bildirgec.org

Vivident Extra Yakınlaştırır!

lululu | 23 May 2009 09:26

Vivident’in yepyeni nefes tazeleyen ürünü Vivident Extra Facebook’ta!

Vivident Extra Yakınlaştırır! Facebook uygulamasını yükleyenler kimin kimle uygun olduğuna karar verip, tam da istedikleri gibi sevdiklerini yakınlaştırıyor! Artık yakınlaştırmak dert değil, üstelik uygulamayı yükleyenler Vivident Extra ürün paketi kazanma şansını da yakalıyor! Uygulamayı hemen yükleyin, yakınlaştırmaya başlayın!

Vivident Extra’ya özel tasarlanan mikrositede bulunan reklamı arkadaşına gönderen her 5. kişi ise Power Club’dan şarkı indirme hakkı kazanıyor, sevdiği şarkıyı doya doya dinliyor.

Oğuz Atay

| 25 November 2002 13:02

Uzmanların Türkiye’de nasıl yetiştiğini hala izah edemedikleri Oğuz Atay, 25 sene önce 13 Aralık’ta bu dünyadan gitmişti. Kendisi 30’lu yaşlarının sonlarına kadar işinde gücünde, evli-barklı normal bir insan gibi yaşamış; daha sonra üzerine bir delirme gelmiş ve son yedi yılını yazı yazarak tamamlamıştır. Türkiye’nin ruhu diyebileceğimiz mevcudiyet hallerini, onun kadar iyi tarif ve ifade eden bir insan bir daha gelmemiştir. Zaten ondan önce de Atay gradosunda bir yazarımız yoktur.

Peki neydi bu adamı bu kadar özel yapan? Bu bir tür bile olmayan nadide ve endemik yaratık, bu topraklarda nasıl yetişmişti? Kastamonu’nun İnebolu’sundan çıkıp Ankara’nın tozuna bulanan, oradan Istanbul’un gazını teneffüs edip, Londra’nın sisinde yuvarlanan bu adam nasıl bir şeydi? Bazı edebiyat eleştiricilerinin, bir takım akademisyenlerin ve kimi hayranlarının yazdığı, çoğu ipe sapa gelmez yazılardan başka ne var onun hakkında?

Aradan geçen 25 sene içerisinde bir tane Turgut Özben çıkmamış, Oğuz Atay’ın peşine düşülüp şöyle hakkını vererek bir monografi yazılmamıştır. Onun, hocası Mustafa İnan için yaptığı şeyin (Bir Bilim Adamının Romanı) onda biri bile kendisinden esirgenmiştir. Her zaman ve her kıymetli insana, yazara yaptığımız gibi ‘o bir kuyruklu yıldızdı’ denerek geçilmiştir.

Onun yazdıkları her ne kadar başka bir dile çevrilmemiş de olsa, bize özgü olanı, bu milletin nev-i şahsına münhasırlığını evrenselleştirir (gerçi Tutunamayanlar daha yazılırken, eşzamanlı olarak ingilizceye çevrilmişti; fakat bu versiyon hiçbir zaman ortaya çıkmadı. Zaten Atay’ı ingilizceye falan çevirebilmek için, Joyce çevirmenleri düzeyinde ingilizce, Şiar Yalçın ayarında türkçe-osmanlıca bilmek; Nevzat Erkmen kalitesinde bir obsede olmak gerekir).

Bu topraklardaki haller, onun için kullanılacak bir edebiyat malzemesi, yansıtılacak alegoriler demeti veya pazarlanacak toplumsal gerçekler sepeti değildir. Roman ve hikayelerinde bize bizi işaret eder, gösterir, anlatır. Bu arada kendisini de dışarda bırakmaz, özel ve ayrıcalıklı bir yere koymaz. Kalemindeki akrep kendini de sokar durur hep. Oğuz Atay’a, onun eserlerine dair bir şeyler söylemek hep çok zordur; çünkü o zaten bunu kendi karakterlerine yaptırmıştır. Dolayısıyla kendisi hakkında yazı yazmak isteyenleri, kendisinden alıntı yapmak zorunda bırakır. Ve ondan yaptığımız alıntılar, onun hakkında yazacaklarımızdan her zaman daha iyi olur. Yani kısacası, bize edecek pek laf bırakmamıştır.

Onun keskin zekası, hiciv kabiliyeti, erişilmez ironisi, trajik ve komik olanı yanyana koyup hatta içiçe geçirmesi karşısında ne b.. yiyeceğimizi bilemeyiz. Bazen kitabı kapatır ağlarız; bir an sonra gülmekten kırılırız. Yıllar önce, Atay’ın özellikle son döneminde sürekli yanında olan bir arkadaşıyla içki içerken, alkolün de tesiriyle bir ‘samimiyet buhranı’na kapılarak zırlamaya başlamış ve bunun üzerine o arkadaştan şu lafı işitmiştim: “Onun yazdıklarından etkilenme halimiz o kadar ağır bastı ki, sağlığında olduğu gibi öldükten sonra da kendisiyle, yani yazdıklarının kendisiyle pek ilgilenemedik”. Halbuki ilgilenmeliydik. Onun romanlarındaki derin ve detaylı hesaplaşmalardan ders almalı, bugün geldiğimiz çok daha perişan insanlık durumlarına düşmemek için çabalamalıydık. Olmadı; onun uyarılarına kulak asmadık; bu milletin neredeyse bütün fertlerini yıllardır kemiren Alzheimer hastalığına karşı gereken önlemleri almadık.

Bugün onun yazdıklarını tekrar okuduğumda, Oğuz Atay’ı fena yapan, canını yakan biçimsizliklere bile nerdeyse sarılasım geliyor. Eski Türk filmlerindeki kötü adamları görmüş gibi oluyorum. Bugünün kötülüğü, sahtekarlığı ve kalitesizliği karşısında, 30 sene önceki alçaklıkları bile affedilebilir buluyorum. Mesela o zamanların ‘kendini bulamamış’ ve de ‘tedirgin’ cumhuriyet aydınları bile, şimdinin kendini, yolunu ve sponsorunu bulmuş, çetesini kurmuş, ‘söylem’ini oturtmuş modern, hatta postmodern hokkabazlarının yanında naif falan kalıyor. O zamanın örümcek kafaları bile, şimdinin global-globül beyinlerine nazaran daha orjinal ve hakiki gözüküyor.

Oğuz Atay bir tarih yazarıydı aslında. Üstelik sadece cumhuriyet dönemine değil, bir şekilde bu coğrafyaya, bu ‘kenar Batı’ya gelmiş insanların varoluş-hissediş-duruş tarihine tanıklık etmiş; fiction’larıyla yaşadığımız gerçekliği sarsmıştı. 1987’de Cumhuriyet’te onun hakkında bir yazı yazma cüretini gösterdiğimde “Oğuz Atay’ın koyduğu dil aynasından kaçış yok” demiştim. Bugün hala o aynanın kör noktasız olduğunu düşünüyorum ve ne zaman onunla ilgili bir birşeyler yazmaya koyulsam, kendimi yakalanmış hissediyorum. Kitaplarından birini açıyorum; herhangi bir pasajı okumaya başlıyorum ve üstüne bastığım zeminin sağlam olmadığını hatırlayıp rahatlıyorum.

Filistin’e kim ne kadar yardım yapıyor?

| 11 July 2006 11:43

Son yılların verilerini bulamadım ama işte 2003 yılında Filistin’e yapılan yardım miktarları:

Amerika : 224 milyon $
Avrupa Birliği : 187 milyon $
Arap ülkeleri : 124 milyon $
İspanya : 18 milyon $

Yoruma gerek var mı?

Vatanseverler ve Vatanseverler

webci | 04 July 2007 14:44

vatan
vatan

Artık ülkemizde her türlü işi yapan vatanseverler klupü üyesi oluveriyor. Ordudan silah kaçırıp saklama hatta şehit askerin geride kalan yetimlerine verilecek parayı dolandırmaya kalkacak kadar vatanseverler var. Sonra şehidin cenazesinden prim yapmaya çalışan vatanseverler.

Ama bu durum yabancı değil bize. Bir yanda Çanakkele’de İstiklal harbinde vatan için, azadlık(özgürlük)için, izzet ve şeref için, din için şehitler vardı. Bir yanda da o şehitlerin mallarını ucuza kapatan günümüzün kapitalistlerinin benzerleri(Yorgun Savaşçı ve Yaban adlı romanları okuyanlar o dönemi biraz anlayabilirler)

Opera 10 Beta “Turbo Mod” ve “Görsel Sekme”lerle geliyor

dextarus | 06 June 2009 10:19

Opera 10 Beta sürümünü kullanıcılarına sundu.

Opera 10 Beta
Opera 10 Beta

Opera 10’un en büyük ve en farkedilebilir yeni özelliği ise sekmeler özellikleri. Sekmeleri hepimiz biliyoruz her yeni sayfa açtığımızda, tarayıcımızın üst bölümünde yazı halinde bulunurlar. Ama Opera bu konuda köklü bir değişiklik yapmaya kararlı. Ve karşınızda Görsel Sekmeler.
“Görsel Sekme de ne demek?” diye soracak olursanız artık o sıkıcı sadece yazı yazan sekme başlıklarından kurtuluyoruz demek.

Opera 10 - Görsel Sekmeler
Opera 10 – Görsel Sekmeler

Sekmeler artık sadece yazı olarak gösterilmeyecek, eğer istersek o sekmeden açılan internet sayfasının önizleme görüntüsünü görebileceğiz.
Veya bunun fazla yer kapladığını düşünüyorsanız sekmeleri sadece yazı olarak gösterip sekmenin üstüne geldiğinizde o sayfayı açmadan yine bir önizleme görüntüsünü görebileceksiniz.
Opera 10’nun diğer yeni bir özelliği ise “Turbo Mod”. Opera Mini ve Mobil kullananlar bu özelliğe daha aşikarlar. Opera, Mini ve Mobil tarayıcılarında ki bu özelliği şimdi Opera 10’a da ekliyor. Turbo Mod internet hızı düşük olan kullanıcılara yönelik bir eklenti.

Opera 10 - Turbo Mod
Opera 10 – Turbo Mod

Turbo Mod resim ve görsel elementler Opera’nın sunucularını kullanarak sıkıştırıp o şekilde tarayıcıya yollamasıdır.
Son olarak Opera tarayıcısının motorunu Facebook, Gmail gibi siteler için optimize ettiğini ve böylece bu sitelerin %40 daha hızlı dolaşılabilidiğini savunuyor. Tabii ki bu sadece bir iddia tam sürümü çıktığında testler sonucunda her şey belli olur 😉
Opera yeni sürümünde özellikle görsel sekmelerle bayağı ilgi çekeceğe benziyor.
Opera 10 Beta indirmek için buraya.

UEFA’dan Futbol Sözlüğü

Sonrisa | 21 October 2008 16:11

Özel terimlerin çevirisi her zaman için zorlayıcıdır. O alana has bir kaynak yoksa her şey daha da zor hale gelir. İşte UEFA (Avrupa Futbol Federasyonları Birliği), resmi sitesinde yayınladığı haberle bir süredir hazırlığı yapılan UEFA Futbol Sözlüğü’nün satışa çıkarıldığını duyurdu.

UEFA’nın dil servisleri bölümünün çeşitli eğitim enstitüleriyle ortaklaşa bir çalışmanın ürünü olan sözlük UEFA’nın üç resmi dili olan Almanca, Fransızca ve İngilizce. 1800 terimi kapsayan cep sözlüğü önde gelen sözlük yayıncısı Langenscheidt tarafından piyasaya sürüldü. Kitabın içerisinde kullanılan terimlerin tamamı UEFA ve FIFA tarafından kullanılmakta. Bunun dışında terimler arasında taraftarlar ve spor uzmanları tarafından günlük hayatta ve literatürde kullanılan terimler de yer alıyor.

Daha çok çevirmenler ve ilgili dil uzmanlarını hedefleyen bir içeriği olsa da, sözlük medyadaki ilgili kişilere, federasyon çalışanlarına, teknik direktörlere ve tabi ki taraftarlara hitap ediyor.