bildirgec.org

futur

11 yıl önce üye olmuş, 33 yazı yazmış. 110 yorum yazmış.

iki şişe şarap ve bir tırtıl

futur | 31 December 2002 18:19

Bu gün çok güzel iki hediye aldım.

Hediyeler iki şişe şarap, fakat özellikli şaraplar, alçıdan, ürgüp göreme kaplamaları var. Yani paketleri oldukça şık iki şişe şarap. Şişelerle birlikte eve geldiğimde, alçı olan kaplamanın toz çıkardığını, kısacası pislik yaptığını, düşündüğüm için, üstlerine bir kat vernik attım. Hem daha şık hem de daha dayanıklı oldular. Daha sonra bu iki şişe şarabı içmeyi planladığım için, ağızlarındaki aluminyum folyoları yırttım. (özenle, ilk önce falçata ile bir kılavuz çizgi attım). Önceden bir şişenin folyosunun hafiften içeri çökmüş olduğunu farketmiştim. Herhalde tapa biraz içerde, diye düşünmüştüm. Her iki şişenin de folyolarını çıkardıktan sonra, benim için anlamlı, bir çok kişi için iğrenç bir görüntüyle karşılaştım. Bir böcek, o küçücük tapa çöküntüsünü bir canla değerlendirmişti. Bir solucan, örümcek ağı gibi bir dokunun içinde duruyordu. Biraz dokundum ve canlı olduğunu farkettim. Yeşildi ve çok ama çok güzeldi. Ağların içine kendini hapsetmişti; ama sadece bu değil, aluminyum folyo da onu hapsetmişti. Bir tankın içinde esir kalmış bir bebek gibi yani. Ne zaman buraya girebilmişti, anlayamadım.Ve belki de, sürekli karanlıkta olduğu için, asla uyanacağı mevsimi bilemeyecekti. Yaşamın anlamını düşündürdü bu sahne, ne kadar ısrarcı olduğunu, ve bir başka yaşamın ne kadar insiyatifinde olduğunu, onu çok sevdim, ve bana kendimi çok sevdirdi. Yaşamak işte böyle birşey.

Şarabı içmeyeceğim, o uzun uykusundan uyanmasını ve uçmasını ya da yürümesini bekleyeceğim.

İyi şanslar küçük tırtıl.

akli retardasyon

futur | 18 December 2002 14:53

Bir geri zekalının zihninden gördüm dünyayı,

Geri zekalı, ağır laf mı? Kötü muamele mi ettim, bu sözü söyleyerek.

Ben onlarla hergün birlikteyim, işim gereği, psikoloğum, hani karizmatik olan meslek. Psikolog olmak, her gün bu sistemin mahvettiği biri ile ya da akraba evliliklerinin ürünleri, bir de genetik ya da fiziksel anlamda yıkılmış, bir insan yada birden fazlasıyla zaman geçirmek anlamına geliyor. Bu dünyadaki en farklı ve en düşündürücü tecrube. bir psikolog size karizma çekerse bilin ki, o bir psikolog değildir (en azından gerçek bir psikolog kadar cesur değildir). Ben cesur muyum? EVET cesurum, hergün normal olamayacak bir çocuğun annesine umut verdiğim için, her gün onların dünyasına sızıp biraz onlardan olduğum için, her gün onları biraz daha , saçma anlamlar ve kavramlarla tanıştırdığım için, bir çok yetişkinin, tamamen kendileri dışındaki dünyadan kaynaklanan problemlerini sadece onlarla çözmeye çalıştığım için, asla anlayamayacaklarını bildiğim soruları sorarak, onları olunması gerekene biraz daha yaklaştırdığım için.

Anlaşılıyor ki bu dünyanın, en ciddi problemi zekaymış. Bir geri zekalının plan yapıp sizi öldürmesi, ya da sizi kırmak istemesi imkansız kere imkansızdır. bana sordukları geri zekalı soruları ve bakışları ile zaman zaman benim akıllı başımı başımdan alıyorlar.

işte örnekler:

-şimdi şu karenin içini kırmızıya boyayalım

-neden? (ve gaz çıkarır)

DUYUyorum

futur | 29 November 2002 01:54

Dünyaya bakıyorum ve onu sonsuzcasına hissediyorum. Kendi sonsuzluğumca, büyük beşimle. “BEŞ” Görüyorum, renkler var, çok değişikler. Çok güzel hepsi, renkler kırmızı sarı yeşil. Çok basit değil mi; ama renkler VAR. Her gün bir şeylerin renkli olduğunu fark edemiyor insan.Her gün geçtiğim köprüdeki, kırmızı şeritler, belediye otobüsü kırmızısı, ağaçlar yeşil bir de, hem de hepsinin ki farklı, yazılamayacak kadar basit mi bunlar yoksa?. Yolda yürürken bacaklarının arasından geçen, saçlarının süzdüğü karbonmonoksitli hava. Yüzünün inanılmaz aerodinamisinde dolaşan, ensenden geçip içini bir hoş eden hava, ya da elinde seninkinden sıcak bir el. Hissetmiyorum bunları. Kasaplık et gibi yürüyorum çoğu zaman.Ya kokular, sigara bahane, dikkat lazım. Egzoz kokusu, çiçek kokusu, bok kokusu, çok keskin olmadıkça vurmaz beni. Almam kokuları, burnumuz düşer abi bizim. Evrim icabı. İşitirim ama sıkça, dedikodulardan çok çocuk seslerini, bir tembel yaz akşamüstünde sokaktan gelen çocukların oyun seslerini, trenlerin sesleri, bir silah sesi, bir kadın çığlığı, bir sarhoş nağrası, keskin bir fren, rüzgarın uğultusu, işitiyorum tüm bunları dikkat ediyorum bunlara. Bir de tad var tabi, dikkatsiz bir yiyici değilim. Dikkat ederim tadlara ve küçük sos eklentilerine, tarifler bile alırım zaman zaman. Sıkarım canımı çok, yemekte eksik bir şeyler varsa, çok kızarım.

sevmiyorum

futur | 24 November 2002 23:25

kimyasallar ve her türlü baş belası yüzünden, her gün işe yarayan bir adamı kaybetmekten sıkıldım. Kapitalizmin acımasız eleğinden kayboluşa geçip, kayıp bir karanlıkta dolaşan dostlarım için ağlıyorum. Biraz olsun kurallara göre oynamam, ve belki de zaman zaman kendimi aşağılık bir politikacı hissetmem yüzünden elekte kalanlardanım. Uyum sağladım göreli deliklerine lanet eleğin. ve her gün bir tane daha ışık sönüyor sokaklarda, kenarlarda, ya da duvardan duvara halılarda. İçki, ot, açlık ve keskin olan zekanın her geçen gün, bebeklerin poposunu silebilecek kadar yumuşamış bir ego ile yer değişimi. Nefret ediyorum bu yitişten, ve korkudan dizlerimin bağı çözülüyor, benden büyük olan herşeyden. Yarın daha büyük olacağım ve daha fazla kan vereceğim herşey yolunda gitsin diye, ve daha fazla yiyeceğim diğerlerinden, daha fazla kanlanacak bedenim.

hafifinni

futur | 18 November 2002 20:55

bir çalışma yapmıştım önceden, yollayım dedim pinkinkini görünce.. ne güzel oldu o ööle PİNKİNKİNİ işte burda ama duvar kağıdı değil.

2001: a space odyssey

futur | 23 October 2002 21:01

bu filmin adının böyle bir sitede anılmamış olması büyük bir ayıptır… filmi seyredenler. Bu film yapıldığı yıllarda, filmin ne anlattığı konusunda bir yarışma düzenlendiğini de biliyorlardır umarım. peki film ne anlatıyordu?

ben film bitince, bir elim ağzımda sallanmaya başlayacaktım neredeyse. Bir şeyler anladım tabiki ama doğru olup olmadığı konusunda herkes gibi benim de şüphelerim var. NEDİR OLAYI BU FİLMİN?

artificial-intelligence

futur | 17 September 2002 23:03

Bu, tertemiz kalpli kadınımız. (bakire meryem)

Bizi yaratanlar her zaman onları yaratanları arar.

İçeri girer, ellerini kavuşturur, ayaklarının etrafına bakar,

şarkılar söyler, ve dışarı çıktıklarında genelde beni bulurlar.

Joe – (artificial intelligence)

vs

futur | 09 September 2002 22:59

İnsan konusunda öyle çok bilgi dolaşıyor ki beynimde, insanın tüm kültürü, ürünleri ve biyolojik yapıları arasında bir köprü kurmak, ya da bunlar arasındaki ilişkiyi sağlam temellere dayalı bir biçimde açıklamak, girdilerin ve girdilere bağlı etkilerin sınırsız olduğu insan kaosunda oldukça zor. insanın kendine bakması, fikri bile aslında inanılmaz, dünyada kendi nesnelliğine bakıp, bu nesnelliğin kendisi olduğunu farkında olan, bir maymun türü,bir de insan var. Kendisi olmanın ayırdında olan tek canlı ise insan, bir beninin olması:bu vücut içinde sınırlandırıldığını hissedecek denli bir benin olması. Bedenini zihninin kumanda ettiğine inanan ellerinin aslında bir robot kol gibi olduğunu dahi düşünecek düzeyde, nesnel varlığına saygısız ve soyut olduğunu düşünmeyi herşeyden çok isteyen bir ben. İnsan, insan olmayı bir extra saymaz, bu olağandır. Varlığının , yani etinin bu dünyadaki diğer canlılardan farksız olduğunu, kimi zaman diğer canlılardan zayıf bile olduğunu bilir. Ama insan olmanın bu fizyolojinin, ya da üst düzeyde organize bir organizma olmanın bir YAN ürünü olduğunu düşünmekte oldukça zorlanır.İnsan bedensel olanı o kadar kenara itmiştir ki,genellikle bedensel olan, aklın hakim olmadığı bir yaşantı, ya gizlilik çerçevesinde ya da çok incelikli fikirler eşliğinde yürütülmek zorundadır. İnsan artık kültürünü yaşamaktadır. kendi habitatıyla ilişkisiz bir çevrede, şehir ormanlarında, ya da, doğanın içinde ama sürekli onu kendine köle etmeye çalışan bir tavırla daha ilkel ama daha acımasız bir hayatı, köylerde sürmektedir.Kendi aklının ürünleri ile yalnız kalmak, daha doğrusu yalnızlaşmak kaderini seçmiş ve artık kendini bu günlere kadar getiren doğanın EVİRip çeviren güçlerinden uzakta, doğanın zengin çocuğu olarak yaşamaktadır. Geçmişi düşünen insan, sürekli kendi miladlarıyla adlandırdığı tarihte, kendisinin de varolmadığı bir zaman diliminin olduğunu, bir kaç yüzyıl önce öğrendi. Bir akıl felci geçirdi. Dünya onun için yaradılmış olmalıydı; daha doğrusu bu fikir hoşuna gidiyordu. Bu şaheser gezegen, kendinden önceki bir canavar nesli için yaradılmış olamazdı. Bir grup düşünür,bunun böyle olabileceğini, bizim bu gezegende yaratılmış son insan nesli olduğumuz tezini ortaya attı, yani biz daha önceleri yaratılıp yokedilmiş insan nesillerinin sonuncusuyuz (örn: Atlantis vs.) dediler. Bu fikir fazla tutmadı. Daha sonra insani (yani akıllı) yaradılışın sadece dünyaya özgü bir yaradılış olmadığı, uzayda da akıllı canlıların olabileceği fikri geldi. 1800’lerin sonlarından itibaren ufolar görülmeye başlandı. Kehanet gerçek olmuştu. Bir problem dışında, dünyalılar, yani insanlar uzaylıları sürekli kendilerine benzer yaratıklar olarak tasavvur ediyorlardı ya da görüyorlardı. Ayakta gezen, kolları olan, koca kafalı, bu önemli bir ayrıntı “koca kafalı” neden koca kafalı? Çünkü büyük bir olasılıkla, bizden ileri bir teknolojide olmaları gerekiyordu. Bu da büyük bir beyinle gerçekleşebilirdi. Ama unutulan bir şey vardı. Uzaylıların beyinleri bir sıkıştırma (zip) mekanizmasına sahip olabilir, ya da düşünmek için farklı bir bölgede, özelleşmiş bir organı da kullanıyor olabilirlerdi. Uzaylıların elleri küçük, gözleri büyüktü. elleri küçüktü, çünkü işçi sınıfı yoktu!. peki neden gözleri büyüktü? Gözün sembolik anlamı nedir? göz insan kültürlerinde genellikle iktidar ve tanrıyı temsilen kullanılmıştır. Büyük göz geniş algı alanını temsil eder, zaman zaman da güzelliği. Burada anlamı, geniş algı alanı olarak seçilmiş gibi görünüyor.Bir ihtimalle de tanrısallığı. Az önceki tasarım genel kanıyı temsil ediyordu. Bir tasarım da savaşçı çirkin uzaylıya yönelik. Çok güçlü, kimi zaman orta boy bir dinozor kadar büyük, vahşi, çirkin. Peki bu tasarım hangi temellere dayanıyordu. Bu tasarım adamakıllı savaşabileceğiniz bir uzaylı formuydu. Yani uzaylılara yönelik, savaşma, alt etme, küçümsemenin bir simgesiydi. Bu tür, tüm akılsız davranışları,aptallığı ile nasıl gemi inşa etmiş, ardından dünyaya kadar gelebilmişti. Kısacası insan kendi dışındaki dünyaya yönelik tasarımlarında başkabir gezegenin faunası, florası, jeolojisiyle yaratılmış bir canlıyı, hiç bir zaman hayal edemedi-etmedi. Elleri olmalıydı, kafası olmalıydı, neden? çünkü dünyanın zengin çocuğu bu biçimiyle yarışı kazanmıştı. Ama, buradaki fikir dünyanın dışında bir doğanın ürettiği canlının tasavvur edilememesi değil, dünya dışı dahi olsa tanrının bir parçası gibi görülen akla sahip bir organizma, en tanrısal olarak addedilen formda, yani insana yakın bir formda olmalıdır fikriydi. insan doğadan olmadığına o kadar emindi ki, dünya dışında dahi olsa bir organizmanın tüm çevre etkilere rağmen insana benzemesi gerektiğini düşündü, tanrısal yaradılışın formu tek olmalıydı ve az çok insana benzemeliydi. Daha önce insanın bedensel olana yönelik tavrından bahsetmiştim. Bedeni zihnin yaratıcısı, ya da öz dinamiği görmekten uzak,tam tersine aklın bedeni eviren bir güç olduğunda ısrarlı, bir tavrın yansımasıydı tüm bunlar.Bedenin ihtiyaç ve rahatsızlıklarını, zihni rahatlatmak için yapılması gereken rutinler olduğuna inanan bilincin eseriydi.

kendini

futur | 16 July 2002 12:44

Kendini önemsemek, akli ve maddi ürünlerinin değerli olduğunu düşünerek; onları yazmak, yapmak, çizmek, çalmak… Kendini sevmek, yaşamın mekanı zamanı ve süreçleri ile sürekli sevişir durumda olmak… Kendini anlayamamak, sevişipte bir türlü boşalamamak… Kendini tanımak, bağlamın aksinde, diğerlerinin yüzünde, geceleyin bir ayna karşısında; akli çatışmasız, mantıksal geçerliliği yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki…

izmir nedir?

futur | 26 June 2002 15:30

izmir konusunda, testosteron tartışmasında ortaya atılan konuyla ilgisi olmayan birkaç fikir ile kafama girdiler.

ben de izmirde doğup hiç ayrılmayan ve ayrılacak gibi olmayan biri olarak izmiri anlatmak ve anlattırtmak istedim.

—-bir kere izmir türkiyenin en güzel şehri

–neden

1-kızları çok güzel

2-iklimi çok güzel

3- deniz var

4-tarihi çok sıkı

5-oldukça modern insanlar yaşar.

6- metrekareye düşen faşist ve yobaz sayısı bazı bölgelerinde sıfıra yakın, genelde düşüktür.

aklıma gelenler bunlar. bir de izmirliler hakkında yapılan yorumlardan bahsetmek istiyorum. üniversitede birçok şehirden insanla bu konuyu özellikle konuştuk. yaptığımız tartışmalarda izmirliler için söylenen birkaç sıfat şunlardır.

YAVŞAK.. genellikle sol kesim bu sıfatı tercih eder. izmirlilerin bir türlü örgütlenemeyen, amaan boşver be zihniyetine gönderme yapan bir sıfat olarak kullanılır. birçok izmirli bu sıfattan rahatsız bile olmayacak kadar yavşaktır (bende)

DİNSİZ.. izmirin dinden çıkarıcı havasında suyunda varolan, eser elementler olan, yobazların söylemidir. izmirde ramazanda dahi lokma döktürüp sokakta dağıtabilirsiniz, kimse kızmaz, biraz ayıp olur ama yaparsınız.(bıçaklanmazsınız)

GAVUR.. gavur izmir sıfat tamlamasında, izmirin tarihinde islamın ve doğu kültürünün yerinin olmaması sonucu, yaşamın oldukça batılı bir biçimde sürmesine yönelik, anadolunun toplu haykırışında anlamını bulur.