bildirgec.org

uzlaşma hakkında tüm yazılar

Kader Değişmez; The Arrangement (1969)

queennothing | 05 August 2011 23:19

Osmanlı Devleti’nde (Türkiye) dünyaya gelen yönetmen Elia Kazan‘ı en iyi “A Streetcar Named Desire” (Arzu Tramvayı) adlı yapımdan tanıyoruz. 2003 senesinde yaşamını yitiren Kazan’ın çektiği sinema filmi “The Arrangement“, 1969 senesinde (ülkemizde 1972) gösterime girdi. Yönetmenin kendi romanından uyarladığı yapım Türkçe’ye ‘Kader Değişmez’ olarak çevrildi. Filmde üç defa Oscar’a aday gösterilen 1916 doğumlu Amerikan aktör Kirk Douglas, Oscar Ödüllü aktris Faye Dunawa, 2007 senesinde yaşamını yitiren İngiliz aktris Deborah Kerr, Richard Boone, Michael Higgins, Hume Cronyn, Harold Gould, Michael Murphy, John Randolph Jones, Carol Eve Rossen gibi isimler rol alıyor. Psikolojik drama filmleri arasında hatırı sayılır bir yeri olan “The Arrengement” filmi, Kazan’ın gerek teknik açıdan gerekse kurgu bakımından en iyi eserlerinden biridir. Hayatta her şeye sahip olan 40’lı yaşlarında bir adamın iç bunalımları ve düşlerini konu alan yapımın orjinal süresi 125 dakika.

uzlaşma

kopanisti | 05 March 2008 16:10

Uzlaşma nedir, ne değildir, kimler neden uzlaşır, kimler neden uzlaşmaz, kişi asi mi olmalıdır, uzlaşmacı mı, her şeye evet demek mi gerekir yoksa akıl zekâ ve sezgi kullanarak sorgulamak mı, nasıl bi yolun üzerindeyiz, neye göre yaşıyoruz, bizi kimler nasıl ne ne hale getirmek istiyor, ne tür bi filmin figüranlarıyız, neden yaparlar bunu, neden buna karşı koyamaz insanlar, neden asi olamazlar.

Naasrettin Hoca’yı sevmeyenimiz var mı, e severiz de neden onun gibi uzlaşmacı olmayan asi biri olmayız, kimden neden korkarız. Neden tepki göstermeyiz, neden negatif olmayız,
bana bakmayın kendi kendime bunları düşünür dururum,
Nasrettin Hoca ya babası ne zaman sağa doğru git dese o sola giderdi, kısa süre sonra babası bunun farkına vardı ve bi yöntem buldu. Onun sağa gitmesini istediği zaman sola git derdi ve Hoca sağa giderdi.
Al sana yöntem hem babası istediğini yaptırır hem de O itaat etmemiş olur, uzlaşmacı olmaz fakat o, tamamıyla emir verildiğinin, kontrol edildiğinin, hükmedildiğinin, aslında babasının ondan yapmasını istediği şeyi yaptığının da farkına varamaz
bu ilk denemelerde, babası ondan daha akıllı olduğunu zanneder.
ancak kısa sürede olayı farketmeye başlar, durup düşünür, sorun nedir diye önceden babam bana sağa gitmemi isteyip de sola gittiğimde çok kızardı. ben her zamanki kadar itaat etmemeye devam ediyorum ama o artık hiç şikâyet etmiyor neden acaba diye kafa yorar ve babasının uyguladığı stratejiyi fark eder.
günlerden birgün yaşlı babası ve Nasreddin eşekleriyle nehri geçmek durumunda kalırlar ve eşeğin üzerinde büyük bir çuval şeker vardır, çuval sağ tarafa doğru kaymak üzeredir ve kayıp nehrin içine düşme tehlikesi oluşacaktır. babası arkadasındadır ve bilir ki eğer çuvalı sola doğru ittir derse, öyle acayip bir oğlum var ki onu hemen sağa doğru ittirecektir ve çuval nehre düşecektir yine ve tüm şeker yok olacaktır diye düşünür. Bu yüzden de, Nasreddin evlâdım çuvalı sağa doğru ittir diye bağırır, eski deneyimlerine dayanarak onun çuvalı sola ittireceğini ve şekeri kurtaracağını umut eder. halbuki çok yanılır bu sefer Nasreddin de durumu anlamıştır artık tamam baba der ve çuvalı sağa ittirir ve çuval aynen nehre düşer. babası, noldu artık itaatsizlik yapmıyor musun evlât lâfımı dinliyorsun artık bakıyorum der. Nasrettin de artık her seferinde itaatkâr olup olmayacağıma ben karar vereceğim baba sabit bir felsefem yoktur bundan böyle, duruma göre hareket edeceğim çünkü sen beni kandırıyordun sen beni kullanıyordun. Ben senin oğlunum ve buna rağmen sen beni kandırıyordun. Benim itaat etmemem gereken şekilde bana emir veriyordun. Bugünden itibaren dikkatli ol, itaat edebilirim yada itaat etmeyebilirim. Bugünden itibaren artık senin ellerinde tahmin edilebilir, kontrol edilebilir olmayacağım ona göre babaysan babalığını bil benimle oynama der…

siz nasıl insanlarsınız?

Sweetpea | 27 April 2007 07:54

anlayamadığım bir şey var.gerçekten merak ettiğim için bu şekilde sormak istedim.
siz nasıl insanlarsınız?

fırsat buldukça iş aralarında kafam dağılsın diye okuyabildiğim kadar okuyorum hafifi.aslında şu aralar sadece geziniyorum.bütün yazıların altında bir geyiktir dönüyor.hiç biri hiç bir yere varmıyor.geneli belden aşağı..bazılarında ağır hakaretler..

aslında kafamdan geçenler bunlar değildi.

yorgunum.saat geç oldu.yatıp uyumam lazım ama az önce televizyonda onca abuk sabuk dizinin , magazinin arasında bir kanal (kaç kişinin izlediğini artık bildiğimiz bir kanal) bir program yayınlıyor.3 dakika dinledim.gözlerimden sicim gibi aktı yaşlar.bir kurtuluş savaşı anısını okudu bir kitaptan bir adam.ben bu ülkeyi bu insanları bu koyun bu aptal halkı seviyorum.içime dokundu.ağladım.burnumu çeke çeke açtım bilgisayarı.

uzlaşma kültürü

neoturk | 23 November 2006 23:07

uzlaşma benim anladığım kadarıyla bir miktar olduğun yerden ayrılıp ortada buluşmak değil midir ?
bu cumhurbaşkanı seçimleri meselesinde hep bir kesimden taviz bekleniyor ve uzlaşma deniyor
yaw niye hep bizim eşşek köprü altına gidiyor
biri bana anlatsın 🙂
banada anlatın yaaa! (konuk sanatçı)

Korkunun Ecele Faydası Yok

wurgun5 | 03 June 2006 13:31

bu dünyaya verdiğin kadarını alırsın
bu dünyaya verdiğin kadarını alırsın

Korkunun Ecele Faydası Yok

İliklerimize kadar kuşatıldığımız, kabullendiğimiz şey aslında “daha iyisi yok”un aldatıcı dünyasıdır. Çünkü “iyiliğin” dünyasının kurulamayacağını da öğrendik. Tüm toplumsal deneyimler ve kalkışmalar hayal kırıklığıyla sonuçlandıkça tüm dünyada bu sistemi biraz daha kutsadık. Tek ve gerçek, üstelik en iyi ve akılcı olanın bugün yaşadığımız dünya olduğuna inanmaya başladığımızda, düşlerimizin peşinde ömür tüketmekten vazgeçip, bugüne ait ne varsa onu içselleştirdik. Başka alternatifin olmadığına inanmak, önündeki seçeneğin tüm kurum ve kurallarına bağlanmak anlamına gelir.