bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

3 gündem

Gokates | 12 October 2007 10:32

Gündemi meşgul eden önemli 3 olay var.
1-ABD ve Ermeni tasarısı
2-K.Irak müdahalesi(tezkere)
3-ReferandumBunlar gündemi meşgul eden maddeler ama tabii ki hepsinden öte şehitlerimiz.Ben ,günlerdir izlediğimiz ana haber bültenlerinden farklı olarak onların sadece ve sadece ne kadar büyük kahramanlar oldukları üzerinde duracağım.Hem onlar hem de arkalarında bıraktıkları.Tamam belki arkada bıraktıkları o güzel çocuklarının ayaklarında ayakkabı olmayabilir ama onlar kahraman çocukları.Ben onların yalın ayakları yerine o güzel gözlerini yakın plandan görmek isterdim.Hadi gelin bu durumunda suçlusunu arayalım.O babanın şehit olmasının sorumlusu kim?O çocukların ayakkabılarının olmamasının sorumlusu kim?Ve daha nice babanın,ağabeyin,kardeşin,amcanın,dayının o K.Irak denilen bataklığa sürüklenmesinin sorumlusu kim?Cevaplar:ABD,AB,teröristler,biz… Ne suçlu bir tane,ne sorumlu,ne de bu kötülüğn sonuçlarına katlanan şehitlerimiz.Şehitlerimizde bir tane değil,onlar için üzülenlerde.Temsilciler Meclisi’nde Demokrat bir üye oylamadan önce söz aldı ve dedi ki;’biz bu tasarıyı geçirirsek,Ankara en fazla bir iki sivri açıklama yapar sonra bu tasarı da unutulur gider.’
Aklıma hemen Fransa’nın bu Sözde Ermeni Tasarısını kabul ettiği dönem geldi.Fransız mallarının boykotundan bahsediliyordu.Dün haberlerde izlediğime göre(doğruluğundan tam emin olmamakla beraber)Fransızlar’ın tasarıyı kabul etmelerinden bir süre sonra aramızdaki ticari ilişkilerde bir yükselme olmuş.Şimdi Demokrat üyenin söylediklerini düşününce:bundan önce bu sözde tasarıyı kabul edenlere gösterdiğimiz tutumlar mı acaba böylesine cesaret veriyor bu ülkelere?Bakalım Büyükelçiyi çekme kararı nasıl yankılar uyandıracak.Bir de Ermeniler tarafından en mükemmelini gördüğümüz lobicilik faaliyetine, en sonunda bizde başvurmuşuz gibi görünüyor.Ama nedense bizim lobicilik hareketimiz bir tek Egemen BAĞIŞ’la sınırlı gibi.Tek başına, o hem kendine hem başbakana yeten ingilizcesiyle dehşetengiz bir lobicilik gösteriyor bizlere.Ama daha çok haber kanallarının bir muhabiriymiş izlenimini verdi bana.

K.Irak’a müdahale çok geniş bir konu.İç siyaset,ekonomik yapı,dış ilişkiler vs. dallanıp budaklanmaya müsait.Girmememiz için birçok neden de var ama ben sadece bir tespitte bulunmak istiyorum.Bu konu üzerinden bir Tayyip fotoğrafı gözümde oluştu.Milletin istediğini veren başbakan profili.Ve zamanı geldiğinde halktan istediğini alan politikacı.Bu bir eleştiri değil.Sadece bir tespit.Tezkere için yanıp tutuşan bizler ve onu bize veren başbakan.Ne zaman isterse istesin bayram seyran farketmez,oylar EVET’li olacak.Umarım kimsenin ağabeyi,kardeşi vs. o bataklığa girmek zorunda kalmaz.Referandumun üzerinde anlaşılmayan taraf daha çok içeriğindeki bazı maddeler.Kimse bu oylama sonucunda varılacak noktayı tartışmıyor.Kısaca fikrim şudur:demokrasimizde iki başlılığa neden olur.Bir devlet adamı görünümünden çok tipik bir politikacı hırsaları ve amaçları olan bir cumhurbaşkanı tarafından yönetilmek zorunda kalırız.Siyasal dizgemiz zamanla başkanlık sistemine kaymayı mecbur hale gelir.Ben bunun taraftarı değilim.İyi bayramlar…

KURAKLIĞI UNUTTURAN DİLBER

pelitas | 12 October 2007 10:21

Sıcak gülüşün yüzümde ki hüznü senfoniye dönüştürdüğünde utangaç duygularımla savaşır oldum da sana doya doya bakamamanın yenilgisini yaşadım ta ilk günden. Bir çocuk gibiydim o gün… horoz şekerini bile unutturan bakışlarına yalnızca 4 kez nail olabilmenin büyülü iksirine kapılıp bir kalem kağıt tadında paylaştım seni. İçimden bir his, o gün onunla göz göze geldiğin her ana bir gül tohumu bırak dedi… 4 tane bıraktım bilesin. Bıraktım ki bana geldiğin günün mutluluğunda açsında doya doya koklayalım diye. Bir çelişki mahkemesinde acaba olur mu diye sorgularken kendimi avukat bile talep etmedim bilesin. Sevgili değilsin henüz ama hoşsun. İçimde saplı değil ama usta bir bileycinin elinde ki kör bıçaksın! Neden seni gördükten sonra gözlerimi açtığım ilk sabah aklıma gelen şey sendin bilinmez ama aşırı duygusallığımı bir teslimiyet tadında yaşamaya hazırlanır gibiyim. Bir gülüşüyle beni sevinçlerin doruğuna çıkaran “hayat kaynağı”, benimle konuştuğunda yeryüzünün en güzel sesi olmaz mı? her sözü büyü olmaz mı bir gün; beni derinden etkileyen? İçimde ki hisler yine bir mesai havasında gecenin bu vaktinde… ve diyorlar ki “o” sana gelirse şayet; “hayat kaynağı”; o bildiğin, 3-5 aylık ekonomik pakette sunulan yapaycı aşkların esrik tadından öte olur. Bu hisler ki bu saate kaldılarsa vardır bir bildikleri! aslına bakarsan işin; “hayat kaynağı” da ister sevgiyi ve aşkı gerçek kimliğiyle yaşamak isteyen bir yürek işçisini! Mecnun’ların, Kerem’lerin, Ferhat’ların yürek yangınlarından başka bir aşkla kıyaslanmayacak kadar büyük bir aşk yaşamak istersen şayet, ben buradayım bilesin. Kanı beş kuruş etmeyen insanların yaptığı gibi, gün gelip de televizyonlarımı kapatma, gazetelerimi alma elimden. Umutlarımı jandarmadan saklanan ruhsatsız bir tüfek gibi, tavan aralarına gömme! İmla hatalarımla değil, duygularımla yargıla beni ama avukat kullanma! Mutluluğun kıyısından bile geçmeye utanan cümle birikintileri kurmak zorunda bırakma olur mu? Küresel ısınmanın kışı yaşatmadığı zamanlarımı, dört iklime döndürmenin güzelliğini bana bağışla…