bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Till Glädje (1950)

queennothing | 20 February 2010 10:29

Usta yönetmen Ingmar Bergman‘ın yazıp, yönetmenliğini yaptığı 1950 çıkışlı “Till glädje” (To Joy / Neşeye Doğru), acele gelen bir aşkın tüm bunaltılara rağmen saflığını, heyecan ve tutkusunu korumasını anlatıyor. Maj-Britt Nilsson ve Stig Olin‘in başrollerini paylaştığı yapım, yönetmenin ‘ilişki filmleri’nden biri. Birbirine aşık iki insanın, hislerinin en normal ölçüde yaşamaya çalışıp da, aşkın normalin de ötesinde kaldığını geç farketmelerine ve kadın ve erkek kişiliklerine değinen Bergman, “Till Gladje”de hisleri adlandıramaya çalışmanın züccaciye dükkanındaki file benzediğini, üstüne resmiyet eklemeye çalışınca aşıkların dünyalarını züccaciyeciye çevirdiğini düşünüyor, bunları gösteriyor.

İsveç Devlet Orkestrası’na aynı gün iki yeni müzisyen katılmıştır. Marta ve Stig adlarındaki müzisyenler, aynı gün orkestraya katılmalarına rağmen birbirlerini tanımamaktadırlar. Çok geçmeden tanışan çiftin arasında bir elektriklenme olur ve Marta, Stig’i doğumgünü partisine davet eder.Maria için peluş ayı alan Stig, partide genç kadına dair pek hoş olmayan bir takım şeyler duyar. Marta’ya karşı önyargılı olan Stig, sızar ve geceyi genç kadının kanepesinde geçirir.

Eleştirel tadıyla ”Neşeli Hayat” yorumu

gorcun | 19 February 2010 16:36

Neşeli Hayat
Neşeli Hayat

2009’da çekilmeye başlanan yeni Yılmaz Erdoğan projesi 27 Kasım’da seyirciyle buluştu. ”Neşeli Hayat”, Erdoğan’ın başrolünde ve odak noktasında olduğu, çevresi birbirinden başarılı eski ve yeni BKM oyuncularıyla çevrili dram soslu bir komedi filmi. ‘Müslüman mahallesinde bir noel baba’, ‘küçük adamın büyük hikayesi’ gibi cümlelerle tanımlanan film, bana göre vaad ettiği ölçüde tatmin edici bir hikaye sunuyor. En önemli yönü ise tek karakter odaklı olması ve bu karaktere başarıyla hayat verilmesi. Dolayısıyla filmin incelemesini bu karakter üzerinden yapmak mümkün. Filmin kahramanı Rıza, büyük şehirde küçük hayalleriyle mütevazi bir hayat yaşayan sıradan bir insan. Karısı ve evlerine zorunlu yerleşen kayınbiraderiyle birlikte yaşıyor. Mahalle sakinleriyle de ‘saadet zinciri’ gibi bir talihsizlikten dolayı arası kötü olan Rıza, günlük 40 TL’ye Noel Baba kılığında bir alışveriş merkezinde çalışıyor. Daha önce terlik kostümüyle stadyumlarda çalışan kahramanımız, aslında kendi deyimiyle bu ‘kepaze’ işten utanç duyuyor.

Güncel Haberler

queennothing | 19 February 2010 14:22

  • Sinema dünyasında son zamanlarda büyük yankı uyandıran bir haber gündeme gelmişti. Duyuma göre Martin Scorsese, “Taxi Driver“ını Lars Von Trier ile yeniden çekecekti. Haberin yalan olduğu söylendi, film yeniden çevrilmiyor.
  • Fransız aktris Julie Delpy, hem yönetmenliğini yaptığı, hem de başrolünde oynadığı “2 Days In Paris“in devamını çekmeye niyetlenmiş; “2 Days In New York”.
  • Almanya’dan bir başka haber de Fatih Akın‘ın “Soul Kitchen“ına dair. Film, Almanya’da 1 milyon kişiye ulaşmış. Akın’ı tebrik ediyoruz.
  • Sinan Çetin, Hindistan – Türkiye ortak yapımı olan bir Mevlana filmi çekeceğini açıkladı.
  • İspanyol Sineması’nın Akademi Ödülleri “Goya Awards”, sahiplerini buldu. Listeye buradan ulaşabilirsiniz.
  • Grunge-rock müzisyeni Kurt Cobain‘in (Nirvana) hayatı sinema filmi oluyor.
  • Bir haberimiz de Türkiye’deki sigara yasağına dair, elbetteki sinemadaki
    sansürü hakkında. Bundan böyle 26 Kasım 1996’dan evvel çekilmiş filmlerdeki sigara içme sahneleri sansürlenmeyecek.

Bottle Rocket

uuuucar | 19 February 2010 11:59

Yönetmenliğini; The Royal Tenenbaums,Rushmore gibi komedilerin yönetmeni Wes Anderson’un yaptığı,baş rollerini Owen Wilson ve Luke Wilson kardeşlerin paylaştığı gençlik komedisi.Senaryosunu da Owen Wilson ve Wes Anderson birlikte yazmışlar.
Filmin çekildiği 1996 yılında henüz ergenliğini yaşayan, şimdi ise olgunluk dönemine geçiş yapmış kuşak için kült kategorisine yükselmiş, kendine has diyaloglarıyla, durum komedileriyle ve saçmalıklarıyla öne çıkan, bir nevi Wes Anderson‘un komedi anlayışını kabul ettirme çabasının olduğu ilk filmdir.
Film, akıl hastanesinden taburcu olan Anthony (Luke Wilson)’nin eski arkadaşı Dignan (Owen Wilson) yüzünden saçma bir şekilde camdan inişiyle başlar.

Afiş
Afiş

Dignan hayalperest, plancı, gerçekliğin dışında yaşayan, dışlanmış bir karakter olarak arkadaşlarını da hayallerini gerçekleştirmek için bir anlamda zorlar. Anthony ise daha olgun, duygusal, aşağılık kompleksi olan bir karaktere sahiptir. Bu ikili yanlarına komşuları ve eski arkadaşları Bob (Robert Musgrave)’u da alarak bir kitabevini soyarlar. Artık aranan birer suçlu olduklarını düşünerek başka bir şehre kaçıp bir müddet otelde kalmayı planlarlar. Otel de temizlik görevlisi olan ve İngilizceyi çok iyi konuşamayan Uruguaylı İnez(Lumi Cavazos)’le Anthony bir ilişki yaşamaya başlarlar.Bu sırada Bob kardeşinin Ot satarken yakalandığını öğrenir ve eve dönmeye karar verir.Anthony ve Dignan bir süre daha otel de kalarak günlerini geçirmeyi sürdürürler. Anthony ile İnez aralarındaki ilişkiyi ilerletirler,birbirlerine bağlanmaya başlarlar ama Dignan dönmek istediği için otelden ayrılarak evlerine dönemeye karar verirler. Fakat Anthony soygundan kalan paralarını İnez’e verir ve Dignan bunu dönüş yolunda öğrenerek Anthony‘nin yanından ayrılır. Aradan uzunca bir süre geçer,Bob zengin olmuştur,Anthony normal işlerde çalışmaya başlamıştır ama Dignan hala kolay yoldan para kazanma derdiyle hayalindeki çeteyi toplamaya çalışmaktadır. Anthony ve Dignan barışırlar,Dignan yine kendisi gibi dışlanmış ve başarısız karakterlerden oluşan bir çete kurmuştur, Bob‘u da yanlarına alarak yeni bir soygun yapmayı planlamaktadır.Bob ve Anthony, Dignan‘ı üzmek istemedikleri için son kez soygun yapmaya ikna olurlar. Soygun sırasında başlarına bin türlü saçmalık gelir,başarısız karakterlerle dolu çete yine başarısız olmak için ellerinden geleni ardlarına koymazlar ve saçma bir şekilde Dignan yakalanarak hapse girer.
Wes Anderson‘un kısa filminden uzun metrajlı film haline getirdiği bu ilk film, aile içi iletişimsizlik ve dışlanmışlık üzerine kurulu eğlenceli bir komedi filmidir.

Peter Jackson’ın damak tadı: ”Bad Taste”

gorcun | 19 February 2010 09:36

Bad Taste
Bad Taste

Peter Jackson’un yönettiği ilk uzun metrajlı filmi ”Bad Taste” (Kabak Tadı) 1987 yılında çekilmiş bir B-film. Yeni Zelandalı yönetmenin çektiği filmin konusu ilginç ve komik ama yapım aşamasındaki hikayeler filmden daha komik. Günümüzde kült filmler arasında görülen bu filmin neden ‘kült’ olduğunu anlamak için film kadar yapım aşamasındaki olaylara da bakmamız yararlı olur. Kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Derek ve en az kendisi kadar budala arkadaşları küçük bir kasabada kaybolan insanları araştırma işine girişiyorlar. Yeni Zelanda Ulusal Hava ve Uzay Savunma Birliği adına çalışan kahramanlarımız kısa süre sonra çevrede insan formunda dolaşan uzaylılar olduğunu farkediyorlar. Uzaylılarla mücadeleye girişen ekip, saklandıkları bölgeyi bulduktan sonra bu koca kafalı yaratıkların nihai amacını öğreniyorlar. Yeni bir tat olarak gördükleri insan etini kurdukları ‘Fast-food zincirlerinin’ ana besini olarak kullanmak. Derek ve arkadaşları bu sorunu çözmek ve kasabayı uzaylılardan temizlemek için silahlanıp harekete geçiyorlar.

2010 Oscar Tahminleri Yarışması

widfara | 18 February 2010 18:46

Sizce kazanan kim olacak?
Sizce kazanan kim olacak?

Mart 2010’da yapılacak Oscar ödül tören ile ilgili bir yarışma düzenlemiş. “Sinema Yıldızlarını En İyi Tahmin Eden Siz Olun” sloganıyla lanse edilen yarışmaya, siteye üye olduktan sonra aşağıdaki kategorilerde yapacağınız tahminlerle katılabilirsiniz;

Ankete katılanlar arasından en yüksek sayıda doğru tahmini yapan ilk 10 kişi ödül kazanma hakkına sahip olacak. Yarışmaya katılım koşullarına buradan ulaşabilirsiniz.

Herkese bol şans!

Eastern Promises (2007)

queennothing | 18 February 2010 16:34

İngiliz sinemacı Steven Knight‘in senaryosunu yazdığı, Kanadalı yönetmen David Cronenberg‘in yönetmenliğini yaptığı 2007 çıkışlı sinema filmi “Eastern Promises” (Şart Vaatleri), ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar’a aday gösterildi. Oscar adaylığı bulunan İngiliz aktris Naomi Watts‘ın başrolünde yer aldığı filmde Manhattan doğumlu aktör Viggo Mortensen, Fransız aktör Vincent Cassel, Armin Mueller-Stahl ve Sinéad Cusack rol alıyor.

Anna, anne ve babasıyla yaşayan genç bir kadındır. Hastahanede ebe olarak görev yapan genç kadın, senelerdir içinde kalan annelik özlemini, geçmişinde yaşadığı bir takım trajik olaylar yüzünden içinde saklamaya devam etmek zorundadır. Hastahende genç bir kızın çocuğunu doğurduktan sonra hayatını kaybetmesinden derin bir şekilde etkilenen Anna, genç kadının ardında bazı sırlaar bıraktığına inanır ve olayı araştırınca bir günce bulur. Güncede, kendisine güzel bir hayat vaadedildiğini, ancak sonrasında büyük bir Rus mafyasının içine karıştırıldığını ve tecavüze uğradığını anlatan cümleleri okuyan Anna, dehşete kapılır ve babasının tutucu tavırlarına aldırmadan olayın peşine düşer.

Wang-ui Namja- King And The Clown- Kral ve Soytarı

Kuduz maymun | 18 February 2010 12:18

2005 yılı yapımı bu Güney Kore filminde birlikte çalışan iki komedyenin eşcinsel aşkı konu ediniliyor. Kasabaları gezip komedyenlik yapan bu iki aşığın yolu, çeşitli maceradan sonra saraya dek uzanıyor. Sarayda soytarılık yapmaları istenen çift ve arkadaşları, bir süre sonra kralın da soytarılardan feminen olanına aşık olması yüzünden zor duruma düşüyorlar. Kadınsı görünümü ve davranışlarının yanında ince güzelliği ile dikkat çeken bu feminen genç, soytarı sevgilisi ve kralın birbirine düşmesine neden oluyor.

Jun-gi Lee- Soytarı
Jun-gi Lee- Soytarı

Film son derece etkileyici ve aşkın masumiyeti film boyunca vurgulanmış. Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.
Ülke tarihinin en yüksek hasılatlı filmi olma özelliğini taşıyan bu dram birçok yerde de ödül almış. 2007’de Oscar’a aday olmuş olan bu filmin ödülleri hakkındaki bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Hounddog (2007)

queennothing | 18 February 2010 09:43

Deborah Kampmeier‘in ikinci yönetmenlik deneyimi olan 2007 çıkışlı sinema filmi olan “Hounddog“, Elvis Presley aşığı küçük bir kızın ‘fazlasıyla gerçek’ yaşamını konu ediniyor. Amerikan aktris Dakota Fanning‘in başrolünde yer aldığı yapımda David Morse, Tim Parati, Robin Wright Penn, Ron Prather, Isabelle Fuhrman ve Robin Mullins yer almakta.

Lewellen, annesi tarafından terk edilmiş, alkolik babası ve hemen yan evde yaşayan anneannesiyle geçen sıradan kasaba hayatını müzikle, Elvis Presley ile renklendiren küçük bir kızdır.Yaşına göre fazlasıyla olgun bir kız olan Lewellen, babasının akıl sorunları sebebiyle evin hem annesi, hem de kızıdır ve düzenli olarak yapmak zorunda olduğu işlere eklenen anneannesinin baskıcı ve muhafazakâr tavırları, Lewellen’in hayatını daha da içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklerken, Elvis aşkı genç kızı hayatta tutan tek şeydir.

Skammen (1968)

queennothing | 17 February 2010 16:56

2007 senesinde hayatını kaybeden usta yönetmen Ingmar Bergman‘ın yönetmenliğini yaptığı 1968 çıkışlı sinema filmi “Skammen“in (Shame / Utanç) başrolünde iki defa Oscar’a aday gösterilen İsveçli (esasen Japonya doğumlu) aktris Liv Ullmann ve Oscar adaylığı bulunan aktör Max Von Sydow yer alıyor.
7 senedir evli müzisyen çiftin gelgit günlerini ve gözden ırak yaşadıkları adadki evlerinde geçen hayatlarını konu alan yapım, aniden çıkıveren iç savaşla farklı bir boyut alıyor. Evlerinin dibinde gerçekleşen yıkımın çift üzerindeki etkilerine yoğunlaşan Bergman, yine başarılı bir psikolojik/ drama ile karşımızda.

Eva ve Jan Rosenberg çifti, aynı orkestrada çalan, bu sayede tanışan ve 7 sene evvel dünyaevine giren bir çifttir. Bir çiftlik evinde, kendi hallerinde yaşayan çift, bahçelerinde tavuk besleyerek, arada sırada şarapla romatizm yaparak geçen sıradan günlerini, Eva’nın kadın gerginliğiyle hareketlendirip, birlikteliklerini soslandırıp, katlanabilir kıvama sokuyorlardır. Eva’nın baskın, baskıcı, midahale etmeden duramayan ve şikayetçi tavırlarının altında kalan Jan, genç kadını sakince yatıştırmayı iyi bilmekte ve bu sayede adı sanı duyulmamış bu adadaki yalnız yaşamları daha sürdürülebilir gibi görünmektedir.