bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Her Yiğidin Bir Yoğurt Yiyişi Vardır, Ya Da Yoğurdu Üfleyerek Yemek!

tenedian | 27 October 2008 11:44

Yoğurt yerken iğrendiğiniz oluyor mu?
Benim oluyor.
Hatta bazı yerel markalar dışında “doğal”ı “probiyotik”i ne marka yersem yiyeyim, durum zaman zaman iğrenme aşamasını geçip mide bulanması aşamasına geliyor.
Çok da severim yoğurdu. Yediğim zaman içimin temizlendiği duygusuna kapılırım. Ama, kaşığıma aldığım yoğurt, kaşık ile yoğurt kabı arasında uzayıp gidiyorsa, tabiri mazur görün, balgam kıvamındaysa yemeğin bütün keyfi kaçıyor.
Benzeri duyguyu ekmek yerken de yaşıyorum. Ne yediğimizi bilemiyoruz.

Ev Yoğurdu
Ev Yoğurdu

Halbuki bazı yiyecekleri evde yapmak o kadar kolay ki!
Evde yaptıklarımızın içinde ne var, biliyoruz.
Kim yaptı, hastalıklı mı değil mi, biliyoruz.
Ne kadar dayanır, biliyoruz.
Bir de şunu biliyoruz: Dünyadaki ölümlerin %60’ı beslenme düzenimize bağlı hastalıklardan kaynaklanıyor.
Ve biz balgam gibi uzayan yoğurtlar yiyor, neyle beyazlatıldığını bilmediğimiz ekmeklere içinde tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz şeyleri sürüyor ve bunları yutmak için de kolamızı ve aromalı buzlu çayımızı içiyoruz.
Mazeretimiz de hazır: Vakit mi yeter herşeyi evde yapmaya!
Evet, bazı şeyleri yapmaya yeter.
Bir yazımda yine bu gırtlak işleri üzerine yazmıştım:”Denizden Babam Çıksa Yerim” diye.

Ahmak Otu

induendo35 | 27 October 2008 11:08

Merhaba arkadaşlar. Size başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.
Bundan yaklaşık bir sene kadar önce, çalışmakta olduğum fabrikaya çok yakın olan beldede cuma namazından çıktım. Her zaman ki gibi bakkala gidip çekirdek, kola ve sigara almak niyetindeydim. Bakkalda, bakkalın sahibi olan dayıdan başka bir dayı daha vardı.
Arkadaşlardan birisi bana zor bulunan ve benim bilmediği bir sigara sipariş etmişti. Ben de kendi siparişlerimi verdikten sonra tarifi verilen sigarayı bulmak için sigara rafına tabiri caizse mal gibi bakıyordum. Bir anda dayı benim kolumu çekiştirip “duymuyor musun yeğenim?” diye seslenince kendime geldim. Buyur dayı, dedim. O da bana, beni çekiştirmeden evvel dört kere daha söylediği cümleyi kurdu; “bırakın bu ahmak otunu…” Cevap vermek durumunda hissedip, “ahmağım ya dayı, ondan anlamamışımdır seni” deyiverdim. 🙂
Şimdi demem o ki, ben sigarayı bıraktım. Ahmaklık geçti mi bilmiyorum ama yaşayıp göreceğiz.
Sigara içmeden aldığımız nefes bile daha güzelmiş. Yeniden bunu farketmek çok güzel.
Sigarayı bırakın demeyeceğim. İster bırakın, ister bırakmayın ama şöyle düşünün; sizce de sigara ahmak otu değil mi?
Saygılar, sevgiler…

Satılık Kral

darkabyss | 27 October 2008 09:39

Krallığım , bütün güzelliklere sahibim ama bütün kralların ölmesi gerek , bunu düşünerek yaşamak , her gece bunu görmek bilebile kendini kurban etmek gibi …

Etrafımdaki şeytani güçler benliğime hükmetmeye çalışıyor ama kral benim kontrol bende … Hiç güzel değildir kuru ölüm , ihtiyacımız olan kan …

Koş , olabildiğince hızlı ve sıçra olabildiince yukarı kaldır kılıcını sapla düşmana … Her gün ölüme daha yakın nefes alıyorum , koru beni , koru krallığımı şan ve altına boğayım seni …

Bunları düşünerek savaş düşün mahsumiyetini kaldır kılıcını … Yalnız bırakma bizi , yüzleş korkularınla , öde bedelini öyle çık karşıma …

herkes ailecek cadı

nazokiraze | 26 October 2008 18:18

Artık her işini parmak ucuyla yapan, tuvalete gitmek gibi dertleri olmayan, zamanı ileri geri saran heroes dizisindeki kahramanların yaptıklarının hepsini bir saniyede yapabilen ama diziye heroes kadar masraf yapmadan yolunu bulan, uçan, kaçan, küçük yaşta erkek arkadaşlarıyla maşallah evlenmiş gibi davranan selenalar, perfinyalar,nanalar vs. girdi hayatımıza

Bir kaç senedir evinde çocuk olan tüm aileleri sıkan bu durumdan bahsetmek istiyorum. Televizyonlarda ki uçan, kaçan, mıçan, zıplayan büyücü, cadı hanımkızlarımızdan.

Bende bir kız annesi olarak sihirli annem dizisi zamanından bilirim, kızım ağlar sızlardı seyrederdi Allah’tan artık bunları izleme yaşını sanırım geçti ki izlemiyor. Hemde şimdiki bu tür dizilere bakınca sihirli annemi arar olduk hiç olmazsa onda iyi sanatçılar oynuyordu.

Etrafta kiminle sohbet etsem artan bu cadılı hokkabazlı dizilerden bahsediyorlar.Çocuklar sürekli her dilediklerinin olmasını istiyorlarmış, ellerine çubugu kapan cadı takliti yapıyormuş vs. açmayın desen bu zor işin içine çocuk girince aglaması, zırlaması,üzülmesi hep dert.

uçurumlar

lecteur | 26 October 2008 17:06

bir an=her an, ölümsüzdür. uyanışlar da… rüyası, tanımadık bir parkta yürüyen ve banklardan birine kıvrılıp yatan biri idi (ne eksik ne fazla) ve uyandığında ölümsüzleştiği anda değildi artık. (onunla, bir daha, ebediyen, görüşemeyecek.) yeni doğmuş güneşle terli teninin içinde etrafına baktı. kötü bir rüya görmüş olmalıydı. yada o öyle düşündü . ve şimdi, iki an, iki uyanış olmalı onun için ; ‘ölüm’süzcesine kendisinde kalmış geçmişinde; bir rüyası, bir de gerçeğe uyanış için. ilk hangisi gelmeli?
.bedeninde uyuşukluğu bu yeni dünyanın renklerini canlılandırıyor, ağır ağır. demir örgü çitlerin ardından tek katlı bir bina görünüyor. bir çekirdekçi çiğ sarı taburesinin üstünde iki kalın kara kaştan ibaret, uyukluyor . ayağa kalktı ama devam etmedi : ” “üşüyorum” ” . parkın bitimindeki dev gross market, beyaz cüsseli bir… kapısız penceresiz . kör, hafızasını yitirmiş bir suçlu gibi . araba park yerlerinde dalları kesilmiş yarı ölü ağaç gövdeleri kökleşmiş . sarı çizgilerle sınırlandırılmış zeminde istisnasız herbirinde (..) işareti. . yüzünün sol yarısına buz gibi bir rüzgar çarpıyor . ” “sabah ayazı” ” . tek yaprak dahi kımıldamadı . markete giden yolun caddeyle buluştuğu yerde betondan yontulmuş birkaç ağaç. viyadüklerde üzerlerindeki tozdan duyulmaz olmuş amazon çığlığı anıtları, ağaçlara raptedilmiş pirinç bir ibare : özrün kabahate itildiği uçurum anıtı. onlar doğduğunda bu şehir oradaydı . ve bir zaman sonra şehir, değişmeyen şehirdi onları değiştiren . çünkü şehir onlara, yaptıklarına, anıtlarla veriyordu cevabını; şehrin içinde boğulmamaktı tek amaçları artık, tek becerebildikleriyse buydu . …boğulmak… .