bildirgec.org

kuduz kedi

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 4 yorum yazmış.

Parça ve Resimde Parçalılık

kuduz kedi | 21 January 2010 16:18

Bir bütünü oluşturan ve hepsi birer işlev taşıyan öğelerinin her birine parça denir. Günlük hayatta buna benzer bir tanımla anılan parça terimi, bir sanat terimi olarak kullanıldığında sanat yapıtının kütlesel olarak tümüyle ya da konu ve teknik olarak ifade ettiği tüm anlamları ya da yöntemleri oluşturan her bir leke, çizgi, doku, anlam, kavram, görüş vb. birer parçadır. Her parça sanatçının isteğine ya da izleyicinin algısına göre bir işlev edinir ya da edinmez. Bir eserde işlevsiz olan bir parça eserin bütünlüğünü bozar ve tamamlanmamış hissi verir.

Rönesans dönemine kadar sanat yapıtlarında kullanılacak her bir parça önceden belirlenmiş biçime ve işleve uygun şekilde eserde yerlerini alırdı. Ancak rönesansla birlikte sanatçının adının da eserle beraber anılır hale gelmesiyle beraber sanatçının şahsi üslubu, fikirleri ve kişiliği de eserlerde yer bulmaya başlamıştır. Sanatçının esere kendi isteğiyle bir parça eklemesi (genel uyumu bozmamak kaydıyla) sanatsal anlamda konuya yönelik bir parçalanma süreci başlatır. Bu parçalanma süreci sonunda birbiriyle uyumlu olan parçaların birbirlerine göre farklı durumları/konumları ya da işlevleri bulunan birden çok parçayı ayrı ayrı değerlendirme fırsatı doğurur. Bu yöntem eserin teknik olarak analiz edilmesi kadar anlamsal boyutta da farklı anlam katmanlarını görme imkanı tanır. Bu çok katmanlı okuma yöntemi izleyicinin algı düzeyiyle sınırlıdır. Algı düzeyi eseri algılayacak düzeyde olan ve bunun altında olan iki seyircinin sonuç hakkındaki değerlerndirmeleri farklı olacaktır. Sanatçı eseri parçalarken ya da parçaların her birini tasarlarken farklı algı düzeylerine göre aritmetik olarak çoğalan değerlendirme farklılıkları zincirini başlatmış olur. Eser; anlamsal, tekniksel ve dönemsel parçalanmalarda olduğu gibi farklı katmanlar oluştururken bu katmanlar arasındaki gruplaşmaları ya da birbirine yakınlığı sayesinde benzer başlıklar altında incelenen parçalar bütününden ibaret hale gelir.

Hint ve Felsefesi

kuduz kedi | 26 December 2009 15:40

HİNT FELSEFESİ

Hindistan, her türlü iklimin görüldüğü, 650 milyonu aşkın nüfusu ve dinlerin, dillerin ve kültürlerin beşiği olarak, en azından 4-5 binyıl gerilere giden tarihi ile hem en eski uygarlıkların, hem de en eski felsefi düşüncelerin kalıntılarının bulunduğu yerdir.

Hint felsefesi incelenirken Hindistan’ın geçirdiği tarihi, kültürel, sosyolojik ve dinsel oluşum süreci gözardı edilemez. Hindistan, birçok bakımdan zengin bir kültürel dokuya sahiptir. Sosyolojik bakımdan kendi içinde oluşturduğu sınıflar(kast) çerçevesinde şekillenen bir toplum düzeni, dini yaşama tam anlamıyla mutlak bir uyum sağlamıştır. İnsanların özel ve toplumsal yaşamları üzerinde kendilerinden ve toplumlardan daha büyük bir gücün kontrolüne olan katıksız inançları başka herhangi bir toplumda benzerine kolay rastlanmayacak bir biriciklik barındırır. Bu yönüyle Hint inanç ve düşünce sisteminin yüzyıllar içerisinde geçirdiği evrim hiçbir zaman islam, hristiyanlık gibi halk kitlelerini hazırlanmış bir kalıba sokmamış, aksine toplumun çevresinde ve toplumla beraber şekillenmiştir. Bu yönüyle sözkonusu “Hind” olduğunda din toplumdan, felsefe dinden ve tarih de felsefeden ayrı değerlendirilemez.

ALKOL MONOLOGLARI

kuduz kedi | 24 September 2006 07:06

-Sigaranın üzerine o yazıları yazdınız da noldu a dingiller!!

– Ne kuş öldürdüler ama di mi grip bokuna.. Tedavi edelim, şurup içirelim, fitil sokalım yok.. Bas dozeri mınakoim!!

– 100 milyar verseler pornoda oynar mısın?

– Savaş Ay hala yaşıyor, daha da kötüsü hala program yapıyor!!

– Eve internet bağlandı pornodan soğudum yemin ederim..

– Murat’tan ayrılsın valla ben evlenicem Banu Alkan’la!! Aha buraya yazıyorum. Valla!!

– Aslında çok zeki biri degilim.

– Ntv’de 24 saat’i sunan Banu Güven var ya.. Hah işte o!

HOMER SIMPSON HALK KAHRAMANIDIR !

kuduz kedi | 24 September 2006 06:58

Charles Manson’ın bi lafı var: Bana yukarıdan bakarsanız bir aptal görürsünüz; bana asağıdan bakarsanız tanrınızı görürsünüz; ama bana karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz.. Homer Simpson’a bakanlar dünyanın en gereksiz adamını görebilirler.. Gereksiz olmayı en yüce fazilet sayan bendeniz tarafından bunun bir sakıncası yok elbette.. Ama bakmak ve görmek kavramları çok nadiren bir arada gerçekleşir.. ve göz, yanılmaya en müsait organımızdır aslında..

Homer simpson, sistemin en büyük tehdididir. Çünkü eline fırsat geçse hayatının sonuna kadar yemek yemek, bira içmek ve yan gelip yatmak dısında hiç bir şey yapmadan yaşayabilir.. Sistemin korktuğu şey eli pankartlı göstericiler değil Homer Simpsonlardır.. Bu bir tercih meselesi, yaptıklarınla ve yapacaklarınla ilgili bir tercih.. “adam” olmak ya da olmamak.. varsın dünyanın mühendise, muhasebeciye, arkeoloğa, avukata ihtiyacı olsun.. Yeterince yok mu bunlardan?.. Sistem sana bi şey olman gerektiğini söyleyip duruyor.. Sence neden?? ” işte sevgili kuduz kedi okuyucusu!! Hayatın anlamı budur demiyorum sana.. pek bir anlamı olduğunu da sanmıyorum.. ancak tüm dünyanın ya da en azından yarısının aynı anda yan gelip elinde birayla televizyon karşısına oturduğunu düşünsene, askerler ve çocuk işçiler dahil.. kimsenin ne savaşmak ne de günde 14 saat çalışmak isteyeceğini sanmıyorum.. bunu kimse istemez ama zorunda olunca site site 14 saat de çalışırsın, kundaktaki bebeklere ates de edersin.. bu zorundalık kavramını sana dayatan, “daha çok çalıs senin de çok paran olur” diyen zaten sistem değil mi ki??