bildirgec.org

karo kızı

11 yıl önce üye olmuş, 7 yazı yazmış. 7 yorum yazmış.

Yoksun artık…

karo kızı | 19 April 2004 13:11

Varlığındaki yokluktan daha da çok acıtıyor bu içimi. Konuşulması gerekenleri bırakmamalı bir ertesi güne, biliyorum ki bir ertesi günün bir ertesi günü daha var bekleyen. Beklemenin gönlüme bu kadar acı vereceğini nereden bilebilirdim ki! Her gün seni bir ertesi güne erteledim. Ertelenmiş zamanlarda ertelenmiş sözcüklerde kaybettim seni. Bugün o ertelenmemesi gereken gündü. Bugün gözlerinin içine bakarak ‘buradayım’ denilmesi gereken gün. Bugün ertelenmemesi gereken gün!! İçimdeki düğüm gözlerinden dökülmeye hazırlanan pınara aitti sanki. Bakamadım geçmişin hüznüne kilitlenmiş gözlerine, söyleyemedim ‘ne kadar iyi olsa da hayat, sana ihtiyacım var’ diye. Ne kadar uzun zaman olmuştu, neler geçmişti hayatımdan. Bu bakışları yollarda görmüştü seni arayan gözlerim. Şimdi karşımda sen, gözlerinde ben. Bu kadar özlemden sonra sözcükler nasıl da ihanet edip çıkmazdı dudaklarımdan. Nasıl da boynunu bükerdi içimde sana sakladığım çiçeklerim. Sevincim nasıl da saklardı kendini, hiç ortaya çıkmamak istercesine.. Konuşulması gereken gün; bu gündü, biliyordu yüreğim. Konuşamadı işte seni bekleyen yüreğim. Gecenin karanlığına yumdu yaşlı gözlerim seni. Biliyorum ki sen de anlatacaktın, bitirmeseydim geceyi. Sen de gözlerindeki pınara özgürlüğünü bağışlayacaktın ‘özlemişim’ deyip sarılacaktın boynuma. Birlikte geçiremediğimiz yılları anlatacaktım sana büyük heyecanla. Bazen göz yaşlarımız birbirine karışacak, bazen de tebessüm edecektik birlikte hayata. Ertelenmiş zamanların hesabını yapacaktık. Yapamadık işte. Ne sen, ne ben. Bu sefer de başaramadık. Zamanı bir ertesiye bıraktık gözlerimizde. Oysa ki ne sen, ne de ben nereden bilebilirdik ki bir ertesi gün birimizin hayatta olamayacağını. İşte bunu ertelenmiş zamanlarda hiç hesaba katamamıştı serçe yüreklerimiz. Şimdi yoksun. Varlığındaki yokluktan daha da çok acıtıyor bu serçe yüreğimi. Şimdi neden hep erteledik diyorum, neden hep bekledik. Neyi bekledik, bu günü mü? Oysa ki ne çok şey vardı paylaşılması gereken. Sayfalarca yazsam da anlatmak istediklerimi, sana sadece ‘Seni Seviyorum’ desem bedeldi tüm bu satırlara.

MUTLULUK

karo kızı | 16 April 2004 10:19

Büyük bir kedi, kendi kuyruğunu kovalayan küçük bir kediye sormuş: “Neden kuyruğunu kovalıyorsun?” Yavru kedi yanıt vermiş: “Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa ulaşacağım.” Bunun üzerine yaşlı kedi şöyle demiş: “Gençken, ben de evrenin sorunlarına ilgi duymuş ve mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim. Ama şunu fark ettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi işime baksam hep peşimden geliyor”

YOLCULUK…

karo kızı | 15 April 2004 15:16

Hüzün; Sen gittiğinde değil, Ben yine gideceğini biliyorken Geri döndüğünde hissettiğim şey… Şimdi yetişilmesi gereken bir otobüs için edilen son vedaların ve yapılan son hazırlıkların arasında beni düşünmeyeceğini biliyorum… Ama ben seni düşünüyorum, çünkü benim acelem yok ve sen de bilirsin ki “Gitmek”ten daha zor olanı “Kalmak”tır… Ben “Kalan”ım… Hani “Giden”in ardından el sallarken gözleri bulutlu ama yüreği umutlu olan biri vardır ya… Hani geçen her saniye araya biraz daha ayrılığı koyarken; bir gün yine görüşüleceği dileğini içinden tekrarlayan, bunun için durmaksızın dua eden… Ve aslında bu gidişe yüreğinin bir yerinde çığlık çığlığa isyan ederken bunu kendisinden bile gizleyen, dudaklarından sadece kimsenin duyamayacağı bir “Keşke” çıkabilen biri… O; benim… Ve “Giden” de sen…

sıkıldım

karo kızı | 14 April 2004 10:56

Sıkıldım… hayattan, insanlardan, mecburiyetlerden, bütün anlamsızlıklardan ve bütün anlamlardan…

UZAKLARIN ÇAĞRISI

karo kızı | 12 April 2004 19:37

Hüzün ….
Nikotin tadında bir şey bu
Ve alışkanlık yapıyor.
Hüzne alışık gönüller daha dayanıklı
Bunu biliyorum.
Hayata hep gözyaşı penceresinden bakmak
Acıyı saklamak ve
Onu mukaddes bir emanet gibi taşımak asilce
“ardımda yangın sonrası bir şehir var…
yıkıntıların üstünde hala dumanların tüttüğü…
köşe başlarında yaralı ve gönlü yaralı insanların
dalıp dalıp gittiği, sokak aralarında şaşkın kedilerin dolaştığı
yangın yeri bir şehir…
dönüp bakmıyorum
sırtımda alevlerin sıcaklığı hala göz yaşı kaynağım kurumuş
gözyaşı yollarımda sararmış otlar…
gözlerim ufukta…
kaçıp giden rüzgarı, yangını büyüten rüzgarı ve geciken yağmuru arıyorum…”
hüzün…
acının çiçeği…
acı ve acılar,onlara esir olmak yerine oynaşmayı tercih edenleri
bir heykeltıraş gibi biçimlendiriyor.
Acılarla oynaşmak…
Hüzün uzakların çağrısıdır…
Her gün yüzlerce,binlerce defa
Yollara düşerde düşünceleriniz,
Bedeniniz hapistir ve kaçıp kurtulamazsınız
Hüzün uzakların çağrısıdır….
Gidemezsiniz…
Hüzün kaçıp giden son trenin ardından
Bakakalmaktır gece yarıları garlarda…
Hüzün üşümektir
Gecenin bir vakti sizi almak için çırpınan
Karanlık dalgalara ve
Şehir ışıklarıyla oynaşan
Yakamozlara cevapsız kalırken
Hüzün ağlayamamaktır…
Ağlamak için çırpınırken
Ağlayamamaktır…
Hüzün aşk satmaktır duvarlara
Hüzün aşkta boğulmaktır ve
Kimsenin anlamamasıdır feryatlarınızı
Hüzün içten içe yanarken
Üşümek ve ürpermektir…
Hüzün yalnızlıktır
Yalnızlıksa soylu bir duygudur
Kristal kadehle size sunulmuş
Ve alışkanlık yapar…
Hüzün uzaklara ait olup
Yakınlara hapsolmaktır…

ŞEHİR ve KADIN

karo kızı | 12 April 2004 18:38

Bir şehir hemen açmaz kendini size; keşfedilmeyi bekler, dirhemle sunar marifetini; kusurunu gizler. O yüzden aceleye gelmez bir şehri gezmek; bir kadını sevmeye benzer. Telaşsız sohbetler ister,günü birlikte karşılayıp, birlikte uğurlamalar… Uzun yürüyüşler keyifli molalar… Çünkü tıpkı bir kadın gibi,bir şehrinde sırrı kuytularında gizlidir; çözmek emek ister.

Lakin birkez bağlandınız mı kokusuna, havasına, tadına, o sevdanızın başkentidir artık… Gecenin kollarına birlikte dalar, sabahı birlikte karşılarsınız; pazarları mahmur ve gergin pazartesileri… Bir kadınla birlikte uyanmaya benzer, bir şehri günün ilk ışığında görmek… sade süssüz, tabiidir. Ve hakikidir, yine de güzelse… Bir şehre tutulmak, bir kadına bağlanmak gibidir; bir gün kopsanızda sızısı her daim asılı kalır yüreğinizde… Nereye gitseniz bağlandığınız şehri de götürürsünüz yanınızda; tıpkı sevdiğiniz kadını kalbinizde taşıyacağınız gibi… ölene kadar… Bir kadını olduğu gibi, bir şehri tanımakta bir ömre sığmayabilir bazen… unutmak da… Ve unutamadığınız şehirler, geri çağırır sizi bir gün… vazgeçemediğiniz kadınlar gibi…

Yalancı Bahar

karo kızı | 12 April 2004 18:21

Sen beni bilmezsin. Bilemezsin elbet. O kadar güçlü, o kadar dirençli dururum ki yaşama, o kadar umursamaz görünürüm ki yokluklara karşı, içimdeki kırılgan yok sanılır.

Bir başıma bir dünya olduğum bilinir. Oysa içimdeki yaşamı canlı tutmak için güneşe gereksinimim var benim. Güneşi az gördüğüm zamanlar kışım coşar, donar akışkan arzularım sevinçlerim ve umutlarım… Yaşam can sevdiklerimin ısısı ile sürer gider.

Bir rastlaşma ışığı ile aşkın cemresi düşüverirince topraklarıma, ısınmaya başlar yeryüzüm. İçimin karıncaları hareketlenir, midemin kelebekleri deler kozalarını, umut ağaçlarım çiçeklenir. Bir güzellik gelip yerleşir üzerime…