bildirgec.org

koza86

11 yıl önce üye olmuş, 27 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Safiye’nin kumpanyasından mektup var..

koza86 | 27 April 2009 13:34

Son zamanlarda kafası iyiden iyiye bulanık bir arkadaşım mektup yollamış.. Bildiğimiz mektup; Zarflı, pullu mektup..

” Bulunduğum yerde öylesine mutluyum öylesine mutluyum ki bilemezsin; Ne korunacak bir şeyim var ne de koruyacak..
İnan bana, burada adeta hiçbir şeysizliği tattım..
Yanımda zaruri bir kaç eşya var; Diş fırçası, macun, iç çamaşırı, iki üç tişort, eşofman, birkaç ilaç ve fotoğraf makinesi.. Paraya ihtiyacım yok..Zaten satın alınacak pek bir şey yok..
Velhasıl burada stres yok. Antidepresan mı? Kimse duymamış. Doktor, hastane,araba, alarm, hırsız,kasko, sigorta yok yok..
Öyle ya, eşyan, evin, araban yoksa neyi sigorta ettireceksin? Ne için endişelenip, stres olacaksın?
İnsanlar burada basit olanı, kolay olanı seçmişler; Kimse eşya mal mülk sahibi olmaya çalışmıyor, sanırsınız ki herkes, Morgan, Buscaglia, Carnegie okumuş.. Ne gezer, adamların okuma yazma ile işleri yok.. Ne IQ dan ne EQ dan haberleri var.. Ama buna rağmen, sanki hepsi tasavvufun birer said’i olmuşlar..
Adamlar dünya yolculuğunu tıraş,atmasyon,palavra gibi yalan köprülerinden geçmeden tamamlamışlar.. Zem, iftira , çekiştirme, fitne gibi yaftalardan haberleri yok..
Anlıyacağın burada “safiye” nin tiyatrosu oynanmıyor; Bazen alaturka bazen alafranga çalan acayip ucube bir orkestranın eşliğinde şuh ama tombul kase olmayan hanımlar raks ediyorlar..
Son sözüm; Evladım buranın başı da aynı kıçı da.. dilerim acilen kopar gelirsin..”

Gelmez miyim? Derhal..

“noesis” gibi..

koza86 | 21 April 2009 14:41

Başka birşey söyleyeceğim sana;
kaçınılmaz olanı,
bundan böyle, “ikilidir ölümümüz” diyeceğim..
çünkü,
tıpkı “noesis” gibi.. sen olmadan,
her şeyin;
kışın, yazın,
yağmurun, yelin
bütün öteki şeylerin nefesi yoktu..
çünkü,
sen yokken,
küçük dünya düzenimde,
hayatlar bayramsız,
yollar hansız,
denizler limansız,
yaşanırdı sana hasret..

Fukulanmak..

koza86 | 03 April 2009 14:56

Junot Diaz, Dominik’li bir yazar;
“Oskar Wao’nun tuhaf kısa yaşamı” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim..
Diaz kitabında iki farklı kavramdan sözediyor; Birincisi “Fuku” diğeri “Zafa”..

Bu “fuku” size bir yapışırsa işiniz bitik demektir. Bu durumdan kurtulmanız için ” Zafa” sizi buldu buldu yoksa hepten göte sardığınız anlamına geliyor..

Bizim duruma gelince; Tamamen şu “fuku” denilen illetin pençesinde olduğumuz gün gibi ortada..
İşte yerel-genel seçimler, farketmiyor durum ortada;
Millet , yıllardır Türklüğe, cumhuriyete savaş açanları onayladı..
Yıllardır din istirmarı yapanları onayladı..
Yıllardır, işçiyle, memurla, hakimle, adaletle, askerle,cumhurbaşkanıyla kavgalı olanı onayladı..
Kürt-islam faşizmiyle “fukulanmak” istiyor..
Benim seçimlerden çıkarttığım sonuç bu..
Millet “fukulanmaktan” aşırı derecede hoşlanıyor, fukulandıkça daha daha diyor..
“Zafalar” daha çok bekleyeceğe benzer;
Millet, gerçekten tuhaf ve “zafasız ” bir hayatı seçiyor.
İrade böyleyse akıbetimiz hayrola..

Şırfıntı..

koza86 | 02 April 2009 13:46

Soğuk bir yağ kandili altında,
dinliyorum seni;
Sular durulmuyor
Ağustos gelmiyor..

Apolloniks seni ısıtıyor sadece..
Oysa benim,
Ellerim ayrı üşüyor, yüreğim ayrı..

Sen bunları görüyorsun ve hep susuyorsun,
Hep susacak mısın böyle?
Şimdi yüzünü arıyorum,
Daha çook, arayacağım gibi..
Gülüyorsun !
Gülersin! Gül be şırfıntı..

Oysa ki ben sana ağustosu anlatacaktım,
Nasıl anlatırım, bir üvey ana gibi durursan karşımda?
Ağustos gelecek, artık üşümeyeceksin,
diyemiyorsun..
Demezsen deme be şırfıntı,
deme..

Yaşa yaşayabilirsen..

koza86 | 01 April 2009 12:12

Kimse, hiç kimse tasalanmasın,
Evladım yok diye..
19’un da gidecekse,
Mundar olacaksa dünyan,
Mıhlanıp kalacaksan oracıkta,
Bekleyeceksen bir kuşun dirilmesini bekler gibi,
Mortocu imamın sesi,
Kısılacası sesi,
Bundan böyle , bayramsız hayatlara ,
çağıracaktır seni..
Hadi beyim işte hayat,
Yaşa yaşayabilirsen..

seni çağırıyorum..

koza86 | 17 February 2009 15:52

Seni çağırıyorum,
sayısız gülüşmelerimin anası;
Başkaldıran soylu meleğim,
çirkin ruhların,
çirkin tutsağı olmuş bedenimi,
yeniden içime koyan,
sayısız kavgalarımın kalkanı..

seni çağırıyorum,
sayısız hazlarımın,
açlığımın, toklumuğun,
sarhoşluğumun, heveslerimin sahibi.
kaderimin vuruşlarını küçülten,
onurumun, inancımın,
belleğimin sahibi..
seni çağırıyorum..
sessiz nefretlerimi
içimden kovan,
yüreğimin gözcüsü,
seni çağırıyorum.

Yürü Lan İdris,

koza86 | 10 February 2009 15:37

Cerbeze, ahlaki seviyenin en zayıf damarlarından biridir. birini mağlup etmeye niyetin var ise, onun hissiyatıyla onu vurmak meylinde isen, sinekler gibi kalbine hucum edeceksin ki, muhasara tamamlansın.. bu fena bir yoldur, tavsiye edilmez..böyle bir muhasaraya maruz kalan derhal müdafaayı terk edip oradan uzaklaşmalıdır..

Geçenlerde , kalbime giden yolun mideme uğramadan geçemeyeceği fikri hasıl olunca, kendimi en zaif damarımdan yakalamak ve kalbi hislerimi okşamak için tatlı yapmaya karar verdim..

Bir yığın siteye girip çıktım, osmanlı mutfağını tetkik ettim, oktay ustanın sitesine baktım;
helva çeşitleri, sütlü tatlılar, baklava, güllaç ve kadayıflar.. hoyttt..
İdris kardeşim, kitabi bir tarife nazar etmiş..
Süd kebabı: Koyun yahud kuzu etini kararca doğrayıp ve tuz biberleyip iki saat bırakmalı sonra bir tencerenin içinde süd ile biraz kaynatmalı badehu et parçalarını çıkarıp soğuduktan sonra şişe saplayıp hafif aheste aheste çevirerek pişirmeli ve arasında tavuk tüyü ile sıcak süd sürmeli ve iyice kızardıktan sonra üzerine tarçın ekip tenavül eyleye..

Pis menzil..

koza86 | 09 February 2009 14:43

Pis bir menzilin,
deliklerinden baktıkça,
hevese karşı döğüşmek gelir mi içinden?
uygun an, uygun deneme sandığın,
sivri oklu kirpi ise,
hevese karşı dövüşmek gelir mi içinden?

pis bir menzilin ,
deliklerinden baktıça,
ölülerden, canlılar yapmak gelir mi içinden?
saf kokulu güller sunup,
mühürlenmiş,
azgın kinlerle,
anayolun tam ortasında
hevese karşı dövüşmek gelir mi içinden?

“Çakılı yıldız”

koza86 | 05 February 2009 11:48

zaruri bir orta oyununun,
en zaruri dekoru,
“çakılı yıldız”,
anaksimenes puştu haltetmiş,
gökyüzüne asılı değil ki meret,
tam kalbime isabet..
anaksimenes halt etmiş,
güneşde yaprak gibi yamyassı imiş,
dik olacaksın ki çapı göresin ahmak!
yasa böyle imiş..
tasavvurun hükmü..
imdi,
komuşum yasasına hükmün,

Kendimi kentten kente taşıyorum
balı tatmasan,
illaki incir dersin,

ölümü tatmadan
hayat, hayat kandırmaz mı seni,
beni taşıyan kısraklar
yaramaz,uslu atlar,
burada iniyorum,
son durak yazan yerde,
“çakılı yıldız” da..

Zıplamayan İbinedir Zıplaa!.

koza86 | 01 February 2009 19:44

Ülke tarihinin en mutlu gününü yaşıyoruz..
bayram ilan edilmesi taraftarıyım..

Başbakan, saolsun türklüğe yeni bir ivme kazandırmak için, ilk seferini davosa yaptı.
niyeti ve ahvali , daha havaalanına girişinde ortaya çıkmış, etrafındaki zevatı haşlamış;

Ne lan, buranın adı böyle? esenboğa.. ne esenboğası , kızılderili miyiz biz? tez değişsin buranın adı demiş.. hatta isim konusunda fazla teferrruata girmeden , öneride de bulunup ” esdi nesim-i nev bahar” gibi bişey olabilir demiş..

tabi bu isim, önce kulenin aklını karıştırmış; görevlilerle pilotlar arasında karışıklığa yol açmış;