bildirgec.org

yusuf atılgan hakkında tüm yazılar

“Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir”

kahramancayirli | 31 August 2010 11:50

Önce nitelikli edebiyat dergilerinde ismini gördüğüm, ardından yayımlanan Hülya Saat isimli öykü kitabıyla gelecekte kendinden daha çok söz ettireceğini düşündüğüm bir genç yazar, Senem Dere. Sağ olsun, ricamı kırmadı, biz de bu sayede kendisini daha yakından tanıma fırsatı bulduk…

-İyi bir hikaye nasıl olmalı sizce?
-Zamanı, öncelik sonralık ilişkisini, mekanı parçalayan, eğip büken; böylece okuyucuda da devam edebilen, bulanık bir su gibi sürekli değişken görüntüleri içeren hikayeleri seviyorum. Ama buradaki bulanıklıktan bir anlaşılmaz olma çabası, bir tür sayıklama anlaşılmasın. Bana göre hikayedeki bakış ve bu bakışla oluşturulan atmosfer, hep aynı varsaydıklarımıza, gördüklerimize yeniden dönüp bakmamızı sağlıyor ve neticede Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir.

Kabuğunu kıran hikaye

kahramancayirli | 24 June 2010 13:35

Metis Yayınları’nın Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi’nin ikinci kitabı yayımlandı. Lefke Avrupa Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikaye (Türk Öykücülüğünde 1950 Kuşağı) isimli kitabı enikonu güzel bir çalışma.

radikal.com.tr adresinden alınmıştır : yusuf atılgan
radikal.com.tr adresinden alınmıştır : yusuf atılgan

Özata, 1950 kuşağı hikayesini iyi çözümleyebilmek için önce 50lerin siyasi, ekonomik, toplumsal yapısına ışık tutuyor. Daha sonra da dönemin edebiyat ortamına, dergilerine. O zamanlar yapılan edebiyat matinelerini, dergilerde yürütülen tartışmaları öğrenince insan imreniyor. Edebiyat dergisi okuyan kaç kişi kaldı ki? Aynı talepsizlik edebiyat eleştirisi için de geçerli. Nitelikli kitapların kale alınmadığı günümüzde nitelikli eleştirinin kıymeti umarım bilinir. Yine Bilge Karasu Dizisi’nin ilk kitabı olan Reyhan Tutumlu’nun Yaşamasız Yazabilmek de oldukça iyiydi. İki kitabı birlikte almanızı öneririm.

İÇİMİZDEKİ AYLAK ADAM

illag | 29 March 2010 17:50

“Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen? Bir ben miyim yalnız?” İşte aylak görünen ama aslında hayatın bütün gerçekleriyle dopdolu olan bir adamın yakarışı. Herşeyin farkında olmasıdır belki de onun kendisini “aylak” olarak göstermesinin sebebi. Hayattan bir kaçış için takmıştır bu lakabı belki de kendisine. Bunu başarabilmiş midir peki? Bunu “neden” diye soran haykırışında görmek mümkün…

Yusuf Atılgan, 1959 yılında kaleme aldığı “Aylak Adam” romanında şehir insanının yalnızlık, dış dünyaya yabancılaşma gibi sorunlarını başarıyla işlemiştir… Kendisini herkesten farklı gören, bütün hayatını ‘o’ nu yani tutunacak dalını, gerçek sevgiyi bulmaya adayan C.’nin bu tekdüze, sıradan hayat yolundan saparak kendisine yepyeni, farklı bir yol çizmeye çalışmasını ele alan bu roman aslında herkesin içinde var olan ‘aylak’ı çıkarabilecek kadar güçlü, başarılı bir romandır.

yer gök kitap

kahramancayirli | 24 March 2009 16:45

muzikdinleyelim.info adresinden
muzikdinleyelim.info adresinden

Bu sıralar Nil Karaibrahimgil’in yeni albümü Nil Kıyısında’daki şarkılarla yatıp kalkıyorum desem yalan olmaz. Özellikle de Çok Canım Acıyor ve Duma Duma Dum’a bayıldım. Yeni albümünün müzikleri nefis, sözleri belki eleştirilebilir ama şarkı söyleme biçimine yakışıyor gene de naif sözleri.
Levent Yılmaz’ın yeni şiir kitabı, Afrika yayımlandı. Bugün ilk işim Afrika’yı alıp okumak olacak.
Georges Batailles’in Annem kitabını yer yer soluksuz okudum. Yalnız cüretkar, yürek isteyen bir kitap bu. Hem yazan hem okuyan açısından. Ama çarpıcı edebiyat metinlerini seviyorum diyorsanız, Ayrıntı Yayınları – Yer altı Edebiyatı serisinden çıkan bu kitabı da öneririm size. Cinsellik hakkında yeni ufuklar belki de delikler açabilir zihninizde. Uyaralım.
Octave Mirbeau’nun Oda Hizmetçisinin Günlüğü, yine bu seriden yayımlanan bir kitap. Sırada o var. Muhtemelen onu da bugün alıp haftasonu okumayı planlıyorum.
Hikaye olmadan olmaz. Yusuf Atılgan’ın her öyküsü tekrar tekrar okunası.

okuma notları-6

kahramancayirli | 05 May 2008 13:00

canistan adlı yarım kalmış romanını okudum yusuf atılganın. bir solukta hem de.
pınar kür’ün bir sürü kitabını okumuştum daha önce. asılacak kadın dışındakileri çok sevememiştim açıkçası. oysa yarın yarın ne kadar iyi. ne kadar güzel. teknik açıdan da. üstelik elinizden bırakamıyorsunuz. karakterler çok sağlam. anlatımı akıcı ve iyi, yazarın. bu roman yayımlandığında epey ses getirmiş. pınar kür’ün küçük oyuncu adlı bir romanı var. onu da okumak istiyorum.
bejan maturun tüm şiir kitaplarını okudum. tarif etmek zor, matur’un şiirini. güçlüler ama, bu kesin. doğayla çok içli dışlılar. kafiye kaygısı yok şairin. farklı uyaklar var şiirlerinde. dizelerin terslerinde, ortalarında (mesela birinci dizenin ilk sözcüğüyle, ikinci dizenin son sözcüğü arasında vb). neticede okunmalılar. farklı ve güzel, maturun şiirleri.
şimdi füruzan’ın kırkyedililer’ine başlayacağım. füruzan’ın öykülerini çok severim bakalım romanı nasıl…

iki roman iki şaheser: yusuf atılgan

kahramancayirli | 12 February 2008 17:14

edebiyatla ilgilendiklerini söyleyip yusuf atılgandan bihaber olanları duymak, garip. anayurt otelini, aylak adamı duymamak ne garip. öykü diyen ağızlar nasıl bilmezler bodur minareden ötesini

yusuf atılgan
yusuf atılgan

bu kadar mı sade ve derin olabilir bir yazarın dili..
oğuz ataya ışık tutan eşsiz yazardır, o..
başka dünyalara gitme özlemini ve taşra sıkıntısını öyle iyi anlatır ki metinlerinde..

yüzyılın 40 romancısı – notos öykü

kahramancayirli | 29 January 2008 11:23

ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar
oğuz atay
oğuz atay
yaşar kemal
yaşar kemal

notos öykünün (şubat-mart) 8. sayısında yüzyılın 40 romancısı soruşturması yer alıyor. listenin en güçlü üç yazarı ise: yaşar kemal, oğuz atay ve ahmet hamdi tanpınar. seçiciler ve tam liste ise derginin yeni sayısındaymış..kendimce tahminler yapıyorum geri kalan 37 romancı kimler olabilir diye..yusuf atılgan, orhan pamuk, latife tekin, mehmet eroğlu ilk aklıma gelenler. dergi çıkar çıkmaz kitapçıya ilk koşanlardan biri olacağım sanırım.

Rakı şişesinde balık olamamak

benibeklemekaptan | 14 September 2006 02:52

İçiyoruz… kendimizi kaybetmek için. Belki de kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Ama olmuyor hiçbiri. Ne kaybedebiliyoruz kendimizi ne de bulabiliyoruz. Aşk zamansız gelipi zamansız gidiyoruz hayatımızdan, ve biz sarhoş olduğumuzdan ayırdına varamıyoruz bunun. Bir bakıyoruz gelmiş, hatta bir bakıyoruz gitmiş. Keşke bakmasak o zaman gelmez belki. Gelse de gittiğini görmeyiz en azından.
Asıl sorun şu aslında… Turgut Özben mi olacağım Selim Işık mı? Buraya birşeyler yazmam bile Turgut olacağımı gösteriyor. Halbuki ben hep Selim olurum diye ümit etmiştim. En azından öyle göstermiştim kendimi insanlara. Ama maşam sıkmıyor işte.
Yazabileceğimi düşünsem Yusuf Atılgan gibi davranıp kaybedeceğim kendimi dünyanın derinliklerinde. Elimden gelen bir şey de yok ki. Ne öykü, ne deneme, ne de şiir yazabiliyorum… okuyabiliyorum sadece. Bu ise bir yetenek değil. Balık yakalayamıyorum ama yiyebiliyorum yanında rakı ile birlikte. Rakı şişesindeki balık bile olamıyorum.