bildirgec.org

zanaat hakkında tüm yazılar

Kaya Tuzu Nelere Kadir !!

murti37 | 24 December 2010 10:00

Kaya Tuzu
Kaya Tuzu

Gün geçmesin ki karşımıza ilginç bir zanaat çıkmaya görsün. Çankırılı el sanatkarı kaya tuzundan sanat eserleri yapıyor. Şehrin meşhur vazolarına kaya tuzu ile işlemeler yapan zanaatkar, yöresel eşya üretimine de önemli katkılar sağlamaya devam ediyor. Yeni açılan bir medresede yerli ve yabancı turistlerin bir hayli ilgisini çeken ilginç eserler ortaya koyan Ali Bülent Dereli, bu tasarımlarıyla binlerce kişiyide şehre çekmeyi başarıyor. Daha fazla bilgi için lütfen buyrun

Kaybolan Değerlerimiz, Birer Birer İniyor Sahneden…

| 05 January 2009 10:20

Tüketim toplumu olduk. Tarihte işlenmiş eski değerlerimizin yerine, yeni teknoloji yöntemlerini tercih eder olduk. Öyle bir zaman dilimini yaşıyoruz ki, teknoloji başımızı döndürüyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan sanat ve zanaatlara taleplerimiz giderek azalıyor. Bir zamanlar, göz nuru ve alın teri ile harmanlanmış mesleklerimiz ve dünden gelebilmiş zanaatçılarımız vardı; cam, çini, taş, ahşap oymacılığı, telkârî işçiliği, kutnu bezi dokumacılığı ve diğer dokumalar gibi zanaatları yaşatan ustalar ise bugün giderek çekiliyor sahneden…

TAŞA HAYAT VERENLER(Taş İşçiliği): Bir zamanlar, taşa ruh kazandıran, taşı bir dantel gibi işleyen ustalarımız vardı. Zanaatçılar, blok şeklindeki taşları, özel yontma işlemleriyle el emeği, göz nuru ile bezer ve bir eser ortaya çıkarırdı; çeşmeler, şömineler, aynalar, masalar, dış cephe kaplamaları(oymalı sütunlar, nişler, kapı ve pencere söveleri, tavan süslemeleri vs…) ve diğer ürünler…
Günümüzde, tarihin derinliklerinde kaybolan taş ustalarının, ellerinin kıvrımlarını ve alın terlerini, Mimar Sinan imzalı bir caminin duvarlarında ya da başka tarihi yapının içinde hissederiz. Türkiye’nin belli bölgelerinde, özellikle İç Anadolu ve Ege Bölgelerinde az sayıda bu zanaata ve zanaatçılara rastlamak mümkündür.

ÇİNİCİLİK: Çinicilik dendiğinde İznik Çiniciliği akla gelir. İznik çiniciliği, 16.yy’ da en parlak ve en görkemli dönemini yaşamıştır. Bugün ise İznik’te bu geleneğe gönül vermiş az sayıdaki ustalarla, çinicilik devam ettirilmeye çalışılıyor. Atölyelerinde, geleneksel tekniklerle ve butik çalışan çini ustaları, kullandıkları turkuvaz, firuze, yeşil, sarı ve kahve renkleri içeren sırlarla imzalı işler çıkarıyorlar.

“SOSYAL”

cellatlina | 24 December 2008 12:16

sadi güran, akvaryum
sadi güran, akvaryum

İnsanoğlunun sosyalleşme isteği mi vardır yoksa bu bir içgüdü müdür tartışılır ama “sosyalleşmek” artık doğal bir edim olarak algılanıyor.

Bir insan evladını tanımak ve kendini ona tanıtmak da gitgide kolaylaşır oldu.

“Sorgulama” istiyorum…

Çok değil “10 sene evvel”ine gittiğimizde cep telefonları ve internetin günümüzdeki kadar yaygın olmaması bizi çeşitli sosyalleşme ortamlarına itmekteydi. Bildiğimiz ve sık gittiğimiz kafeler mi ya da okul, iş “müthiş sosyal olma” imkanı veren ortamlardı. Şimdi de öyle, diyeceksiniz. Ama o zamanlar üç ay önce gördüğümüz bir kişiye tekrar ihtiyaç duymamız halinde telefon rehberine sarılıyorduk facebook‘a değil.
Ya da evini buluyorduk, belki posta kutusuna bir not bırakıyorduk, komşusuna
“ben eski arkadaşıyım, beni şu numaradan arasın” diyip not bırakıyorduk -ben yaptığımı hatırlıyorum-.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.

KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ ZANAATLAR

| 18 May 2007 14:23

Büyük şehir yaşamından bıkıp usandığım,küfürler ettiğim, anneciğimi de alıp gidicem buralardan dediğim kısacası bunaldığım dönemlerde fix bir hayal zihnimde canlanır. Anadolu’da bir şehrin bir ilçesinde bahçesi olan 2 katlı bir ev canlanır gözümde. Efendim envai çeşit meyve ağacı olan, domates biber ektiğim büyük bir bahçede geçen günler. Unutulmaya yüz tutmuş bir zanaatı usta-çırak ilişkisi içinde öğrenip geçimimi ufak bir dükkanın içinde sağladığımı düşünürüm. Deriden ayakkabı yapımı olur, baston yapımı olur, kilim dokuma olur….Fark etmez.
Televizyonda yöreleri tanıtan yapımları izlemek hoşuma gidiyor. Oralarda görüyorum yitip gitmek üzere olan bu emek işçiliklerini. Örnekse;
Ağaç İşleri Oymacılığı
Maket Taraklı Evleri
Kaşıkçılık
Tarakçılık
Semercilik
Süpürgecilik
Sepetçilik
Hasırcılık
Çömlekçilik
Sıcak demircilik
Bakırcılık
Bastonculuk
Pabuççuluk
Yorgancılık
İşlemeler
Çorap ve Eldivenler
Kumaş Dokumacılığı
Kilim Dokumacılığı
Mutafçılık/Keçecilik
Saraçlık
Yukarıdakiler hakkında ayrıntılı bilgiyi burdan bulabilirsiniz.
Ben özellikle hayran olduğum baston yapımından bahsetmek istiyorum.

Zonguldak Devrek bastonları meşhurdur örneğin.