bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Polat ile Memati Öğretmene Zimmetli

ilyaece | 08 November 2007 10:07

Kayseri Milli Eğitim Müdürlüğü, sorunlu öğrencileri kazanabilmek amacıyla ilginç bir uygulama başlatmış. Kurtlar Vadisinin şöhretinden fena halde etkilenen genç Polat Alemdar ve Memati’leri kazanabilmek adına bu öğrenciler öğretmenin üzerine zimmetlenecekmiş. Müdürlük, uygulamanın güzel yürüdüğünü eklemeyi de unutmamış. Bu hayat pahalılığında başka seçeneği olmayan öğretmen ne denirse onu yapacak elbet. Yine de ortada insaf denecek tablo mevcut. Çünkü öğretmenin işi kolay değil.
Sabah kalkacak, herkes burnunun dibindeki okulda çalışmıyor, okula gelecek, hele o gün nöbet günüyse daha da erken gelecek. Derse isteksiz öğrencilere ders anlatacak. Nöbet tutacak. Bunun yazılısı sözlüsü, evde derse hazırlanması, veli toplantısı daha bilmem birçok ayrıntısı var. Bütün bu anlattıklarıma öğretmenin evdeki çoluğunu çocuğunu, ev işlerini eklemedim bile. Öğretmen hepsinin üstüne bir de zimmetli öğrenciyi ekleyecek ve onun mahalle arkadaşları ve ailesiyle bir olup sorunun nerde olduğunu bulmaya çalışacak.
Ha bir de bütün bunları 900 Yeni Türk Lirasına yapacak. Öğretmenin çağın gereklerine göre kendini geliştirme ayrıntısı bütün bunlara dahil değil. Söylemeyi unuttum. Beş kuruş da zam yapmışlar. Kim düşündüyse Allah razı olsun. Sen bekle 24 Kasım’ı, biz seni yine çiçekle kandırırız öğretmenim…
http://www.nethaber.com/NewsDetails.aspx?id=43502

EYTİŞİMSEL LİBİDO

| 08 November 2007 10:02

onu nasıl mı tanıdım?
o, buldu beni. webcam marifetiyle millet bilumum organlarını göstererek sanal seksin âlâsını ifa ederken el yordamıyla, bizim zamanımızda bıyıkları yeni terleyenler ile âdet döneminin kanlı patikalarında ürkek adımlarla gezen kızlara yönelik “gençlik” dergileri vardı.
tabii, bunların olmazsa olmazı olan “mektup arkadaşı” köşesi…

kompozisyon dersinde on üzerinden en yüksek not olan beşi alan biri olduğum için de mektup yazarken zorlanmazdım.
severdim yazmayı. “toplumcu” çizgide şiirler yazmaya çalışırdım. engels, marks okuyor, clara zetkin’in ateşli nutukları içimi kavuruyordu. bir de rosa lüksemburg…

Smiley

mortanga | 08 November 2007 09:10

Her mesajda ya da epostada, hatta artık yazı dilinde bile kullandığımız gülücükler yüzlerimize de iyiden iyiye nüksetmiş durumda.

Okulda, işte, sokakta yürürken ve hatta evimizde bile insanlarla karşılaştığımızda sanki hemen “:)” efekti için gerekli tuşlara basıyor gibiyiz.
Her zaman 🙂 olmuyor tabi… iş yerinde özellikle sık karşılaşılan iş arkadaşlarıyla selamlaş selamlaş bir yere olduğundan farklı “smiley”ler göndermeye başlıyoruz.
mesela çok garip ama en fazla yapılanı şöyle bi’ şey 8|
tarif etmek gerekirse kaşlar kalkıyor ve dudaklar geriliyor; bir nevî sevimlilik ifadesi.
Daha pek çok örneği var fakat dallandırmanın anlamı yok sanıyorum. Zaten gereğinden fazla örneğini görüyoruz.

ANNE OLUNCA ANLADIM

incitanem | 07 November 2007 23:16

“Anne olunca anlarsın ne demek istediğimi!” sözlerini hepiniz duymuşunuzdur herhalde:) her anne olan kişi muhakkak söylüyordur bu cümleyi.Çünkü gerçekten de ancak anne olunca anlaşılan çok fazla duygu var benim de anne olunca anladığım.
Burada teker teker neler anladığımı yazmak isterim ama bazı duygular vardır ya anlatılmaz yaşanır işte annelik de böyle bir şey işte .Allah’ın sadece kadınlara verdiği mucizevi bu yetenek kadının kendine güvenini hatırlatan muhteşem bir ayrıcalık.9 ay boyunca bebeğini karnında taşıyıp onca sancıya rağmen bebeğinin ağlama sesini duyduğun zaman gülmek sadece anneliğe mahsus bir mutluluktur sanırım.Sancı çekerken her an aklımda annem vardı “canım annem,neler çektin sen?”dedim durdum.Yani anne olunca anladım; annemin nasıl sancı çektiğini…
Bebeğim hastalandığında gözüm onu iyileştirmekten başka hiçbir şey görmedi,sabahlara kadar uyku uyumadım. Yine anne olunca anladım; hasta olduğum gecelerde gözümü her açtığımda neden annemin yanıbaşımda beklediğini…Ne kadar yorgun olursam olayım ne kadar hasta olursam olayım ayakta durmam,iyileşmem gerekiyor diye düşündüm hep.Ben olmazsam bebeğimle kim benim kadar ilgilenecekti ki? Canım annemi anne olunca anladım;evlatların yanı annelerinin yanıdır derdi hep ve her ne olursa olsun hiç ilgisini eksik etmezdi üzerimizden.
Uyanık olduğu zamanlarda bir an önce uyuması için elimden geleni yaptığım bebeğimi uyurken de keşke uyansa da öpsem diye beklerim. Bu ne yaman çelişkidir? İşte yine anne olunca anladım ki;ananeme bile gönderdiğinde içi rahat etmezdi annemin…
Ne kadar kızarsam kızayım,bir gülüşü,bir sarılışı her şeyi affettiriyor,tüm yaramazlıklarını benim canavarın. Özür dilemeksizin bizleri neden affettiğini,karşılık beklemeden bizleri neden sevdiğini anne olunca anladım anneciğim…
Seni çok seviyorum anneciğim… Herşey için teşekkürler anneciğim…
Bebeğim henüz 8 aylık olduğu halde bu kadar anladıysam annemi, onu büyüttükçe çok daha fazla anlayacağıma inanıyorum annemi ve tüm anneleri.
Sizde anne olunca anladım diyorsanız ;anne olunca anladımadlı internet sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Bunlar tamamen kendi içimden gelen duygular ,bu duyguları dışrı çıkarmam için bana hem ilham veren hem de bebeğimi büyütürken çok yardımcı olan Hülya Yıldırım’a teşekkür ediyorum.

geçen yüzyılın kanlı canlı pikselleri

indianropetrick | 07 November 2007 21:09

bilgisayarla birlikte dilimize dolanan piksel kelimesi bir süre sonra bunlarla yapılan illustrasyonlarla oldukça popüler de olmuştu. yeni gözüyle baktığımız piksel art‘ın temelleri ise oldukça eskiye gidiyor. 1970’lerde chuck close‘un parmak izi vb. dokularla yarattığı hiper realistik portreler bu tarzın ilk örnekleri olarak bilinse de çok daha önce birinin bu tarzı fotoğraflarında kullanmış olduğunu görmek insanı gerçekten şaşırtıyor. 1910’lu yıllarda reklam fotoğrafçılığı yapan arthur mole birinci dünya savaşı öncesinde vatani duyguları körüklemek amacıyla binlerce insan kullanarak portreler, amblemler, semboller oluşturuyor, sonra da bunları 11×14 inçlik fotoğraf makinesiyle kuş bakışı fotoğraflıyor.