bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

BİR GÜNLÜĞÜNE SU OLMAK

admin | 04 July 2009 11:34

Eşlik eden şarkıya, yazmaya ara verip eşlik etmek ile, şarkının ilhamında yazmaya devam etmek arasında gidip geliyorum.İyisi mi birkere dinleyeyim,tadayım,öyle devam ederim..Tamam,iyiyim şimdi…

Değişik olduğu günler nadirdir insanın hayatında aslında…Bir gün her gün olduğundan farklı olup bunu farkettiği zaman keyfine diyecek yoktur.Bu farkındalık öylesine güzeldir ki,öylesine kendini bulmuşluk hissi verir ki ister acı çekiyor ol ister kahkahalar atmak gelsin içinden,tek ortak bir ifade vardır,evde,sokakta orda burda,izini bıraktığın her noktada bir güzel tebessümdür tek karşılık.Bir tebessüm hiç bu kadar kendini bilmemiştir,ne için gülümsediğinin hiç bu kadar farkında değilsindir,hiç bir gün bu kadar iyi tanımamışsın kendini,hiç bu kadar bütünleşmemişsindir kendinle…Her zamanki olağan, telaşlı ve çelişkili halin gidiverir yerini sağlam,neyi dinlediğini bilen,huzurlu bir beyine bırakır.Çok değişiktir bu his çokk… Vücudunun her hareketinin her zerresinin anlamını bilirsin o gün,elini istemsizce neden masaya koyduğunu bile ya da neden o tarafa baktığını ya da ne biliyim,o aklından geçen saliselik düşüncenin özünü idrak ederek yerini bir yenisine bırakırsın..Çok değişiktir o gün,çok safsındır o gün,o kadar şeffafsındır ki baktığın değdiğin her yere, gülümseyen gözlerinden yukarılara o kristal sesli yıldızlardan saçtığını görebilirsin adeta,içindeki o güzel şeyin baktığın her yere saçıldığını falan… Çok,çok az defa bulur böyle günler insanı… Ve çok az defa anlar insan her yaptığının anlamını..Geçmişte söylediği bir sözü nasıl algıladığına ve algılandığına,geçmişteki kararlarının, hareketlerinin ne anlama geldiğine ve gelmesi gerektiğine,doğru muydu yanlış mıydı diye kararsızlığa düşmeden çok çok az defa anlam verir.Çok zamanlar aklına gelen ya da şöyle bir gözden geçirilen bir karenin her ayrıntısı binbir soru ile tekrardan anlamlandırılırken kimi zaman tarifsiz bir acı ya da acıyı azaltan öfke ile bir yandakiyle kıyaslanamaz tabessüm vesilesiyle;çok az zamanlar anlarsın o karenin ne anlam ifade ettiğini,her zerresinin,her bir gözbebeğindeki bakışın ne anlatmak istediğini…En güzeli de ne bir kararsızlık gelir bulur seni,ne bir çelişki ne de bir öfke…Her şey silinip yerini koca bir tebessüme bırakır…Kutsallıkla dolar tüm ruh,sanki tüm şeytanların önünde diz çöktüğü,gene de affedici bir meleksindir,senden iyisi yoktur,gözleri senden güzel parlayan yoktur,senden yücesi ve kendine tapanı….Çok güzel hissedilirrr çokkk… Çok azdır böyle zamanlar ama… Böyle duru olunan zamanlarr….Bir gün de olsa farklı olmak güzeldir…Bu günün arefesinde tüm boğazlarda biriken acılar,ne çok soğuk ne de sıcak o tam kıvamındaKİ muazzam su ile yıkanır giderr,bu günün arefesinde içte bir yerlerde biriken kahkahalar,çok da anlam verilemeyen mutluluk zerrecikleri, yerini öylesine anlamlı bir hüzne bırakır kii… Bir gün öncesinden öylesine farklı yapar ki…Hüzne de anlamsız mutluluklara da öylesine bir anlam yükler ki…Bu ruh tazelenmesi henüz açan bir bahar tomurcuğunu bile geride bırakır.

SON SATIR

admin | 03 July 2009 19:17

“Bazen özlüyorum” dedim dün sevgiliye. Ama eksik söyledim. “Bazen öyle çok özlüyorum ki” olacaktı. Nedeni bilinmez.

Hiçbir zaman benim olmayan , olamayacak sevgili o…..uzun zaman önce unuttum ben baharda aşık olmayı, kalbin o deli çarpıntısını…hani derler ya kapattım o sayfayı. Ama zannetmişim ki kapattım. Sen açtın tekrar….Olmaması gereken bir zamanda, olmaması gereken şartlarda. Kalbe söz geçmez ya hani, geçmedi…….

Oysa sevgili , senin hiç suçun yoktu, sen açtığın kapıdan habersizdin….öğrendiğin andan itibaren de , olamaz, şartlar dedin, şartlar!!!!

Ölmek Bir Sanattır; Sylvia Plath

admin | 03 July 2009 19:10

Nasıl bir yazıdır ki mezar taşıyla ve ölümle başlasın? Bana göre ancak Sylvia Plath’ı anlatan bir yazı mezar taşıyla başlayabilir.

Sylvia Plath
Sylvia Plath

Aslında hayat denilen olgu kısa bir yoldan ibaret değil mi? Doğmak, büyümek, ölmek ya da kimine göre yok olmak…

Sylvia Plath, hayatının sonunu kendi getirmek istedi, eceliyle değil de kendi çizdiği sonla uğurlanmak istedi, belki de eceli o şekildeydi…

27 Ekim 1932, Massachusetts orta sınıf bir ailenin üyesi olarak Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya geldi. Profesör olan babası Otto Emil Plath 1940 yılında vefat etti. Ölümle belki de ilk olarak bu tarihte tanıştığı düşünülen yazarınilk şiiri Boston Herald ‘da 1940 yılında, sadece sekiz yaşındayken yayınlandı. Anlaşılan 1940 yılı Sylvia Plath için bir dönüm noktası oldu.

Sylvia Plath
Sylvia Plath

Hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla baş etmek zorunda kaldı ve belki çoğu zaman da baş edemedi.

Smith College’da okumak için bir burs kazanır ve bu burs ona ünlü yazar Olive Higgins Prouty tarafından verilir. Olive Higginsle bu dönemde dostlukları başlar ve hayatları boyunca yazışmaları devam eder. Sylvia Plath, Smith College’daki yaşantısı boyunca “hem zeki hem de arkadaş canlısı olmak isterim” der ve ikisini de başarır.

Smith College’daki ilk yıllarında bir gazete çıkartır ve bir süre sonra çıkardığı gazetede vermiş olduğu haberlerin güvenilir olmasının yanı sıra aynı zamanda da beğenilir. Yine buradaki ilk yıllarında çok etkileyici şiirler yazar.

yazlık haller

admin | 03 July 2009 18:37

Aman Allah’ım dedim, birkaç gün internet, ev telefonu baglanana kadar ben ne yaparım diye söylendim. Öyle ya konudan ,komşudan, kalabalık cıvıl cıvıl bir semtten uçup yeni yerleşim bölgelerine doğru uçan deli gönül internet ister, isterki arkadaşlarından ayrı kalmasın, mahallesinin bakkalına kadar özleyecek nasılsa.

Ev telefonu, internet bekleyen acılı hayat cep telefonunda bozulmasıyla kuş uçmaz kervan geçmez bir hal alır.Bu arada bir kaç gün olan internet ve ev telefonu hasretligi limitim tam tamına 20 günü buldu. Ne mi oldu? Hiç bir şey olmadı , üzülmeyi bile unuttum olmamalarına, haa açılınca yumuldum o ayrı mesele.

İletişimsizlik ne güzel şey, evde bulamayan cebimi arayamadı (cep telefonum hala yok) ,msn de soru soramadı. Diledigim gibi dolandım, telefon sesinden uzak, insan arada kendine bir süre izin vermeli,bir süre uzak kalmalı bunu anladım. En azından tatil zamanındayız tatile giderken yanına almasınlar laptoplarını,cep telefonlarını. İnince otobüsten, arabadan yada uçaktan ev aransın aha sağ salim kapagı attım tatil yerine denilsin, ara sıra konturlu telefon hizmeti veren yerlerden aransın aile. Bari tatilde ona, buna ,şuna harcanacak zaman dilimi direk kendine aksın.

Yüksel’in Sırrı-2

admin | 03 July 2009 17:52

Yüksel bir yandan sigaraya küfrederken öte yandan adamı durdurmak için etraftan yardım istiyordu.
Tam bir mucizeydi bu… En yakın arkadaşı dostu Fatih geliyordu karşıdan.
“Fatih şu adamı yakala!”
Fatih ne olduğunu anlamamıştı ama belli ki arkadaşının başı beladaydı. Adamı yakalamak için üstüne atladı.Adam gerçekten kaçmayı iyi biliyordu ama hiç beklemediği bu hareket onu Fatih’le beraber yere sermişti. Fatih adamı zaptetmeye çalışırken Yüksel hızla onlara yaklaşıyordu. Adam pes edecek gibi görünmüyordu. Yüksel daha yetişemeden Fatih’in elinden kurtuldu ve tekrar kaçmaya başladı.

Yüksel’in Sırrı-1

admin | 03 July 2009 11:52

Yüksel yolda yavaş adımlarla, sakin bir gün geçirmişti ve eve gidiyor olmanın mutluluğuyla dalgın dalgın yürüyordu. Evine yaklaştığının bile farkında değildi. Ama bu dalgınlığı bozan bir şey oldu. Yanında yürüyen adamı fark etti. Adamı fark etti etmesine de adam pek tekin birine benzemiyordu. Adam uzun siyah paltolu, siyah fötr şapkalı, siyah güneş gözlüklü,uzun boylu,iri cüsseli biriydi.Tam filmlerdeki seri katillerin tipinde bir adamdı.

İyice panik olmuştu ve adamdan kurtulmak için evinin olduğu sokaktan değil de bir alt sokaktan yürümeye karar verdi ve adımlarını sıklaştırdı. Yüksel hızlandı paltolu adam hızlandı. Yüksel yavaşladı paltolu adam yavaşladı. Bu böyle olmayacaktı. Adamın onunla bir alıp veremediği olmalıydı. Yoksa hiç tanımadığı biri neden böyle saçma bir şey yapsın ki? Galiba durup adamla konuşmak galiba en iyisi olacaktı. Zaten adamı atlatamayacağı belliydi. Adamla konuşmak için durdu adam da durdu. Ve bir an birbirlerine baktılar. Yüksel konuşmaya çekindi önce ama hemen toparladı ve sordu:

AĞIT

admin | 03 July 2009 11:09

Photographer  Yüksel Balcı - Turkei
Photographer Yüksel Balcı – Turkei

benim bizi, seni kazanmak için harcadığım emeğin
daha fazlasını
sen beni ve bizi kaybetmek için yapıyorsan eğer
ve ben
olmam gereken bir yerde bulunmak için
kendimi zorladığım hissini atamıyorsam yürekten
seni daha fazla sevmek için daha ne kadar çabalayabilirim ki
canımı acıtsa da, kırsa da tutunduğum umutları böylesi
bana yakışan efendice bittiğini kabullenmektir
saygısızlık etmek, küfretmek, isyan etmek değil
yaşanan güzelliklerimizi, paylaşılan anların anımsaması avutur kırgınlıklarımı yokluğunda

düşlediğim seninle sona erecek bir yaşamaktı
seninle yaşlanmak
kaderimin efeliği mutluluğu ürkütünce yine
hayallerim ansız ve bedbaht bir yitikliğe büründü
bundan sonrası yaşamak ağır ve zor
muhasebesizce yaşamak isterken
hayata bu kadar borçlanmak ve nihayetinde umutsuzluk