya yine sırtımızı dönüp bizi yıllardır sömüren ve ceblerini doldurmak dışında 1 adım mesafe alamamış kendi politikacılarımıza kendimizi sömürtmeye devam etmek. bu seçenekte ilerleme sağlama ihtimali bile yok, sadece tecavüz garanti. en azından avrupa yolunda tecavüze uğrayacak olsak bile aldığımız mesafeler bizi daha ileriye götürecektir.bu laf kalabalığının özeti şudur; bizim iyi politicalılar, sineğin yağından fayda sağlayabilecek insanlara ihtiyacımız var, böyle insanlar bu ülkenin başında olursa değil avrupa-amerika, şeytanla bile masaya otursak kendi çıkarlarımızı koruyup, bu ülkeyi ileriye götürecek en büyük faydaları sağlayabiliriz.son olarak zamanında karşı oldugum erdogan gayet iyi gidiyor, baykal gibi bir insanın ise bu ülkenin politikasında yer işgal etmesinden utanıyorum açıkçası.
Öncelikle AB nin daha kaç yıl böyle bir arada imiş gibi pozlarla Dünyaya ahkam keseceğini tartışalım isterseniz,Avrupa kendi içinde dağılma sürecine giriyorken bu gercekleri göz ardı ederek heyyo biz Avrupalı oluyoruz diyen şaşkın tavuklar olmayalım da,ne olursak olalım.Neyse AB dağılır mı diye bir düşünceye dahi sahip olmadığına göre arkadaşların AB hakkında ve kimin kime ihtiyac duyacagı hakkında bir kac acıklama yapmak istiyorum.AB eger ki Türkiye yi üye yaparsa ,ki bu hic bir zaman gerceklesmeyecek, kazanacaklarının basında ucuz is gucu gelmeyecek,evet doguda yukselen bir ticaret devi var,sizin 1000 liraya ürettiginizi 10 liraya üretme gücüne sahip bir işci deposu var,ama bazı arkadasların düşünceleri gibi bize ihtiyac duyulacak bir durum olmayacak.Arkadaslar gözünüzü acın istediğiniz kotayı koyun o mallar gumruklerden girecek.Avrupada zaten sanayiiler isci sayısını azaltarak otomasyona geciyorken nasıl bir mantık bizim isgucumuze ihtiyacınız olacak diye Avrupaya seslenir bilmiyorum,niye o zaman onlar da bunu soyluyorlar derseniz,bizi kandırmak icin diyecegim,gerci kandırılmaya hic ihtiyacımız yok biz zaten kandıracagımız kadar kendimizi kandırıyoruz ama avrupalı işte işini saglama alıyor.Cok mu karamsar oldu,durun biraz daha karartayım AB den önce GB yani gümrük birliğine girerek 2.5 milyon çalışanımızı kaybettik bu gerçek neden söylenmiyor,istanbul da küçük tekstil atölyeleri tek tek kepenk kapatırken,çiftçimizi yoksulluga,desteksizliğe mahkum ederken,ve Avrupaya bize kota koymahakkı verirken aklımız neredeydi sorusu geliyor,bakın bir bomba daha Yunanistan dışişleri bakanı ne demeye getiriyor?Türkiye nin GB ye girmesi ekonomik açıdan vurulabilecek en büyük gem dir.Daha ne istesin adamlar?Gerçi istedikce istemeleri geliyor ama neyse?Hangi Avrupa ülkesi kendi içindeki azınlıkları ve haklarını konuşuyor?Fransa ve ispanya basklara ne yapıyor?Biz nerede ve nasıl bir kumpasta olduğumuzu anladık ama çıkış yolu yok bakalım ne zaman bıçak kemiğe dayanacak?
Evet otomasyona gecis var fakat bana bir tek otomasyon sistemi gosterin ki insana ihtiyaci olmasin. Otomasyon sistemlerinin en iyi kullanildigi otomabil fabrikalarinda kac bin isci calisiyor biliyor musunuz? Ayrica bu isin gidasi var, tekstili, hizli tuketimi var. Her taraf otomasyona geciyor insan ihtiyaci kalmayacak dusuncesi bilim kurgudur. Cin, hindistan, hemen hemen tum uretim gucu avantajini ucuz insan gucunden alarak basarili olmus ve bunun en guzel ornekleridir. Dogrusu otomasyona gecip insan kaynaklarina olan ihtiyaci dediginize gore azaltan ABD ya da AB insan gucunu sonuna kadar kullanan Cin ve Hindistan’a karsi bir sey yapamiyor. Belki ileride bununla mucadele etmenin tek yolu otomasyon sistemleri olabilir, fakat Cin’in bugunlerde aldigi momentum ile ileride otomasyon sistemlerini AB yada ABD’den daha iyi kullanmayacagini kim kestirebilir. O gunu beklemek gelecegin uluslari icin stratejik bir hatadir.Bir de su ‘zaten almayacaklar’ deyip konusmak inanin beni en cok rahatsiz eden seylerden. Agiza sakiz olmus ‘zaten almayacaklar’. Kimin nereden bildigi soyle dursun, AB’nin bir cocuk oyunu olmadigini hatirlamak gerekir. Her birlige her uyenin bir katkisi olmalidir, herkes ayni oranda katki da saglamaz. Turkiye’de AB devletleri ile ortak bir tarihten gelmemis olsa bile ekonomik yonden saglayacagi katki ile AB’ye girmesi kesin olan ulkelerdendir.Ancak son olarak da sunu soyleyeyim. Eger sizin yoneticileriniz, AB’nin Turkiye’den bekledigi seyleri uye bile olmadan saglarsa o zaman pek tabi uye yapma ihtiyacini duymayabilirler. Bu yuzden simdikinden de beter yoneticileri basimiza getirmemekte halk olarak bize dusuyor.
Bu güzelim ülkenin durumu maalesef bu. Kendi kaynaklarını kullanamayacak hale getirilmiş, dünyada tarım konusunda kendine yeten 7. ülke iken dışardan buğday, pirinç, mısır ithal eder olmuş bu ülkede yeni nesil sömürü şekli artık bir standart haline gelmiş durumda. AB’nin 120 milyon euro verdiği “nadasa bırak dönüm başı 2 milyar al” kampanyası sonucu şu anki kaybımız en az 1 milyar euro. Dört bir yanı inanılmaz kaynaklarla dolu bu ülke, global sömürü düzeninin masasında ağzına sokulmuş AB portakalıyla ördek gibi duruyor.İnsanoğluna varolduğundan beri en gerekli şey gıda, giyecek ve barınma işidir. Bunların hepsini kendi başına sağlayacak haldeyiz. Üstelik şimdiki nüfus tam ikiye katlansa bile. Teknoloji diye dır dır edeceklere bir lafım var. Savunma sistemleriniz Türk değil, başka her alanda kulllanacağınız her teknoloji sadece bu adi alçakların sömürme işine iyi geliyor. Sizin ürettiğiniz bir şey yok, ha baba itin köpeğin malını satın alıyorsunuz. Siz CNC tezgah imal etmeye başlarken herifler karbon alaşımlı bilmemne yapmaya duruyor. Kendi ülkemde, kendi toprağımda domuz gibi çalışıyorum ve benim gideceğim tatil yörelerinde AB’nin gönençli en aşağı tabaka b.k temizleyicileri 5 yaldızlı tatil köylerinin kanalizasyon çukurlarını dolduruyor. Ben o tatillere gidemiyorum. Köleyle efendi arasındaki sömürme ilişkisi değişmez. AB her şekilde bize girer, biz ona değil.Ve ayrıca, biz her çağda dışardan gelen acayip dalgalanmaların etkisini gördük. 68-78 de solcular vardı. Son 15 yılda tüm dünyada aşırı sağ tırmandı. Şimdide aynı tezgaha düşmüş bulunuyoruz. Bunlar nasıl olsa birilerine verecekti. Kısmet AB’ye oldu. Hayırlı olsun.Önce vatansever olmanın bir yolunu bulamayan, başkaları tarafından yönetilen bu ülkede, muhafazakar kına satıcılarından temin edilecek emanet ile süslenmiş kalın mumlarla kutlansın bu harika AB çağı…Kefal zekasıyla çırpınan NTV yorumcuları yapsınlar yandan çarklı yorumlarını ve reklamlarda sabahları Neskayfe içmenin ne kadar acar bir şey olduğu anlatılırken bizde anglo saxon adiliğinin, yok edici hırslı orta zekalı alçaklığının yeni bir kalesi olalım.Amman ağlara dokunmayın.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
The EU decision made clear Turkey could not join before 2015, by which time it is projected to have the bloc’s largest population with more than 80 million, giving it the most voting power in decision-making and the most European Parliament seats.Before Turkey joins, it will have to transform its economy, society and long authoritarian politics, and the EU must revise fundamentally its two main spending policies — farm subsidies and regional aid, which the poor nation would expect to draw on.Turkey is also likely to have to accept possible permanent emergency limits on labor migration, conditions not applied to past candidates and called discriminatory by Turkey.© Reuters 2004
pehhh
konusunda sürekli bahsedilen ve dünkü açıklamalarda da sınırlama yapılabilir ibaresini metne koyduran avrupa ülkeleri sürekli aynı bahaneyi uyduruyor “türk işçilerin ülkelerimizi işgal etmesinden korkuyoruz” halbuki topluluğa tam üye olmanın koşulu ekonomik olarak onların seviyesine gelebilmek, ekonomiyi sağlam bir temele oturtmak ve dolayısıyla toplumsal refahı sağlamak. bunun içerisinde işsizlik oranının düşürülmesi de bulunuyor. dolayısıyla serbest dolaşım hakkı söz konusu olduğunda türkiye bütün bu koşulları yerine getirmiş olacak. eğer insanlar burada ekmeğini kazanabileceklerse neden bir avrupa ülkesinde iş aramak istesinler ki? ayrıca topluluk üyelerinin demografilerine bakıldığında genç nüfusun çok az olduğunu ben değil kendileri de bas bas bağırıyor. aileler çocuk doğursun diye birsürü hediyelerden bahsediliyor. yani gelecek on yılda avrupa bir türk istilasına ihtiyaç duyabilir ve o zaman (ve dilerim ki) ikinci dünya savaşından sonra almanya’nın kullandığı alamancılar kadar ucuza çalıştıracak adam bulamayabilir.sartre yıllar önce “insan özgür doğdu ve sonra kendini zincirlere vurdu” demişti. gelecekten beklediğim bundan yıllar önce sartre’ın savunduğu şeyden başka bişey değil. AB ya da başka bişey; bi şekilde insan bu zincirlerinden kurtulmalı. çok mu ütopik? evet. ama hiç mi hayal kurmayalım anasını satayım.
talabani demiş ki ; Türkleri avrupa birliğine alırsanız 60 yıl sonra Tüm avrupa Türk olur.**bu acaba avrupalılar için bi korku sayılabilir mi ?
Evet gelecek, gidisat, Avrupa’nin buyuyen dogu sanayisi karsisinda elinde bulundurdugu tek kozun Turkiye oldugunu gosteriyor. Dogrusu ben ilerleme raporundan beri cikacak kararin bugun aciklanan olacagindan emindim ve bir cok yerde dile getirdim. Tahminlerim harfiyen tuttu (ki bu rapor AB’nin sunacagi en taban oneri idi, bunu degistirememis daha iyi hale getirememis hukumeti ve turk burokrasisini basarili goremiyorum malesef). Ancak medyum oldugumdan degil. Dunya’yi taniyabilmek ve sag duyulu dusunmek, AB’nin Turkiye ya da Turkiye potansiyelinde insan kaynaklarina sahip olan bir ulkeye ihtiyaci oldugunu gorebilir. AB’nin 2002’de genisleme karari almasinin ardinda yatan sey budur. Aklinda neden durduk yere buyumek zorunda ki bu insanlar, tum sorunlarini cozduler de diger ulkelere mi refah getirmek istiyorlar sorusu olanlara cevap basit: AB ucuz is gucune ihtiyac duyuyor. Bu ihtiyacin sebebi iste global pazarda rekabet gucu. Cunku AB mevcut fiyatlarla, mevcut is maliyeti ile Cin ve Hindistan gibi buyuk nufuslu ulkelerle gelecek 20-30 yil icinde basedemeyecegini biliyor. Gucu elinde tutmak icin gecmisteki bir kac yuzyili somurgeler ile kotarmis olan Avrupa artik tek artisi olan teknoloji avantajini Asya’ya (ki bunda Japonya’nin ve Avrupa’da ABD’de egitim gormus buyuk bir asyali kesimin payi buyuktur) yavas yavas kaptirdigini goruyor.Bu durumda Turkiye’nin AB’ye girmesi olayina baktigimizda, AB uyesi olup olmamaktan daha cok ortak bir tarihimizin olmadigi bariz olan bu topluluga hangi amac icin cagirildigimizi gozden gecirmemiz gerekiyor. Amac belirgin bir sekilde is gcu saglamak olduguna gore, AB’nin onumuzdeki donemlerde Turkiye’den beklentisi ucuz is gucu olacaktir. Aslinda AB’nin serbest dolasim hakkini kalici olarak kisitlamak istemesindeki amac budur. Aksi halde kim Turkiye’de ayni isi cok daha az maas alarak yapmak ister ki?Turkiye gercekten yapisini degistiriyor ve ilk defa sanayi devleti olma yolunda buyuk bir hizla ilerliyor. Bizi gelecekte bekleyen gunler, ekonomik olarak, daha dogrusu rakamsal olarak cok aydinliktir. Fakat Turk toplum yapisinin ne denli hirpalanacagini, bu yeni doneme, yani isci olmaya, bireysel yasamaya uyum saglamaya calisirken gecirecegi zorlanmayi, kestirmek guc degil. Istanbul, izmit, bursa gibi sanayinin gelismis oldugu kentlerde giderek artan sosyolojik sorunlarin adim adim tum ulkeyi saracagindan suphe yok. Dolayisiyle Turkiye aslinda AB’ye degil Sanayi Devrimine daha yeni giriyor.Bu yolda umit ettigim tek sey, sanayilesme evrimini tamamlamis ulkelerin, sanayilesmenin toplum uzerinde verdigi tahribati azaltabilmek icin uyguladigi yontemleri analiz edip bunlardan ders cikarabilmemiz. Dogrusu bu konuda sanssiz sayilmayiz ve her ne kadar basarili olup olmadiklari tartisilsa da cok fazla ornegimiz var. Ancak olmasindan korktuklarim yenilir yutulur cinsten degil. Malesef Turkiye Devlet’i, cumhuriyet tarihinde bu ve benzeri konularda onceden tedbir alabilmis, engelleyici olabilmis degildir. Acikcasi toplum olarak cok aci gunler yasayacagimizi dusunerek uzuluyorum. Belki de artik cok daha fazla miktarlarda insanimiz paranin saadet getirmedigini aci bir sekilde tecrube edebilecek. Umarim yoneticilerimiz AB’nin Turkiye konusunda bu derece istekli olmasinin nedenini, Macaristan, Polonya gibi en azindan ayni tarihi paylastigi milletlerle birlesmekten cok daha farkli oldugunu anlayabilir ve bu konuda alinmasi gereken tedbirleri de alir.Oh lord! would buy me a mercedes benz.
AB nin genişleme kararının en önemli nedeninin tek kutuplu dünyanın süper gücü ABD karşısında varolma çabası olduğu kanaatindeyim.Zaten AB ye girebilme ön koşulu olarak iş kanunu,vergi kanunu v.b. yaptırdığı düzenlemelerle Türkiye’deki imalat maliyetlerini de kendi seviyesine çekmeye başladı.Türkiye artık sigortasız işçi vergisiz kazanç cenneti olduğu günleri geride bıraktı.Öyle ki en el değmez dediğimiz kuyumculuk, enerji v.b. sektörlerde bile sert önlemler içeren düzenleme ve denetlemeler gırla gidiyor.AB nin Türkiye’yi üye almak gibi bir niyeti ve kaygısı yok.Yüzyıllardır sömürgeleştirmeye çalıştığı toprakları ( ki belli alanlarda ciddi mesafeler katettiği gözardı edilemez.) yani bir anlamda sadık kölesini kendi sofrasına oturtamayacak kadar kibirlidir Avrupa.Türkiye üzerinden tek beklentisi en önemli gider kaleminine yani enerjiye kısaca petrole komşu olabilmektir ki ABD nin Dünya nın enerji kaynakları üzerindeki acımasız tahakkümü buna izin vermiyor.Şimdi aslında çok da karmaşık olmayan bir staretijiyle Türkiye’yi kendine yakın tutmaya çalışıyor.Türkiye’de her zaman düştüğü yanılgıyla kendini çok vazgeçilmez bulunmaz bursa kumaşı sayıp arada kafa tutup kıçın kıçın gidiyor kendine çizilen yoldan.Herkes bu yolun sonunun Sevr olduğunu gördü bile.Kıbrıs başlangıç arkası hızla gelecek.Vatanımıza sahip çıkmazsak,çıkacak bulunacak şüphe yok.Sanayi alanında yatırımın olmadığı ticaretin hızla durma noktasına geldiği uluslararası piyasadaki tüm rekabet enstrümanlarının elinden alındığı yeraltı kaynaklarının satıldığı bir ülkede sanayi devriminden bahsetmek ancak aymazlık olabilir.Sanayi Devrimleri de tüm devrimler gibi bilgiyi destekler gücünü de bilgiden alır.Öğrenemediğin geliştiremediğin en önemlisi gelişemediğin bir ülkede neyin devrimini yapacaksın.Yöneticilerimiz yönetme güçlerini dışardan aldıkları için ne yazık ki önlem alabilme yetenekleri yok.Bana kalırsa bu noktadan sonra çekeceğimiz acı Şemsiyenin açılması ile doğru orantılı.Görüceğiz bakalım g. te girince açılıyor mu açılmıyor mu?
Yaf Hiç Sormayın O Konuyu..Hojanın Biri War Boyuna Ab’yle ilgili ödef Verio Beynimi Sitti 3 haftadır..Ab ye girince türklerin sex hayatı nası olucak, bizim kangal köpekler kendini cins sanıp terliklerimizi gazetemizi falan getirçekmi..En Önemlisi Türk Gençliğindeki ABAZAlizm Hareketi Sona Ericekmi..işte bunlar deişik şeyler..falla Tayyip Abi Reloaded Şeklinde İşin siyasi kısmından bilem Bahsettim..düşünce suçlusu olup okuldan atılıyoduk nerdeyse 🙂
ya bırakın bu “kötü niyetliler” ayaklarını artık. tamam biraz saf bir milletiz ama salak değiliz.bugün herhangi bir insan avrupanın türkiyeyi kendi çıkarları için kullanmayı hedeflediğini rahatlıkla görebilir. bunu sanki bilinmeyen birşeymiş gibi ortaya atıpta at bokunda boncuk bulmuş gibi davranmak ne büyük ahmaklıktır. bu sadece türkiye için değil avrupanın üyeliğine kattığı her ülke için geçerli. tabiki kendilerini sağlama almak için bu birliği kuruyorlar. tabiki kendi ülke çıkarları için bu birliği genişletiyorlar. bu zamanda dostluk kardeşlikmi var; bütün ilişkiler temelde çıkar ilişkisi.zaten bu hep böyleydi. harikalar diyarındamı yaşıyoruzki birileri bize karşılıksız yere yardım etsin, desteklesin.burda önemli olan yetenekli, iyi niyetli politikacılarla, devlet adamlarıyla bu karşılıklı çıkar ilişkilerinden maksimum faydayı sağlamaktır. ancak bizde bu güne kadar politikacılar milleti değilde kendi ceplerini düşündükleri için bu ilişkilerde millet adına hiç bir fayda elde edememişlerdir. yani bizim temeldeki korkumuz kendimizden, kendi kötü niyetli insanlarımızdan, onların bu milletin yemeğini, hakkını, kanını satmasından. yıllardır bu gerçeği şaşıp kötü niyetli politikacılara güvenerek kendimizi dışarıya kapattık.avrupa birliğinde de durum böyle. bu uzun bir süreç ve bu süreçte geleceğiniz nokta bu ülkenin politikacılarının iyi niyetlerine, yeteneklerine bağlı. gayet normal olarak avrupa veya herhangi bir yabancı bizden maksimum faydayı sağlamaya çalışacak, bizimde bunun karşılığında maksimum faydayı sağlamak için mücadele etmemiz gerek. eh avrupanın bize ihtiyacı olduğu gün gibi açıkiken bu konuda en büyük faydayı sağlama potansiyeli olan tarafta biziz. ama ilişkilerde karşı tarafı ürkütmemekte önemli. ayrıca herşeyi bir kerede elde etmekte imkansız, bu zamanla olacaktır.bu gün avrupa önümüze gelecekte çözülebilecek bir çok şart koydu ama biz akıllı stratejilerle bunların hepsini bertaraf ederek istediğimiz noktaya ulaşabiliriz. ayrıca herkes avrupayı bizim üyesi olup tembellik yapacağımız bir klüp gibi görüyor. biz bir kere çalışmayı, üretmeyi, hakkımızı aramayı öğrenir, insanımızı vizyon sahibi yapıp, iyi yetiştirebilirsek gelecekte avrupanında ötesine geçebiliriz. imkanlarımızın buna elverişli olduğunu herkes az çok biliyor. yani bu sadece bir basamak, trene tutunarak biraz hızlanacağız sonra daha süratli bir şekilde yolumuzu alacağız (tabiki bu akıllı stratejilerle mümkün olabilir). avrupada bunu görüyor, kendi eliyle bir canavar yaratmakta istemiyor. yani bir sürü hassas denge, zor bir strateji oyunu.tabi önümüzde bir seçenek daha var; oda dışarıdaki dünyaya yine sırtımızı dönüp bizi yıllardır sömüren ve ceblerini doldurmak dışında 1 adım mesafe alamamış kendi politikacılarımıza kendimizi sömürtmeye devam etmek. bu seçenekte ilerleme sağlama ihtimali bile yok, sadece tecavüz garanti. en azından avrupa yolunda tecavüze uğrayacak olsak bile aldığımız mesafeler bizi daha ileriye götürecektir.bu laf kalabalığının özeti şudur; bizim iyi politicalılar, sineğin yağından fayda sağlayabilecek insanlara ihtiyacımız var, böyle insanlar bu ülkenin başında olursa değil avrupa-amerika, şeytanla bile masaya otursak kendi çıkarlarımızı koruyup, bu ülkeyi ileriye götürecek en büyük faydaları sağlayabiliriz.son olarak zamanında karşı oldugum erdogan gayet iyi gidiyor, baykal gibi bir insanın ise bu ülkenin politikasında yer işgal etmesinden utanıyorum açıkçası.
Öncelikle AB nin daha kaç yıl böyle bir arada imiş gibi pozlarla Dünyaya ahkam keseceğini tartışalım isterseniz,Avrupa kendi içinde dağılma sürecine giriyorken bu gercekleri göz ardı ederek heyyo biz Avrupalı oluyoruz diyen şaşkın tavuklar olmayalım da,ne olursak olalım.Neyse AB dağılır mı diye bir düşünceye dahi sahip olmadığına göre arkadaşların AB hakkında ve kimin kime ihtiyac duyacagı hakkında bir kac acıklama yapmak istiyorum.AB eger ki Türkiye yi üye yaparsa ,ki bu hic bir zaman gerceklesmeyecek, kazanacaklarının basında ucuz is gucu gelmeyecek,evet doguda yukselen bir ticaret devi var,sizin 1000 liraya ürettiginizi 10 liraya üretme gücüne sahip bir işci deposu var,ama bazı arkadasların düşünceleri gibi bize ihtiyac duyulacak bir durum olmayacak.Arkadaslar gözünüzü acın istediğiniz kotayı koyun o mallar gumruklerden girecek.Avrupada zaten sanayiiler isci sayısını azaltarak otomasyona geciyorken nasıl bir mantık bizim isgucumuze ihtiyacınız olacak diye Avrupaya seslenir bilmiyorum,niye o zaman onlar da bunu soyluyorlar derseniz,bizi kandırmak icin diyecegim,gerci kandırılmaya hic ihtiyacımız yok biz zaten kandıracagımız kadar kendimizi kandırıyoruz ama avrupalı işte işini saglama alıyor.Cok mu karamsar oldu,durun biraz daha karartayım AB den önce GB yani gümrük birliğine girerek 2.5 milyon çalışanımızı kaybettik bu gerçek neden söylenmiyor,istanbul da küçük tekstil atölyeleri tek tek kepenk kapatırken,çiftçimizi yoksulluga,desteksizliğe mahkum ederken,ve Avrupaya bize kota koymahakkı verirken aklımız neredeydi sorusu geliyor,bakın bir bomba daha Yunanistan dışişleri bakanı ne demeye getiriyor?Türkiye nin GB ye girmesi ekonomik açıdan vurulabilecek en büyük gem dir.Daha ne istesin adamlar?Gerçi istedikce istemeleri geliyor ama neyse?Hangi Avrupa ülkesi kendi içindeki azınlıkları ve haklarını konuşuyor?Fransa ve ispanya basklara ne yapıyor?Biz nerede ve nasıl bir kumpasta olduğumuzu anladık ama çıkış yolu yok bakalım ne zaman bıçak kemiğe dayanacak?
Evet otomasyona gecis var fakat bana bir tek otomasyon sistemi gosterin ki insana ihtiyaci olmasin. Otomasyon sistemlerinin en iyi kullanildigi otomabil fabrikalarinda kac bin isci calisiyor biliyor musunuz? Ayrica bu isin gidasi var, tekstili, hizli tuketimi var. Her taraf otomasyona geciyor insan ihtiyaci kalmayacak dusuncesi bilim kurgudur. Cin, hindistan, hemen hemen tum uretim gucu avantajini ucuz insan gucunden alarak basarili olmus ve bunun en guzel ornekleridir. Dogrusu otomasyona gecip insan kaynaklarina olan ihtiyaci dediginize gore azaltan ABD ya da AB insan gucunu sonuna kadar kullanan Cin ve Hindistan’a karsi bir sey yapamiyor. Belki ileride bununla mucadele etmenin tek yolu otomasyon sistemleri olabilir, fakat Cin’in bugunlerde aldigi momentum ile ileride otomasyon sistemlerini AB yada ABD’den daha iyi kullanmayacagini kim kestirebilir. O gunu beklemek gelecegin uluslari icin stratejik bir hatadir.Bir de su ‘zaten almayacaklar’ deyip konusmak inanin beni en cok rahatsiz eden seylerden. Agiza sakiz olmus ‘zaten almayacaklar’. Kimin nereden bildigi soyle dursun, AB’nin bir cocuk oyunu olmadigini hatirlamak gerekir. Her birlige her uyenin bir katkisi olmalidir, herkes ayni oranda katki da saglamaz. Turkiye’de AB devletleri ile ortak bir tarihten gelmemis olsa bile ekonomik yonden saglayacagi katki ile AB’ye girmesi kesin olan ulkelerdendir.Ancak son olarak da sunu soyleyeyim. Eger sizin yoneticileriniz, AB’nin Turkiye’den bekledigi seyleri uye bile olmadan saglarsa o zaman pek tabi uye yapma ihtiyacini duymayabilirler. Bu yuzden simdikinden de beter yoneticileri basimiza getirmemekte halk olarak bize dusuyor.
Bu güzelim ülkenin durumu maalesef bu. Kendi kaynaklarını kullanamayacak hale getirilmiş, dünyada tarım konusunda kendine yeten 7. ülke iken dışardan buğday, pirinç, mısır ithal eder olmuş bu ülkede yeni nesil sömürü şekli artık bir standart haline gelmiş durumda. AB’nin 120 milyon euro verdiği “nadasa bırak dönüm başı 2 milyar al” kampanyası sonucu şu anki kaybımız en az 1 milyar euro. Dört bir yanı inanılmaz kaynaklarla dolu bu ülke, global sömürü düzeninin masasında ağzına sokulmuş AB portakalıyla ördek gibi duruyor.İnsanoğluna varolduğundan beri en gerekli şey gıda, giyecek ve barınma işidir. Bunların hepsini kendi başına sağlayacak haldeyiz. Üstelik şimdiki nüfus tam ikiye katlansa bile. Teknoloji diye dır dır edeceklere bir lafım var. Savunma sistemleriniz Türk değil, başka her alanda kulllanacağınız her teknoloji sadece bu adi alçakların sömürme işine iyi geliyor. Sizin ürettiğiniz bir şey yok, ha baba itin köpeğin malını satın alıyorsunuz. Siz CNC tezgah imal etmeye başlarken herifler karbon alaşımlı bilmemne yapmaya duruyor. Kendi ülkemde, kendi toprağımda domuz gibi çalışıyorum ve benim gideceğim tatil yörelerinde AB’nin gönençli en aşağı tabaka b.k temizleyicileri 5 yaldızlı tatil köylerinin kanalizasyon çukurlarını dolduruyor. Ben o tatillere gidemiyorum. Köleyle efendi arasındaki sömürme ilişkisi değişmez. AB her şekilde bize girer, biz ona değil.Ve ayrıca, biz her çağda dışardan gelen acayip dalgalanmaların etkisini gördük. 68-78 de solcular vardı. Son 15 yılda tüm dünyada aşırı sağ tırmandı. Şimdide aynı tezgaha düşmüş bulunuyoruz. Bunlar nasıl olsa birilerine verecekti. Kısmet AB’ye oldu. Hayırlı olsun.Önce vatansever olmanın bir yolunu bulamayan, başkaları tarafından yönetilen bu ülkede, muhafazakar kına satıcılarından temin edilecek emanet ile süslenmiş kalın mumlarla kutlansın bu harika AB çağı…Kefal zekasıyla çırpınan NTV yorumcuları yapsınlar yandan çarklı yorumlarını ve reklamlarda sabahları Neskayfe içmenin ne kadar acar bir şey olduğu anlatılırken bizde anglo saxon adiliğinin, yok edici hırslı orta zekalı alçaklığının yeni bir kalesi olalım.Amman ağlara dokunmayın.