bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Frank Lloyd Wright…

admin | 05 March 2009 15:05

www.seymour.k12.wi.us/rle/art/images/artists/...
www.seymour.k12.wi.us/rle/art/images/artists/…

Dünyanın gelmiş geçmiş en önemli mimarları arasında olan Frank Lloyd Wright’ı okumanız için mimar olmanız şart değil; Wright’ın fikirleri ve felsefesinin yoğunluğu, kendini geliştirebilen görüş açılarına, farklı bir ufuk çizgisi belirleyecektir.

1867’nin Haziran ayında dünyaya gelen Wright; mühendislik eğitimi sırasında ünlü tasarımcılarla çalışarak, profesyonel deneyim kazanmaya başladı. 19. yüzyılın önemli mimarlarından olan Louis Sullivan’la çalışırken henüz 25 yaşındaydı. Sullivan, Wright’ın başka yerlere iş yaptığını öğrendiğinde, onu işten kovdu. Kovulsa da Wright, ustası Sullivan’a her zaman destek çıktı. İçkiye düşkün usta Sullivan’ın işsiz kaldığı dönemlerde, Wright’ın büyük desteği olduğu ve hatta Sullivan’ın ömrünün son günlerinde de ona düzenli para yolladığı bilinmektedir. Sullivan’ın, hastanede kendi yazdığı kitabın kopyasını Wright’a verirken; “Frank, Amerika’da yeni mimariyi yaratan sensin, ama ben olmasaydım, sen bunu yapamazdın,” dediği, “The Fellowship, Frank Lloyd Wright ve Taliesin Üzerine Söylenmemiş Bir Hikâye” adlı kitabında mevcuttur. Buna rağmen usta Sullivan’ın kitabında, Wright’ın ismini hiç kullanmamış olması, Wright’ı derinden yaralamıştır.

Gerçekleştirdiği 300’ü aşkın yapı eserleriyle, dünya görünümüne farklı imzalar atan Wright, temel ilkesi olan “Organik Mimarlık” ile yeni bir konsept başlattı. Fikirleri ve felsefesi ile birçok akıma (Empresyonizm’den Rasyonalizm’e kadar) ilham kaynağı oldu.

1914 yılında Wright; eşini ve ev halkından birkaç kişiyi, eşi için özel tasarladığı evde, hizmetlisinin çıkardığı yangında kaybetti. Bu trajedinin, Wright’ın mimarisine etkisi çok büyüktür. Bununla birlikte, bütünlüğe önem veren tasarımlara yöneldi. 1920’lerde de pek çok projeye imza attı.

30 Saniye Fotoğraf Sergisi

admin | 05 March 2009 14:51

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalGaleriHaber&ArticleID=924349&PAGE=1&Date=05.03.2009&CategoryID=82

Dizüstü Mutluluk – Yalanmış!

admin | 05 March 2009 13:42

İşte o gün başladı herşey
Birgün kumdan bir şato yapmaya karar verdik seninle
Denize inat, rüzgara inat, kötülere inat…
Acelemiz yoktu hiç, çünkü sevgi kattık biz kumlara
Kimsenin gücü yetmezdi şatomuzun bir duvarını yıkmaya
Öylesine muhteşemdi ki şatomuz,
Öylesine büyüktü ki…
Herkez kıskandı şatomuzu, kimbilir kumsal bile…

Büyülü şatomuzda buluşmaya başladık seninle.
Hayallerimizi büyütürken dünyamızı küçülttük.
Öylesine büyüdü ki hayallerimiz, şatomuzun odalarını doldurdu.
Kapattık odaları birer birer hayal yüklü sandıklarla,
Bir gün açmak üzere…
Öylesine küçüldü ki dünyamız, kabına sığmaz aşkımız kumlara bulandı
Bir gün temizlenmek üzere…

Kafamda dönen tilkiler

admin | 05 March 2009 13:05

İnsanlara karşı yaşadığım güvensizlikten, hayatım üzerine yaptığım kurgulardan, kurduğum senaryolardan sıkıldım .Yok yere tantana yaratıp can sıkmak, ufacık bir şeyi günlerce sürdürmekten bıktım.Rahat, sakin ,huzur dolu bir şekilde kafamı yastığa koymak istiyorum artık.Bu bir hastalık mı, takıntı mı , geçmişte yaşadığım kötü olayların şimdiye yansıması mı bilmiyorum.Tek bildiğim artık dayanılmaz olduğu bu işkencenin.Her neyse bana nasıl bulaştıysa düşsün artık yakamdan.Mutsuzum, huzursuzum, kırıcıyım , öfkeliyim hayata ve insanlara… Güvenmek istiyorum sormadan sorgulamadan.Her cümlenin altında açık aramak, her hareketin bir yanıltmaca olduğunu düşünmek istemiyorum.Hiç bir şeye olumlu tarafından bakamamaya başladım.Hayat hep negatif.Bu şizofren hallerim ilişkimde patlak verdi günler önce.İlişkimi sorgulamaya başladım.Erkek arkadaşım” bugün mesaiye kalıyorum dediğinde” inanmalımıydım? . Oysa bildiğim bir gerçekti bu.Her zaman yaptığı gibi mesai çıkışı servisteyken arardı beni.Kendi kendime sürekli yazmaya başladım.Oysa onu o kadar iyi tanıyordum ki ve o kadar bağlıydı ki bana bunları bile bile nasıl onu yargılardım böyle saçma sapan senaryolarla.Üstelik iki seneyi aşkın güzel giden bir birlikteliğin içindeyken.Benim için bütün hayatını değiştiren ,benimle ağlayan benimle gülen biriyken söz konusu olan.Ne onu ne de başkalarını kırmaya hiç hakkım yok biliyorum ama beynimi yiyip bitiren bu kuşkulardan bir türlü kurtulamıyorum.Daraldım, bunaldım…

Edwin Powell Hubble

admin | 05 March 2009 12:15

soldan ikinci
soldan ikinci

1990 yılında Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA tarafından fırlatılan ve dünyadan 600 km uzakta bulunan Hubble Uzay Teleskobuna ismini veren Edwin Hubble ABD’de doğdu ve 20. yy.’ın yetiştirdiği en büyük astronomi bilginlerinden biridir.

Çalışmaları sırasın da andromeda adlı bir gökadanın samanyolu galaksisinin dışında olduğunu yani bizim gökadamız dan başka gök adaları da olduğunu ortaya çıkardı.

Edwin hubble un en büyük buluşlarından birisi teleskobuyla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin birbirinden sürekli olarak uzaklaştığını bulmasıdır , diğer bir deyişle evrenin sürekli olarak genişlemekte olduğunu bizlere gösteriyordu.Aslında bu buluş daha önce Albert Einstein tarafından teorik olarak keşfedilmiş ama Einstein yaşadığı devrin evren modeline ters düşmemek için buluşunu bir kenara bırakmıştı.Daha sonraki yıllarda yapılan gözlemlerde ise Edwin hubble’un buluşunu desteklemekteydi.
bilime büyük katkılar yapan ve time 100 listesinde yerini alan hubble 1953 yılında hayatı sona ermiştir.

hubble dev teleskobuyla
hubble dev teleskobuyla

Fantastik ve Benzersiz Şekilli Mantarlar

admin | 05 March 2009 11:55

Mantarlar, nemli ortamlarda üreyen ve üretilen kimine göre lezzetli kimine göre ölümcül ve tatsız bitkiler.

mantar
mantar

Diğer yandan bir tasarım harikası olan mantarlar da var. İşte buradan dünyanın en fantastik mantarlarının en10 listesini inceleyebilirsiniz. Bu listede tasarımcıların bile ilham alabileceği mantarlar var.

Ufuk…

admin | 05 March 2009 10:07

Ufuk …

İlginç değil mi. Bakmak! Gözünün alabildiğince uzağa bakmak.. Oturmak bi kayaya, bakarken düşünmek.. Hayal kurmak.. Dalmak sonra. Kapatıp gözlerini ahengi tatmak… Mutluluğu duymak. Rüzgârı hissetmek… Elde edilen bu yaşamın hüznünü koklamak. Soyut olmak… Evet Evet aradığım bu “Soyut olmak” . Oysa ben kahramandım hep. Dans ederdi kanım damarlarımda ruhum yönetirdi orkestrayı. Eşlik ederdi vücudumun her bir parçası benliğime. Açmak ellerini. Semaya bağırmak sonuna kadar. Damlalar akarken gözlerimden ve damlayı hissederken tenimde… Her gözyaşımın toprağa vurması. Deşmesi tüm gücüyle onu… Ele geçirmesi kapladığı yüzeyi. Adeta yeni başlayan bir yanardağın patlaması gibi. Ama ben bunu yapamadım. Küçükken denemiştim. Sadece ağlamak istiyordum. Sonra kendimi aptal hissettim. Boş bir şey için ağlamak mı.. Yazarken bile tebessüm ediyorum . Buyuyor insan hep kendini öyle sanıyor.

AĞACIN MASALI

admin | 05 March 2009 09:35

İnsan ve ağaç,bu ikili, yüz binlerce yıllık beraberliği olan bir geçmişe sahip. İnsan ruhunda ağaç kadar iz bırakan bir nesne düşünemiyorum. Uygarlıkla birlikte ağaç, estetik bir duygu olarak yüzyıllarca gelişti. Ancak günümüze gelene kadar… İkiliden ağaç, insanoğlundan habersiz, kendi yaşamını sürdürürken, insanın ağaçla birlikteliği çok özel bir ayrıcalıktır. Yeryüzünün her yerinde insanlara bağışlanmamıştır ağaç.

İki uç nokta buzullarla kaplanmış, en geniş alanı olan orta kısım güneşle kavrulmakta, çöl ve kum yeşili yaşatmamaktadır. Ancak , bu iki kısım arasında kalan geniş alanlar insanla ağacı bir araya getirmaktedir.