bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

YILDIRIM ÇARPANLAR DERNEĞİ

keremx | 31 December 2008 10:55

YILDIRIM ÇARPANLAR DERNEĞİ

Yıldırım Çarpanlar Derneği… Şaka değil. Gerçekten böyle bir dernek var. Hatta adamlar; “Yıldırım çarpan insanlar” diye bir kongre düzenlemişler. Yalçın DOĞAN’ın, 22 Temmuz 2007 tarihli Hürriyet Pazar ekindeki yazısında okumuştum.

İlgimi çekti araştırdım. Bu olayın ilgimi çekmesinin sebebini de açıklayayım: Evimizin önünde bir söğüt ağacı vardı. Çocukluğumun oyunlarına çoğunlukla bu söğüt ağacı şahit olmuştur. Ben de onun ölümüne şahit oldum. Hikayem bu ölüme dairdir.

Sessizliğe Susamak

ceyhunak | 31 December 2008 10:19

“Konuşmak lazım konuşmak,
Dilimizin döndüğünce değil,
Gönlümüzün erdiğince konuşmak.
Anlamak lazım,
Konuştuğumuzu,
Konuşan gönlümüzü anlamak.
Şimdi susmak lazım,
Konuşulana susmak,
Sessizliğe susamak…”

Şimdi haberler

mansonilized | 31 December 2008 09:47

Ana haber bülteni izlerken cinnet geçirebilme potansiyeline sahip benden başka kaç kişi var merak içindeyim. Toplamda yarım saat süren bir ana haber bülteninde ortalama iki kere şok, yedi kere psikolojik travma geçirebiliyorum.Geçen gün trafikte yanımda bekleyen arabadan el kol hareketleri ile tükürükler saçarak trafik lambasına ana avrat söven adamdan bile ürkütücü oluyorum zaman zaman.

Haberlere reklâm alınmasından bültenin sonuna yemek tarifleri serpiştirilmesine kadar birçok detaya kızabilme yetisine sahibim. Yahu bir kilogram tavuk etinden sekiz çeşit yemek yapabilmekle ana haber bülteninin ne alakası var? Üstelik yemekler abuk sabuk bulamaç gibi. Bir yemeğe 33 mikrogram tavuk koysam ne olur koymasam ne olur e be ebleh.. Ayrıca aynı yemek masasında, olmadı yarısı bu akşam yarısı yarın yenecek sekiz çeşit tavuk olması kimi nasıl memnun eder çakma ev hanımı tombul teyzem? Belli ki sen zaten tavuklu tavuksuz her şeyi yiyorsun bizi alet etmek sevdası neden?

Tiki(ler)

gedaiask | 31 December 2008 09:43

kendilerini homo sapiens sapiens sapiens formunda gören, sadece ankara yahut istanbulda değil, yurdumuzun çoğu vilayetinde mevcut olan, daha doğrusu lacoste , armani, tommy hilfiger, chanel, paul & shark gibi markaların ürünlerinin satıldığı şehirlerde bulunan,”ay tanjuuu bugün nike giydi ondan ayrılsam mı acaba??” deyip, kendisine “niye” diye sorulduğunda ” nike artıkın herkes giyiyooo…onu ben 10 sene once kimse alamazken giyiyordum çünkiii..” diye cevap verdikten sonra yüce tiki divanından onay alıp tanjusundan ayrılabilen, iyi bir markayı güzel göründüğü için değil, sadece üzerindeki timsahcık,kartal kanadı, köpek balığı, kıçları birbine girmiş iki tane c harfi, d ve g harfleri gibi basit küçük armalar olduğu için satın alan, değil şu güzel ülkemizin ekonomik açıdan en şanslı %5 lik diliminde olduğu için tanrıya şükretmek, ortamlarındaki en kötü araba kendisinde olduğu için “lanet olsun porche arabam nasıl olamaz bıktım audi tt den… demmek ki allah beni sevmiyor, o zaman al sana lanet olasııı.. ben de ateist olurum…bak oldum..zaten bu aralar ateizm in, teizm out..” diyebilen,her zaman tüketen , (zaten ondan insanlığa ,vatana yurda hayır bekleyenlerin… ) , aşağılık olarak gördüğü ilkel afrika kabilelerinden zihin olarak yüz kat daha iptidai insan modeli…

Buldozer Recep

nebilim | 31 December 2008 09:35

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10674521.asp?yazarid=249&gid=61

GÜMÜŞ

teacher07 | 31 December 2008 09:00

Gümüş, günümüzde aksesuar olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır. Ayna ve boya yapımında, fotografçılıkta, bazı ilaçların yapımında da kullanılmaktadır. Bir gram gümüşten, iki kilometre uzunlığunda ince tel çekilebilmektedir. Acil durumlarda, deniz suyundan içme suyu elde etmekte de kullanılmaktadır. Asil bir maden olarak nitelnmektedir. Yumuşak olduğu için onu işleyene kolaylık sağlamaktadır.

Altın ve bakırdan sonra keşfedilen gümüş, MÖ. 3000′ li yıllarda Mısırlılar, 2500’lü yıllarda Çinliler ve Persler tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Gümüş, dünyanın birçok yerinde az miktarda bulunmaktadır. MÖ. 800 yıllarında Nil Nehri çevresinde para olarak kullanıldığı bilinmektedir. Romalılar tarafından işlendiğinden, Atina’daki gümüş madenlerinden söz edilmektedir. Altınnın tersine, uzun süre toprak altında kalan gümüş, asitten etkilenerek kolayca bozulabilir. Bu yüzden eski eserlerde, gümüş eser fazla bulunmamaktadır. Günümüze kadar ulaşan ilk gümüş obje, Beycesultan’da (Denizli) bulunan “Bakır Çağı” na ait bir yüzük gösterilmektedir. Türkler’in de; Orhun bülgesinde, Altay ve Tanrı dağlarında yapılan kazılarda, gümüş işlerine rastlanmaktadır.