bildirgec.org

uzay hakkında tüm yazılar

Uzaylılar gerçekten var mı?

webdedektifi | 02 June 2008 09:01

Geçen cuma Jeff Peckman medya mensuplarına bir uzaylının videosunu gösterdi. Video Metropolitan State College’da gösterildi ve habercilerin fotoğraf çekmesine izin verilmedi. 3 dakikalık videoda büyük siyah gözlü, balon şeklinde kafası olan beyaz bir yaratığın pencereden içeriği baktığı görüldü. Bu videonun 2003 yılında Stan Romanek tarafından çekildiği belirtildi. Kaynak

Uzayda isimlerinizin görünmesini ister misiniz

cavo | 31 May 2008 10:30

nasa
nasa

İsimlerimiz eğer istersek artık uzayda olacak. NASA‘nın önümüzdeki sene Güneş sisteminin ötesine göndermeyi planladığı Kepler uzay aracı ile adını uzaya göndermek isteyen herkes yaşadığı ülkeyi, Kepler’in seyahatinin neden önemli olduğunu düşündüğünü anlatan 500 kelimeyi geçmeyecek bir açıklamayı, ve adınızı ”Kepler Mission” adlı siteye gönderebilirsiniz.

anka kuşu (phoenix) masta!

shakaci | 28 May 2008 09:26

mars
mars

insanoğlu yüzbinlerce yıllık memleketi olan dünyada sınırlarını zorlamaya devam ediyor. son olarak 10 ay gönce fırlatılan anka kuşu (Phoenix) ismindeki uzay aracı, pazartesi türkiye saatiyle 02.55’te marsa indi. indikten kısa süre sonra da yaşadığı sevinci göndediği fotoğraflarla bizlerle paylaştı.

saatte yaklaşık 21 kilometre hızla 10 ay süren uzay macerasından sonra Anka Kuşu’nun Mars’a başarıyla indiği anonsu Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nde (nasa) büyük sevinçle karşılandı.

DOOM

emsvizyon | 28 May 2008 02:28

aynı adlı ve konulu oyundan beyaz perdeye aktarılmış olan DOOM, mars’da geçen filmler içinde belkide en vahşi olanıdır. ışınlanma,canavarlar,mars,genetik,arkeoloji vurdu kırdı kan revan ne ararsanız bulabileceğiniz filmin yönetmeni Andrzej Bartkowiak. konusu kısaca şöyle; insanlık mars’a yerleşmekle kalmamış orada enteresan araştırmalar da yapmıştır ancak işler ( elbette ) beklenmedik bir şekilde karışır ve bir felaket olur… bu felaketin sonunda mars’daki personelin bir kısmı zombi vari yaratıklara dönüşür… dünya’dan acilen bir ekip yola çıkar ( ışınlanırlar ) vardıklarında üs’de arkeolojik ve genetik çalışmalar yapıldığını ve elde edilen bulgular sayesinde süper asker geliştirmeye çabalandığı ancak bunun bir felaketle sonuçlandığı görülür… konusu kısaca böyle olan film içinde barındırdığı vahşet kan revan ve çeşitli efektlere rağmen iyilik ve kötülük olgularına farklı bir yönden yaklaşarak için de felsefe kırıntıları barındırdığını belli ediyor… şeytan’a ve şeytanlığa daha bilimsel yaklaşan film, içimizdeki kötülüğün kaynağını ve boyutlarını sorguluyor… iyi ile kötünün kıyasıya mücadelesi mars’da da son bulmuyor elbette…

baş rollerini Dwayne Johnson, Karl Urban ve Rosamund Pike‘ın paylaştıkları korku ve bilim-kurgu türünde ki filmi tavsiye ederim, şahsen video/PC oyunları oynamayı pek sevmem ancak meraklıları için ayrı bir önemi olsa gerek bu filmin 😉

Apollo 13

emsvizyon | 27 May 2008 19:00

Ron Howard yönetmenliğinde beyaz perdeye yansıyan 1995 yapımı Apollo 13 hikayesini gerçekte yaşanmış olan apollo 13 kazasından alan bir drama. Tom Hanks, Bill Paxton, Kevin Bacon, Gary Sinise ve Ed Harris in başrollerini paylaştığı filmde bence olay oldukça başarılı bir şekilde anlatılmış… özellikle uçuş yönetmeni rolündeki Ed Harris’in kumanda merkezinden astronotlarla kurduğu diyalog ve yansıtılan ortamı çok etkili bulurum, ayrıca filmin efektleri de ayrı bir duygu ve heyecan katmış diye düşünüyorum… hikayeye değinirsek apollo uzay programı dahilinde 11 nisan 1970 yılında fırlatılan apollo 13, ay’a doğru seyahatinin 2.günün de servis modulündeki bir patlama sonucunda hasara uğradı. astronotlar 6 gün boyunca kısıtlı imkanlar ile uzayda hayatta kaldılar ve 17 nisan 1970 de dünya’ya döndüler… oldukça heyecanlı bir serüven olan apollo 13 bence kaçırılmaması gereken bir yapım…

Görev Mars

emsvizyon | 26 May 2008 21:59


kızıl gezegen
‘den bahsettikten sonra yine aynı yıl gösterime girmiş ve yine bir kızıl gezegen macerası olan görev mars’ı da unutmamak gerekir. Brian De Palma‘nın yönettiği 2000 yapımı mission to mars yine insanlığın mars’a yaptığı bir yolculuk ile başlıyor… mars’a insanlı ilk uçuşun ardından başarılı bir şekilde inen ekip, oraya bir üs kurar ve hemen araştırmalara başlar… araştırdıkları yer ise başka araştırılacak yer yokmuş gibi cydonia bölgesi ve oranın ünlü mars’da ki yüzüdür. çomak sokmadık yer bırakmamaya yeminli insanlık, mars’daki yüzü de kurcarken olanlar olur ve enteresan bir şekilde ekip yok olur… işte bu ekibin başına neler geldiğini anlamak için gönderilen başka bir ekip yolda bir kaza geçirir ve tabiri caiz ise gezegene paraşütle inerler (?!)
canlıların kökeni ve evrimiyle ilgili kısmına geldiğimiz de haydaa noldu şimdi dedirtebilecek olan
süpriz sahneleri ve sonuyla, gerilim öğeleriyle de dolu, ilginç bir seyirlik olan fantastik bilim kurgu görev mars‘ın başrollerinde; Gary Sinise, Don Cheadle ve Tim Robbins yer almakta…
yine pek parlayamamış ve duyulmamış bir yapım olarak kaldığını düşünüyorum… izlemenizi pek şiddetli olmasa bile yine de öneriyorum 🙂

Kızıl Gezegen

emsvizyon | 22 May 2008 19:07

uzay’da geçen bilim kurgu filmleri ilgimi daha bir çeker, özellikle içinde mars varsa daha bir farklı olur benim için, hele robotlu felansa izlemede yanında yat 🙂 işte 2000 yapımı kızıl gezegen ( red planet ) böyle bir film, aşk, ihtiras, çevrecilik, robot, mars, vurdu kırdı ne ararsan!..
yönetmenliğini Antony Hoffman‘ın yaptığı filmin başrol oyuncuları da kuvvetli; Val Kilmer, Carrie-Anne Moss, Tom Sizemore… konusu da fena değil hani, günümüz de oldukça alevlenen çevrecilik hareketlerine bir gönderme ile başlıyor… nefes alması imkansız hale gelmiş dünya’da çözüm maalesef insanları başka bir gezegene yani dünyalaştırma işlemi başlatılmış mars’a( “mars neresiydi yaa” diyebilen olursa diye link) taşımaktır… eğer bu olmazsa yüzyıl içinde tüm insanlık yok olacaktır ( aman ne fecii ) ancak bir sorun belirir, mars’da beklenilen olmaz ve oluşmaya başlayan yaşam koşulları inanılmaz bir şekilde birden bire yok olur… atmosferde oluşturdukları oksijen yok olmuş gibi görülmektedir… bu dünyalaştırma işlemi o ana kadar insansız yürütülmüştü, ancak şimdi bir ekibin oraya varıp bir “kolaçan” etmesi gereği doğmuş görülmektedir… bölece ilk defa mars’a insan ayağı değecektir.. ekibe amee isimli (dehşetengiz) bir askeri robot eşlik etmektedir… ancak iniş sırasında problemler yaşanır ve film orada başlar 😉

amee
amee

esasında güzel bir hikayeye sahip film, pek parlayamadı, beklenen ilgiyi göremedi diye düşünüyorum… nedenini muhtemelen filmin anlatış tarzındaki ( bana göre ) kütüklüğe bağlıyorum! bodoslama bir anlatımı var, yani başladığı gibi bitiyor. hani öyle bölük pörçük bu da nerden çıktı şimdi vs dedirtmiyor, kurgu güzel ancak hani düm düz bir tünelden koşarak geçermişcesine hikayeyi yutuyorsunuz… esasında eğlenceli bir film, efektleri de oldukça iyi hatta çok iyi. bu kadar eleştirmeme rağmen, beğeniyorum da bu filmi 😉 eğer izlemeyen varsa, güzel bir eğlencelik ve hatta akıl fikirlik…

Astronot olmanın diğer yüzü

cavo | 07 May 2008 23:59

Dünya üzerinden yukarı doğru özellikle de geceleri baktığımızda gökyüzünü çoğu zaman ya hayranlık ya da şaşkınlıkla izleriz. Bunun nedeni de uzayda acaba nelerin olduğunu merak etmemizdir. Çünkü ulaşamadığımız ve büyük ihtimalle çoğumuzunda gidemeyeği tek yer orası heralde. İşte bu yüzen astronotlara özenip, küçükken hep onlar gibi olmak istemişizdir. Ama gelin görün ki bu işi onların açısından hiç bakmadık. Her iş gibi onların ki de aslında çok zor ve neler çektiğini size maddeler halinde yazmak istiyorum;

Zamanda yolculuk

bucans | 04 May 2008 08:56

Albert Einstein’in teorisinde zaman 4.boyut olduguna göre madde zaman denen boyutun içinde yolculuk ediyor.Bilindiği gibi dünyadan her 300000 km. uzaklaşıldığında bir saniye öncesi görülebiliyor.300000 km ötesine bir saniyelik ışığın gelme hizindan daha çabuk ulaşabilmek için uzaya aynalar koyulmasi ve bunlarin belirlenen zaman kadar ötedeki görüntüyü,bozulmadan dünyaya ulaştırabilmesi mümkün olmaktadır.Basit bir matematiksel denklem olan ışık,mekan ve zaman kavramları bir arada işliyor.
İnsanoğlu dunyadan 300 000 kilometre uzakta bir gozlemci oldugunda bundan bir saniye oncesini değil o anki halini bir saniye gec görmektedir.
Eğer amaç geçmişi gözlemlemekse kameraya çekip istediğimiz zamanı izlemek daha mantıklı olur:))