bildirgec.org

ceyhunak

11 yıl önce üye olmuş, 41 yazı yazmış. 400 yorum yazmış.

Günah

ceyhunak | 20 January 2009 15:29

Sarıldım ama için boş gibiydi,
Sanki bir bez bebek, kukla gibi…
Ellerin soğuk, sanki ayaz
Bu haller hiç de hoş değil..
Gözlerine baktım, benden kaçtılar,
Sözlerine sordum, benden korktular.
Kutsandı gençliğim, uslandı,
Günahlarım bir bir çıkarken,
Sende çıktın o kapıdan.
Günahım mıydın?
Günahım mı?
Günah mı?

Şafak Sökmek Üzere

ceyhunak | 20 January 2009 09:24

Şafak sökmek üzereydi, sabahın o bakır rengi geceme vururken, ben senin kıyılarına vurmuştum. Saat 5’i vurdu, gözlerin gözlerimi. Zaman hiç durmadı koştu, ellerim ellerinde durdu. Saçlarını savurdun, gönlüme doladın, tam boğulmak üzereydim, bir den yok oldun. Şafak sökmek üzereydi, ama ağzımızdan kelimeler sökülüp, dökülmedi. . suskunluğumuzun kelimelerini dinledik, ne çok şey anlattık birbirimize. Sessizliği paylaştık öylece. Paylaşacak ne çok şey var aslında istenirse, bir hayat, bir kader, bir ömür, bir sessizlik… Yan yanayız ama ayrıyız, bir nasıl yaşarız. Bir yüzün aynada, yansıman yanımda, sen kendine bakarken, ben sana bakıyordum aslında. Yansımalar yansıttı seni bana. Şimdi al eline bir mendil, salla ardımdan. Hani şu eski filmlerde ki gibi… Neden mendil sallanıyor şimdi anlıyorum, gideni ardında göz yaşı akıtıldığı için…
Bu şafak hep sökmek üzere. Sökülecek daha çok gece var

Hikayeler Hep Yarım Kalacak

ceyhunak | 15 January 2009 10:57

“Pazarlık etme benle, aşkım satılık değil ki. İkinci el tezgâhlar da satılmıyor yüreğim. Kullanıp kullanıp atamızsın öyle. Ya sev ya terk et, fazla ısrar etmem merak etme”, dedim ve sen gittin. Gidişin acıtırken içimi, hafiflemişti yüreğim aslında. Sen bende ne ağırmışsın meğerse. Makyajımı silmeden küveti doldurdum soğuk suyla, bende küvetteydim şuan. İliklerime kadar hissederken soğuğu, her tarafım titriyordu. Çıplak bedenime baktım, morarmak üzere olan dudaklarımda kahrolası adın. Sayıkladım. Haykırdım. Şuursuzca çıktım banyodan, odama gittim, yatağıma baktım, ama yere yattım. Sensiz ilk geceyi yatağımla paylaşmak istemedim. Sakladım. Saklandım. Sabaha karşı uyandım, bir kahve yaptım, içimden gelen bir şarkıyı mırıldandım “kalbini kim kırdı, artık mavi değil mi denizler gökyüzü. Kanatlarını kim çaldı, artık sende değil mi?” sonra sustum. Kustum nefretimi. Biraz duruldum ve doğruldum. Birileri severken birileri giderse, hikâyeler hep yarım kalacak. Bir Pazar sabahı tek başına başlayacak ve sona erecek, ilk gün derken; günler, aylar ve hatta seneler geçecek. Şarkılar bana kalacak, yarım kalan hikâye mutuz sonla anlatılacak. Kahveler soğuyacak…

“Not: Pamuğumun hatırasına. Sanki onun ağzından.”

gel-git

ceyhunak | 13 January 2009 07:26

Hayat bu mudur?
Yağmur yağıyor, ıslanıyorum. Islanmışım zaten göz yaşlarımdan, bu da ne ki . Kimseye etmem şikayet, sana da eğilmem elbet. Sen yokken nasılsam, öyle devam ederim hayata. Haykırışım sana da değil, sen bana bakma. Bakmadın da zaten.. çektin gittin görmeden.. Belki de haklıydın bu halinle. Haller tartışılamazdı gerçekten. Hekim de değilim ben, anlayamam bu gel-gitlerinden.
Yıllar yılları kovaladı. Sen gitmiştin, bende bir başkasını seçmiştim. Başkası sen gibi değil di. Çok sadece ve gerçekçi idi.
“ Elimi tutuşu ve gözlerime gözleriyle dokunuşu.
Dokundugu an da bana duyguların kabarışı..
Öpüşü, dudaklarında ki o gülüşü,
Sanki çizilmiş gibi o gamzenin duruşu.”

Kirpiklerimin ucunda ölüm.

ceyhunak | 12 January 2009 09:29

Kirpiklerimin ucunda ölüm,
Ben ona bakıyorum, o bana…
Bıçak yarasıyla yaşarken,
Yarı zamansız zamanlarımda,
Birden”ÖLÜM” çıktı karşıma.
Nerede Meleğim;
Neredesin Meleğimm..
Uçup giderken, yüzünü bile göremedim.

Kirpiklerimin ucunda ölüm,
Senin bana olmadığın kadar,
O bana yakın..
Sensiz zamanlarımda ki,
En büyük korkum..
Ölüm.
Öldün.
Öldüm…

Do Minör Yıllar

ceyhunak | 09 January 2009 10:38

Do minör yıllar,
Karanlık bir tonda hem de.
Beethoven’in sonatı gibi.
Zor ve çok zor.
Yıllarımın ezgisi kulaklarımda tınısı.
Şimdi bir Mozart gelecek gibi ardından.
Yıllar Do minör yıllar;
Uçsuz ve karanlık.
Ama sen kadar sıcak,
Ya da ben kadar karanlık.
Marifet ister marifet,
Biraz da yürek.
Ama şimdi yıllar do minör.
Eşsiz bir yorum..

Okul Yıllarından

ceyhunak | 07 January 2009 15:01

Yüzüme bile bakmadan okumuştu ismimi, benden yanıt beklemeden diğerine geçti. Anlam veremeden kaldım yerimde. Her gün dersi vardı bize ve yine ayı perde; yüzüme bile bakmadı… Ne çokta heyecanlanırdım aslında, hiçbir derse girmek istemeyen ben, sadece o var diye derse giriyordum. İmkânsızlıkları seviyordum ve imkânsız da olsa istiyordum. Sanırım âşık olmuştum. Dersimiz o bu şu ne fark eder benim için, sadece gözler… Hiç yaşamamıştım böyle bir duygu; ne kadar sade, ne kadar nazik bir ifade ve bir o kadar da ciddi oluşunun altında gizli bir hayat vardı ama. Günler günleri kovaladı, yorulmadı hızla koştu, ama bana yetişemedi.Tesadüf müdür, kader midir bilmem ama karşılaşmıştık bir dolmuş durağında; onun elinde bir sürü kitap, benim elimdeyse sigara. Filmlerde ki gibi olmadı, kitaplar yere düşmedi… Ama tanıştık yinede, o ilk lafı başlattı zaten, meğerse ismimi bile biliyormuş söyledi hemen. Dedim ki hocam; sıkıldım bu metabolizmadan, önce biraz şaşırdı ama beni çok iyi anladı. Usulca eğildi; “eksik bir şey vardır o yüzdendir “ dedi. Çekip gitti?Ben okulu bitirdim bitirmesine ama hocam o günden sonra bir daha girmedi derse…

Sakla Yüreğini

ceyhunak | 07 January 2009 12:28

Giderken sakla yüreğini,
pamuk ellerinin içinde sakla;
hiç bir şey olmasın;
kırılmasın, dökülüp incilmesin diye sakla..
Uzat o üşümüş pamuk ellerini,içinde yüreğin olan ellerini,
dokunmasın kimse,
zamana inat sende dokunma bırak öylece..
zaman ne çabuk geçiyor değil mi, her gün bir başka yaprak düşüyor,
kaderimizden günler eksilirken, biz hala geçmişi düşünüyoruz..
Şimdi elimde gökyüzü,
kayıp giden yıldızları saymama gerek yok ki,
yitirdiğim bir şey warsa o da şuurum,
gerisi önemli mi ki..
pamuk gibi avucunda ismim,
güneş kadar sıcak bilirim hala,
güz kadar serinim ama sen beni yinede bırakma..
sakla yüreğini, o pamuk ellerinde..
pamuktan ellerinde..

Masalsı

ceyhunak | 06 January 2009 10:09

Bir varmış, bir yokmuş;
Masal misaliydi.
Bu masaldan söz etmediler..
Hiç bana bundan bahsetmediler;
Bana senden bahsetmediler.
Tanıştık ve Ayrıldık;
Mazisi olmayan bir şeydi bu,
Hatırası da olmayacaktı,
Çünkü çok kısaydı..
Ayrıldık..
Bu en büyük ceza bana..
Sana ne desem artık boş;
Yüreğinde ki ışık loş,
Böylesi artık çok boş.
Çekme ellerini üzerimden,
Benden ve şiirlerimden.
Dilim bile varmıyor,
Bu son sözü söylemeye..
Gitme,
Gitme,
Ardına bakıp da;
Böyle bırakıp gitme.

Psikolojik ölüm

ceyhunak | 05 January 2009 16:54

Psikolojik ölüm nedir? Araştırdığım ve okuduklarım üzerine, canlıların kendi kendilerini bu ölüm haline alıştırmaları, ölümü kabul etmeleri ve kısa bir süre içinde kendilerine yenik düşüp ölmeleri. Tıp buna ne diyor; psikolojik ölüm.
Çeşitli yazılar okudum; bu da bir örnek hikaye okuduklarımdan.“Yurt dışındaki bilim adamları ölüm hakkında deney yapmaya karar vermişler… idam edilecek bir mahkumun üstünde yapacakları deney şöyledir:

*idama mahkum bir suçlunun bilekleri kesilecek ve ölüme bırakılacaktır:Mahkum ile konuşulur senin üzerinde bilim amaçlı bir deney yapmak istiyoruz denir… ve deney anlatılır..