Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına
Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına

Dışarıda olmak;az önce dışarıda olduğun için evine gelmek,birkaç saat öncesine kadar zilini çalıp beklemek zorunda olmadığın dükkanların,kafelerin kapılarından girdiğin için,işte şimdi diyafondan çıkacak olan ‘kim oo’ sesine cevap vermeye hazır beklemek, güzel.’Benim,aç’ Gene ben. Bu sefer daha başka ama;daha büyümüş ve görmüş.Kimbilir neler neler?Kimlerle aynı havayı solumuş olarak bu defa.Kaç katille gözgöze gelmişimdir bugün acaba?Kaç cinayete ortak olmuşumdur saliselik bir bakışla,hangi çaresiz maktulün çırpınışına…Kaç başarıyı taramışımdır sonra gözlerimle gene,şu kendinden emin,ayakta dikilen güzel gözlü adam;kaç mutluluk vardır hayatında,toplansa bir elin parmakları ediyor mudur? Tam karşımda,önemli bir yer ile randevusu varmış gibi giyinmiş duran,lacivert takım elbiseli,kır saçlı, yakışıklı amcam. Sadece bir yudumuna ortak olabildiğim,ceketinin iç cebinden çıkarıp yudumladığı şişesinden belli kanyakını,uzaklara dalarak hangi düşünceler eşliğinde yudumlamıştı acaba?Çok geride bıraktığı o büyük aşkı mı vardı aklında ya da yakın zamanda kaybedip de unutamadığı ya da kaybedeli zaten uzun zaman olmuş hayat arkadaşının hayalini mi ortak etmişti yudumlarına, ya da kim bilir ne zaman içinde olduğu kanlı bir savaşın yaralılarının acı inleyişleri mi karışmıştı,kulağına bir yandan takılı olan kulaklıktan çıkan müziklerin arasına.Hangi şarkıyı dinliyordu,radyo muydu,yoksa torununun yüklediği hep başa dönen şarkılarla mı keyifleniyor,hüzünleniyordu?Acaba içkisinden bir yudum alma ihtiyacını onda uyandıran nağmeler hangi sözlerin sahibiydi,hangi şarkının hangisine geçişindeydi?Vapura bindim,gidiyorum amcam.Aradı gözlerim seni uzaktan,sen karada ben denizdeyken artık.Ordasın hala gördüm.Ne zaman kalkarsın acaba,oturmaktan ütüsü bozulmuş pantolonunu kendin mi ütüledin?Bekleyenin var mı? Peki ya beklediğin?Dışarısı güzel.Kimbilir hangi hırsızla aynı havayı solumak,hangi karısını aldatan adamın yanındaki kadınla gözgöze gelmek,belki de gözlerine hükmeden paranoyak hallerinin bakışlarına değmek,utandırmak belki biraz onu,ama bilmemem işte hiçbirşey…Sadece tahmin etmek..Kaç değişik hayata ortak olmak attığın her adımla,farkında olmadan kaç fotoğrafın içine sızmak sonra,kaç karede bilinmeyeni oynamak,yoldan geçen biri olmak…Yanından geçtiğin,karşıdan gördüğün,arasında olduğun,hızlanıp solladığın,biryerlerden durmadan fışkıran insan sayısı kadar hayat görmek,aşama aşama,dereceli olarak içinde olmak her birinin… Sadece bakmanın aksine görmek her birinin ifadesine,içtenliğine,çizgilerindeki gerilmelere,gamzelerin oyukluğuna,içine gizlenmiş birşeylere işte…Alış veriş yaptığın bir kasiyerin ‘hoşgeldiniz’ karşılayışına,gözlerinin onunkilere değmesine özen göstererek yanıt vermek,çalışmanın bıkkınlığından dolayı bir o kadar samimiyetsiz sesine karşılık, en enerjik ses tonunla ‘merhabaaa’ demek a’ları uzatabildiğince. Siz varsınız,alışveriş yapıyorum ve siz de işinizi,sizi önemsiyorum,sizi olabildiğince farkediyorum diyebilmek,bunu yansıtabilmek,yukarlarda dans eden sıkıntılı negatiflikler arasına pozitif birşeyler sıkıştırmaya çalışmak gülen yüzler oluşturan çok nokta ve çok parantezlerle… Hem karşındakini,hem kendini iyi etmek.Bunun gerçekten işe yaradığını düşünmek,muhattap olduğun her insanda aynı etkiyi yaratacağına inanmak…Harikulade.Elinde henüz dolmamış ya da dolamamış belki de ,alışveriş sepetiyle yanımdan geçen yaşlı teyzenin tonton yanaklarının ve görmüş geçirmişliğinin hatrına,bu yakınlıktan istifade,gözlerini onunkilere dikmek ve kocaman bir tebessüm nihayetinde.Karşılığında mutlaka alacağından emin olduğun,çok daha merhametli bir tebessümün bu saniye içinde yolunu gözlemek,işte her defasında umduğunu bulmak,umduğundan da fazlasıyla…Yani,yanında duran belki seninkinden farklı ve belki de fazlasıyla aynı hayatların,kendi yöntemlerinle içine dalmak,hikayeleri anlatan ağızları,aslında herşeyi en gerçek anlatan gözlerle ikame etmek. Her defasında gözlerimi birilerinin gözlerine değdirmek,duymasam da,anlatmasalar da bir şey,tahmin etmek,bu güzel oyunu oynamak,tahminlerle zaten tatmin olmak…Bunu yaptığının tabiiki farkında olmak,öncesinde niyet etmek niyet eylemek…Ve çocuklarrr…Yaşanmışlıklarının en kısıtlı olduğu şeker,yumuk yumuk,muhteşem kitle!En güzeli,bu oyunu onlarla oynamak.Gözlem yeteneklerinin, merakları eşliğinde en dorukta olduğu dönemlerde,onlarla gözgöze gelmek zaten çok kolay,istemesem de hatta;yan gözümle, beni gözlerini dikmiş ağzı açık şekilde inceleyen bir veleti farketmişken oracıkta,kayıtsız kalmak ne mümkün…İyiki de namümkün…Çocuklarrr…O kadar çok şey yazasım var ki…Herşeyden habersiz,içlerinde oldukları havuzun suyunun bulanıklığının aksine berrak gözlerinin etrafa savurduğu bakışlar…Hep şaşkın,hep anlam vermek istercesine,kaşlar hep kalkık…Ve hep utangaç aslında,ne kadar haylaz dursalar da…Utangaçlıkları berraklıklarından… Velhasıl,kendi kendime oynadığım oyunun da en oyunbozanları aynı zamanda.Gözgöze geldiğim bir bıcırığa karşı savurduğum ifadeler,kimi zaman gülen gözlerimin üstünde çattırdığım kaşlarımla,kimi zaman hiç düşünmeden daldığım sözcüklerle ve mutlaka her defasında ,yanımdan geçiyorlarsa eğer,ellerimle yumuşacık saçlarını okşadığımla, hep bir müdahele içerisindeyim.En çok onlarla… Ne yapsam yanlış anlamayacaklardır çünkü,bundandır hiç çekinmemem,her seferinde onlardır ama çekinen..Çok da reddedildim,kabul edilmedi ısrarcı bakışlarım çok kez,inatla iletişim kurmak istediğim bir miniğin havalı bir bakış fırlatarak ve daha çok ‘deli misin sen’ manası da taşıyarak,kafasını başka yöne çevirmesi,annesinin kucağına gömülüvermesi,eteğinin altına girmesi ya da resmen babasına falan şikayet etmesi..Babasının,bana kızgın bakışlar fırlatmasını beklerken de,kendisinin yollamasını beklediğim o tebessümü babasının gözlerime anlayışlı bir şekilde yollaması,konuşturması onları ‘ ah çocuklar işte’ diyerek sanki salladığı başıyla.Ve biraz daha canayakın çocukların geri dönüşümleri,sıkıcı bir otobüs yolculuğunu birlikte oynanan ve oynamaktan da bıkılmayan zevkli bir oyuna dönüştürmeleri,hatta bir dahaki otobüs yolcuğuna randevu bile vermeleri…İnmek zorunda olduğum durağa gelmeden bastığım düğmenin içimi acıtması,çabuk bağlanmanın getirdiği erken bir ayrılık,indikten sonra salladığım eller falan…Çocuklar…Her zaman en iyi arkadaşlarrr…Ve tabii,artık sonuna gelmiş hayatlara sahiplik eden yaşlı amca ve teyzelerin aksine,yeni hayatların temellerini atmakla yükümlü çocukların,kimbilir kaç çocuğun hayatında yer almak;harikulade.Herşeyin bilinçaltından bir bir atılma,anlamlandırmaya çalışma,zor unutulurluklarla yaftalama zamanları olan dönemlerde,çocukların hafızalarında,belki de ileride hatırlayacakları saniyelik bir kareyle yer almak.En önemlisi de,o çocuğun gelecekte ne olacağına kafa yorarak… Yani;öncesini,sonrasını,şimdisini hep birbiriyle bağdaştırarak…Kaç, daha olmamış mühendise göz kırptım acaba,benimle ilişiği olan bir tanıdığımın kurtulmasında rol oynayacak ,belki de hayatını kurtaracak henüz olmamış o doktora el salladım mı hiç? Şimdi kafasını okşadığım şu çocuk;karşıma çıkacak mısın birdaha acaba,konuşacak mıyız senle hiç,ya da bir merhabadan da ibaret olsan,sözcüklerim sana çalışacak mı az olsa?Olacak gibi bunların hepsi,kimbilir kaç kez;muhtemel çok.Kendini bulan,tazelikten çıkmış ama hala diri ve pürüzsüz ciltleriniz,benim çoktan yerleşmiş çizgilerimle rastlaşacak bu sefer.Biz birbirimizi çözemeyeceğiz belki ama;bana çizgileri konduran,sizi ise zorlu yıllarla tanıştıran zaman,yanıbaşımızda durup gülümseyecek bize,her birbirimizin yanından geçtiğimizde..Ya da içine sızdığım yıllanmış hayatların sahipleri eksilecek her geçen gün,göçüp gidecekler bilinmeyen bir yerlere ve ben bir dua bile okuyamayacağım habersizce veda eden bu ölülere.Hiçbirşeyin farkında olmayacağım,herşeyin farkında olan tek o olacak,zaman.Hainliğini yapıp hiçbir tanışıklıkta sesini çıkarmayacak,bizim farkında olmadığımız tesadüflüklerin sahibi hep o oldu ve de hep o olacak…Hayat bir gün bana da bitecek,tıpkı benim de hayatıma ortak olmuş milyonlarca insanın,kalabalıklar arasında yaratacağım eksikliğin farkında olmayacakları gibi;mevcudiyetim fotoğraf karelerinde kalacak en fazla iki kuşağın yakından ilgileneceği ve başkalarının karelerinde biraz da bariz bir meçhullüğün temsilcisi…Ben giderken hiçbirşey olmayacak işte tıpkı birileri giderken bana da olmadığı gibi;zaten her defasında yeni birileri doğacak;yeni ortaklıkların yeni sahipleri,bir su damlasının içine sığacak tüm hayatlar her an yokolmaya meyilli…