bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

zaman tüneline uçuran ses

admin | 03 December 2009 17:19

Yıllar geçer, çekip gidemediğiniz şarkılar vardır; çekip gidemediğiniz anılar vardır…

Yıllar geçer, bir ses içinizi yakar…Hani yıllar geçmişti. Yıllardır görmediğin hatta izini kaybettiğin, ortak arkdaşlarınla dahi bağların çoktan çoktan kopmuştur. Belki o seni hiç hatırlamıyordur. Adını hatırlamıyordur. Sen de büyülü olan şimdi onda mazi dahi değildir.

Değişmez, niye biliyor musun? Sen o şarkıyı dinlemeyi seversin. O şarkının içini yakmasını çok seversin. Kimse bilmese de, kimse hatırlamasa da kimse için bir anlamı olmasa da; yıllar geçmişken, bir şarkı çalar, bir yerlere giderim.

Nereye, niye giderim, kimse bilmez. Kimsenin bilmesi de gerekmez. Benim için güzeldi ve hatırlamayı seviyorum kimi zaman…

BENİMLE OYNAR MISIN?

admin | 03 December 2009 16:24

www.delinetciler.net/forum/oyuncak-dunyasi/68...
www.delinetciler.net/forum/oyuncak-dunyasi/68…

En sevdiğim oyun “evcilik” olmasaydı, belki tadına varabilecektim sokakta oynanan oyunların. Kendi içime yolculuklarım ta o zamanlarda başladı. Hiç ip atlamadım mahalledeki kızlarla. Voleybol, yakar top nasıl oynanır bilmem. Hiç koşup kan ter içinde kalmadım hemen yanımızdaki boş arsada. Çin-çan, yağ satarım, aç kapıyı bezirgân başı, saklambaç, körebe… Dâhil olmadım hiçbir zaman hiç birine…

Bebeklerim vardı benim, oyuncak bebeklerim…
İlk bebeğimi Hollanda’dan izine gelen dayım getirmişti. El kadar bir şey. Sarı ama keçe kadar sert saçları vardı. Israrla taramaya çalıştıkça tutam tutam kopuşunu izlerdim. Oturup kalkmaktan ve ağlamaktan aciz bir Hollanda bebeği. Adı bile yoktu. Tekti çünkü. İlkokul birinci sınıfı pekiyi karne ile geçince kocaman ağlayan bir bebeği hak etmiştim. Diğerinin tersine bu, esmer güzeliydi. Lakin şapkasını çıkardığımda kel kafasıyla karşılaşmak sinirimi bozardı. Çünkü oyuncak firması saçtan kâr edebilmek için yalnız kulaklarının üst kısmına saç ekmişti.
İşte bu, tüm çocukluğumu avutan iki bebek.

6.Hissinizle Aranız Nasıl?

admin | 03 December 2009 15:36

Hani her seferde mantıkla hareket edip sonra da başlarım mantığa ya bu sefer de duygularımla hareket edecem denilen o olay var ya işte o duygu kısmı 6.His….

Bilimde 6.His ise; insanlarda olan işitme, dokunma, görme, tat alma, koklama hislerine sonradan eklenen telepatik bir durum olup şimdiye kadar asla fiziksel olarak kanıtlanamamıştır……

Aslında bu his, şu yapay dünyada çoğu yapay insanlarla kurduğumuz iletişim dışında; kendimizle olan tek iletişim….Ürkütücü gelse de kulağa, diğer insanlardan farklı olmak ve bu hisle bu hise göre yaşayıp sonunda yanılmadığını görmek daha da bir çarpıcı kılar bu durumu.
Sadece keramet dinlemeyi bilmededir.
Sanki 2.ci bir ağız gibidir ve sürekli konuşup durur.Bazen çıldıracak gibi olur ve sus diye bağırası gelir insanın.Bu his’in en sıkı düşmanı Ego dur.Alınan kararlar bu ikilinin savaşma sonrası imzaladıkları anlaşma doğrultusundadır.

Sohbet Katili Televizyon

admin | 03 December 2009 13:01

Tv icad oldu muhabbet kayboldu
Tv icad oldu muhabbet kayboldu

Eskidenmiş, bir kış gününde çocuklarını, torunlarını toplayıp cayır cayır yanan sobanın yanında masallar anlartmak. İlgiyle dinlenen masallarda çocuklar bazen korkar bazen şen kahkahalar atardı.Büyüklerin yüzünde tatlı bi tebessüm, ev sahibi getirir çayları bak sohbet dahada koyulaştı, heyecan bastı dinleyenleri hem hikayenin sonunu merak ediyorlar hemde hiç bitmesin istiyorlar.

yanan sobanın üzerinede koydunmu kestaneleri değmeyin bu sohbetin keyfine…
Şimdi ise cayır cayır yanan sobamız yok kalorifer denen soğuk sevimsiz ısıtıcı var ve o güzelim muhabetleri gelecek nesilden hatta bizlerdende alan televizyonlarımız var hemde evimizin baş köşesinde.Hoş şimdilerde tvde izlemiyo gençler hep pc başında ya ilk katil oydu ondandır tvye öfkem.
Kendi evimizde konuşma yasağı koydu bize bi sohbet konusu açmak istiyorsun haber var ee bitti haber, şimdi konuşalım maç var, yok bu gün müthiş bi film var, tv dizim var programım var cart var curt var ama ne yazıkki sohbet yok.
Uzun süredir görmediğin yakınları ziyarete gidiyorsun gene televizyon, hoşgeldin, nasılsın, iyimisin? den sonra bi sessizlik yada sesliği bozan tek ses Televizyon ne acı oysaki uzun zamandır görüşmemişsiniz anlatacak ne çok şey olmalıydı ama televizyon izleniyor arada izlenilen programa yorumlar geliyor o kadar, halbuki izlediğimiz dizilere keşke dikkatli baksak o zaman anlardık yanlış yaptığımızı hiç bir dizide, filmde oyuncular televizyona bakmaz kendi hayatlarını yada yazarın yazdığı hayatları oynarlar ama hiçbir senarist oyuncusuna sürekli tv izlemesini yazmaz çünkü ilgi çekici değil yani düşününce kendi hayatlarımız ilgi çekici değil ben en azından misafir geldiğinde televizyonların fişini çekelim derim sahbetleri muhabbetleri öldürmeyelim gelecek nesilede bir parça bırakalım, en azından evinizde haftada bir gün açmayın tvyi o günü sohbet günü yapın göreceksinizki o gün öyle zevkli olacakki sık sık yapmak isteyeceksiniz.

Muhabbetiniz bol olsun…

NEYSE O

admin | 03 December 2009 12:08

İnsan ömrü…

Her doğduğu gün ölümünün başlangıcı..
Hayatın tezatlığı bu kadar basit ve gözler önünde işte..
Bu kadar işler… Sekmeden..

Bir sayı doğrusu üzerinde atıyoruz adımlarımızı…Artılarr ve eksilerr.. Kimi eksilerden başlar saymaya sonsuz sayılan sınırlı sayıda noktaları diğer eksene doğru,kimi ise artıları görmüştür gözünü açtığında ilk…Tek bir değişmez gerçek vardır ki,ilerledikçe mutlaka yokolacaklardır…Ya artılar eksileri götürecek ya da eksiler artıları yok edecektir..Hayat bir yok etme ve yokolma üzerine kuruludur.

BUSBECQ ve HOLLANDA LALELERİ

admin | 03 December 2009 10:56

Osmanlı İmparatorluğu’ndan başlayarak, ülkemize yapılan yolculuklar, yazarların ve serüvencilerin”Doğunun gizemi” merakı değildir. Ülkemizde çeşitli resmi görevlerde bulunan, diplomatik kimlik taşıyan kişiler de devletin yakın çevresinde ve ülkenin kalanı üzerinde, farklı bakış açılarıyla gözlemler yapmışlardır. Bunlardan biri de Oliger Ghiselin Busbecq’dir. 1554-1562 yılları arasında Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu elçisidir.

Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında süregelen çekişme, Macaristan’daki taht kavgasına dayanır. I. Viyana Kuşatması ardından iyice bozulmuş olan ilişkileri onarmak, kalıcı bir barış sağlamak için yedi yıl boyunca çaba harcamıştır.

ilk kadın general Kurmancan Datka

admin | 03 December 2009 09:45

Kırgız tarihinde hala önemli bir yere sahip olan bir kadından bahsedilir , bu kadın Metal para kullanılmayan Kırgızistan’da, Som denen paranın elliliğinin üzerinde yer alan Kurmancan Datka’dır. Kurmancan DatkaKırgız tarihine mal olmuş kadınların en önemlilerinden biridir, kadın generaldir.Kırgızistan’da cesareti, özgürlüğü,mücadeleyi simgeler. Tarihin ilk kadın generalidir.

19. Yüzyılda Güney Kırgızistan’ı yöneten Kurmancan Rusya’ya dahi söz geçirerek Kırgız halkının yol olmasını engellemiştir.

KAPLUMBAĞA GİBİ GEZMEK

admin | 02 December 2009 18:26

Size bir başka turizm etkinliğinden söz etmek istiyorum. Karavan turizmi… Kaplumbağa turizmi diyen de var. Bilmem kaç yıldızlı otellerden, pansiyonlardan, her şey dahillerden daha ilgi çekici yanları olduğunu şimdiden söylemeliyim. Dünyayı sarsan kriz nedeniyle bir hayli de ilgi görür durumda.

Başta Amerika’da, kriz özellikle emeklileri kaplumbağalara benzetmiş. Birçok Amerikelı evlerinin içinde yolculuk eder olmuş. Obama da karavan düşkünlerinden birisiymiş. Seçim çalışmalarının birinde; “Kampanya biter bitmez ailecek karavanımıza binip ülkenin en güzel yerlerine gideceğiz, istediğimiz yerde yemek yiyeceğiz, kızlarımla birlikte istediğimiz yerde yüzeceğiz. Bu geziye çıkabilmek için sabırsızlanıyorum.” der.

HALLER LEYLA YA DA TERSİ

admin | 02 December 2009 17:37

HALLER LEYLA YA DA TERSİ

Lale Müldür için

fotoğrafın ön yüzündeki pastel boya
Haller Leyla ya da saçlarını dünyaya
karşı boyayan bir kadının eskil hüznü
mor halkalar halindeyken herşey, zebra
FAKİRLİK VE RAHATLIK
film bile Marie ve Lulien için
dik korkunun sokağında
tropik bir siluet gibi
O! Delphi Tapınağı’nın girişinde
“GOTHNEA SEANTIN yazıyor
sonra gizleniyor ve görünmesi
imkansız bir kılığa bürünüyor
FAKİLİK VE RAHATLIK
güzel bir kadının düşlerinde
dinlediği sessiz bir oratoryum
rahatlığın üflediği fotoğraf
zarif bir aşk vardı Türkçe lüks
inci parıltılarının arasında tersi
ve mor halkalar halindeyken
yansımalarla raks eden
bir de o italyan fotoğrafçı!
-anılardan bir anı –

Seyhan Özdamar