bildirgec.org

321ksd

11 yıl önce üye olmuş, 14 yazı yazmış. 637 yorum yazmış.

Video mp3 ya da mv3

321ksd | 22 October 2008 19:48

normal kayıtlı ses yani bildiğimiz .wav uzantılı seslerden sonra “mp3” dediğimiz “sayısal ses” düzenine geçmekle veri indirgemesinde devrim ortaya çıktı, gerçi şimdilerde mp3 ün de tahtından indirecek bir sistem üzerine çalışıldığı söyleniyor ama bilinmez sonu ne olur.
bu sayısal ses mantığının aynısını görüntü yani video içinde düşünemez miyiz? gerçi bu biraz divx ile aşıldı ama hala istenen düzeyde değil bence.
aslında bu sayısal video mantalitesiyle ilgili bazı düşüncelerim olsada altyapı eksikliğinden nerden nasıl başlıyacağımı bilmiyorum.
belki sizlerden orjinal fikirler çıkar, belki oturur birileriyle birşeyler de yapılabilir.
siz ne düşünüyorsunuz?

Askerlik Anılarım 2

321ksd | 13 October 2008 09:18

18.04.2008Bir de eski çekingenliğimin gittiğini hissettim. Fakat bu süreçle ilgili bir durum değildi. Buraya geldiğim gün bunu hissetmiştim zaten. Çekingenliiğimin gittiğini hissettim derken yine bu soyunma hikayesinden bahsediyorum. 48 kişilik yatakhanede çok rahat giyinip soyunabiliyorum artık. İşte çekingenliğim gitti derken bunu kastettim. Bunu aidiyet duygusuyla da ifade edebiliriz…

19.04.2008“tabi o gün olanlar bunla da sınırlı değil.” Bu satırları yazarken birilerinin “hey”, “şişt” diye bağırdığını duydum. Basket sahasında minyatür kale top oynayan genç askerlerin bana ihtiyacı vardı. Çünkü 7 kişiydiler ve etrafda oynayacak başka birileri de yoktu. Yardım ettim gençlere, en zor işi yaparak, kaleci-oyuncu olarak.Bugün askerliğe geldiğim gün yani cumartesi, yani bir hafta oldu. Peki “bir hafta nasıl geçti“ derseniz; “Çabuk geçti.” Aslında şu an çabuk geçmiyor. Çünkü öğle yemeğine kadar serbestiz. Ama nasıl serbest? Adı serbestlik. Yatakhaneye çıkış yok! Yeşillik alana giriş yok. Sadece ön bahçe, arka bahçe ve bir de kantin. Neyse…Pazartesi kıyafetleri almıştık ve giymiştik. Ama ondan sonra ne yaptığımızı hatırlamıyorum. Artık bir şey hatırlamıyorum. Unuttum. Aslında hergün bir hikayeydi ama yazılmayan herşey gibi unutuldu. Ama kabaca hatırlıyorum bazı şeyleri. Eğitim yaptığımızı yürüyüp “selam” verdiğimizi. “Esas duruş”, “rahatta bekle” gibi komutları öğrendiğimizi. “Marş marş” yürüdüğümüzü. “sol!, sol!” diye bağıran komutannın her bağırışında sol ayağımızı yere sertçe vurduğumuzu. Bir de yediğim azarları. Nedense “yediğim” diye yazdıktan sonra “azarları” diye yazmadan bir süre duraksadım. Bir anda ailem geçti gözümün önünden. Annem geçti. Daha doğrusu, çünkü ben anneme hep hayatımın güzel yönlerini anlattım. Hep güzellik duydu benden. Hiç ona iç ızdıraplarımı, sigarasız ve uykusuz gecelerimi anlatmadım. Bunları yazmadım da zaten, yazamazdım. Ya benim askerde iki kazıklı uzman çavuştan “sen ne biçim askersin,” “kıçın, başın oynamasın,” “kız mısın sen?,” “kızsan etek giy” gibi 48 kişinin içinde azarladığını duysa ne kadar üzülürdü annem. Gerçi askerden sonra duysa bunlar problem olmazdı belki ama tuhaf bir elektrikle azarlandığımı buraya yazar yazmaz duyacağını hissettim. Mutfakda, ayakta, bulaşık yıkarken, sağına yığılıp “ah yavrum!” diye inleyeceği gözümün önünde canlandı. Tereddüt etmiştim yazarken. Ya hissederse? Ama artık birilerinin yüzleşmesi gerektiği düşüncesiyle yine de yazdım. Peki asıl yüzleşmesi gereken kimdi? Annem miydi? Ben miydim? Evet bendim…

Askerlik anılarım 1

321ksd | 26 September 2008 20:00

12.04.2008
…116 da yapıcaz acemiliği. Yani 28 gün boyunca burada eğitim görücez. Sonra da yemin töreniyle dağıtımımız yapılacak. Dağıtım da yine çanakkale il sınırları olacak(mış).
116 da önce yatakhaneye yerleştirdiler bizi. Sonra etrafı tanıttılar. Kantinde levazımat satan eleman da kardeşimin devre arkadaşı çıktı. Yani eleman kardeşimi tanıyor. Şampuan, traş malzemeleri falan satın aldım. Çünkü yanımda zarf (askerlik şubesinden verilen), not defteri ve kalemden başka bir şey getirmemiştim. Kütüphanede biraz vakit geçirdim.
İlgincime giden; burada herkes yeni gelenlere, yani bizlere hemen memleketini soruyor. Bu hemşehriciliği hiç sevmesem de artık memleketim Antalya deyip geçiyordum.İlk etrafı gezerken, yani 116 nın içini, kendimi cezaevinde gibi hissettim. Çünkü etrafta kamuflajlı ve eşofmanlı aynı tip kıyafetli insanlar yani askerler vardı.

öylesine…

321ksd | 06 July 2008 17:30

öyle garip bir zaman.
öyle garip bir zemin.
vatani vazife yapmaya gelmiş olmakla vatani vazife adına yaptığın işlerle yüzleşmek insanı bir anlamda iki yüzlüleştiriryor.
bazen kendimi esir kampında bazen se dikdatör bir sahibin uşağı olarak hissediyorum.
yaşına, başına, karakterine bakmadan gösterdiğin eşi benzeri görülmemiş saygı seronomileri aslında içe doğru nasıl bir saygısızlaşmaya doğru sürüklendiğini görmek belki de “tepki” kelimesinin gerçek manada nasıl birşey olduğunu bize öğretiyor.
her yerden, her tipten, her kültürden farklı insanın bir potada eritilmeye çalışıldığını görüncede potanın niye bu kadar sert olduğunu idrak ediyorsun.
façacısıyla, oğlancısıyla, temizlik hastasıyla, tuvalette cinsel dürtülerini tatmin edeniyle, her gece “estağfirullah” çekeniyle, sövgünün edebiyatının tüm inceliklerini sergileyenleriyle böyle garip bir mekan askerlik.
not: çarşı iznindeyim ve yazacak pek vaktim yok. askerlik bittikten sonra acemilik boyunca tuttuğum anılarımı paylaşıcağım.