bildirgec.org

Ethan

10 yıl önce üye olmuş, 31 yazı yazmış. 74 yorum yazmış.

Hadi diyelim öldük ve polis bilgisayarımızı ele geçirdi.

Ethan | 23 January 2003 23:44

Bu Power Fm Dj’inin öldürülmesi olayında okudum. Cinayet masası bilgisayarı tarıyormuş. Olay bunun ilginçliği değil elbette. Bunu daha öncede duymuştum. Sadece kendi kişisel bilgisayarımı böyle bir trajediden sonra incelediklerini düşünüyorumda. Yani yanlış anlamayın bilgisayarım full pornografik içerikle dolu da onları görürler olayı değil. Herşey. Bütün icq mesajlaşmaları, gelen, giden mailler, eminim bana özel başkalarının görmemesi gereken bir sürü ıvır zıvır vardır. Sizin sakıncalı olduğunu düğündüğünüz neleriniz var?

Sevgilinizin Cep Telefonunu Karıştırmayın!

Ethan | 20 January 2003 22:50

Sevgiliniz yemek yaparken sakın olaki birşeyler okumak için başka bir odaya geçmeyin… Çünkü salak sevgiliniz orada telefonunu unutmuş olabilir aman haa!!!

Ama bu onun telefonunu kurcalamanız gerektiği anlamına gelmez öyle değil mi?

Çünkü kurcalarsanız gelen mesajlar bölümünde üç mesaj karşınıza çıkabilir… insanlık hali…

Bunların birinde ”kalbim sensiz nasıl güler” ve diğerlerinde de benzeri Taverna Şiirleri Antolojisinden alınma dizeler ile üçüncü sınıf Shakespeare taklidi mesajlar yer alabilir öyle değil mi?

Yıllar Sonra Selim…

Ethan | 16 January 2003 00:01

Otobüse bindim ve daha akbili basar basmaz onu gördüm: Bu Selimdi. Derhal omzuna dokundum ve onu oturduğu yerden kaldırdım.

-Selim, arkaya gelsene biraz, dedim.

İtirazsız ama bir o kadar da isteksiz bir hali vardı. Geldi ve arkada yola ters olan iki şeye oturduk. Hani yol uzunsa epey midenizi bulandıran o koltuklar.

-Naber nasılsın uzun zaman oldu?

Selim konuşurken yüzüme bakmıyordu. Zaten ortaokul yıllarında da öyleydi. Çok saf bir çocuktu ama salak mahiyetinde sarfedilmiş bir saflıktan bahsetmiyorum. Hakkaten iyi niyetli biriydi. Beni çok severdi ve bana olağanüstü iyi davranırdı. Orta sonda ise sınıfta bir olay çıkardılar. Hocalar sorumluların kim olduğunun kağıda yazılmasını istendi. Ben yapmadığını bildiğim ama o ara kavgalı olduğum en iyi arkadaşımı o kağıda yazdım. Halbuki o gün o gelmemişti bile yapması imkansızdı. Herneyse Selim’in adı da kağıtların çoğunda geçmişti ve müdürden bir güzel dayak yemişti. Geri dönüp onu kimin yazdığını sorduklarında ben sınıfı temsilen pek çok kişi ben de dahil demiştim. Benden ölesiye nefret etti o zamandan beri.

Allah Beni Taş Ediyo (Yavaş yavaş ama)

Ethan | 07 January 2003 18:05

Daha kötü bir gün yaşanabilir mi bundan?

Orda mısınız bilmiyorum ama pek umrumda değil. Salak sınıf arkadaşlarımdan bir kız olan tavşanbeyin dün gece Hannibal vari davranışlarıyla bütün gece beni çeşitli smslerle rahatsız etti. Ardından ilan-ı aşk, sonrada intihara teşebbüs etti (-miş). Sabah okula gittiğimde maşallah pazar yeri gibiydi. Aslında X-Files ya da ER’ın bir bölümünü yaşıyormuşcasına da heyecanlanmadım değil hani… Neyse işte pek önemli birşey olmadı. Polislerden daha polis olanı ise sınıfarkadaşlarımdı. Benim ise ”keşke ölseymiş salak, herhalde içtiği 26 ilaç Vicks pastil felandı” şeklindeki bakış açım kamuoyu tarafından pek benimsenmedi. Gayri safi milli hasıla yükselirdi yani haksız mıyım?

Sonracığıma ufak bir yürüyüş yapayım dedim. Demez olaydım çünkü akademinin merdivenlerinden yuvarlandım. Dikkat ettimde özellikle Mimarlık fakültesinde merdivenlerin pek ölçüsü yok. İnternetcafelerdeki çocukların dediği gibi epey bir ”damage” aldım. Dizim hala ağrıyor ve topallayarak yürüyebiliyorum. Eve ise sürüne sürüne geldim fakat o da ne. Anahtarımı unutmuşum. Feci bir sinirle uzaklaşıp, yiyecek bulmaya çıktım.

Dünyanın en iğrenç sosislisini ve amerikan sandviçini tükettim. Eve girebilirsem eğer kusmayı düşünüyorum çünkü eğlence olsun diye de battal boy gofret tükettim. Gofret kırıntılarıyla bir bankın üzerinde yiyiştiğimi gören (genelde banklarda insan sevgilisiyle yiyişir) eski kimyacı ****iye hanım ”ne o beslenme saatin mi geldi nihohooh” gibisinden bol salyalı bir Uygur Kardeşler esprisi patlatıverdi. İyi ki zamanında kimya labaratuarından o civayı çalmışım. (sonra da saçıma mı sürmüştüm neydi)

Offf Karr..

Ethan | 20 December 2002 06:58

Çok klasik aslında her sene böyle haberlerle karşılaşıyoruz. Çok klasik aslında her sene böyle haberlerle karşılaşıyoruz.Eminim televizyon kanalları bile her sene aynı buz tutmuş yolları çekeceğine eski görüntüleri kullanıyordur. Ama kar yağmak zorunda mıydı? Soğuk havaya bir diyeceğim yok ama nefret ediyorum kardan. Beyazların arasında en sevdiğim sperm en nefret ettiğim kar. Ben sıcak şeyleri seviyorum. Sahlep gibi

Billy Öldü İnanmıyorum :(

Ethan | 17 December 2002 21:31

Nasıl bir ölümdü o ya? Peki ben neden böyle bir tv dizisinde direkt dağıldım. Halbuki ağlamam ne kadar zordu benim. Billy önce mahkemede yere düştü. Hele Ally ile ölmeden önceki konuşması. Allahım cenazede hepsinin o halleri nasıldı? Ya Georgia… Böyle olacağını bilseydim hiç izlemezdim. Nasıl etkilendim ben şimdi. Sevgilimde kimbilir nerede? Hiç ihtiyacın olduğunda yakında olmazlar ki… Anlatsam güler herhalde ^^bizimki dizi izlemiş, ağlamış^^ diye dalga geçer. Halbuki Richard, Ling, Nelle ne kadar kötüydüler. Ya Elaine gözleri kıpkırmızıydı. Yok televizyonu kapamalıyım. Ally ile Georgia nasıl sarıldılar. Allahın belası sevgilim o anda bana sarılıyor olsaydın herhalde sonsuza dek sana tapıyor olurdum!

Georgia\’nın hazin sonu ya da \’\’Onun sevgilisi\’\’ olarak bilinmek

Ethan | 12 December 2002 23:32

Ally Mcbeal adlı diziyi izleyenler muhakkak vardır.

Ben arada sırada bakıyorum ama giderek bağımlılık yapmaya başladı. Ne kadar güzel neredeyse bir senedir televizyonla olan ilişkimi kesmiştim. Neyse bu kaliteli bir yapım izliyoruz işte.

Georgia’yı biliyorsunuz. Geçen bölümlerden birinde Billy ile boşanmalarına neden olduğu için bir de firmaya dava açtı. Diziye profesyonelce bakmaya çalıştığımda yanlış bir konu işlendiğini düşünüyorum. Georgia ilk sezondan itibaren lokomotif karekterlerden biri. İyi, olgun, güzel, gururlu ve tercih edilen kadın rolünü başarıyla götürüyor. Bir anda dizinin kötü kadını haline geldi. Sondaki konuşmada ise diğerlerine dedi ki… beni hiç bir zaman arkadaşınız Georgia olarak görmediniz… ben hep Billy’nin karısıydım..

Bronx Usülü Arabesk

Ethan | 06 December 2002 22:21

Malumunuz son bir kaç yıldır ortalığı kasıp kavuran bir Jennifer Lopez olayı var. Kendisi J.LO kod ismiyle de herkes tarafından bilinmekte ve gençlerimiz tarafından hızla tüketilmektedir. Müzik dünyasına ya da popüler olan herşeye ne kadar uzak olursanız olun onu bilmemek neredeyse Mehmet Ali Erbil’i bilmemeye eşdeğer bir durum.

Bu hatun şahıs geçenlerde yeni albümünü piyasaya sürdü. Kimi müzisyenler albümlerinin arasına en az bir on yıl ve bir sürü cilt sıkılaştırıcı kozmetik ürün sığdırırken Britney Spears ve türevleride her altı ayda bir yeni albümleriyle gözlerimizi dolduruyor. Jennifer Lopez de bunlardan biri çünkü daha bu yıl içerisinde bir remix albümü piyasaya sürdü. E zaten bunun ardından da Enough filmi için yaptığı “Alive” 45’liği geldi. Bütün bu müzikal şöleni tam olarak sindirememişken yeni albümü “This is me and… then” ile karşımıza çıktı. Yeni yeni müzik kanallarında dönmeye başlayan klibi ‘’ Jenny from the Block’’ belki görmüşsünüzdür. Aman izlerken kalbinize dikkat edin!

Bu yazının amacı Jennifer Lopez’in müzikal kariyerini eleştirmek değil. Sigortacıların cebini dolduran dillere destan güzelliğini övmek de değil. Son yıllarda Amerika’nın belli bölgelerinde yoğunlaşan bir akım var. Kaynağını hip-hop ve hip-hopçulardan alan bu akıma kimisi “Gangsta Rap” diyor, biz ise arabeskin Brooklyn şubesi diyebiliriz. Nedir bu gangsta rap peki?

“Cebime koymuşum silahı, doldurmuşum Mustang’e güzel kızları, bizim Puffy Daddy’de albümü çıkaracak söz verdi, söyleyin kim getirebilir ensemi yere” gibisinden bir maniyle durumu özetleyebiliriz. Bu insanlar son moda arabalarla geziyor, çatışmalarda istediğini vuruyor, vurdurtuyor, fakat şarkıların sözlerine baktığımızda hala fakirlikten ve eziklikten dem vuruyorlar. Kliplerde geçen görüntülerin ve şarkı sözlerinin en uyumsuz olduğu müzik türününün hiç çekinmeden Hip-Hop olduğunu söyleyebiliriz.

Jennifer Lopez’de haliylen Bronx da büyümüş bir latin güzeli. Pek çok zenciyle birlikte çocukluk ve genç kızlık dönemlerini yokluk içinde geçirmiş. (Buna tam olarak da yokluk diyemeyiz aslında ‘’Kibritçi Kız’’ ve ‘’Külkedisi’’ alınganlık gösterebilir.) Zamanında yaşamış olduğu bu ‘’salaş’’ yaşamı ise avantaja dönüştürme konusunda son derece usta. Hiç şüphemiz olmasın ki asıl usta ona bu aklı verenler.

Herhalde Jennifer ve çevresinde ona yön veren yaratıcı ekip arasında şöyle bir diyalog geçmiştir.

-Jennifer, eskiden ne kadar hırpaniymişsin yahu, şu haline bak.

-Doğru diyorsun da parasızlık işte.

-Aslında bu elbiselerin benzerlerini felan giyerek eski fakir kız imajını koruduğunu gösterebilirsin. Halk böyle şeylere bayılır biliyorsun

-Haklısın valla. Eğer tutarsa bir de bu kıyafetlerin üretimine geçeriz.

-Geçeriz geçeriz de şu şarkılarının arasına da şöyle ağdalı, dokunaklı birşeyler koyalım. İnsanlar seni kendilerine yakın hissetsinler.

-Çok hoş olur valla. Bu devirde fenomen olabilmek için sadece açılmak saçılmak yetmiyor. Güzel bir de konsept bulmak lazım…

Monopoly Faciası

Ethan | 02 December 2002 23:29

Geçenlerde evde hoş bir arkadaş grubu oluştu. Böyle kahve, çay derken grup çalışması yapalım dedik. Tipik ”sessiz sinema” deneyiminden sonra Monopoly oynamaya karar verdik. Hayrettir onca zaman içerisinde kutudan hiçbirşey eksilmemiş, paralar bile belki de tam. Gel gör ki oyun kurallarını anlatan o kağıtcık yok. Nasıl olsa kolay ve bildik bir oyun diye başladık tabi. Monopoly, Anarchypoly’e dönüştü. Kurallar olmayınca Godfather serisine şöyle bir göz gezdirmiş biri bile kendini …. sanıyor. (bu nokta noktalık bi kısma türk ya da yabancı ünlü bir mafya babasının ismi yazılabilir, beş dakikadır düşünüyorum aklıma gelmedi, Al Capone diyesim var ama o atlarla alakalı bişiydi galiba)… Neyse bu Monopoly konusunda çalışmalarımız yakın zamanda da devam edecek, şimdi soruyorum: