bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Milliyet Gazetesinde Türkçe Sorunu

iso1000 | 14 December 2007 09:00


“maille”, “e-posta”

Milliyet Gazetesi’nin internet sitesinde bugün (13.12.2007) şöyle bir haber okudum…

Maille gelen imdat çığlığına bakandan hemen yanıt”

Türkçe’yi doğru kullanıyor muyuz?

Kendim için evet kullanıyorum diyemem. Ama Türkiye’nin sayılı gazetelerinden ve internette ençok ziyaret edilen sitelerden olan Milliyet Gazetesinin bu şekilde başlık atması üzücü…

Yarı Türkçe, yarı ingilizce…Halbuki “maille” yazacağına “e-posta, elmek, elektronik mektup” dense ne güzel olurdu. Sonuçta bu gazeteyi binlerce kişi okuyor. Yarın çok geç olabilir.

E-posta…


Milliyet Gazetesi “maille” haberini oku

Hayat

aZiMECaN | 13 December 2007 19:35

Tek bir nefesle başlar,son bir nefesle biter. Kimine göre vazgeçilemezdir,kimine dayanılmazdır,kimine imkansız,kimine boşunadır… Bütün kimilerin bütünüdür bazısına da. Bana yalnızlıktır bazen,bazen de hiçliktir,bütünüyle harikadır,vazgeçilemezdir,hiç kolay değildir,aslında çok basittir,onu bırakıp gitmeyi düşündürecek kadar da acı verir bazen. Bazenler im değişkendir bazen;sıkılır baştan yazarım bazen,silerim baştan çizerim. Aslında ben yazamam ki! O kimileri karar verir bazılarıma. İmkanlılarımı imansızlaştırır o kimileri. Gülerler hayallerime;o güzel,vazgeçilemez,benim için imkanlı olan hayallerime. Ama ben pes etmem;edemem… O kadar da basit değildir benim hayallerim. Gerçekleşmeyi hak edecek kadar güzellerdir. Gerçek olmayı hak edecek kadar gerçeklerdir. 3 çocuk 1 koca değildir benim hayallerim. Kocamadır onlar,kucaklara sığmaz,kafaları almaz o kimilerinin. Evet onar henüz farkında değil ki ben BİRİYİM! Hiç bilmedikleri kadar biriyim hem de. Bir ŞEY im ben,hiç düşünemeyecekleri kadar da çok şey olacağım hatta! Madem tek nefesle başlar,sor bir nefesle biter şu hayat dedikleri şey;umursamıyorum artık o kimilerini. Deniyorum,biliyorum. Sadece biri olmayacağım ben,sadece bir şey olmayacağım. Daha fazlası,çok daha fazlası olacağım!!!…

SANA SEVİYORUM SEN GİDİYORSUN

| 13 December 2007 18:11

Her şey gün gibi aşikar. Ne denebilir. İçimde yalnızlığın derin sancısı. Kimi zaman gün batımında tükenip sonsuz karanlığına tanıdık bir aydınlık olmak istiyorum. Ve kimi zaman sensizliğimi sessizliğinle aldatıyorum. Tekrar geri dönüp dokunuşlarını istiyorum.
Sen gidiyorsun.
“Senden kaçtım, senden korktum ve kaçtım” deyişin kulaklarımda. Ne acı çekmiştim bunları duyduktan sonra. Neden diye soramamıştım çok sevdiğim için. Sadece seni sevdiğimi söyleyebilmiştim. Bir müddet daha konuşup sadakatinden bahsetmiştin. Ben sana her zaman olduğu gibi o anda çok güvenmiş ve her zaman benim ol istemiştim.
Sen gidiyorsun.
Hiç farkına vardın mı bilmem yaşadığım yalnızlığın kaç kişilik olduğunu ya da bana kaç kişilik aşkı yaşattığını. Senin hiç haberin yokken ağladığım boş odalarda yüreğim sancılardayken sadece sesini duymak istedim. Bilmesen de omuzlarında sarsılarak ağlamak, sensizliğin hesabını göz yaşlarımdan sormak istedim.
Sen gidiyorsun.
Hep sana aşkım demek istedim ve sen duymaya cesaret edemeyince, söyleyemeyip ruhumun dehlizlerinde hapsettim kelimelerimi. Ve çıkmazlarımda kaybettim yüreğimi. Öyle sessiz sedasız kimi zaman kimi zamanda bir çığ gibi.
Sen gidiyorsun.
Her an benimmiş gibi saçlarının kıvrımlarında kaybetmek istedim parmak izlerimi. Bakışlarında kör olmalıydı gözlerim. Ve hep ben seninmişim gibi sana emanet ettim bir yanımı. Bir zaman sonra senden uzağa düşeceğimi bilmeden ben hep senden yana yıktım yüreğimi.
Sen gidiyorsun.
Dualarımın baş kahramanı her zaman sen oldun, sen bilmesen de. Kutsamak için ruhunun derinliklerini senin günahlarını istedim yaratıcıdan benim olsunlar diye. Ateşin her zerresine karşı kendimi siper etmek istedim delicesine. Elin, ayağın ve bakışların olayım istedim.
Sen gidiyorsun.
Önce sesime ses gelmez oldu ardından sesin gelmez oldu, yüreğim perişan, hislerim sensiz yalnızlığı buldu. Hoş seninleyken de yalnızlık vardı şehrimin sınırlarında. Ama böylesi daha acı. Ve böylesi ölgün bir susuzluk gibi. Yavaş yavaş kavruluyor yüreğim bedenimin bir yerlerinde. O bile şaşkın o bile kimsesiz şimdilerde. Gidecektin biliyordum. Bir gün gidecektin. Ama beni ölüme terk edip sen yaşarken değil.
Ve şimdi sensizlikte sana ölüyorum ve sana seviyorum. Evet doğru duydun sana seviyorum ve sen gidiyorsun. Ölürken ilk defa sana aşkım diyorum.

Bir İngiliz , Londra ve İngilizce Kitapları

neoturk | 13 December 2007 16:16

londra
londra

TRT de bir programa ingiliz bir amcayla eşi konuk olmuşlardı. Bu çift Türkiyede yaşamanın yanı sıra Türk Vatandaşlığı içinde başvurmuşlardı. Sunucu Hanfendi sordu : ” Neden ? ”
İngiliz amca cevapladı : “Burda (Türkiye) yaşlılara saygı var güven ortamı var (bu kadar temiz Türkçesi yoktu tabi:). İngilterede gençler uyuşturucu kullanıyor, yaşlılara saldırıyor , güvenlik yok.
(amca sayfiye yerinde yaşadığından orası güvenlik ve yaşam açısından rahattır)
İçimden Hoppala dedim bize yıllardır , İngilizce Kitaplarında pompalanan İngiltere böyle değil , bir yanlışlık olmalı ama yok. Bu programı ve seyrettiğimi Londrada yaşamış bir arkadaşımla paylaşınca ondan da benzer cevapları alınca düşünmeye başladım , ingilizce öğrendiğim bütün kitaplarda bir güzellik olduğunda londradan ve londralılardan bahsediyordu.

londra çift katlı otobüs
londra çift katlı otobüs

Ne zamanda problemlerden konu açılsa Hindistan,Pakistan ,Bangledeş ve bazılarında Türkiyeden bahsediliyordu. İnsana öyle geliyordu ki bu ingilterede hiç problem yok bunlar beyfendi yaşıyorlar, paraları da kıymetli , bir elleri yağda bir elleri bağda. Görünen o ki bazen size sunulana değil mutfağa da bakmak gerekiyor. Kendimizi o kadar alt seviye bir toplum olarak görmeye alışmışız ki herkesi bizden üstün zannediyoruz. Ben Londrada hiç bulunmadım ama arkadaşımın dediğine göre hastanede bile ilgilenmiyormuşlar hani o çift katlı otobüslerde dıştan güzel görünürmüş (sarhoşlar sayesinde içi pek temiz olmazmış) , Londrada bulunan ve yaşayanınız varsa anlatmanızı isterim.