bildirgec.org

140 tane profesyonel blogger teması

xsabianus | 02 November 2008 14:14

Profesyonel blogger teması arayanlar için ourblogtemplates.com‘da bir birinden güzel 140’den fazla tema bulunmaktadır. Özellikle 7 sütunlu temalar çok kullanışlı. Temaların en güzel yanı çok sayıda gadget ekleme özelliklerinin olmasıdır. Fikir sahibi olmak için örnek bir temanın kontrol paneli görüntüsünü aşağıya ekledim.

zihni kolay çelinen yazarlara karanlık oda

goopple | 02 November 2008 14:06

Sadece yazmak istiyor ve bunun dışında bir şey düşünmek istemiyorsanız Jdarkroom isimli bu programı mutlaka denemelisiniz.

jdarkroom
jdarkroom

roman, senaryo, deneme gibi türlerde yazanlar için kesinlikle biçilmiş kaftan. Programı çalıştırdığınızda Yazdıklarınızla başbaşasınız.

Yaratıcılığınızı sınırlandıran tüm kalıplardan çıkmak için ücretsiz jdarkroom’u şuradan indirebilirsiniz.

ImageToVideo : Resimlerden Video

filezza | 02 November 2008 13:26

ImageToVideo: Convert Images to Video
ImageToVideo: Convert Images to Video

ImageToVideo, resimlerinizden MPEG uzantılı video dosyası oluşturmanızı sağlayacak, ücretsiz bir online araçtır.

20 adet, JPG, GIF, PNG, BMP uzantılı resim dosyası ekleyebileceğiniz gibi, isterseniz oluşturacağınız slideshow’a, bir müzik dosyası da ekleyebilirsiniz.

dünya’nın arka tarafı

bakiyyebemolu | 02 November 2008 12:52

eminim birçoğunuz küçükken, coğrafya veya hayat bilgisi derslerinde dünya‘nın şeklini anlamakta zorlanmış, insanların yuvarlak bir kürede nasıl yaşadığına anlam verememiştir. “neden aşağı düşmüyoruz, dünya’nın altında yaşayan insanlar -ne demekse- ters mi duruyor?” benim ilk aklıma gelenler. biraz daha işin şeklini kavrayınca “acaba şuranın tam aksi istikametinde ne var, kürenin öbür kısmı nasıl?” gibi şeyler düşündüğümz de olmuştur. bu sorunun yanıtı ise antipodr‘da.

site google maps‘ten yardım alarak girdiğiniz herhangi bir ülkenin, şehrin veya bölgenin kürenin diğer tarafında olan karşılığını gösteriyor. yalnız ankara ile ilgili hayallerim suya düştü, pasifik okyanusu‘na denk geldik ülkecek.

izlanda’nın Satışı

sudenayay | 02 November 2008 12:22

Ekonomik krizden birçok kimse etkilenmiş. Hatta son okuduklarıma göre İzlanda’ da etkilenmiş.Hatta ebay’ da açık artırmayla satışa çıkartılmış. İzlanda’yı kim, kaç parayla satın almış?

Tek kullanımlık Mail, Spam’lerden başımız artık ağırmayacak

Ddelikan | 02 November 2008 12:11

Spam Mailler Artık Başınızı Ağırtmayacak...
Spam Mailler Artık Başınızı Ağırtmayacak…

Günümüzde bilgi paylaşımı için bir çok blog ve forum kurulmuş durumda. Bloglarda pek uygulanmamasına karşın forumlarda üyelik olmadığı taktirde bilgi paylaşımı kısıtlı olarak sunuluyor. Lazım olan linkleri görmek için mecburen üye oluyoruz ve daha sonra üye olunan forum vs. sitelerden onlarca reklam postası, mail adresimizi bombardımana tutuyor. Bunun dışında diyelim ki tek kullanımlık bir mail adresinine ihtiyacınız var daha sonra başınızın ağırsın istemiyorsunuz işte size tek kullanımlık bir mail adresi. Ayrıntılar ise şu şekilde; Site siz her istediğinizde on dakika kullanabileceğiniz bir mail adresi üretiyor ve on dakika boyunca bu adresi kullanabiliyorsunuz. Yine dilerseniz ek on dakika daha isteyip sürenizi uzatabiliyorsunuz. Bu süre zarfında normal bir e-posta hesabıyla yapabileceğiniz, yeni mesaj al ve yanıtla seçeneklerinide kullanabiliyorsunuz… Şahsen bildirgec okurları icin test ettim, gmail, yahoo, hotmail ve mynet, turknet mail servislerine on dakika boyunca sorunsuzca mail gönderilebiliyor, Hemde anında.

Spam Mailler Artık Başınızı Ağırtmayacak...
Spam Mailler Artık Başınızı Ağırtmayacak…

Şuradan ulaşabileceğiniz web safası sayesinde Forumlara tek bir kullanımlık üye olmak yada tekrar mail atmayacağınız birisine mail atmanın dışında, örneğin acilen mail göndermeniz gerekiyor. Mail kutunuza girmenize gerek olmadan, hiçbir form doldurmadan 2 sn içinde bir mail adresine sahip oluyorsunuz ve anında mailinizi gönderiveriyorsunuz. Tabi sonuna isminizi yazmayı unutmayın 🙂 Çünkü sistem otomatik olarak tanımlıyor mail adreslerini.

Adım adım temiz enerji

kalsiyum sandoz | 02 November 2008 11:37

Elizabeth Redmond insanların attıkları adımları elektrik enerjisine çeviren bir sistem geliştirmiş. POWERleap adındaki sistem yere döşeniyor ve insanlar üzerinde hareket ettiklerinde piezoelektrik etki denen olaydan yararlanarak elektrik üretiyor. Hava alanları, spor salonları, dans pistleri, parklar, kısacası insanların yürüdükleri hemen her yerde kullanılabilecek bu zamazingo şimdilik iyileştirme sürecinde fakat yakın gelecekte yaygın olarak kullanılmaya başlandığını görmek şaşırtıcı olmaz.

2008 kpss

vatanda | 02 November 2008 11:35

Uzandığım koltukta dalmışım annemin dürtüklemesiyle uyandım. Aslında pekte uyandım denilemez hala yaşıyorum sanki. Gözlerimi kapattığımda güzel bir sahil kasabasında buldum kendimi ağzıma hafif tuz tadı gelmekte , esen rüzgar tenimi ürpertmekte. Etrafıma bakıyorum şaşkınlıkla ileride bir baraka üzerine kocaman bir ağ çatı gibi yerleştirilmiş, küçük bir tekne ve iki-üç kişi onlara doğru yürüyorum. Güneş hala gökyüzünde ama ay’da öbür taraftan kendini göstermekte ilerdeki gruba yaklaştıkça içimde garip bir ürperti başlıyor ilk anda neden olduğunu anlamasamda biraz sonra bu ürpertinin nedenini anlıyorum. Benim insan sandığım ilerdeki grup ağzı yüzü garip bir şekil almış insan görüntüsünde ama insandan başka herşeye benzeyen hal ve hareketleriyle çok başka garip yaratıklar çıkıyor. Titremeye başlıyorum hatta geri geri gitmek istediğimi hatırlıyorum ama nedense bacaklarım beni dinlemiyor. Sanki onlara doğru çekiliyorum. Yanlarına yaklaşıyorum. ürkek bakışlarla süzdüğüm bu garip yaratıklar benim geldiğimi yeni fark eder gibi vücutlarından çıkan gözleriyle bana sanki normal birşeymiş gibi bakıyorlardı. Bu beni daha da tedirgin etmişti. O sırada arkadaki yaratık diğerine insan diliyle ” İşte bir tane daha geldi bu akşam kaçıncı bu” diye söylendi. Konuşmalar beni hem korkutmuş hemde sevindirmişti benim gibi başka insanlar da buraya gelmişti demek. Ama burası neresiydi bu yaratıklar da neydi. Bana en yakın olan yaratık “Sen ordaki yaklaş buraya neden, niçin geldin” diye sordu. Vücudum benden ayrı bir nesne gibi onlara yaklaşmaya başladı. Tam yanlarına geldiğimde dilim yine düşüncelerimden başka olarak. ” Puslu bir geceden geliyorum. Güneşi arıyorum, sabahı bekliyorum. Buraların sultanına hizmet için bekliyorum” dedi. Ne söylediğimi anlamamış olmamla birlikte hala neden ve niçinler içinde kaybolmuş bir vaziyetteydim. Hiç bir şeye anlam veremiyordum. Yaratıklar hep bir ağızdan ” Güneşi bulmak elinde, Sultan içerde, hizmet zordur kazanmak ise imkansız.” diyerek ayağa kalktılar. arkada olan biraz daha insanımsı yaratık ileriye bir adım atarak ” Şimdi sende diğerleri gibi hiç bir şey anlamamışsındır. Şu anda gece ve gündüz adasındasın. İçerde güneş sultan durmakta, bizlerse sultanı koruyan cinleriz” diyerek bir anda ele benzettiğim uzantısından bir giysi ve kolye verdi. “Bunları giy, içeri girmen için şart” dedi. Önündeki cin yine aynı şekilde bir kılıç ve kalkan uzattı bana ve ” Bunları kuşan içeride hizmet için gerekli dedi”. En öndeki cin ise kocaman bir kazan çıkartıp içine deniz suyundan doldurdu ve altını yaktı. ” Kazanın içine gir ve temizlen saflık gerekli” dedi. Bütün söylenenleri bedenim harfi harfine uyguluyordu. İlk önce kazana girdim. Çok sıcak olacağını hatta pişeceğimi düşünürken oldukça serin hatta tenimde tatlı bir his uyandıran bir su ile karşılaştım. Bedenimin kontrolünü yeniden kazanmıştım. Hatta artık aklımdakileri bile söyleyebiliyordum. Kazandan çıktığımda bir an için kaçmak istedim. Ve tam o anda öndeki cin “Buradan kaçmak istiyorsun dimi ama kaçış yok. Senin gibi senden önce ve senden sonra gelenler içinde kaçış yok sen ve senin gibiler seçilmişlersiniz. Doğduğunuz gün gece ve gündüz savaşı için seçildiğiniz” diyerek beni diğer cin’e doğru sürükledi. Cin’in verdiği giysileri üzerime giydiğimde sanki hiçbirşey giymemiş gibiydim ama dışardan giysiye dokunduğumda çok kaba çok kalın ve sert bir ses çıkarıyordu. Kolyeyi boynuma taktığımda ise daha önce hiç görmediğim bir ışık hüzmesi gökyüzünde belirdi ve tamda kolyenin ortasına doğru ilerledi. Işığın içinde hayal meyal bir insan silüeti görüyordum ama sadece o kadar birde ses ” Sana güveniyorum” diyordu. Cinler ışığı görür görmez dizlerinin üzerine çöktüler ve hep bir ağızdan ” Işığın prensesi hoş geldin savaşçıyı kutsa ve galibiyet için yol göster” diye bağrıştılar. Işık hüzmesi kolyenin içine girdi ve parlamayı kesti. En son olarak elime bir kılıç ve kalkan verdiler. Kılıç buradaki herşey gibi garipti. Sadece sapı vardı ve elime aldığımda beyaz bir ışık saçıyordu. Benim kılıca böyle baktığımı gören cin ” Bu kılıç ruh kılıcıdır içindeki duyguları gösterir. Az önce içine girdiğin kazandaki su ruhunu temizledi, giydiğin giysiler sana güç verdi. Bu ruh kılıcı ise senin içindeki saflığı temizliği gösteriyor. İçeride daima böyle saf ve beyaz kalmalı. Rengi değişirse neler olur biz bile bilmiyoruz” diye açıklama yaptı. Ruhumun temiz olması beni sevindirmişti ama ruhum temiz değildi yaptığım onca yanlış onca kötü şey onlara neler olmuştu. Yine aynı cin sanki beynimi okurmuşcasına “Daha önce yaptığın kötülükler, yanlışlıklar, bütün hataların az önce suyla birlikte yok oldu. Şu anda en saf en temiz sensin. Geçmişi düşünme sadece hizmet etmeye odaklan ” diyerek o garip uzantısını kalkanın üzerinde gezdirdi. Kalkan bir anda o en normal halinden çıkıp parlamaya başladı ama öyle beyaz değil yeşil parlıyordu kalkan. “Bak” dedi parmağa benzeyen uzantısından bir parçayı garip dişleriyle kesti ve gri akan kanını kalkana sürdü kalkan bir anda büyüdü ve gri rengi yuttu. Resmen cinin kanını yuttu ve yine yeşil yeşil parladı. “bu kalkan yeşil zümrüt kalkanıdır. Senden öncekiler bu kalkanı alamadı senin bir özelliğin olmalı. Zümrüt kalkanının en büyük özelliği bizler gibi varlıkların kanı kalkan tarafından emilir ve sana zarar vermesini engeller. Dahası her türlü saldırıya karşı boyut değiştirir ve seni en iyi şekilde korur. Son olarak şayet içeride başına bir hal gelirse bu kalkan seni yok eder”. Son sözü içimde büyük bir korkuya neden oldu elimde tuttuğum şey beni öldürebilecekti ha. Birden aklıma uykuya daldığım geldi o anda uyanmak için bütün varlığımla çabaladım ama yine arkadaki cin bütün ümidimi böldü. ” Uyduğunu sanıyorsun ama şu anda uyanıksın. Burası gerçek ve şu anki herşey gerçek gözlerini kapattığın yerde değilsin ve buradan kurtulmanın tek yolu. Güneş sultanına hizmet etmektir. Yada gece yolcularına katılmak. “

Dünyanın en küçük boylu böceği

sudenayay | 02 November 2008 11:34

Dünyanın en uzun böceği 56.6 cm’ lik boyuyla Endonezya’ nın Borneo adasında bulunmuş. Peki dünyanın en küçük böceğinin boyu ne kadar ve nerede bulunmuş?

niçin yerli arabamız yok?

alitemiz08 | 02 November 2008 11:34

yıllarca hep merak etmişimdir. ülkemiz araba firmaları için müthiş bir pazar. peki niçin kendi otomobilimizi üretemiyoruz?
1-ilk türk arabası olarak devrimi biliyoruz.29 ekim 1961de yapılan devrimin 4 taneden başka üretimi olmamış.

ilk türk arabası 1961
ilk türk arabası 1961

peki niçin? o gün devrim üretilseydi bugün nerelerde olurduk.
2- 19 aralık 1966da vehbi koç’un emekleriyle anadol yaptırıldı.türkiyenin ilk seri üretime geçen arabası oldu. fakat bu da ingiliz yapımı aslında.

anadol 1966
anadol 1966


motoru ford motor olan bu araba da üretimi şu anki gölcük ford otosanda yapılmış.1975te üretimi durdurulmuş.
3-meşhur jet fadılın “imza”sı

imza yıl 1999
imza yıl 1999

bir takım siyasi olaylarla karıştırıldı ve başlamadan bitti.
öyle veya böyle biten bu olaylardan sonra trilyonlarca paralar yurttışına gidiyor. güzel ülkemizde niçin buna bir el atılamıyor?