8. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali !f İstanbul’un !f Inspired / Keşif Uluslararası Film Yarışması‘nın jürisinde görev yapacak Amerikan-İngiliz (Anglosakson) korku sineması dışındaki korku filmi yönetmenlerinin en önemlilerinden biri ve de en ünlüsü olan Dario Argentoİstanbull’a geliyor. Kaynak
Site arşivi: sinepil
Fanny Och Alexander
queennothing | 18 February 2009 10:52
‘Gelmiş geçmiş en iyi yönetmen‘ kavramı, sinema sanatına gönül veren insanların yolundan gittiği ‘ölümsüz’ kişilere yapıştırılan bir sıfat. Stanley Kubrick, Alfred Hitchcock, Federico Fellini, Frank Capra, Martin Scorsese gibi efsaneleşmiş sinema sanatçılarını baş sayfasında barındıran bu etiket, Ingmar Bergman’ın görüş açısına da büyük bir yer ayırdı.
Ingmar Bergman, 1918 Temmuz – 2007 Temmuz aylarına, milyonları etkileyen bir yaşam ve yaşamının doğal akışıyla; dev bir filmografiyi sığdırmış İsveç asıllı yönetmen.
1946 yılında 90 dakikalık “Kris” adlı sinema filmiyle sahip olduğu ‘yönetmen koltuğu’na, 2003 yılında TV filmi “Saraband” ile son defa oturmuş oldu.
2007 Temmuz’unda hayatını kaybeden Bergman’ın son sinema filmi “Fanny Och Alexander” olmuştu.
Makyaj
turictanyel1 | 17 February 2009 17:34
Dustin Hoffman (The Hook) & Robin Williams (Mrs. Doubtfire)
Hafızalardan silinmeyen karakterlerde makyaj önemli bir unsurdur kuşkusuz. Hele o karakterleri benimseyip sevmişsek bizim için kahraman olmuşlarsa, boy boy posterlerini asıp durmuşsak, repliklerini ezberleyip eğlencemiz olmuşlarsa kısaca bizim için anlam ifade etmeyi başarmışlarsa artık iş işten geçmiştir, onlara bağımlı insanlar oluvermişizdir. Bir anlamda aşkın binbir çeşidinder biridir bu durum. Tabi bunun zıttı da olmuştur çoğu zaman. Korkuyla izlediğimiz filmlerde bizi uyutmayan karakterlerde olmuştur ömrü hayatımızda.
Terminatör & Dark Knight two facesmake-up& Farscape makeups: Natira
Big Fish & Yaşayan ölülerin dönüşü III
The Goonies (1985) & Snow White: A Tale of Terror(1997)
Bu yıl “En iyi makyaj” katogorisinde Oscar ödülleri için yarışan 3 film var: Greg Cannom, The Curious Case Of Benjamin Button, John Caglione, Jr. ve Conor O’Sullivan The Dark Knightve Mike Elizalde ve Thom Floutz Hellboy II: The Golden Army
The Reader – Okuyucu
aygen | 17 February 2009 14:37
the reader
2009 Akademi Ödülleri’nde 5 adaylığı olan The Reader, bir Stephen Daldry filmidir. Daha önce ilk filmi Billy Elliot ile 2000 yılında, The Hours filmiyle de 2002 yılında aday olan ama Oscar sevincin yaşayamayan İngiliz yönetmen ne yazık ki 2009 Altın Küre ödüllerinden de eli boş döndü. Filmi Bernhard Schlink romanından sinemaya David Hare uyarladı. Hanna Schmitz rolü için seçilen Nichole Kidman, hamileliği nedeniyle filmden ayrılınca Kate Winslet rolü üstlendi ve gerek cüretkar sahnelerde gerekse mahkeme sahnesinde gösterdiği performansla Altın Küre kazandı. Altıncı kez aday olduğu Akademi Ödüllerinin de en güçlü adayı. Filmin erkek oyuncuları genç yetenek David Kross ve yılların oyuncusu Schindler’s List ,The English Patient ,Red Dragon gibi başarılı filmlerden tanıdığımız Ralph Fiennes.
the reader
Türkiye’de 6 martta vizyona girecek filmin konusu ;
1958 yılı Almanya’sında okul çıkışı eve gitmekte olan 15 yaşındaki Michael Berg hastalanır, evine gitmesi için ona yardım eden 36 yaşındaki kadına karşı minnet duyar ve iyileşince ona teşekkür etmeye gider. Aralarında fiziksel bir ilişki başlar. Kontrolü kadının elinde olan birbirlerini tanımaya anlamaya izin vermeyen, kadının öğretici, genç oğlanın öğrenci olduğu sadece cinsellikten ibaret bir ilişkidir bu. Önce her okul çıkışını sonra yaz mevsiminin gelmesiyle her gününü kadının yanında geçirmeye başlayan genç, kadına tutkuyla bağlanmıştır. Hanna’nın çocuktan kendisine kitap okumasını istemesiyle aralarındaki ilişki yeni bir boyut kazanır. Artık Michael okuyucu, Hanna ise dinleyicidir. Kitap okumak birinci sıraya cinsellik ise ikinci sıraya yerleşmiştir. Sadece adını bildiği, kitaplar okuduğu ve seviştiği kadına aşık olan genç, evin dışında da beraber vakit geçirebilecekleri hafta sonu şehir dışı gezileri bile planlar. Ama bu rüya günler tramvayda kondüktör olarak çalışan Hanna’nın ofise terfi etmesiyle son bulur. Ofiste çalışmak istemeyen Hanna, gence haber bile vermeden ortadan kaybolur.
İçimdeki Deniz…
| 17 February 2009 13:15
Yönetmen: Alejandro Amenebar
Senaryo: Alejandro Amenebar, Mateo Gil
Oyuncular: Javier Bardem, Belen Rueda, Lola Duenas, Mabel Rivera, Celso Bugallo
Görüntü Yönetmeni: Javier Aguirres Arobe
Müzik: Carlos Nunez, Alejandro Amenebar
Yapım Yılı: 2004
Ülke: İspanya
Psikolojik gerilim filmlerin yeni ustası Amenebar filmi. Bu yeni usta bize aslında gerilimden çok; acıyı, acının hemen yanında duran gerçeği ve ona bağlı olan kaderi gösteriyor ve bunda da çok başarılı oluyor. Bütün bunların yanında çok tatsız olan bir konu, yani ötenaziyi her yönüyle başarılı bir şekilde işliyor. Ötenazi, insanın kendi isteği üzerine hayatına son vermesidir. Yönetmenimiz, bu filmi yaparken gerçek bir olaydan yola çıkıyor. Denizi deliler gibi seven bir adam; genç yaşta iken denizde ters bir atlayış yaparak geçirdiği küçük kaza sonucu boynunu zedeler ve ömür boyu yatağa mahkûm olur. Yatakta tek manzarası açık penceresinden deniz olan ve mutsuzluğa bürünen Ramon’nun 30 yıl sonra, artık tek istediği ölümdür. Yasaların ve ailesinin karşı olmasına rağmen, o hep ölmek isteyecektir. Film aynı zamanda ötenaziyi, ahlaki, psikolojik ve hukuksal açısı ile de başarılı bir biçimde boyutlandırıyor.
Filmdeki şu sözler akıllardan çıkmayanlar arasında, Julia, ”Bana kalpten cevap ver”, Ramon ”Yani kafadan demek istiyorsun.” İşte, tam bu noktada şu soru aklınıza gelebilir; Kalp mi yoksa beyin mi daha önemli, hayatınızda? Sonuç olarak muhteşem bir ilgi ile izlenen bu filmin başarısına, kadrosunun tamamının katkısı olduğu açıkça görülmektedir.
BLINDNESS (KÖRLÜK) 2008
piedra | 17 February 2009 09:51
Mayıs 2008 yapımı olan Blindness (körlük ) ülkemizde 23 Ocak 2009’da sinemalarda gösterime girdi. Bursa’da 3.Uluslararasi Bursa Ipek Yolu Film Festivali‘nde ve İKSV Film Ekimi kapsamında İstanbul’da ilk izleyicileri ile buluşmuştur. Ayrıca 2008 Cannes Film Festivali‘nin de açılış filmidir.
Filmin konusundan biraz bahsedersek;
Kentte beyaz körlük salgını başlar. Birdenbire kör olduğu şikayeti ile göz doktoruna başvuran kişi körlüğü göz doktoruna da bulaştırır. Nedeni bilinmeyen bir şekilde tüm kent halkında olağandışı körlük görülmeye başlanır ancak bir tek göz doktorunun karısı beyaz körlükten etkilenmez. Fakat olaylar tıbbi bir hastalıktan daha ötedir ve herşeyin tek bir tanığı vardır: göz doktorunun körlük salgınından etkilenmeyen karısı. Kadın beraberindeki yedi kişiyi karantinadan kaçırmaya çalışır.
SİS VE GECE
| 16 February 2009 17:15
Yönetmen : Turgut Yasalar
Senaryo : Turgut Yasalar,Ahmet Ümit (roman)
Turgut Yasalar’ın senaristliğini ve yönetmenliğini üstlendiği, Ahmet Ümit’in polisiye romanı “Sis ve Gece”den uyarlanan film. Edebiyat uyarlamaları sinemada her zaman risk taşımıştır; çünkü okur beklediği etkiyi sinemada göremez, bu genellikle böyle olmuştur. Romana fazlası ile sadık kalınmış bu filmde, özellikle kitaptaki karakterlerin ve öykülerinin tamamının filme aktarılması ile de romanın ruhu oturmuş filme. Onlardan biri de İlyas Salman’nın rolü Cuma karakteridir. Baba ve eş katili Cuma karakteri aslında filmin kilit rollerinden biri; bu karakteri kötü kılan koşullardı ve sosyal itelemenin sonucuydu belki de.
Filmin kısaca konusu; Gizli teşkilattan bir elemanın, teşkilatta yaşadığı güvensizlikler ve kafasındaki boşluklar, bununla birlikte yasak aşkı, yasak aşkının birden ortadan kayboluşu ve buna paralel gelişen gerilimli olaylar. Gerilim, polisiye ve aşk öyküsüyle örülmüş bir film ve beklenmedik bir final.
Sex And The City 2 geliyooooor
nazokiraze | 16 February 2009 14:58
Yayınlandığı dönemin en revaçta dizilerinden biri olan Sex And The City, ilk kez geçen yıl film olarak çekilmişti. Yapımcılar filmin devamının Sex And The City 2 olarak önümüzdeki 2 yıl içerisinde yeniden çekileceğini ve oyuncularının değişmeyeceğini açıkladı. Filmin konusu dizi ve Sex And The City filmiyle aynı, dört kadın, aşkları, ayrılıkları ve aşkın bıraktığı kalıntılar….
the island, 2005
lifesucks | 16 February 2009 11:31
Peter benchley ‘in aynı adlı romanında sinemaya uyarlamış yapım 21. yüzyılda teknolojinin ve insanlığın ne durumda olabileceğini gösteren bir film. ilerledikçe “gelecekte buda mı olabilirmiş” dedirten film, ikinci yarısındaki aksiyon sahneleriye kopmadan izlenebilir.
Filmin konusuyla ilgili söylenecek herşey filmin büyüsünü bozacaktır.
şimdiden iyi seyirler.
imdb
KELEBEK 10 NİSAN’da GÖSTERİMDE
sahaf1976 | 16 February 2009 09:56
Yönetmeliğini Cihan Taşkın’ın üstlendiği “Kelebek” sinema filmi geçtiğimiz günlerde çekimlerini tamamladı. Vizyon tarihi olarak 10 Nisan’ı seçen yapım, yönetmenin ilk sinema filmi olmasına rağmen, kadrosunda yer alan uluslararası isimlerle dikkat çekiyor. Cennetin’in Krallığı’nda Selahaddin Eyyubi karakterini canlandıran Ghassan Massoud filmin en önemli kozlarından biri. Müzikleri dünyaca ünlü müzisyen Ömer Faruk Tekbilek ve Grammy ödüllü Brian Keane’e emanet edilen Kelebek’in görüntü yönetmeni ise, halen New York Film Academy’de ders veren Meksika asıllı Demian Barba. Çekimleri İstanbul, Afganistan ve Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleştirilen ve şu an post prodüksiyon aşamasında olan filmin kurgusunu Üç Maymun’da görev yapan Bora Gökşingöl üstlenmiş. Ghassan Massoud’a başlıca rollerde genç oyuncular Caner Cindoruk, Deniz Bolışık, Münir Can ve Serhat Yiğit eşlik ederken, Şahin Çelik, Sümer Tilmaç, Tuncay Beyazıd, Cem Kurtoğlu, Meredith Orlow ve geçtiğimiz yıl Altın Portakal alan Volga Sorgu, Kelebek’te rol alan diğer dikkat çekici isimler. Hikayesinin merkezine 11 Eylül saldırılarını yerleştiren ve sıra dışı senaryosuyla konuşulan Kelebek; Türkiye’den yola çıkarak, Afganistan ve New York’a uzanan bir dramı anlatıyor.