bildirgec.org

tanrı hakkında tüm yazılar

NEDEN TAHTAYA VURUYORUZ?

peripetty | 10 September 2007 16:17

İnsanların meşe ağacına ruhani değer vermesi çok eskilere dayanır. Tahtaya vurma inancı ise bu kutsal sayılan ağaca düşen yıldırımdan ilham alır. Kuzey Amerika yerlileri bu ağacın köküne vurarak,ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şansızlıklara karşı tanrı ile temasa geçtiklerine inanılırdı.

ÖN YARGI…

akoni | 09 September 2007 13:10

Bu bana ,yakın zaman da gelen bir mail.Sanırım yaş biraz daha olgunlaşınca insanlar daha duygusallaşıyor. Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu.Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor .Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemeyeceklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylediler.Dr. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar.Daha sonra Dr. Ruskin hastanın (!) fotoğrafını dolaştırmaya başladı. Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıydı.“ Dinlemeden,düşünmeden,tanımadan sadece bir anlık düşünce zıplamalarıyla ya da çağrışımlarla yargılar,hüküm veririz.. Belki de böylesi daha kolay olduğu için.. Zoru seçmeyiz..Çünkü bir insan ya da bir olay hakkında düşünmek , o kişiyi tanımaya ,yaşadıklarını anlamaya çalışmak dünyanın en zor ve en fazla zaman alan işlerinden biridir. Kendimizle ilgili yanlış bir değerlendirmeye asla tahammül edemezken, başkaları için bu yöntemi bu kadar içimiz rahat kullanabilmemiz ne kadar şaşırtıcı değil mi? Önyargılarımız bizim hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırırken ,başka insanların hayatlarını aynı oranda zorlaştırır.Karşımızdaki kişi bize ne kadar önyargılı davrandığımızı anlatmaya çabalarken , biz çoktan konu ya da kişi hakkında “ karar vermiş olmanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşamaya başlarız.Dünya sadece yaşadığımız anda bulunduğumuz yerden gördüğümüz gibi değil..Olaylar da öyle…İnsanlar da…Yapmamız gereken tek şey ( çok zor ve zahmetli de olsa) bakış açımızı 360 dereceye ayarlamak….Unutmayalım ki Tanrı bile insanları hakkında karar vermek için ömrünü tamamlamasını bekliyor…

Humanus Est Terrenus, Ego Sum Immortalis

INTERNET CAFEE | 28 August 2007 09:19

Hoc Est Enim Corpus Meum. Hıc Est Enim Calix Sanguinis Mei. Novi Et Aeterni Testamenti. Mysterium Fidei. Oui Pro Vobis Et Pro Mulin Effundetur In Remissionem.
Luka 22:20

Son Sebt Günü Yemeği
Son Sebt Günü Yemeği

Usta geçen gün, Hafif’te çok sevdiğim bir yazarın beni çok etkileyen bir yazısını okudum. Üstad’ın anlattıklarından aklımda kalan kadarı ile, insan hayatının faniliği, gelip geçiçi olduğu, göçüp giden Adem evlatlarından kiminin bu alçakgönüllü yazar gibi bir eser, kiminin ise bir dikilitaş bıraktığını nasibimce öğrendim. Biliyor musun ilk defa bir Yahudi, Sebt gününü ihlal edince mezarının üstüne taşlar yığılmış. Mezartaşı mevzusu böylelikle açılmış. Aman güzel kardeşim, her okuduğunu olduğu gibi mi bellersin hep? Nietzsche dememiş mi “Kendini bilgiye adayan için düşmanını sevmek yetmez, dostuna da kin duyabilmeli insan.” Diye. Bak şimdi ben sana bu metaforu tersine çevireyim senin için. İnsan oğlunun ilk ferdinden itibaren hepsinin mezarı ister taş, ister tahta ile işaretlidir. Ne oldu tahtayı beğenmedin mi?

Çarmıhta İsa Peygamber
Çarmıhta İsa Peygamber

Oysa ki Yeruşalim’deki Golgotha Tepesinde gömülü Adem Babamızın mezarı üstüne, Tanrı öz oğlunu hepimizin kurtuluşu için feda etmemiş miydi? Usta biraz kafam karıştı. Şimdi İsa Aleyhisselam’ın çarmıhı mezar taşı mıydı? Aziz kardeşim anladım, hepsini baştan almam lazım geldi. Pekala dinle o zaman.

Osiris
Osiris

Sigmund Freud “Dinsel öğretilerin içerdiği gerçekler öylesine bozulmuş ve sistematik olarak tanınmaz hale getirilmiş ki, insanlık onları gerçek olarak görmüyor.” diyor. Tanrı’ya ilk bir canlıyı kurban eden, öz kardeşini kıtır kıtır doğrayan Kabil’dir. Adem Babamızın küçük oğlu ve öz kardeşi Habil’in, Tanrıya adak adadığı buğdayı kıskandığı için canına kıymış, bir de kurban olarak sunmuştur. Kitab’a göre Kabil, ilk cinayet, ilk kurban ve kardeşini öldürdükten sonraki duyguları üzere ilk pişman olma şerefine erişmiştir.

Buradaki buğday ile kurban ilişkisine özellikle dikkat et kardeşim. Kim ki buğday yetiştirmiştir, temiz kalpliliğinden başına muhakkak iş gelmiştir. Dikkat et, ne zaman ki Osiris, Mısırlı’lara buğday ekmeyi öğretmeye kalkmış, işte o saat başı belaya girmiştir. Yeryüzü tanrısı Seb’in oğlu Osiris, o zamana dek fakir olan Mısır’a, karısı ve kız kardeşi olan İsis’in keşfettiği buğdayı ekmeyi öğretmiş, onu yabanıllıktan kurtarmış, yasalar koymuş, tanrılara tapmayı öğretmişti. Osiris’i çekemeyen kardeşi Set, yetmiş iki adamı ile birlikte Osiris’i bir güzel sandığa kapatır, Nil Nehri’ne atar. Deniz yolu ile Byblos’a ulaşan Osiris’in canlı canlı gömüldüğü tabutunu, bin bir zahmet bulup, Mısır’a getiren İsis, oğlu Horus’un hasretine dayanamayıp, ziyaret maksatlı yola çıkarken sandığı ağır bulup geride bırakınca, domuz avlamaya çıkan, domuzlar alasıca Set, Osiris’i tekrar eline geçirir. Bu sefer işini sağlama alıp, Kabil misali biraderini kıtır kıtır ondört parçaya keser, bununla dahi yetinmez, parçaları kafasına göre Mısır’ın değişik yerlerine dağıtır. Ne yapsın gözü yaşlı İsis, atlar papirus sandalına, deltada gezer, sevgilisinin bedeninin parçalarını bulduğu yere gömer, bununla da yetinmez, her birinin üstüne bir tapınak diker.

Napolyon ve Nasrettin Hoca balgamlı tükrüğü hangimize gönderiyor?

NLPMaster | 15 June 2007 12:23

Şirketleri geçtik de
kişilerin değerlerinin bile
sadece bilançolardan oluşmaya başladığı dünyamızda
hâlâ umudum var insanlıktan…

  • * *
    Napolyon’u inim inim inleten,
    fukarayı el pençe divan durdurup dinleten,
    makam önünde demirci çekici gibi arşı inleten para…
    “Varlığın bir dert, yokluğun bir yara!”
  • * *
    Ama biliyor musun ki aslında
    beş para etmezsin 🙂

Ama “dostumuzun yüz karası,
düşmanımızın maskarası” olmamak için kazanacağız seni.

  • * *
    Ama heveslenme;
    TAPMAYACAĞIZ sana!
  • * *

Cahiliye adetleri gibi
sabah tapıp öğle de yemeyeceğiz seni…
Ömer’in helvadan tanrıları kadar da olamayacak saltanatın
kalplerimizde…

Aman Tanrım 2 (Evan Almighty)

DragonFire | 11 June 2007 13:11

2003 Yılında Bruce Nolan’ın tanrıyla tanışmasıyla başlayan hikaye şimdide spiker Evan ile devam ediyor. Siyasete atılmış olan evan bütün yaşamını değiştirmiştir. Evan yaşamını düzenli bir şekilde sürdürürken günün birinde karşına Tanrı’nın çıkmasıyla alt üst olur. Tanrı ondan Nuh’un Gemisini yapmasını istemektedir. Evan işe koyulur ve koyulmakla birlikte ilginç ve komik olaylarda beraberinde gelecektir.

17 Ağustos 2007 de sinemalara gelecek filmin eleştirmenler tarafından diğerine göre daha iyi olması bekleniyor.