bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

OLYMPOS, DOĞA VE TARİHİN KOKUSU

teacher07 | 22 July 2009 11:51

Antalya düzlüğünden başlayıp, tüm güneybatı Antalya’yı kaplayan bir milli park Olympos Milli Parkı. Antalya’ya gelen tatilcilerin, dış turistlerin ilk uğradıkları yer. Akdeniz’in mavi sularından birden yükselen Bey Dağları’na uzanan, yeşiliyle, tarihi yerleriyle insanı büyüleyen bir doğa ve tarih harikası…

Yöre, Akdeniz Bölgesi’nin tüm ekolojik özelliklerine sahiptir. Deniz kıyısından, fıstık çamlarıyla başlar bitki örtüsü. Daha yükseklerde kızıl çam ve kara çam, 1000 metrenin üstünde sedir ağaçlarıyla devam eder. Orman örtüsü tabiî ki maki bitki örtüsüyle iç içedir. Bu zenginlik, yaban hayvanlarının barınması içinde büyük bir değerdir.

Dostum’a…..

bilgisever | 22 July 2009 10:13

Sayılı gün çabuk geçer diye söylenir hep DOSTUM,
İş başlayabilmekte hayata.
Bir başladın mı…
Yaşamaktan hiç vazgeçemeyeceğin şeyler de tek tek sayılıyor bir avuç sedef gibi, malesef…..
Bir an olsun da geçsin gitsin dediklerin de bir kova kum gibi…. say say bitmez…..
Gidilecek yol aynı…Ayak sürüsek de, emin adımlarla ve coşkuyla adımlasak da…
Nasıl yaşadığımıza bakmalıyız DOSTUM,
Hayatın -bu nereden eseceği belirsiz olan- rüzgarına kendimizi kaptırdığımızda
Göreceğiz ki ortada ne boncuk kalacak ne de kum…..

Hakiki bir iz

kahramancayirli | 22 July 2009 09:25

Burcu’dan 500.000 eski Türk Lirası’na almışım Lal’i. O sıra bütün eski kasetlerini satıyor. Orta birinci sınıftayım. O vesileyle Teoman’ın O albümünü de kapatmışım ucuza. Bir-iki kaset daha almıştım. Unuttum.
Lal de Lal hani. Kıpkırmızı. Kıpkırmızı bir albüm. Sertab Erener’in bence bir daha yapamayacağı kadar iyi bir kaset. Full. Öyle albüm on-yirmi yılda bir görünüyor.
Bir elimde Lal, öbür elimde tükenmez kalem. Durup dinleyip başa sarıyorum, durup dinleyip en başa sarıyorum.
Söz: Sezen Aksu ve Meral Okay. Müzik: Giancarlo Bigazzi ve Marco Falagiani.
Sözlerini buraya yazmıyorum. Bu yazı hatırına en az on kere daha tam ses dinleyin isterim. Sözlerini de perdelerinize yazarsınız diye. Sigarayla belki. Komple tutuşursunuz.
Masal dönüp dolaşılacak bir şarkı. Şarkı deyince içi boş oluyor başka sözcük bulmak gerek. Bir im, iz. Masal, bir iz. Evet, oldu.
Masal, bir iz.
Hakiki bir iz. Köprü olayım isterim bu şarkı sizi sarmalasın isterim. Şarkıyı abartın isterim. Emel’in Hovarda’sını da bu köprü hisleriyle yazmıştım. Masal, iki olsun.

Kırmızı ve TANGO…..

zema[pilli_silinen_hesap] | 21 July 2009 17:44

eşli modern danslardan en çok sevdiklerimden birisidir ” tango”.Tarihine bakacak olursak güney kökenlidir. 1800’lerin sonunda ortaya çıkan Arjantin Buenos Aires kaynaklı bir danstır. O sıralarda İngilizler Arjantin’i işgali etmiş ve İspanyollarla kapışmışlardır. Birçok Avrupalı kavim Arjantin topraklarına yerleşmiştir. Bu karışık göçebe toplumun yaşam koşullarından ötürü bu tarzı yansıtan yani göçün meydana getirdiği zorluklardan bahisle tango bir dans ve müzik biçimi olarak ortaya çıkmıştır.

tango ve kırmızı !
tango ve kırmızı !

Tanrılarının ve davulun ispanyolcası olan “tambur” kelimesinin sentezinde “tango” kelimesini türetmişlerdir.Köy kasaba dansı değildir Tango. Kesinlikle bir şehir dansıdır. Avrupa’da ise Çok karma bir kültürün ürünü olduğu söylenebilir. Her insandan bir iz taşıyarak günümüze gelmiştir.

idamlık kadınlar ikinci yazı

nazokiraze | 21 July 2009 17:00

İdam cezası ile öldürülen kadınlar tarihine baktıgımızda Tudor Hanedanı’nın bu konuda çok zengin oldugunu görebiliriz. Özellikle 8. Henry zamanı ve sonrası birbirine yakın kadınlar birbirinden bağımsız suçlarla idam edilmiştir.

Catherine Howarden çok evlenen krallarından biri olan 8. Henry’nin eşidir ve eşinin diğer eşlerinden biri olan Anne Boleyn gibi genç yaşında idam edilmiştir.