bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

STREET FİGHTER :The Legend Of Chun Li

gaudy | 17 June 2008 15:00

Capcom şirketinin Ağustos 1987’de piyasaya sürdüğü bir dönemin çılgın bilgisayar oyunu Street Fighter (Sokak Dövüşçüsü)’ın ilk filmi Universal tarafından 1994’de izleyicinin beğenisine sunulmuş ve başrolünde Jean-Claude Van Damme ve Raul Julia yeralmıştı.
2.Filmi Street Fighter: The Legend of Chun-Li ,yönetmen Andrzej Bartkowiak (Romeo Must Die-Doom filmlerinden tanıdığımız) çekiyor.Filmin oyuncu kadrosuda oldukça ilginç isimler var
Chun-Li karakterini “Smallville” dizisinden tanıdığımız Kristin Kreuk

Balrog – Michael Clarke Duncan (The Green Mile, Armageddon)

Beyazlar Beceremez (1992)

chuckie | 17 June 2008 12:12

Beyazlar Beceremez(White Man Can’t Jump) eğlenceli bir sokak basketbolu filmi. Ron Shelton yönetmen koltuğunda oturuyor aynı zaman da senarist de kendisi. Wesley Snipes(Sidney) ve Woody Harrelson(Billy) başrolleri paylaşıyor. 115 dakikalık filmin ana konusu beyaz bir basketbolcu olan Billy’nin başta Sidney olmak üzere diğerleriyle arasında ki ilişki üzerine. Film hakkında ki yorumlar da oldukça güzel. Bence basketbolu seviyorsanız, komedinin ve basketbolun bir arada olduğu bu filme bir göz atın. İyi seyirler.

Deja Vu (2006)

iamdezzy | 17 June 2008 10:19

Eğer bunun sadece aklın oyunu olduğunu düşünüyorsanız, kendinizi gerçeğe hazırlayın.

Tam da şu anda “Ben bu yazıyı daha önce okumuştum.” şeklinde hissediyorsanız, şaşırmayın, bu hafızanızın size bir oyunu olabilir, ama yine de kendinizi gerçeğe hazırlayın.

Tony Scott‘ın yönetmen koltuğunda oturduğu Deja Vu’yu izlerken büyüleneceğinize şüphe yok. Denzel Washington‘un ATF ajanı Doug Carlin‘i canlandırdığı filmde, Deja Vu konusu, bükülebilen uzay ve zamanda yolculuk konularıyla birleştirilerek sunulmuş. Filme, ortağı Larry Minuti’yi kaybederek başlayan Doug Carlin, meydana gelen bir terör eylemini araştıran ekibe dahil olur.

Ekip, yüksek enerji ile zamanı bükmeyi başarmıştır ve o andan 4 gün 6 saat öncesini her açıdan gözlemleyebilen teknik donanıma sahiptir. Bu sırada Doug Carlin, geçmişe dönerek terör eylemini durdurmayı düşünür ve planını harekete geçirir. Başarılı olursa terör eylemini gerçekleştiren kişinin arabası uğruna öldürdüğü kızı ve terör eyleminde can veren 534 kişiyi de psikopat katilin elinden kurtaracaktır.

Uçurtmayı Vurmasınlar (1989)

heavybear | 16 June 2008 16:07

Daha küçücük bir çocukken tanışmıştı parmaklıklar ardında yaşamayla. Ne çayırlıkları biliyor ne de gökyüzünü iyice görebiliyordu. Annesinin işlediği suçtan mecburen Küçük Barış da mahkum olmuştu. Daha ne olduğunu anlamadan, çocukluğunu yaşayamadan kapalı kapılar arkasına hapsedilmişti. Diğer tüm mahkumlarla konuşsa da İnci Ablası onun en yakın arkadaşıydı. Bilmediği, öğrenmek istediği her şeyi ona sorar öğrenirdi. Birlikte yere çizdikleri uçurtmaları gökyüzünde uçururlardı. Kimi zaman da hayal ettikleri bu uçurtmalar onları özgürlüklerine kavuştururdu. Zaten en nihayetinde Küçük Barış’ın İnci Ablası bir gün özgürlüğüne kavuştuğunda uçurtmasıyla tekrar onu hatırlamaya gelecektir. Hem özgürlüğün hem de umudun sembolü olarak..

From Dusk Till Dawn

fckmeimfamous | 16 June 2008 12:54

Gecko (bir tür kertenkele) Kardeşler’in kaçış hikayesini anlatan Robert Rodriguez‘in (El Mariachi, Desperado, The Faculty, Sin City, Planet Terror)kaçıncı filmi olduğuna henüz karar veremediğim “Günbatımından Şafağa“, “gore” türüne getirdiği yeni solukla en iyi filmlerim arasında yer alıyor.

From Dusk Till Dawn filminin posteri
From Dusk Till Dawn filminin posteri

Filme döneceğiz, öncelikle yönetmen ve “kast”ı anlatmak lazım.
George Clooney ve Quentin Tarantino‘yu Seth ve Richard Gecko adlı iki suçluyu oynarken gördüğümüz filmde, peder olmaktan sıkılmış ve Tanrı’ya inancını kaybetmiş olan aile babası Jacob Fuller rolünde de Harvey Keitel‘ı görürüz. Jacob’ın iki de çocuğu vardır: Kate Fuller (Juliette Lewis) ve Scott Fuller (Ernest Liu). Striptizci/Zombi rolünde de Salma Hayek‘i mükemmel bir isimle izleme şansına sahibiz: Santanico Pandemonium. Yan rollerde ise Kelly Preston ve Rodriguez’in olmazsa olmazı Danny Trejo bulunmakta.

Koç Carter, Samuel Jackson Parkeye İndi

chuckie | 16 June 2008 10:11

Coach Carter Türkçe söylemek gerekirse Koç Carter bir basketbol filmi. 2005 yapımı olan filmin başrolünde Samuel Jacksonoynuyor. Jackson yine harika bir oyunculukla karşımızda. Yönetmen koltuğunda yılların tecrübesi Thomas Carter‘ ı görüyoruz.
Richmond lisesi basketbol takımı, tüm maçlarını kaybetmekteyken Ken Carter(Samuel Jackson)’a takımın başına geçmesi için bir teklif yapılır. Koç, teklifi kabul eder ve takımın başına geçer. Filmde de koç takımın başına geçtikten sonra olanlar, atlet-öğrencilerin yaşadığı zorluklar ve Koç Carter’ ın oyuncularını sokaklardan parkeye taşıma mücadelesi anlatılıyor. Ailelerin basketbola bakışı da çok net bir şekilde aktarılmış. Eğer basketbolu seviyorsanız 136 dakikalık bir şölen sizi bekliyor.
Filmin web sitesi burada.

15. Altın Koza Film Festivali Sonuçlandı

yunusss | 16 June 2008 09:45

İlk kez 1969 yılında düzenlenen ve adını Çukurova’nın pamuğundan alan Altın Koza Film Festivalinde bu yıl Dünya Sineması, Akdeniz Sineması, Romy Schneider 70 Yaşında!, En İyi 10 Türk Filmi, Kıssadan Hisseye Dünya, Altın Koza Kısa Film Seçkisi, Belgesel Gösterimleri ve KısacaAdana bölümlerinin yanısıra, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ile Onur Ödülleri ve Türk Sineması’nda Bir Usta Oyuncu bölümlerinde toplam 176 film gösterime sunuldu.

15.’si 2-8 Haziran 2008 tarihleri arasında gerçekleşen festivalin “Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması” dalında ön değerlendirmeyi geçen 12 Türk filmi yarıştı.

A MOMENT TO REMEMBER – HATIRLANACAK BİR ANI

ggecim | 15 June 2008 13:17

İnsan beyni bazen öyle şeyleri unutur ve öyle şeyleri hatırlar ki, buna şaşırıp kalırız bazen.Mesela an gelir dedenizin ismini, hatta babanızın ismini bile unutabilirsiniz. Anlık hafıza kayıpları insanı çaresizliğe de düşürebilir.
Beyinin hala nasıl çalıştığını tam olarak çözememiş insanoğlu, nasıl durabildiğini de anlayamamıştır.
İşte, konusunu aşktan ve anılardan-hafızadan alan, A moment to remember – Hatırlanacak Bir Anı, kendisi de birkaç filme konu olmakla birlikte türünün en iyi örneklerinden.

“Şirinler” beyazperdede; “The Smurfs”

queennothing | 14 June 2008 18:51

1958 yılında Pierre Culliford’un (Peyo) çizgi romanlarından ortaya çıkan “Şirinler”in televizyonla ilk tanışması 1981 yılına dayanır. Yayınlanan 234 bölüm, dünya çapında milyonlarca kişinin kalbini fethetti.

Yıllardır televizyon ekranlarında hem çocuklar, hem de yetişkinler için klasikleşmiş bir çizgi film vardır; “Şirinler”. Bu küçük mavi bedenli yaratıklar, yaptıkları işlere ya da belirgin özelliklerine göre (uykucu şirin, tembel şirin, örgülü vs.) isimlendirilirdi. (Yetişkinler için bu durum eski Osmanlı Dönemi’ni hatırlatır; ne de olsa Şirinler’in de mantardan evleri kendilerinde bir şehirdi ve ‘büyükbaba’ları da başkanıydı.)
Tam 234 bölümü yayınlanan “Şirinler”, şimdi de animasyon film halinde karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

Shrek”, “Ice Age” gibi başarılı animasyon filmler akla gelince “Şirinler” için çoktan yapılmış olması gereken bir fikirdi aslında. “Şirinler”in film telif haklarını satın alan Sony Pictures, “Shrek 2” ve “Shrek 3”ün yazarları David N. Weiss ve J. David Stem ile görüşüyor.
Yönetmen Colin Brady ile anlaşan Columbia Pictures ve Sony Pictures işbirliğiyle gerçekleşecek sienema filmini “Shrek”te kullanılan teknik “live-action / CG” ile çekilmesi planlanıyor.
The Smurfs“, 2009’da vizyona girecek.

The Incredible Hulk (eleştiri)

menese | 14 June 2008 09:00

Bilindiği gibi Hulk, kızgınlığını, öfkesini bir seviyeden sonra tutamayıp başkalaşarak, kocaman, saldırgan bir yeşil canavara dönen bir adamın, Bruce Banner’ ın trajik hikayesini anlatır.
Bu trajedinin -hatırladığım kadarıyla- felsefesi yapılan ilk filmde, yönetmen Ang Lee‘ nin ‘derin’ bakışının bariz etkisi, sanki, kahramanımızın ‘basit’ hikayesinin önüne geçmiş gibiydi.

“Bir çizgi roman kahramanının böylesi bir derinliğe ne ihtiyacı var?” denebilir belki ama, bu anlayış bana farklı gelmiş ve -genel olarak- filmden olumlu duygularla ayrılmıştım.

The Incredible Hulk ise, yine alabildiğine trajik olsa da -doğrudan- bir süper kahramanın macerasını anlatıyor.
Üstelik, güzel yavuklusunu başka bir adamın yanında gören Bruce’ un, -neredeyse- kendisini jiletleyecek halleriyle bizi baş başa bırakarak yüreğimizi dağlayan, hüzünlü bir macera..