bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Çağan Irmak’tan büyüklere masallar: Kabuslar Evi (2)

gorcun | 06 July 2009 13:51

Karanlıktan Gelen
Karanlıktan Gelen

Çağan Irmak’ın Kabuslar Evi serisinin ilk 5 bölümünü yazdığım ilk yazıdan sonra ikinci bölümde 6-7 ve 8. bölümleri tanıtmak istiyorum. İlk yazıda bahsettiğim üzere, ıssız ve ormanlık bir bölgede iki katlı büyük bir evde geçen korku-gerilim hikayelerinin işlendiği filmler genel olarak 1 saatlik bölümlerden oluşuyordu. Gelelim 6. hikayeye…

6-Kabuslar Evi – Karanlıktan Gelen : Anne Füsun (Serap Sağlar), kız kardeş Ceren (Berin Şenvarol) ve erkek kardeş Kerem’den (Rıza Kocaoğlu) oluşan aile tatil yapmak amacıyla uzun bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk sırasında zaman zaman şakalaşan, zaman zaman tartışan çocuklar ve anne yollarına devam ederlerken garip olaylar olmaya başlar. Kötü bir kazanın sonunda kendini büyük, gizemli bir evde bulan Kerem evin içerisinden çıkamamakta ve korkunç bir kabusun içinde olduğunu farkeder. Daha sonra evde ondan başka birisinin daha olduğunu görür.

Karanlıktan Gelen
Karanlıktan Gelen

Evdeki gizemli yabancı (Tolga Karel) yara bere içinde olan normalde yaşaması mümkün gözükmeyen biridir. Kendisine, Karanlıktan Gelen diyen bu garip yabancıyla evde hapis kalan Kerem, kurtuluş yolunun kendi zihninde olduğunu anlayacaktır. Garip olayları sürekli merak içinde izleyeceğiniz bu bölüm hem dram hem gerilim açısından tatmin edici ve süpriz sonuyla şaşırtıcı bir hikaye. Bu bölümü Uluç Bayraktar yönetmiştir.

Birdcage inn

sahaf1976 | 06 July 2009 11:23

KUŞU KAFESE KAPATIRKEN KENDİMİZİ DE DIŞARI KİLİTLİYOR OLMAYALIM?

birdcage inn
birdcage inn

1998 yılı yapımı olan bu film Kim Ki Duk ve Jeong-min Seo tarafından yazılmış senaryosuyla dikkat çekiyor.
Evlilik ve ilişki kavramlarıyla ilgili tutucu ve romantik düşünceleri olan Hye-mi (Hae-eun Lee) üzerinden bu kez yönetmenimiz ahlak kurallarını, aşkı ve dostluğu masaya yatırıyor. Tabii ki yine hepsini kendine özgü karşıtlıklarıyla… Üniversite öğrencisi Hye-mi erkek arkadaşıyla sorunlu yürüyen beraberliğindeki tüm sorunlardan ailesinin kiraya verdiği iki odayı tutan fahişeleri sorumlu görür.
Hatta fahişeler evden taşındıktan ve odalardan biri genç, güzel, kibar bir ressam adayı olan Jin-a’ya (Ji-eun Lee) verildiğinde bile, Hye-mi takıntısında ısrar eder. Keşfedilmeyi bekleyen cinselliğinin baskısıyla daha da hırçınlaşmıştır. Ona göre Jin-a’ da aşağılık bir fahişedir..Bu iki karakterin ise birbirini tanıyıp anlaması için önlerinde oldukça dikenli bir yol vardır.
Bu kez müzikte Moon-hui Lee isimi bulunmakta.

Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı (2009)

bozdag | 06 July 2009 10:03

Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı / Ice Age: Dawn of the Dinosaurs
Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı

Buz Devri” ve “Buz Devri 2: Erime Başlıyor“dan sonra merakla beklenen devam filmi “Buz Devri 3: Dinozorların Şafağı” 1 Temmuz’da sinema salonlarında seyirci toplamaya başladı. Buz Devri hayranları bu kez filmi belirli sinemalarda 3 boyutlu izleme olanağına da sahipler.

Alt yazılı orijinal seçeneği dışında Türkçe dublajlı seçeneği de bulunan Buz Devri 3’ün seslendirmelerinde ise Ali Poyrazoğlu, Haluk Bilginer, Yekta Kopan ve Altan Erkekli öne çıkıyor.

Muhteşem bir uyarlama: ”Aşık Oldum”

gorcun | 05 July 2009 12:39

Aşık Oldum
Aşık Oldum

”Aşık Oldum” 1985 yılında Ertem Eğilmez tarafından çekilmiş bir komedi filmidir. Yapım, dönemin popüler Amerikan komedisi olan ”The Woman in Red (Kırmızılı Kadın)” filminden uyarlanmıştır. İşin ilginci ”The Woman in Red” filmide Fransız yapımı ”Un éléphant ça trompe énormément” Amerika’da ”Pardon Mon Affaire” adıyla bilinen filmden uyarlanmıştır. Yani film yeniden çekimin yeniden çekimidir. Ama sonuca baktığımızda durumun hiçte kötü olmadığını söyleyebiliriz. Kadrosunda Şener Şen, Şehnaz Dilan, Nevra Serezli, Ayşen Gruda, Erdal Özyağcılar, Savaş Dinçel, Necati Bilgiç, Uğur Yücel, Sümer Tilmaç, Perran Kutman, Tuncay Akça ve Ayşe Kökçü gibi birbirinden başarılı ve ünlü oyuncuları barındırır.

Konusu kısaca bir reklam ajansında çalışan Şakir’in başarısız çapkınlık maceraları üzerinedir. Evli olan Şakir (Şener Şen) karısı (Nevra Serezli), çocukları ve başarılı iş hayatıyla sakin, macerasız ve mutlu bir hayat sürmektedir. Bir gün iş yerinden çıkarken kırmızılar içinde gizemli bir kadın belirir. Gerçekle rüya arası bir olay olur ve kırmızı elbise içindeki kadının eteği havalanır, bir süre o şekilde salınan kadın daha sonra hiç bir şey yokmuş gibi yoluna devam edip oradan uzaklaşır. Olaya şahit olan Şakir kırmızılı kadına o anda vurulur. Kısa süre sonra kadının çalıştığı reklam ajansına fotomodel olarak gelen Sibel (Şehnaz Dilan) olduğunu öğrenir.

Aşık Oldum
Aşık Oldum

Uçlarda gezinen bir fragman: Robo-geisha

gorcun | 05 July 2009 10:18

Robo-geisha
Robo-geisha

”Machine Girl”, filminin yönetmeni Noboru Iguchi’nin yeni filmi ”Robo-geisha’nin” fragmanı çıktı. ”Tokyo Gore Police” filminin yönetmenliğini yapmış olan Yoshihiro Nishimura’nın içinde bulunduğu ekip yine son derece uçuk, kanlı ve şiddet dolu bir filme imza atıyorlar. Bu sefer geyşalar üzerinden şiddet gösterisi yapacağa benzeyen filmde geyşaların her türüyle karşılaşmak mümkün. Bu filmde Geyşa dansı, geyşa füzesi, geyşa elektrikli testeresi, geyşa katanası, samuray robot, engelli silahı, göğüsten çıkan makineli tüfek, kıçtan çıkan katana gibi yaratıcı ve uçuk silahlarla ve karakterlerle Geyşa ordularının savaşını izleyeceğiz. Machine Girl, Tokyo Gore Police gibi filmleri izleyenler nasıl bir şeyle karşılaşacaklarını az çok bilselerde bilmeyenler için fragmanın son derece uçuk ve rahatsız edici görüntülerin olduğunu da belirtmek isterim.

Batman’in yeniden doğuşu: ”Batman Begins”

gorcun | 04 July 2009 16:18

Batman Begins
Batman Begins

Christopher Nolan, Batman çizgi roman serisinden uyarlanan filmlere yeni bir başlangıç yaparak, 2005 yılında ”Batman Begins (Batman Başlıyor)” filmini çekti. Gotham City’de gündüz işadamı gece yarasa adam kostümüyle suçluların korkulu rüyası olan Bruce Wayne yepyeni bir hikayeyle sinemalara geliyordu. Küçük yaşta ailesi gözleri önünde öldürülen Wayne, intikam hissiyle dolup taşmaktadır. Gotham’dan ayrılıp dünyayı gezerek, kötülere ve suçlulara karşı savaşmayı öğrenenen Wayne, bir süre sonra tekrar doğduğu yere geri döner. Uzakdoğuda Henri Ducard tarafından eğitilen Wayne, Gotham City’desuçlularla, çocukken oluşan yarasa korkusunu simge haline getirerek savaşma yolunu seçer.

Batman Begins
Batman Begins

Böylece Gotham’da yarasa maskesi ve kostümüyle Yarasa Adam olarak bilinen ama kimliği bilinmeyen yeni bir kahraman doğar. Artık suçluların da korkacağı karanlık bir düşmanları vardır. Ama, Batman’in asıl düşmanları umduğundan çok daha yakın olan kişilerden çıkacaktır. Nolan’ın, Batman yorumu kimi eleştirmenler tarafından fantastik hikayesine aykırı derecede gerçekçi olarak eleştirildi. Gotham’ın, Tim Burton’un, ”Batman” filmlerindeki gotik atmosferinden uzaklaştığı da eleştiri oklarının başka bir yönüydü. Nolan’ın amacı zaten gerçekçi ve sağlam hikayeli bir Batman filmi yapmak olduğundan büyük ihtimalle bu eleştirileri göze almıştı. Gerçektende şimdiye kadar çekilen onca dizi ve filme rağmen ilk defa bir filmde kahramanın korkularından, nasıl Batman olduğuna, nasıl bir konsantrasyonla çalışıp, onu suçlulara karşı savaşma gücü veren şeyin ne olduğu gibi önemli konulara son derece gerçekçi ve akılcı cevaplar veriliyordu.

Batman Begins
Batman Begins

Brüno – Bir Gay’in Dramı

dogan626 | 04 July 2009 12:49

Sacha Baron Cohen yine yapacağını yaptı. Ali G’de rapçi, Borat’ta Kazakistanlı bir televizyoncu olarak karşımıza çıkan Cohen bu sefer de eşcinsel bir modacı olarak karşımızda. Da Ali G Show isimli televizyon programında yarattığı karakterlerden biri olan Brüno, 10 Temmuz’da Avrupa’da, 14 Ağustos’da da ülkemizde vizyona girmeye hazırlanıyor.

MTV ödül töreninde Eminem’in uzerine yaptığı inişle skandal yaratan Cohen, yeni filminin reklam için birbirinden ilginç fotoğraflar da yayınlıyor. Hatta bir lise futbol takımıyla çektirdiği fotoğraflar okul müdürünün işinden olmasına sebep olmuş.

Film, dizinin bittiği yerden devam ediyor. Avusturyalı bir modacı olan Brüno hala kendi kurgusal şovu olan “Funkytime with Brüno” için çalışmaktadır.

WİLD ANİMALS / ÖLÜMÜ GÖZE ALMIŞ İNSAN GÜCÜNDEN DAHA BÜYÜĞÜ YOKTUR

sahaf1976 | 04 July 2009 10:11

WILD ANIMALS
WILD ANIMALS

İster adına evrim densin isterse yaradılış, pek çok araştırma, gözlem ve deney şu yaşlı evreni paylaştığımız diğer canlılardan ne kadar ileride olduğumuz konusunda zaman zaman acımasız sorularla karşı karşıya bırakır bizi. Sadece hayatta kalabilmek için bir başka canlıyı öldüren bir hayvanla, atom bombasını icat etmiş bir başka canlı arasında gerçekten sandığımız kadar fak var mıdır?
İşte belki de insan la hayvan arasındaki mesafe ancak zorlu koşullarda anlaşılabilir. İyi bir gelirimiz, yeterli güvenliğimiz, sosyal, cinsel, kültürel ihtiyaçlarımız karşılandığı sürece elbette ki bizden daha modern, entelektüel, insani bir canlı olmasına imkan yok. Peki ya bu nimetlerden yoksun bırakıldığımızda içimizdeki hayvanın kontrolü ele geçirmesi ne kadar sürer?

Kim Ki-Duk sinematografisindeki ikinci filmle bu soruya cevap arıyor işte. Wild Animals’ın başkişisi Cheong-hae (Jae-hyeon Jo) tıpkı yönetmenin kendisi gibi ressam olma isteğiyle yanıp tutuşan bu sebeple de Güney Kore’yi ardında bırakıp soluğu Fransa’da alan bir karakterdir. Ancak Fransa kahramanımızın özlemiyle yanıp tutuşmamaktadır. Dilini, kültürünü bilmediği bu yepyeni hayatta dertleri arasına parasızlık ta eklenen kahramanımız, yaşamak için Fransa’nın karanlık arka sokaklarına geçiş yapmaya başlar.

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (2)

sahaf1976 | 03 July 2009 18:41

Coast Guard
Coast Guard

2002′ de ”The Coast Guard” ise akıllara J.J.Rousseau’nun, İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı eserinde geçen ünlü sözünü getiriyor; “Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “bu bana aittir” diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. Bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da hemcinslerine “bu sahtekâra kulak vermekten sakınınız, meyvelerin herkese ait olduğunu, toprağın ise hiç kimseye ait olmadığını unutursanız mahvolursunuz” diye haykıracak olan adam, insan türünü nice suçlardan, nice cinayetlerden, nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu!”
Yönetmen bu filmde de kendi hayatının beş yılını verdiği Deniz Kuvvetlerinde biriktirdikleri üzerinden girişir sorgulamaya, kendi içinde çatışmalar yaşayan bir sahil koruma müfrezesi ikiye bölünmüş Kore’yi simgeler gibidir.

Spring, Summer, Fall, Winter and Spring
Spring, Summer, Fall, Winter and Spring

Militarizme ağır bir eleştiri yolladığı bu filmde, Kuzey Kore’ li casusların ülkesine girmemesi için gece devriyesine çıkan ve milliyetçi duyguları son derece ağır basan bir asker sahilde sevişen bir çifti malum düşman zannederek ateş eder ve çiftten erkek olanı öldürür. Cinayetle birlikte askerin ve sevgilisi öldürülen genç kadının hayatı birbirine ölümle, suçla, suçlulukla, korku ve paranoyayla, nefretle bağlanmış olur. Üniforma ve sınırlar, devletin resmi aygıtları bir tarafta dururken sınırların anlamsızlığı ve insan hayatının değeri de öbür tarafta durmaktadır.

2003 yılında çektiği “Spring, Summer, Fall, Winter and Spring” yönetmenin seçtiği resimlerin insan ruhunda bıraktığı o haz sebebiyle oldukça beğeni topladı.

Karl Malden hayatını kaybetti

queennothing | 03 July 2009 16:10

22 Mart 1912 doğumlu Karl Malden (Mladen George Sekulovich), Marlon Brando ile birlikte rol aldığı “A Streetcar Named Desire“, “On the Waterfront“, “One-Eyed Jacks” gibi bol ödüllü yapımlardan ve ‘General Omar Bradley‘ (Patton), ‘Archie Lee Meighan‘ (Baby Doll), ‘Zebulon Prescott‘ (How the West Was Won) karakterleri ve tabii ki ‘San Fransisco’ denilince akla gelen ilk isimlerden olmasını sağlayan “The Streets of San Francisco“da ‘Dedektif Mike Stone‘ karakteriyle tanıdık, sevdik. Efsane aktör Malden, 1 Temmuz 2009 tarihinde, sabaha karşı 2:30’da uyurken hayatını kaybetti.
97 yaşında hayata veda eden Malden, Michael Jackson ve Farrah Fawcett‘ten sonra, sanat dünyasını bir kez daha yasa boğdu.