bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İÇ SESLENİŞLERİM

ferplexfol | 22 January 2009 12:01

Yalnızlığı göğüsleyebilirim yalnız olduğum anlarda.
Hasret türküsü söyleyebilirim kalbine, kalbini acıtsın diye hasretim.
Umut tohumu toplayıp yüreklerden,
Aşk meyvalarıyla sarılmış umut ağacı dikebilirim kalbinin en ücra yerlerine.
Sevgi ile işlenmiş hançerlerle kalbine saplanabilirim.
Siyah gökyüzündeki incilerle umuda göz kırpabilirim.
Ufuk çizgisinde umutlarımı çizeceğim ufkun sınırlarına.
İz bırakırsam ufukta,
Fark yaratabilirsem kalbimde ve kalbinde
Beklerim umutlarımla sonsuzlukta.
Eğer sonsuzluk toprağında umut ağacı meyvalarını sunacaksa bana cömertçe.
Gökyüzü güneşle aydınlandığında donmuş kalbimin umutlarını ısıtacağım günışığıyla
Dimdik duracağım yalnızlığın, karanlığın, hasretin, umutsuzluğun karşısında.
Üşüyen bedenimi içimde var olan senle ısıtacağım
Es deli rüzgar toz duman içine kattığın umutlarımı getir bana
Meğer sevgiyi büyüten alışkanlıklarmış.
Dayanılmazlıklara dayandıracağım alışkanlıklarımı
Üzerine düşeni yapacak bu yaşadıklarım.
Eğer bu kalp unutursa iç seslerini, seslenişlerini
Şiir mısrasında, kafiyesinde,ölçüsünde her seslenişinde sessizce sende kalacak hissettiklerin.

fugu – ölümcül lezzet

mansonilized | 22 January 2009 11:31

Fugu, Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en zehirli balığıdır ve Japonya’da gıda olarak tüketilmektedir.

Fugu ayrıca dünya üzerindeki en zehirli ikinci omurgalı. (birincilik bir kurbağa türüne ait)

Fugu, balon balığı, kirpi balığı gibi isimlerle anılmaktadır ve dünyada 122’den fazla fugu türü bulunmaktadır. En çok tropik sularda rastlanır ancak son yıllarda Akdeniz’e kadar inmiştir. Fugu çok büyük bir balık olmamakla birlikte 100cm’ye varan birkaç tür bulunmaktadır.

Kırık Şans

Kuruvaze | 22 January 2009 10:13

Zamanı susmak gerekiyordu! Lakin hangi zaman olduğu çok açık değildi. Bu gün, yarın, yoksa dün MÜ? (!) aslında açıktı, ve açık olmak zorundaydı. Aksi taktirde ölmek, yoksulluğa doğmakla eş değerdi.Birkaç sallantı, birkaç gerginlik ve zarlar atıldı. Köşelerinden ayakta kalarak bütün düşeşlere ihanet, isyan sergilendi. “Şans” dedi bir kişi, lisanından utanarak. “Şans” dedi ikinci bir kişi, ne söylediğini unutarak.Kimdi, ya da ne idi şansı çekici kılan? Aşırı ısınmışlığı tutmaya yetenekli bir el miydi? Yoksa… Yoksa hiç var olmayan, lakin var olacağına inanılan bir “ŞEY” miydi şans. Kimdi ya da ne idi şansı çekici kılan?Tam karşımda duruyordu. Yansımadan açılan kapıdan geçmem için, bakmam yeterliydi. Görülen o ki; etrafı kaplamış olan karanlıkta, kendine yer bulması oldukça zor olmuştu. Şöyle bir gerindi ve yerine yerleşti. Elleriyle kendisine çeki düzen verdi, tozunu aldı. İşaret parmağını yalayıp havaya kaldırdı. Işık en iyi hangi yönden savruluyorsa, tespit edip yüzünü o yana doğru çevirdi. Ellerini açıp, mırıldanmaya başladı. Dinlemeye yeteneksiz kulaklarım sayesinde, sadece izleyebiliyordum olanları ve olacakları!Dudaklarının hareketi sona erdikten sonra, ellerini indirip, gök yüzüne doğru bakmaya başladı. Simasının memnuniyetinden anlaşılıyordu ki, görmek istediğini görebiliyordu. O gök yüzünü, bense onu izliyordum. Birden susturdu simasını, simasıyla beraber yansımasını.

*************************************

Çatladı tohum, parçalandı toprak. Devinirken kök, ağaç oldu yansıma. Dallarının yarımlık uzantısında, ayna sivriliğinde meyveler verdi, beslendiği ışık yağmurunda. Karanlığın endamında semiren iblise karşı, hüküm verilmiş, kararın parmaklıkları ölçülmüştü. Geçmişe ait simalar yırtılırken, geriye sadece kemiklerden sızan yenilik izi kalmıştı.