bildirgec.org

yarım hakkında tüm yazılar

YA TAM YA HİÇ

il mare | 04 February 2011 11:18

Doğru kullanıldığı zaman geri dönüşümü muhteşem olan bir harekettir yalnızlık. Soyut bir olgudan somut bir harekete dönüşmesi an meselesidir.
Sınırlarını daha iyi tanımanın başka bir yolu yoktur yalnız kalmaktan başka…
Seçimlerinin farkına bir başkasıyla olarak varamazsın. Etrafındakiler seçimlerinden oluşsa bile.
Sen seçersin ve biter. Seçtiğin şey aslında birdaha seçmemeyi göze almanın ta kendisidir. Seçilen şey birdaha seçilemez çünkü. Daha dışarı çıkıldığında ise;

YARIM KALAN HAYALLER YAŞINDAYIZ

il mare | 25 June 2010 09:44

“Ne bu şimdi…
Sol kolum neden sızlıyordu uyandığımda ve neden hala artarak devam ediyor? Ölüyor muyum? Yarına çıkmam mı? Bir uzun yola uğurlayacağım bugün kendimi zaten, şeridinden çıkacak bir makinenin habercisi mi bu karıncalanma? Karıncaları anımsayarak mı gelecekti sonum,en korktuğum varlıkları mı getirecektim gözümün önüne en son kez?

Ne bu şimdi…

Gözlerim niye karardı? Bu şarkıyı bana mı söylüyor bugün, bu adam? ‘ Kardeşim kadar eski bir sokakta, seni gördüm’
Kimseyi görmedim, görsem de bir şey hissetmem ben. Hissedince görürüm anca.

yarım

astral | 17 February 2010 19:19

Çizdikçe eksik kalınan yol. Oldukça olmayan, iz. Çalıştıkça hep yarım kalan, yarım. Olmayacak, bazen ne yüksek benliğime uşamamanın hüznünden kurtalabileceğimi sanıyorum ne de bu melankolizmden. Oysa yolları da çizen, rüyaları da yorumlayan, sesleri de okuyan -gıpta edilen- benim. Ben.

Düşünüyorum direk çivit mavisi/ indigoların bedenlenme sorunlarını yaşıyorum ama elbette bunlara sığınmamalı. İndigolar böyledir dersem hiç tutunamam. Hep indigo olmayanların çok çok daha tutunduklarını gördükçe benim tutunamamam da daha bir komik kalıyor. Çünkü onların algıları bu denli açık değil. Elindeki fırsatları kullanmamak gibi bir nevi. Lakin o fırsatlar kimi zaman ayağına da dolanır, sır olur; hatta sırdan kale olur, çıkmak istemediğin.

4 milyon yıl!

mehmetbastug94 | 19 March 2009 10:24

Bakteri
Bakteri

Size bugün okulda öğrendiğim bir olayı anlatmak istedim:

Geçenlerde amazonlarda yapılan bir çalışmada, arkeologlar yerin 5 km altındaki bir toprak parçasını incelemek üzere labaratuara götürüyorlar…

Bununla bereber sonuçlar insanları gerçekten çok şaşırtıyor… Hayatımızın her yerini sarmış olan bakteriler(yararlı-zararlı), uygun koşullar sağlanamadığı zaman kendi yaşamsal faaliyetlerini aynı bir virüs gibi dondurarak bekleyebiliyorlarmış…

yarım kilo cep teleofonu,özel üretim.

ex choice | 17 July 2008 19:04

tetra t-pad
tetra t-pad

işte asker “>telefonu.savaşta kullanabileceğiniz,kırılmaz cep telonu tetra t-pad.fiyatının 2600 dolar olması yüksek gelebilir.ama “>özellikleri açısından normal.çünkü üretiminde kullanılan malzemeler oldukça özel.su geçirmez,kırılmaz,parçalanmaz,aşırı sıcaklara dayanıklı ve daha bitmedi işte diğer özellikleri;
*dokunmatik ekran
*gps
*wi-fi
*bluetooth
*intel xscale işlemci(400 mhz), 64 ram
*640×480,4” ekran
*windows ce.net 4.2 işletim sistemi

APTAL, CİNGANE

haberhaberhaber | 10 September 2007 00:55

Çocukluğumda annemden ve etrafımızdaki komşularımızdan çingenelerin, Kıpti(cimri)hırsız, dilenci, yurtsuz olduklarını makbul insan olmadıklarını duyarak büyüdüm. Tabi benim gibi tüm mahallenin çocukları da.
Yaramazlık yapan çocuklara,
Şimdi çingeneler gelecek seni onlara vereyim de gör, mahalleden uzaklaşma seni çingeneler götürür.
Kardeş diğer kardeşe kızdığında ise,
sen kardeşim değilsin seni cami avlusundan bulduk veya senin annen baban çiğnene buradan geçerken seni torbasından düşürmüşler annemde acıdı seni eve aldı denirdi. Kardeşini iyice gıcık etmek içinde at arabasıyla geçen romanları göstererek bak akrabaların geçiyor denilirdi.
Biraz daha büyüdüğümde ise çingenelerden kız alınıp verilmeyeceğini, erkeklerin askerlik ve polislik yapamayacağını öğrenmek oldu.
Bu bilgilerin üzerine Türkan Şoray ın çingene filmleri (hırsızlık yapan yalan söyleyen) tuz biber oldu.
Bu fikirler bende evlenip iki çocuk olduktan sonra çingenelerin çok olduğu bir ile tayinimiz çıkıncaya kadar devam etti.
Lojmanımız çingene mahallesiyle neredeyse iç içeydi. Çocuklarım bir hafta boyunca bahçede oturup etrafı seyrediyor gelen geçen kızları izliyordu.
Kızım neden oynamıyorsunuz nereye bakıyorsunuz?
Anne burada yasenya yokmuş. Hani burada çok çingene vardı
?(yasenya o aralar televizyonda oynayan bir dizi. Bir subayla çingene kızın aşkı. Kızda fırfırlı ışıltılı elbiseler kollarında bilezikler, saçında kocaman bir gül)
İşte kızım bu giden ablalar yasenya dediğimde ağlayarak içeri kaçmışlardı.
İşe başlayacağım bakıcı gerekti. Mahalleden hemen bir çingene kızı çağırdılar. İşe başladı. Sık sıkta annesi ziyarete geliyordu.
Hayat dolu, neşeli, yokluğu hiç dert etmeyen, varlığa keşke benimde olsun diye kıskançlık duymayan topluca bir hatun.
Zehra Hanım mehtabı isteyen var mı?(bakıcım)

A be mehtabın sevgilisi var.
Ne iş yapıyor?
A be zanaatkârdır.
Düğün ne zaman?
A be daha haskerlik durur.(hastaneye astane, askere de hasker derler.

Mehtabın benden maaşını aldıktan sonra ilk işi kuaföre gitmek olurdu, sadece mehtap mı? Tüm yasenyalar çocuk bakar, pazarcılık yapar, o parayla da kuaföre giderlerdi. Kıyafet, ayakkabı eşya düşkünlükleri yoktu, tek zevkleri kuaför ve rengârenk tokalar.
Baba evinin önünde sokakta tenekeyle ritim tutturur şarkı söyler, kızları karşılarında oynar, baba bununla övünç duyar.
Sevgilileri nişanlıları askere veya başka bir ile çalışmaya gider, yasenyalar sabırla ve sadakatle bekler. Altı yıl boyunca içlerinde yaşadım evimde benimle yaşayan oldu. Bunlarda aldatma, sadakatsizlik ihanet görmedim. Ne erkeğinde ne kadınında.
Hırsızlık mı? Bazı arkadaşlarıma uyup ortalık yerlere veya kıyıya köşeye tuzak para veya ziynet koymadım değil. Bunların hepsi temizlik yapılırken bulunup bir kutuya doldurulup şifoniyerime konduğunu bilirim. Yerde bir iğne de bulsa tenezzül etmezler. Zira onların yarın düşünceleri yoktur. Bu günü doyasıya yaşarlar, bu gün bulup bu gün yerler. Namuslarına çok düşkünlerdir.
(İki bohçacı roman satış yapmak için bir eve giriyorlar, evde kadının olmadığını fark edip çıkmaya çalışırken ev sahibi kapıyı kilitleyip tecavüze yelteniyor. Kadının biri hemen kakasını yapıp orasına sürüp diğer kadına da aynısını yapmasını söylüyör. Adam tiksindiği için kadınları dışarı atıyor. )
Yasenyalar kapı gıcırtısında, yağmur tıkırtısında oynayabilen hayatı doyasıya yaşayan kedileri bile abe miyav diyen Sevgili vatandaşlarımızdır.

GÜMÜŞ YILINI BURADA KUTLAYACAĞIM.

guddicini | 10 March 2007 13:56

Tüm eleştirilerinize rağmen,araştırıyorum,öğreniyorum gereken neyse yapmaya çalışıyorum.Bekli kafalarında soru işareti olanlara, yararı olur .Birlikte öğrenip,birlikte büyüyelim istiyorum.25 yıl sonra gümüş yılımızı burda kutlamayı düşlüyorum.Çünkü altın yılını kutlayanları örnek alacağım. Düşünsenize zaman içinde her türlü oyun ortadan kalkıyor ve sadece sen ve o kalıyorsunuz. Ve bu sizi mutlu edebiliyor ve o sonsuz sevgi ile birbirinize bakıyorsunuz. Çünkü zaman içinde O Sen’leşiyor, Sen de O’nlaşıyorsun.İnadım inat Sevgi iki yarım insanı bir bütün yapmaz. Sevgi iki bütün insan arasında gerçekleşir. Bütün insan olmak ne demek? Partnerinden sana sunmasını beklediğin özelliklere kendinin sahip olmasıdır. Hiçbir insan bu dünyaya bir başkasını mutlu etmek göreviyle gelmiyor. Her insan bir ilişkiye o kişiyle mutlu olacağına inandığı için girer. Başka insanı mutlu etmenin en etkin yolu kişinin kendisinin mutlu olmasıdır. Mutlu insanın yanında olmaktan kim mutlu olmaz ki.
Her sabah uyandığımızda birbirimizi öpüyor ve birbirimize güzel şeyler söyleyerek sarılıyoruz. Güne enerjiyle başlıyoruz.
Birlikte çok gülüyoruz. İki çocuk gibi eğleniyoruz ve espriler patlatıyoruz. Bu hayatımızı eğlenceli kılıyor.
Birbirimizi hayatımızın en öncelikli olanı yapıyoruz ve ilişkimize özen gösteriyoruz.
Birbirimize bağlıyız, bağımlı değiliz. İkimiz de kendimizi ilişki içinde özgür hissediyoruz. Sevginin ancak özgürlük içinde geliştiğini biliyoruz.
Birbirimize ihtiyaç duymuyoruz, ama birlikte olmaktan müthiş keyif alıyoruz.
Birbirimiz için bazen anne/baba, bazen iki yetişkin, bazen iki çocuk oluyoruz. O an hangi iç benliğimizin arzuları ve talepleri ön plandaysa.
Evde ikimizin de belli görevleri yok. Çamaşır, bulaşık vs gibi işleri kimin eli değerse o yapıyor. Evimizde kadın işi- erkek işi ayrımı yok.
Hayatın her boyutunu eşitlik içinde paylaşıyoruz.
Her gün yeni şeyler öğreniyor ve birbirimize öğretiyoruz.
Birbirimizin başarılarından kendi başarımız gibi mutlu oluyoruz.
Arada bir kavga ediyoruz, sonra da çok uzatmadan barışmanın keyfini çıkarıyoruz.
Birbirimizin farklılıklarına saygı gösteriyoruz. Tıpatıp aynı olsak çok sıkıcı olurdu.
Birbirimize sıkça sürprizler hazırlıyoruz. Sürprizlerin yaratıcı olmasına özen gösteriyoruz. Hayatımıza heyecan kattığı için ilişkimizin monotonlaşması mümkün olmuyor.
Olayları birbirimizin gözünden görmeye çalışıyoruz. Birbirimizin en iyi dostuyuz.
Sevdiğimiz işi yapıyoruz. Verdiğimiz eğitimler bizi de sürekli geliştiriyor. Yaşamı ve kendimizi sürekli keşfetmek için yaşam boyu öğrenen olmaya kararlıyız.